Edebiyat
Edebiyat: Duygu, düşünce ve hayallerin söz ya da yazıyla güzel ve etkili bir üslupla ifade edilmesidir.
Dil: İnsanın duygu ve düşüncesini anlatabilmek için kullandıkları sesli işaretler sistemidir.
Edebi eser: Edebi bir üslupla yazılan, okuyanda zevk, coşku ve heyecan uyandıran, sanat kaygısı taşıyan eserlerdir.
Güzel sanatlar: Edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık gibi insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlardır.
Edebi metin: Edebi değer taşıyan, sanat kaygısıyla yazılan kısa ve bağımsız şiir ve yazılardır.
Gerçeklik:Tabiatı ve hayatı olduğu gibi göstermek
Kurmaca: Gerçek dünyadan esinlenerek oluşturulan dünya
Metin: bir yazıyı şekil, anlatım ve yazım özellikleriyle oluşturan kelimelerin tamamı.
SANATLARIN SINIFLANDIRILMASI
Güzel sanatlar alanında birçok sınıflandırma yapılabilir.ama en iyi sınıflandırma kullandığı malzemeye göre yapılanıdır. Güzel sanatlarda genellikle plastik malzeme kullanılır. Edebiyat ve müzik ise sese dayalıdır. Edebiyat dille gerçekleştirilir ve malzemesi kelimelerdir.edebiyatın asıl gayesi dili etkili ve anlamlı kullanmaktır. Diğer sanat dallarında olduğu gibi, estetik( güzellik, güzellik duygusu) edebiyatın en önemli unsurudur.
EDEBİYATIN DİĞER BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ
Edebiyat; anlatım biçimlerini ve dili araç olarak kullanan bütün dallarla ilişki halindedir.
Edebiyat;insanın duygu, düşünce ve hayallerini, ilgilerini, birikimlerini konu edinir.
Ayrıca insanların tipleri, ruh halleri, ilişkileri, meslekleri, yaşadıkları sosyal ve siyasi çevreler vb. edebiyat eserini meydana getiriler. Kısaca edebiyatın birinci ve en önemli konusu; tarihi, sosyal ve psikolojik bir varlık olan insandır. Bu bakımdan; psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe, dil bilimi, coğrafya vb dallarla yakın ilişkisi vardır.
EDEBİ METİNLERİN OLUŞUMU VE ÖZELLİKLERİ
Yazılan her yazı, söylenen her söz edebi değer taşımaz. Bu bakımdan metinleri edebi metinler ve diğer metinler olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Edebi metnin kendine özgü bir dil anlayışı vardır. Herkesin kullandığı günlük dile yeni anlamlar yükleyerek ona bir üst dil özelliği kazandırır. Bireysel değerler, mecazlı ifadeler, yan anlamlar, ve yeni çağrışımlarla süslenen dil bambaşka bir yapıya kavuşur. Edebi metinlerde dil estetik ve şiirsel bir işlev kazanır.
Edebi metin öğretmez, sadece düşündürür, hatırlatır, sezdirir. Edebi eser, sanat kaygısıyla yazılan kurmaca eserlerdir. Duygu, düşünce ve hayallerin insanda heyecan ve hayranlık uyandıracak şekilde anlatılmasıdır.
Edebiyat ürünü sağlam düşünceli, güzel anlatımlı, özlü ve özgün olmalıdır. Zamanın süzgecinden geçebilmeli, insanları etkilemeli, toplum tarafından anlaşılmalı ve beğenilmelidir. Yazıldığı dönemim dil özelliklerini taşımalı, insanın duygu, düşünce ve hayallerini beslemelidir. Özenle kullanılmış, işlenmiş bir dil ve anlatımla oluşturulmalıdır ve her okunduğunda yeni anlamlar kazanmalıdır.
EDEBİYAT-GERÇEKLİK İLİŞKİSİ
Gerçek ve gerçeklik, somut ve nesnel varlık anlamına gelmektedir. Bu kavramlar ayrıca dürüst, doğru, doğruluk, hakiki, mutlaka anlamlarını da taşır. Dış dünyadaki tüm nesnel varlıklar, koşullar ve durumlar gerçekliğin kapsamına girer. Edebiyat; dış dünyayı, insanı ve insana özgü özellikleri kurmaca yoluyla dile getirir. Edebi eserlerde anlatılanlar olduğu gibi yaşanmıştır, gerçekleşmiş değil, kurgulanmış olaylardır. Yani sanatçı dış dünyayı olduğu gibi değil, kendi süzgecinden geçirerek, değiştirerek, yorumlayarak anlatır. Bu,demek değil ki, sanatçı gerçeği, somutu ve nesneli anlatmaz. Sanat, gerçeğin yorumlanarak anlatılmasıdır.Yoksa gerçekliğin tamamen dışına çıkmak değildir. Zaten kurmaca konusunu gerçekten ve somuttan alır. Edebi eserde anlatılanlar günlük hayattan seçilenlerdir.
Edebi metin,yazıldığı dönemin ilmi,dini,felsefi,teknik ve sosyal alandaki verileri;her türlü siyasi,toplumsal tartışmaları kurmacanın dünyasında değerlendirir ve anlatır. Nazım Nazım Birimi (tanım1) Şiirde en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan ve kendi içinde bağımsız dize topluluğu. Nazım Birimi (tanım2) Bir manzumede anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir. Nazım birimi, en az iki mısra olmak üzere üç, dört, beş veya daha fazla mısradan oluşabilir. Mısra (dize) Şiiri oluşturan satırların her birine mısra(dize) denir. (Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimi) Beyit (İkilik) Ölçülü ve anlamlı, birbirine bağlı iki dizeden oluşan nazım birimidir Kıt’a Sözlük anlamı parça demektir.Klasik Türk Edebiyatı’nda dört mısradan oluşan nazım şekline kıt’a denir. Bent Ölçülü ve anlamlı, birbirine bağlı ikiden fazla dizeden oluşan nazım birimidir Konu Üzerinde söz söylenen, fikir yürütülen, yazı yazılan herhangi bir olay, düşünce veya duruma konu denir. Tema Şiirde dile getirilen duygu, düşünce ve hayale tema denir. Şiir bir düşünce yazısı olmadığı için “tema” sözünden daha çok eserde dile getirilen duygu ve hayali anlamalıyız. Semai Kendine has bir ezgi ile söylenen hece vezninin yanı sıra aruzun “mefâilün / mefâilün / mefâilün / mefâilün” kalıbıyla da söylenen bir nazım şeklidir. Aşk tabiat hasret gibi temaları işler. Koşmaya nazım şekli itibariyle benzeyen semailer beste bakımından farklıdır. Bu sebeple bir şiirin semai olup olmadığını ancak halk edebiyatı şiirini çok iyi bilen uzmanlar anlayabilir. Genellikle 8’li hece ölçüsüyle söylenir. Gazel Sözlük anlamı “kadınlarla âşıkane sohbet etmek”tir. Divan şiirinde en çok kullanılan nazım şeklidir. Aşk, sevgi, güzellik ve içki konularını işleyen şiirlerdir. Lirik bir nazım biçimidir. Konularına göre adlandırılırlar: âşıkâne (garamî, lirik; Fuzulî), rindâne (Bâkî), şûhâne (Nedimâne; Nedim), hikemî (Nâbî) Beyitlerle yazılır. Beyit sayısı 5-15 arasındadır (tek sayılar). Beyitler arasında genellikle konu bütünlüğü olmaz. Ama beyitler arasında anlam bakımından bir uyum olmalıdır. Bunu kafiye ve redif sağlar. Gazelde bütün beyitler aynı konuyu işliyorsa bu tür gazellere “yek-ahenk” denir; bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğindeyse bu tür gazellere de “yek-avaz” denir. İlk beytine “matla” (doğuş yeri) denir. Son beytine “makta” (kesme yeri, sonuç) denir. Şairin mahlâsını söylediği beyte (genellikle son beyit) “mahlâs beyti” denir. Gazelin en güzel beytine de “beytül-gazel” ya da “şah beyit” denir. Kafiye düzeni: aa xa xa xa xa xa Divan edebiyatında Fuzuli, Baki, Nedim, Necati, Taşlıcalı Yahya, Naili ve Şeyh Galip önemli gazel şairleridir. Koşma Tabiat, sevgi, ıstırap, ölüm, yiğitlik, gurbet gibi temaları işleyen ve genellikle on birli hece vezni ile söylenen bir nazım şeklidir. En az üç, en çok on iki dörtlükten meydana gelir. Birinci dörtlükleri abab, abcb ve aaab şeklinde; diğer dörtlüklerin ilk üç mısraları kendi aralarına, dördüncü mısraları ise birinci dörtlüğün dördüncü mısraıyla (dddb, eeeb, fffb) kafiyeledir. Koşmalar konularına göre aşağıdaki türlere ayrılır: Güzelleme: Aşk, güzellik, tabiat, hasret gibi konuları işler. Koçaklama: Yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işler. Taşlama: Bir olayı veya bir kişiyi eleştirir. (Divan edebiyatında hiciv, Batı edebiyatında ise satir karşılığıdır. Ağıt: Acıklı bir olay veya ölüm sebebiyle duyulan üzüntüyü dile getirmek için söylenmiş manzumelerdir. İslamiyet’ten önce sagu adı verilen bu nazım şekli, divan edebiyatı nazım türlerinden mersiyenin karşılığıdır. Kelime anlamı “kastetmek, yönelmek”tir. Terim anlamı, “belli bir amaçla yazılmış manzume”dir. Arap edebiyatından alınmıştır.Beyitlerle yazılır Bölümlerden oluşur. Nesib/Teşbib (giriş), girizgâh, tegazzül, methiye, fahriye dua. (Aşağıda anlatılacak) Türk edebiyatında, din ve devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir. Beyit sayısı genellikle 33-99 arasındadır. Ama daha az veya çok da olabilir. Kafiyelenişi gazeldeki gibidir: aa xa xa xa xa xa ... Türüne, giriş bölümünün konusuna veya redifine göre isimlendirilebilir. Rediflerine göre: Su Kasidesi (Fuzulî), Güneş Kasidesi (Ahmet Paşa)... Konularına göre tevhit, münacat, naat, methiye olmak üzere türlere ayrılabilir. (Nazım türleri başlığı altında anlatılacak.) İlk beytine matla; son beytine makta; en güzel beytine beytülkasid; mahlâs beytine de tac beyit denir.Nefi, kasideleriyle meşhurdur. Kasidenin giriş bölümüdür. Şiir yönünden en ağır basan bölümdür. Bir tabiat tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin anlatıldığı bölümdür. Bu bölümün konuları bahar, kış, yaz, Ramazan, bayram, nevruz, hamam, gül, sünbül, güneş, söz ustalığı, kalem, gece, savaş, at veya bir güzel olabilir.Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır. Asıl konuya giriş yapmak üzere düzenlenmiş en fazla iki beyitlik bölümdür. Kasidenin sunulduğu kişinin, yani padişahın veya bir devlet büyüğünün övüldüğü bölümdür. Bu bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır. Şairin, genellikle medhiyeden sonra bir gazel söylediği bölümdür. Her kasidede bulunmaz. Şairin kendini övdüğü bölümdür. Burada da şair abartılı bir ifade kullanır. Şairin, kendisi ve övdüğü kişi için Allah’tan yardım dilediği bölümdür. Bu bölümde şairin mahlâsı geçer ve bu mahlâs beytine “taç beyit” ya da “şah beyit” denir. Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasid denir. Şarkı Türklerin Divan edebiyatına kattığı nazım şeklidir. Aşk ve güzellik konularını işler Bestelenmek üzere yazılmış şiirlerdir. Bu yüzden bent sayısı azdır. Konu genellikle aşk, sevgi, sevgili, içki ve eğlencedir. Kafiye düzeni murabbaa benzer. Ama farklı da olabilir: aaaa bbba ccca ... ccca ddda eeea ... aaxa bbba ccca ddda aanaan bbban cccan ... aaxan bbban cccan dddan Nedim bu nazım şeklinin en önemli şairidir.Enderunlu Vasıf ve End. Fazıl da şarkı yazmışlardır. Yahya Kemal’in de şarkıları vardır. Türkü Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirinin her çeşidini göstermek için en çok kullanılan ad "türkü"dür. Özel durumlarda ya da ezginin, sözlerin çeşitlemesine göre ninni, ağıt, deyiş, hava adları da kullanılmaktadır. Çağdan çağa ve yöreden yöreye içerik ve şekil olarak değişiklikler gösterebilir. Aşk, doğa, güzellik, kahramanlık, sosyal konular türkülerin konusunu oluşturur. Türküler aynı zamanda aşık edebiyatı nazım şeklidir. Yani söyleyeni belli türküler de vardır. Kendine özgü bir ezgiyle söylenir. 8‘li ve 11’li hece kalıbıyla söylenir. Bent ve kavuştak olmak üzere iki bölümden oluşur. Hecenin sekizli ve on birli ölçüleriyle yazılır. Türküler ezgilerine göre divan, usulsüz, bozlak, koşma, hoyrat, kayabaşı, Çukurova gibi çeşitlere ayrılır. Sone Servet-i Fünun döneminde Fransız edebiyatından alınmıştır. On dört mısradan oluşur. Özellikle lirik konular işlenir. Kafiye şeması: abab abba ccd ede Not:1 Bu bölümde imge ve söz sanatlarıyla ilgili bilgiler verilmiştir. Lütfen verilen örneklerle konuyu kavramaya çalışınız. Not:2 Konu kavrama çalışmalarından sonra imge ve söz sanatlarıyla ilgili alıştırmaları uygulayınız. Ünite II: COŞKU ve HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (Devamı) C) Şiir Dili: Doğal dil dediğimiz günlük konuşma dili bazen insanın duygu, düşünce, hayal, coşku ve heyecanlarını anlatmaya yetmeyebilir. İşte böyle bir durumda şiir dili devreye girer. Şiir insanın değişen duygu, düşünce ve özlemlerini farklı bir dille söyler. Şair dildeki kelimeleri özenle seçer. Onlara yeni anlamlar yükler. Böylece duygu ve düşüncelerine bir derinlik kazandırmış olur. Bunu yaparken de “imge”den yararlanır. Şimdi “imge”yi daha iyi kavrayabilmek için değişik tanımlamalara göz atalım. Şiirde İmge İMGE 1 . Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya. 2 . Genel görünüş, izlenim, imaj. 3 . ruh bilimi Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj. 4 . ruh bilimi Duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’ten alınmıştır. İmge, zihnin herhangi bir şeyden edindiği tasarım, düşüncedir.( Descartes) İmge, İnsan bilincinden bağımsız olarak var olan nesnelerin/nesnel gerçeklerin zihnimize yansımasıdır. İmge, fotoğrafik bir canlandırmadır. İmge, Kelimelerin anlamlarının zihinde görüntüye dönüştürülmesidir. Şiirde imge nasıl kullanılır örnekle açıklayalım. Koyu yazılan mısralarda imge söz konusudur. Sen geldin benim deli köşemde durdun Dişlerin öpülen çocuk yüzleri Aşağıda verilen şiirlerdeki imgelerin altını kırmızı kalemle çiziniz? Bence Malumdur dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür sen elini bulutların içinde gezdirirsin bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler içini kurtlar kemirir bence malumdur buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün senin ateşler içinde olduğun bence malumdur ellerin muhakkak çocuk elleridir hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün onlar neden daima okul türküleridir süleymancıktan bahseder kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden süleymancıktan ve karınca yuvalarından bahseder ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün sen ansızın gökyüzünde görünürsün gözlerinin rengi bence malumdur elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler sokakların üstüne bulutlar gelirler bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir bir yıldız bir yıldızın ardınca gider yıldızların kayboldukları yer bence malumdur karanlıkta bir şeyler kopar dağılır uzaktan yabancı sesler duyulur sen elini bulutların içinde gezdirirsin elin hayallerimi dağıtır bilirsin sen elini bulutların içinde gezdirirsin Attila İlhan Mona Roza ……….. Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçegini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadin Denizin dibinde yüzüyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların ………… (Sezai Karakoç) Gül Kokuyorsun ……………….. Edip Cansever Sana bakmak …………… senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla Yılmaz Erdoğan Bela Çiçeği alsancak garı'na devrildiler gece garın saati bela çiçeği hiçbir şeyin farkında değildiler kalleş bir titreme aldı erkeği ………………….. Attila İlhan
Nazım Birimi, Beyit, Kıta, Bent,
Kaside
Kasidenin Bölümleri
A. Nesib (Teşbib
B. Girizgâh (Giriz)
C. Medhiye
D. Tegazzül
E. Fahriye
F. Dua
COŞKU ve HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER Şiir Dili - İmge
İmge, şiirde anlama ulaşma yolunu daha etkili ve canlı hale getiren, anlamla başka şeyler arasında ilinti kuran bir zihinde canlandırma biçimidir. Bir bakıma bir hayal yaratmadır. Hayal söz konusu olduğu için seçilen şeyler dünyada varolan bildik cisimler ya da olaylar olmak zorundadır. Şiirin de kullandığı asıl madde insan yaşantısı olduğu için bu yaşantıyı şiirleştirmek işi imgeye düşer. O zaman şair kullandığı sözcüklerle algıların zihindeki bazı resimlerle eşleşmesini sağlar. Bunu başarabilen bir imgeye de biz iyi imge diyebiliriz.
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı ( Sezai Karakoç)
Şiir dili - İmge Alıştırmalar
Tam alnının altında masmavi iki ateş
İki su
İki deniz bazen
Bazen iki damla yaz yağmuru
…………..