9. sınıf

Ayrıntılı Ders Notları

İNORGANİK MADDELER 

CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ

İNORGANİK BİLEŞİKLER
  • Su
  • Asit
  • Baz
  • Tuz
  • Mineraller
ORGANİK BİLEŞİKLER
  • Vitaminler
  • Enzimler
  • Yağlar
  • Proteinler
  • Karbonhidratla
  • Nükleik asitler
İNORGANİK BİLEŞİKLER:Canlıların kendi vücudunda üretemeyip dışardan hazır olarak aldıkları bileşiklere denir

A. Su: Ortalama bir insan vücudunda %65-70 oranında su bulunmaktadır. Su bitkilerin de bu % 95’e kadar çıkmaktadır
Özellikleri
1.Sindirime yardımcı olur
2.Vücut ısısının dengede tutulmasını sağlar 
3.Vücuttaki Zaralı maddelerin dışarıya atılmasının sağlar 
4.Suyun akışkan özelliğinden dolayı moleküllerin bir yerden başka bir yere taşınmasını sağlar.

B. Mineraller:Hücreleri karbonhidrat, yağ ve protein gibi organik bileşikler ile vücuda alınan inorganik tuzlardır.
Özellikleri:
1.Mineraller enzimlerin yapısına katılarak katalizör görevi yapar.
Katalizör:Kimyasal tepkimelere girerek tepkimenin daha kısa sürede ve daha az kullanılmasını sağlayan proteinden oluşmuş kısımdır.
2.Eksikliklerinde bir takım rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Ca eksikliğinde ›Çocuklarda kemik erimesi yaşlılarda raşitizm.
P eksikliğinde› kemiklerde ve dişlerde yumuşama.
Fe eksikliğinde› anemi 
iyot eksikliğinde ›guatr.
3.Mineraller kanın ozmotik basıncının dengede tutulmasını sağlar.
4.Kas kasılmasında sinirsel uyartıların iletilmesinde görev alır.
5.İyon konsantrasyonunu sağlar.



KARBONHİDRAT

MONOSAKKARİTLER
¦Hücre zarından geçerler
¦Hidrolize uğramazlar
¦Kan ve doku sıvısında bulunurlar
¦Karbonhidratların yapıtaşlarıdır
¦Fotosentezin ilk ürünleridir
¦Hücrede depolanmazlar
¦Riboz ve deoksiriboz nukleik asitlerin yapısına katılırlar
¦Suda çözünürler
¦Protein ve yağlarla bileşik oluşturabilirler
¦Enerji verici olarak kullanılırlar
¦Yapılarında glikozit bağı bulunmaz
¦Benedikt çözeltisiyle ısıtılırsa kiremit kırmızısı renk verirler 
Örn:Glikoz,Galaktoz,Fruktoz,Mannoz,Ksiloz,Arabinoz
DİSAKKARİTLER
¦Hücre zarından geçemezler
¦Sindirim enzimlerinden etkilenirler
¦Bitki ve memelilerde depolanabilir-memelilerde laktoz bitkilerde sukroz
¦Suda çözünürler
¦Kanda bulunmazlar.Sütte bulunurlar
¦Yapısında glikozit bağı vardır
Örn:Maltoz,Laktoz,Sukroz 
Glikoz + Glikoz ----------Mal toz + Su
Glikoz + Früktoz ----------Sukroz + Su
Glikoz + Galaktoz ----------Laktoz + Su
POLİSAKKARİTLER
¦Hücre zarından geçemezler
¦(n)kadar glikozun birleşmesinden oluşurlar.
¦Sindirim enzimleriyle hidrolize edilirler.
¦(n-1)kadar su harcanır.
¦Kanda bulunmazlar.
¦Hayvanlarda ve bakterilerde glikojen bitkilerde nişasta olarak depolanır
¦Selüloz bitkilerde çeper maddesi olarak kullanılır.
¦Bitki ve hayvanlarda sentezlenebilir.
¦Selüloz bazı tek hücreliler hariç diğer canlılar tarafından sindirilemez.
Çeşitleri
1- Nişasta: Lügolle mavi renk verir.
2- Glikojen : lügolle kahve rengi verirler.
3- Selüloz: lügolle boyanmazlar.
4- Pektin
5- Kitin
Polisakkaritlerin Genel Özellileri 

Nişasta
¦N kadar glikozun dehidrasyon undan oluşur.
¦Olayda n-1 kadar H2O oluşur.
¦Olayda n-1 kadar glikoz bağı kurulur.
¦Bitkilerde depo karbonhidrattır.
¦Suda çözünmez.
¦Hücre zarından geçemez.
¦Sentezleri hücre içinde olur.
¦Hidrolizlerinde n-1 kadar su harcanır.
¦Hidrolizleri hücre içinde ve hücre dışında olabilir.
¦Lu gol ile mavi , mor rengi verir.
¦Amilaz enzimi ile maltoz a yıkılırlar.
¦Kanda görülmez.
Selüloz
¦n kadar glikoz dehidrasyonu ile birleşmesinden oluşur.
¦Olayda n-1 kadar ters glikoz bağı oluşur.
¦Olayda n-1 kadar H2O açığa çıkar.
¦Sentezleri hücre içinde gerçekleşir.
¦Hayvanlarda bazı bakteriler ve birkaç omurgasız hariç hidroliz enzimleri bulunmaz.
¦Bitkilerde yapı karbonhidrattır. Hücre çeperini oluşturur.
¦Suda çözünmezler.
¦Lugol ile boyanmazlar.
Glikojen
¦N kadar glikozun dehidrasyon ile birlaşmesinden oluşur.
¦Olayda n-1 kadar H2O açığa çıkar.
¦Olayda n-1 kadar glikozit bağı kurulur.
¦Sentezleri karaciğer ve çizgili kas hücrelerin de gerçekleşir.
¦Hayvansal depo karbonhidrattır.
¦Suda çözünür.
¦Hücre zarından geçemez.
¦Sentezleri Hücre içinde gerçekleşir.
¦Hidrolizinde n-1 kadar su harcanır. Olay hücre içinde ve hücre dışında gerçekleşebilir.
¦Lugol ile kahverengi rengini verir.
¦Kanda görülmez.

Görevleri
¦Canlılarda enerji verici madde olarak kullanılır.
¦Bitki , mantar ve bazı bakterilerin hücre çeperi esas maddesini oluşturur.
¦Hücre zarlarında protein ve yağlarla bileşikler oluşturarak tanımlayıcı ve tanıyıcı maddeler olarak görev yaparlar.
¦DNA , RNA , ATP , FAD , NAD gibi önemli organik maddelerin yapılarına katılırlar.


YAĞLAR


Özellikleri
  • Suda erimezler.
  • Eter , alkol , aseton gibi organik çözücülerde erirler.
  • C ve O oranından fazla olduğundan enerji verimide fazladır.
  • Hücre zarından geçemezler.
  • 1 mol gliserol 3 mol yağ asidin dehidrasyon ile birleşmesinden oluşur.
  • Sentezlerinde 3 ester bağı kurulur.
  • Sentezlerinde 3 mol H2O açığa çıkar.
  • 3 mol H2O ile hidrolize edilirler.
  • Yağların hidrolizi lipaz ile gerçekleşir.
  • Sudan III ile kırmızı renk verirler.
  • Bitki ve hayvan hücrelerinde depolanabilirler.
  • Hücre zarlarının esas yapısını oluştururlar.
Çeşitleri
  • Nötral yağlar : Depo ve enerji verici olarak görev alır.
  • Fosfolipid : Hücre zarının temel maddesidir.
  • Glikolipit : Hücre zarı ve sinir hücrelerinde bulunur.
  • Steroidler : Vit-D , bazı hormonlar , safra tuzları , kolesterol , eterik yağ , kauçuk vb.. maddelerin oluşumunu gerçekleştirerek canlılar düzenleyici görev alırlar.
  • Kolesterol:Hayvanlarda hücre zarında ve derinin yapısında bulunur.Diğer steroid lerin oluşumunda rol alır.
Görevleri
  • Enerji kaynağı olarak kullanılırlar.
  • Hücre zarı yapısına katılırlar.
  • Bazı hormonların yapısını oluştururlar.
  • A,D,E,K vitaminlerinin emilimini sağlarlar.
  • Isı kaybını önlerler.
  • Organ ve vücudu mekanik etkilerden korur.
  • Göç eden ve kış uykusuna yatan canlıların besin ve su (metabolik su ) kaynağıdır.

PROTEİNLER


Özellikleri
  • N(Aminoasit)’in dehidrasyonu ile birleşmeleri ile oluşur.
  • Yapımında en az 1 çeşit aminoasit bulunur.
  • Yapımında en çok 20 çeşit aminoasit bulunur.
  • Sentezlerinde n-1 kadar H2O açığa çıkar.
  • Hücrede ribozom larda sentezlenir.
  • Hücrelerde kullanılan karakter çeşidi kadar protein bulunur.
  • Hidrolizinde n-1 kadar H2O açığa çıkar.
  • Yapısında n-1 kadar peptid bağı bulunur.
  • Globülar (küresel) proteinler enzimler ve hormonlar suda çözünür. Lifli proteinler hücre zarı kes ve derideki yapısal proteinler suda çözünmez.
  • Biuret çözeltisi ile mor renk , nitrik asit ile sari renk verirler.
  • Hücre zarından geçemezler.
  • Kan ve doku sıvısında bulunurlar.
  • Her canlının proteini kendine özgüdür. Ancak canlılarda kullanılan ortak proteinlerde vardır. ÖRN : Solunum enzimleri
  • Benzer proteinlerde amino asitlerin sayısı , dizilişi , sırası ve tekrarlanışı aynıdır. Farklı proteinlerde farklıdır.
  • Yapısında peptid , hidrojen bağı ve disülfit bağları vardır.
Amino Asitler
  • Suda çözünürler.
  • Hücre zarından geçerler.
  • Sindirim enzimlerinden etkilenmezler.
  • Bütün amino asitlerde değişen sadece radikal gruptur.
  • A.asitlerin amino grubu asit, karboksil grubu baz özelliktedir. Bu nedenle 7-Kuvvetli asitler karşısında baz, kuvvetli bazlar karşısında asit gibi davranır.
  • Kanda ve doku sıvısında bulunurlar.
  • Peptid bağları :A.asitlarin amino grubu ile karboksil grupları arasında kurulur.
Molekül er yapıları:

Proteinlerde çeşitlilik
  • Amino asit sayısı.
  • Amino asitlerin çeşidi .
  • Amino asitlerin dizilişi.
  • Amino asitlerin tekrarlanışı.
  • Amino asitlerin birbirlerine oranı.
Denaturasyon 
Proteinler DNA’daki kalıtsal şifreye göre sentezlenir. Bu şifre proteinin amino asitlerinin sayısı , sıralanışı dizilişi ve tekrarlanışını belirler. Amino asitlerin birinin sayısı sırası değişirse farklı proteinler ortaya çıkar. Kalıtsal bilgideki değişmeler proteinlerde değişmeye yol açar.Proteinlerin ilk sentezlendiklerinde sahip oldukları primer yapı fonksiyonel değildir.Primer yapıdan oluşan zayıf hidrojen bağları ve disülfit ile protein boyut kazanarak fonksiyonel olan sekonder , tersiyer ve kuaterner yapılar oluşur.Zayıf hidrojen bağlarının yüksek ısı , asit , yüksek basınç gibi etkilerle bozulmasına dolayısı ile fonksiyonun kaybedilmesine neden olur. Bu yapının bozulması olayına denaturasyon adı verilir.

Görevleri
  • Yapısal görevi : Hücre zarı , organel , kas hücrelerinde aktin miyozin flamentleri gibi yapıları oluşturur.
  • Enzim görevi : Biyokimyasal reaksiyonları katalizler.
  • Taşıma görevi : Hemoglobin vücutta O2 ve CO taşır.
  • Tanıma görevi : Hücre zarındaki özel proteinler moleküllerin tanınıp hücreye alınmasında rol oynar.
  • Hormonal görev : Hormonların yapısını oluşturarak vücutta yaşamsal olayların düzenlenmesinde rol oynar.
  • Savunma görevi : Antikorlar halinde vücudun savunmasında rol alır.
  • Enerji kaynağı : Gereksinim duyulduğunda enerji kaynağı olarakta kullanılır.
  • Osmotik basıncın korunmasında : Kanda bulunan proteinler kan ile doku sıvısı arasında osmotik basıncın ayarlanmasını sağlayarak madde alış verişinde rol oynar.
  • Dokularda fonksiyonel yapı olarak : Kaslarda aktin ve miyozin , bağ dokusunda fibroblastların oluşturduğu lifler , sinir dokusunda nöronlar.
  • Akseptör olarak : Klorofil ve ışık akseptörleri .
  • Koruma : Yılan zehiri gibi.

ENZİMLER

Canlılarda Hücrede gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlar dış ortamdaki reaksiyonlara göre
  • Daha hızlı
  • Düşük ısıda
  • Dar PH derecesinde gerçekleşir.
Hücredeki biyokimyasal reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayan biyolojik katalizör olan enzimlerdir.
Enzimlerin görevleri
  1. Reaksiyon hızının canlı için yeterli olması
  2. Reaksiyonun başlaması için gerekli aktivasyon enerjisinin düşürülmesi
  3. Reaksiyon oluşurken açığa çıkan enerjinin canlıya zarar vermeyecek düzeyde tutulması
Enzim çeşitleri 
Basit enzimler : Sadece proteinden oluşmuş enzimler . ÖRN: Bütün sindirim enzimleri , üreaz
Bileşik enzimler : Protein olan esas kısım ve protein olmayan organik veya inorganik yardımcı kısımlardan meydana gelir.
Protein kısım : Apoenzim 
Yardımcı kısım :
Organik ise koenzim(vitaminler)
İnorganik ise kofaktör(Ca,K,Na) Apoenzimle koenzim (kofaktör) ‘in oluşturduğu yapıya holo enzim denir.
ENZİMLERİN ÖZELLİKLERİ
  • Her enzim özel bir substratı etkiler.
  • Substratın yüzey artışı enzim etkinliğini artırır.
  • Her enzim özel bir kofaktör (koenzim) le çalışır.
  • Bir kofaktör (koenzim) birden çok enzimin yardımcı kısmı olabilir.
  • Her hücre kendi enzimini kendi üretir.
  • Her hücrede kimyasal reaksiyon çeşidi kadar enzim çeşidi vardır.
  • Enzimler reaksiyonları hızlandırırlar veya yavaşlatırlar.
  • Enzimler tepkimeden değişmeden çıkarlar. (harcanmazlar) ve tekrar tekrar kullanılırlar.
  • Enzimler hücre dışında da etkendirler.
  • Enzimler protein yapıdadırlar. Proteinlerin yapısını bozan her şey (PH, Isı vb.) enzimin yapısını da bozar.
  • Enzimatik reaksiyonlar çift yönlüdür.
  • Enzimler belirli bir PH değerinde aktifleşirler. ÖRN: Pepsin , PH=2 , Tripsin PH=8,5
  • Her enzim bir gen tarafından kontrol edilir.
  • Enzimler tek veya takımlar halinde çalışırlar.
  • Bazı enzimler inaktif olarak üretilir. Aktivatörlerle aktif hale getirilir.
HCL 
ÖRN : Pepsinojen -------------- Pepsin
  • Bazı maddeler (metal iyonları ve zehirler) enzimlerin aktif bölgeleri ile birleşip onları etkisiz hale getirir.
  • Birleşik enzimlerde substratı tanıyan protein kısmıdır. Bağlanma ve etkinlik ise kofaktör (koenzim) ile gerçekleşir.
ENZİMATİK REAKSİYONLARI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
ISI 
Düşük Isı : Kinetik enerji azalır. Reaksiyon yavaşlar.Dönüşümlüdür. 
Yüksek Isı : Enzimlerin protein olan yapısını bozar.Dönüşümsüzdür. 
PH
Asitler ve bazlar enzimlerin hızını yavaşlatır. Enzimlerin en etkin olduğu PH değeri 7 dir
  • Enzimin yapısını bozarlar.
  • Substratın yapısını bozarlar.
  • Enzim koenzimin (kofaktör) ayrışmasına neden olurlar.
  • Enzimle substrat arasına girerek birleşmeye engel olurlar
  • Ancak bazı enzimler farklı PH derecesinde aktif olurlar.
ÖRN : Pepsin ------------- PH = 2
Tripsin --------------PH = 8,5 gibi
ENZİM MİKTARI 
Belli oranda substrat bulunan ortama enzim ilave edildikçe reaksiyon hızlanır ve en hızlı noktada substrat bitince reaksiyon durur.
SUBSTRAT MİKTARI
Enzim miktarı sabit tutulup substrat miktarı arttırıldıkça reaksiyon hızlanır. Enzimlerin doygunluk anından sonra belirli hızla devam eder ve biter.
SUBSTRAT YÜZEYİ 
Enzimler substrata dış yüzeyden etki ederler yüzey arttıkça enzim etkinliği artar. 
Not: Enzim miktarıda artarsa 
AKTİVATÖR VE İNTİBİTÖR 
AktivatörlerVitamin,hormon,safra tuzu vb) 
İnhibitörlerAğır iyonlar,toksinler,zehir vb)


DNA 



Nucleik asitlerin hücre hayatı için önemi
A-Oswgld Avery’nin yaptığı çalışmalar ve sonuçları
  • Kapsülsüz pneumococlar farelerde hastalık oluşturmaz.
  • Kapsüllü pneumococlar farelerde hasalık oluşturur.
  • Kapsüllü pneumococlar ısıtılıp öldürülürse hastalık oluşturmaz.
  • Isıtılıp öldürülmüş kapsüllü pneumococlarla canlı kapsülsüz pneumococlar birlikte farelerde hastalık oluşturur.
  • Ölmüş kapsüllü pneumococların özütü ile canlı kapsülsüz pneumococlar birlikte farelerde hastalık oluşur.
Açıklama: 5. çalışma sonunda ölen farelerin kanında kapsüllü pneumococlara rastlanması öldürülen kapsüllü pneumococların özütündeki 
DNA’ların kapsülsüz pneumococlara geçerek onları kalıtsal değişime uğratmış ve kapsül oluşturup hastalık meydana getirmelerine neden olmuştur. 
Sonuç:DNA Kalıtsal karerkterlerin oluşumunu belirler 

B-Bakteriofajlar üzerine yapılan çalışmalar:
Not:
 Virüsler; yönetici molekül (DNA veya RNA) ve protein kılıftan oluşmuş canlılardır.Sitoplazma , organel ve enzim sistemleri yoktur. Obligat endoparazitler dir. Canlılıklarını, konukçu hücre içinde özel üreme gerçekleştirerek gösterirler. 
Bakteriofaj ın hayat devri:
  • Virüs bakteri hücresi zarına tutunur ve protein kılıfta bulunan proteinler ile tanımlanır.
  • Bakteri zarıdan virüs DNA’sı bakteri sitoplazmasına enjekte edilir. Protein kılıf dışarıda kalır.
  • Virüs DNA’sı bakteri sitoplazmasında kendini eşleyerek sayısının artırır.
  • Transkripsiyon ve translasyondan oluşan proteinler kılıflar oluşarak yeni virüsler meydana gelir.
  • Bakteri hücresi parçalanır virüsler etrafa yayılarak yeni hücreleri enfekte ederler.
 
Açıklama:Virüsten bakteri sitoplazmasına giren sadece DNA’dır. Bakteri sitoplazmasında Virüs DNA’sı hem kendini eşler hem de virüse özgü olan protein kılıfların oluşumunu sağlar. 
Sonuç: a) DNA uygun koşullarda kendine benzer yeni DNA’ların oluşumunu sağlar. 
b) DNA özgün karakterlerin oluşumunu sağlayan proteinlerin sentezlenmesini sağlar 
DNA’nın Moleküler yapısı

1-Fiziksel yapı: Wilkins; X-ışınım kırınım deseninden DNA molekülünün çift zincirli ve sarmal yapıda olduğunu belirtmiştir. 
2-Kimyasal özellikleri: Chargaf DNA’nın hidrolizi sonunda molekülün ;Adenin,Timin,Guanin , Sitozin nucleotidlerden oluştuğu ve bunlar arasında değişmez oranların bulunduğunu belirtmiştir. 
Buna göre: a) A=T b)G=C c)A+G=T+C 
3-Molekül modeli: Watson ve Crick DNA molekülümün fiziksel ve kimyasal özelliklerinden faydalanarak molekül modeli öne sürmüşlerdir. 
Modele göre:
  • DNA molekülü çift zincirden oluşmuştur.
  • İki zincir zayıf hidrojen bağları ile bir arada tutulurlar.
  • İki zincirde karşılıklı olarak A-T ve G-C bulunur.
  • Adenin ile Timin arasında ikili Guanın ile Sitozinin arasında ise üçlü zayıf hidrojen bağları bulunur.
  • Molekül ip merdivene benzer. Basamakları organik bazlardan bağlantıları ise deoksiriboz ve fosforik asitlerden meydana gelir.
  • İki zincir birbirine ters olarak bulunur.
  • Molekül sarmal yapıdadır.
DNA’nın kendini eşlemesi 

Meselson ve sthal bakterilerde yaptığı çalışmalarda DNA molekülünün kendini yarı korunumlu olarak eşlediğini belirtmişler ve Watson-Crick molekül modeli geniş geçerlilik kazanmıştır. 
Çalışmalar: 
1-Bakteriler N15 içeren ortamda ard arda üretilerek DNA’larının N15 içermesi sağlanmış. Ağır azot (N15) içeren bakterilerin DNA’sı normal azot (N14) içeren DNA’lara göre %1 oranında artmıştır. 
Normal azotlarla ağır azotlar ultrasantrufüje tabii tutulurlarsa ağır azot içeren DNA’lar deney tüpünde daha altlarda bantlaşma meydana getirirler. 
2-Ağır azotlu DNA’lara sahip bakteriler normal azotlu ortamda bir kez mitozla çoğaldıktan sonra oluşan yeni bakterilerin DNA’ları analiz edildiğinde bantlaşmanın normal DNA ile ağır DNA moleküllerinin arasında görülür. Bu DNA’ların melezdir. Zincirlerinden biri ağır azot içerirken diğerinin normal azot içerdiği görülür. 
3-Melez DNA içeren bakteriler normal azot içeren ortamda bir kez daha mitozla üretilip DNA’ları incelendiğinde bakterilerden %50 sinin melez DNA, %50 sinin ise normal azot içeren DNA taşıdığı görülür. 
 


Normal azotlu ortamda ağır azot içeren DNA’ların kendini yarı korunumlu eşlemesi. 

1.mitoz bölünme ile %100 melez DNA’lar oluşur 
2.mitozda %50 melez %50 normal DNA’lar meydana gelir 
3.Mitozda %75 normal % 25 melez DNA lar meydana gelir. 

DNA molekülünün kendini eşlemesi ile ilgili bağıntılar 
 
a)Her mitoz bölünmede DNA miktarı 2n kadar artar. (n=Bölünme sayısı) 
Örnek: 3 bölünme sonucu 23 = 8 DNA molekülü meydana gelir.( Bir DNA molekülünde iki DNA zinciri vardır. 3 bölünme sonunda toplam 16 DNA zinciri oluşur.). 2n . 2 = Bölünmeler sonunda oluşan DNA zincir sayısıdır.3 bölünme sonunda oluşan toplam DNA zinciri = 2 3 . 2 =16 bulunur. 
b)Farklı Besi ortam ortamlarında mitoz geçiren hücreden oluşacak yeni hücrelerdeki hibrid DNA molekülü sayısı bölünme sayısı ne olursa olsun her zaman 2 dir. 
(Hibrid=)Melez DNA sayısı = Farklı besi ortamında bölünmeye başlayan hücre sayısı . 2 bağıntısı ile bulunur. 
Örnek1: Bir hücreden 3 bölünme sonunda oluşacak melez DNA sayısı nedir: 
Yanıt 2 dir 
Örnek1: Bir hücreden 5 bölünme sonunda oluşacak melez DNA sayısı 
nedir: Yanıt 2 dir 
Örnek1: 5 hücreden 3 bölünme sonunda oluşacak melez DNA sayısı nedir: 
Yanıt 2.5=10 bulunur 
Soru: Ağır azot içeren 2 bakterinin normal azot içeren ortamda 3 kez mitoz geçirdiği varsayılırsa . 
1-Oluşan DNA moleküllerinde melez sayısı nedir? 
2-Oluşan DNA moleküllerinde Melez/Normal= ve Normal/Toplam DNA = oranları nedir. 
Yanıt: 1-Melez DNA sayısı bir hücre için 2 iki hücre için 2.2= 4 bulunur. 
2-Bir hücre için toplam DNA 23 = 8 bulunur.İki hücre için toplam DNA= 
2.8=16 bulunur. 16 DNA nın 4 
Tanesi melez olduğuna göre. 16-4=12 normal azotlu DNA vardır. 
Melez/Normal=4/12=1/3 bulunur. 
Normal/Toplam DNA=12/16=3/4 bulunur 
DNA molekülü ile ilgili bazı önemli genellemeler
  • Bir türün hücrelerindeki DNA miktarı aynıdır.
  • DNA miktarı türlerde farklılık gösterir.
  • Eşeyli üreyen canlılarda mayozla oluşan gametler türe özgü DNA nın ½ sini taşır.
  • -Hayvanlarda somatik hücreler 2n, üreme hücreleri n kromozom taşırlar.
  • -Bitkilerde somatik hücreler 2n, endosperm 3n, üreme hücreleri n kromozom taşırlar
  • Eşeyli üreyen canlılarda tür DNA’sının sabit kalması Mayoz ve Döllenme ile gerçekleşir.
  • Bölünen hücrelerin değişik evrelerinde DNA miktarı değişir.
  • Her türün DNA niteliği ve niceliği özgündür.
  • DNA molekülünün farklılığı
  • Nucleotid sayısı
  • Çeşit oranı
  • Nucleotid dizilişi
  • Tekrarlanma şekli
  • Kendini eşler ve RNA sentezlenmesine kalıplık eder.
  • DNA’ daki protein sentezinde rol oynayan anlamlı bölgelere gen denir
  • Suda çözünmez.
  • Tek çeşittir.( Yapı ve görev olarak )
  • Genetik bilgi nucleus DNA’ sı ile taşınır.
  • Eukaryot hücrelerde kalıtsal DNA histamin ve protamin molekülleriyle çevrilidir.
  • Prokaryotik hücrelerin DNA’sı ve eukaryot hücrelerde Mitokondri ve kloroplast DNA’ ları çıplaktır.
  • Yapısında C , H , O , N , P bulunur.
  • DNA’ nın en küçük işlev birimine kod (Triple) denir.
Kromozom DNA molekülü DNA zinciri Gen Kod
  • DNA’ nın eşlenmesini r3 / r2 hacim / yüzey ) oranının büyümesi uyarır.

DNA ‘ nın Görevleri
  • Hücrede hayatsal olayları kontrol eder.
  • Kalıtsal bilgiyi yeni nesillere aktarır.
  • Genlerin yapısını oluşturur.
  • Yaşamın ( Enzim , Protein sentez bilgisi ) sırrını taşır.

DNA İle İlgili Bağlantılar
  • A = T ve G= C
  • Purin = Primidin
  • Toplam nucleotid = A+T+G+C
  • 2’li hidrojen bağı = A=T
  • 3’lü hidrojen bağı = G=C
  • Toplam nucleotid . ½ = Purin veya primidin
  • Nucleotid sayısı = Pentoz (deoksiriboz) = (Fosforik asit) n+4
  • Toplam H bağı sayısı = 2’li H bağı x 2 + 3’lü hidrojen bağı x 3
  • Toplam H bağı sayısı = Toplam nucleotid + Guanin




RNA 

Eukoryatik hücrelerde nukleus , mitekondri , kloroplast , ribozom , sitoplazmada bulunur. Prokaryotik hücrelerde ise ribozom ve sitoplazmada bulunur.. Yapıtaşları Adenin ,Guanin ,Urasil ve Sitozin’ dir. 

Hücrelerde yapı ve özellik bakımından 3 tip RNA vardır
1-m-RNA ‘nın Özellikleri
  • DNA üzerinde sentezlenir. Sentezine kalıp ödevi sadece tek zincir yapar diğeri tamamlayıcıdır.
  • Tek zincirdir. Düz zincir halindedir.
  • Anlamlı üçlü nucleotid dizisine kodon denir.
  • Yapısındaki kodon sayısı en az sentezlenecek proteindeki aminoasit sayısı kadardır.
NOT : Alyuvarlarda DNA olmadığından yönetici molekül rolünü sentezlenmiş RNA’ lar yürütür. Ayrıca bazı yönetici molekül ve kalıtsal bilgileri taşıyıcı molekül RNA’ dır.
NOT : m-RNA’ nın okunması evrenseldir. Hayvansal protein sentezinde görev alan bir m-RNA bitki hücresine konursa yine hayvansal protein sentezler.
  • m-RNA belirli bir protein sentezi için özelleşmiştir.
  • m-RNA aynı tip proteinin sentezinde defalarca kullanılır. İhtiyaç bitince nucleotidlerde yıkılır.
  • RNA çeşitleri içinde oran olarak en az olanıdır. %5
  • Yapı özellikleri evrenseldir. Okunması da evrenseldir. (Transkripsiyon ve Translasyon)
  • Nucleotid dizilimi genin tersi tamamlayıcı dizinin aynısıdır. (Timin yerine Urasil bulunur.)
  • Sentezlenen m-RNA da gen bölgesinin ½ kadar nucleotit bulunur.
  • Okunması AUG veya GUG ile başlar UAA , UAG , UGA kodon ları ile sonlanır .
  • Bazı virüslerde kalıtsal bilginin saklanması ve yeni nesillere taşınmasını sağlar .
  • Hücrelerde o an için var olan m-RNA çeşit sayısı
  1. Hücre Karakteri
  2. Aktif Gen Sayısı
  3. Sentezlenecek Protein Çeşit Sayısı na bağlıdır.
  • Bir türün farklı hücrelerinde var olan m-RNA çeşit sayısı farklıdır.
  • Kalıtsal bilgi (Sentezlenecek proteindeki a .a . sayısı , çeşidi , yeri , sıralanışı) m-RNA’ da ki nucleotit dizilişine göre belirlenir.
  • Kalıtsal bilginin hücrede kullanılması m-RNA aracılığıyla gerçekleşir.DNA ‘nın anlamlı nucleotit dizisi (Gen) den aldığı şifreye uygun olarak protein sentezine kalıplık eder.
  • Yapısında zayıf H bağları bulunmaz.
2-r-RAN’ nın Özellikleri
  • Ribozom ların yapısında bulunur.
  • Nucleusta sentezlenir.
  • Sitoplazmada toplam RNA nın %80 ‘i kadardır.
  • Her çeşit proteinin sentezinde rol oynarlar.
  • Defalarca kullanılırlar.
  • Yapısında zayıf hidrojen bağları vardır.
  • Protein sentez bilgisinin adım adım okunmasında rol oynarlar.
  • m-RNA ve t-RNA nın ribozom lara bağlanmasını sağlar.
3-t-RNA’ nın Özellikleri
  • En küçük (en az nucleotit içeren) RNA dır.
  • Çözünür RNA dır.
  • Belirli bir amino aside özelleşmiştir.
  • Protein çeşidine özelleşme göstermez.
  • Değişik protein sentezinde defalarca kullanılır.
  • Amino aside özelleşme anti kodonla bağlantılıdır.
  • Hücrede en az 20 çeşit t-RNA vardır. En çok 61 olması beklenir.
  • Toplam RNA’ nın % 15’ ini oluşturur.
  • Toplam 70 nucleotitden oluşmuştur.
  • Yapısında zayıf H bağları bulunur.
RNA’ nın DNA ya Benzer Özellikleri
  • DNA üzerinde sentezlenmesi.
  • Organik baz olarak Adenin , Guanin , Sitozin in bulunması.
  • Fosfodiester bağlarına sahip oluşu.
  • m-RNA hariç zayıf hidrojen bağları bulunuşu.
  • İnterfazda sentezlenmesi.
  • Kalıtsal özelliklerinin oluşması ve yaşamsal olayların gerçekleştirilmesi.
  • Nukleus kloroplast ve mitekondri de bulunuşu.
RNA’ nın DNA dan farklı Yönleri
  • Tek zincir oluşu.
  • Timin yerine urasil bulundurması.
  • Sitoplazma ve ribozomlarda bulunması.
  • İşlevi bitirdikten sonra yıkılması. (Hidrolizle)
  • Daha küçük molekül yapıda olması.
  • Kendini eşleyememesi.
  • Yapı ve görev olarak 3 çeşit olması.
  • Bölünme hariç her zaman sentezlenirler.
Nucleik Asitlerin Yaşam İçin Önemi
  • En ilkelden (virüs) en gelişmiş canlıya kadar hapsinde vardır.
  • Hücrenin en önemli ve en büyük organik molekülleridir.
  • Hücredeki hayatsal olayları ( sentez , yıkım , hücre bölünmesi vb.) kontrol eder.
  • Kalıtsal özelliklerin yeni hücrelere (nesillere) taşınmasından ve saklanmasından görevlidir.
  • Yapı ,işlev ve fonksiyonları evrenseldir. (Bütün hücrelerde aynıdır.)
NOT
1-Evrimsel gelişimde önce RNA sonra DNA etkinleşmiştir.
Kanıtları:
• Santral doğmanın merkezinde yer alması 
• Tek zincir olması
• Bütün canlılarda bulunması
• Kalıtsal bilginin saklanması ve yaşamsal olayların yürütülmesi
2-DNA da G-C çifti sayısının A-T çifti sayısından fazla oluşu denaturasyona dayanıklı olmasının nedenidir. Çünkü daha çok hidrojen bağı içerir.
3-Organik bazlar (Örn : Adenin ) DNA , RNA’ nın yanı sıra ATP , NAD , FAD , NADP’ ninde yapısında yer alırlar.

VİTAMİNLER 

Genel özellikler 
1-Hücre zarından geçebilirler
2-Sindirim enzimlerinden etkilenmezler
3-Kanda görülürler
4-Vücudumuzdaki yaşamsal olayları denetlerler
5-Karaciğerde A ve Deride D vitaminleri (öncül maddelerden) üretilebilir
6-A-D-E-K vitaminleri yağda çözünür ve vücudumuzda biriktirilir
7-B-C vitaminleri suda çözünür vücudumuzda biriktirilmez. Vücudumuzda en çok eksikliği görülen vitaminlerdir.
8-Bazıları Işık bazıları ısıdan etkilenebilir.
9-İnsan A ve D vitamini hariç diğer vitaminleri dışarıdan hazır olarak almak zorundadır
10-Yeterli gün ışığı almayan bölgelerde D vitamini yetersizliği görülür
Not:Çeşitli biyokimyasal olaylarda varlığı gereken ve vücut tarafından sentez edilmediği için besinlerle alınması gereken organik bileşiklerdir. Vitaminler yağda ve suda çözünmeleri bakımından sınıflandırılırlar ve adlandırılmaları alfabetik olarak yapılır.Yağda çözünenler:A-D-E-K ve Suda çözünenler B-C.Vitaminlerin besinlerle yeterli alınmaması bazı sağlık sorunlarına yol açar.
Tiamin(B1)
• Suda kolay çözünür
• Kaynatmaya karşı dayanıklıdır
• pH değişimine hassastır
• Karaciğer,maya ve hububatta çok bulunur
• Karbonhidrat metabolizmasında rol oynar
• Karbonhidrat ve proteinlerden yağların sentezi için gereklidir
• Sinir dokusunun oksijen alma yeteneğini artırır
Yetersizliği
• Mide ve barsak bozuklukları meydana gelir
• Barsaklarda iltihaplanma ve kabızlık görülür
• Alyuvarlarda pentoz fosfat birikimi olur
• Beriberi (Kalp damar sistemi hastalığı,sinirsel bozukluklar,kas zayıflğı ve halsizlik ) görülür
Riboflavin(B2)
• Suda kolay çözünür
• Işığa dayanıksızdır
• Sakatatlarda, yumurta,süt peynir,maya,tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerde çok bulunur.
• Solunum reaksiyonlarında görevli enzimlerin yapısına katılır
• Gelişim üzerine etkisi fazladır
• Hemoglobin sentezinde rol oynar
Yetersizliği
1. Deri ve sindirim kanalı mukozasında bozukluklar oluşur
2. Gözde sklera ve korneada damarlaşma görülür
Niyasin
• Suda olay erir
• Hava ve sıcağa dayanıklıdır
• NAD ve NADP nin oluşumunu sağlar
• Karaciğer,et,balık,buğday ve çavdarda bulunur.
Yetersizliği
(Yetersizlik tek taraflı ve mısırla beslenmelerde görülür)
1. Sinir ve sindirim sistemi bozuklukları
2. Pellegra (Deri kurur ve sertleşir) görülür
B6 (Pridoksin,H vitamini)
• Suda ve alkolde erir
• Işığa ve u.v radyasyona karşı hassastır
• Amino asit ve potasyumun hücrelere taşınmasında rol alır
• Bitkisel ve hayvansal besinlerde bolca bulunur
• yetersizliği görülmez
Pantotenik asit
• Koenzim-a nın yapısına katılır
• Karbonhidrat protein ve yağ metabolizmasında rol alır
• Karaciğer böbrek ve yumurta sarısında bulunur
Yetersizliği
1. El ve ayaklarda karıncalanma
2. Gündüz ayakların üşümesi ve gece ısınması
Biotin
• Tuzlu suda erir
• Bitkisel ve hayvansal besinlerde bolca bulunur
• Karbonhidrat ve yağ metabolizmasına katılır
• Yetersizliği görülmez
B9 (Folik asit)
• Suda az çözünür
• Alkali ortamlarda kolay çözünür
• Amino asit metabolizmasında rol alır
• Hızlı bölünen hücreler için gereklidir
• Kan hücrelerinin oluşumunda B12 ile birlikte rol alır
• Mayalarda ve yeşil sebzelerde bol bulunur
Yetersizliği
1. Gelişmenin yavaşlaması
2. Aneminin görülmesi
B12
• Yüksek yapılı bitki ve hayvanlar tarafından sentezlenemez
• Mikroorganizmalar sentezler
• Çok az miktarlarda etkendir
• Amino asit ve protein metabolizmasında etkendir
• B9 vitamini ile beraber hızlı bölünen hücreler ve kan hücreleri yapımı için gereklidir
Yetersizliği
1. Anemi görülür
2. Sinir hücrelerinde bozulmalar görülür
C vitamini
• Bazı omurgalı ve insanlar için önemlidir.(Bazı yüksek yapılı hayvanlar ve bitkiler sentezleyebilir.
• Isıya dayanıksızdır
• Biyokimyasal reaksiyonlarda rol alır
• Yeşil sebze ve limongillerde bol bulunur
Yetersizliği
1. Skorbüt (Diş eti ve diğer organlarda gelişen kanama ) hastalığı gelişir
2. Dişler ve damaklarda yapı bozukluğu gelişir.(Bu durum hücresel yapı olan mükopolisakkaritlerin yapı bozukluğundan kaynaklanır.)
A vitamini
• Besilerle beta karoten veya A vitamini şeklinde alınır
• Gözde bulunan pigmentlerin yapısına katılır
• Omurgalıların görme olaylarında gerçekleşen biyokimyasal olaylar için gereklidir
Yetersizliği
1. Fotofobi (ışığa duyarlılık) gelişir
2. Gece körlüğü
3. Göz yaşı oluşturamama ve korneada sertleşme
4. Solunum,urogenital yollarda ve ciltte sertleşme, 
5. Diş bozuklukları
D vitamini
• Hormon gibi davranan vitamindir
• Bitki ve hayvansal besinlerde bulunur
• Ca metabolizmasında etkendir
• Barsaklardan Ca emilimini kolaylaştırır
• Kan Ca seviyesinin ayarlanmasında etkendir
• İnsan ve diğer memeliler D vitamini öncül maddelerini sentezleyebilirler.Bu maddeler deride u.v etkisi ile D vitaminine dönüşürler.
Yetersizliği
1. Raşitizm (Kemik gelişiminde görülen bozukluk) görülür
2. Yetişkinlerde osteomalazi (Kemik yumuşaması) görülür
E vitamini
• Bitkisel ve hayvansal besinlerde yaygın olarak bulunurlar
• Antioksidan olduğu düşünülmektedi
• Yetersizliğine raslanmamaktadır
• Laboratuar çalışmalarında yetersizliğinde farelerde karaciğer kalp ve damar hastalıkları ve kısırlık görülmüştür.
K vitamini
• Besinlerde yaygın olarak bulunur
• İnsanlarda ince barsaklarda microorganizmalar tarafından üretilir
• Yetersizliğine raslanmaz
• Karaciğerde protrombin yapımında gereklidir
• Kanın pıhtılaşmasında rol alır


HÜCRE 

Hücre zarı özellikleri ve görevleri
  • Hücreyi çepe çevre kuşatır
  • Yağ-protein ve karbonhidrattan oluşur.Temel yapı yağdır.
  • Hücreye şekil verir
  • Hücreyi dış etkilerden korur
  • Bazı organelleri oluşumunda rol alır(E.R.,Golgi, vb.)
  • Madde alış verişini kontrol eder
  • Hücrelerin birbirini ve kimyasalları tanımasını sağlar.
  • Çok hücrelilerde hücrelerin birbirine bağlanmasını sağlar
Not:Hücre ve organel zarlarında özel enzimler,pigmentler,elektron taşıma sistemi ve taşıyıcı proteinler yer alır.
Hücrelerin yaşamlarının devamı bulundukları ortamdan ihtiyaç duydukları maddeleri alması ve bu ortama metabolik artıklarını vermesine bağlıdır.
Maddelerin sitoplazmik ortam ile dış ortam arasında alış verişinde hücre zarı engelini aşmak gerekir . Hücre zarları seçici geçirgendirler . (Organel zarları da ( E.R. , Golgi , Lizozom , Mitekondri , Kloroplast vb.) seçici geçirgendir.) Bitki , mantar ve bakterilerde ayrıca çeper ve kapsül engeli de bulunur.
Hücre Zarına Bağlı Oluşumlar
A-Hücre Çeperi
  • Hücre zarı dışında cansız yapıdır.
  • Temel yapı selüloz olup değişik bitkilerde lignin , suberin , pektin de birikebilir.
  • Az esnek ve dayanıklıdır. Turgor oluşumuna neden olur.
  • Hücreye şekil vererek dış etkilere karşı korur.
  • Yüksek bitkilerde geçitler bulundurur.
  • Bitki , mantar ve bakterilerde bulunur.
  • Pinositoz ve fagositoza engeldir.
  • Bitkilerde destek oluşumunu sağlayan en önemli yapıdır
  • Hücre bölünmesinden sonra frogmaplastın gelişmesiyle oluşur.
  • Geçirgendir.
  • Bitki , mantar ve bakterilerde bulunur.
B-Glikokaliks
  • Hayvansal hücrelerde bulunur.
  • Hücre zarının dış kısmında bulunan karbonhidratlarca oluşturulur.
  • Pinositoz ve fagositoza engel değildir.
  • Hücrelerin birbirini ve salgıları tanımasını sağlar.
  • Virüs reseptörleri olarak iş görür
  • Bu yapılarda meydana gelen anormallikler kanserleşmeye neden olur.
  • Hücreye antijen özellik kazandırır.Kalıtımın kontrolü altındadır Örn: Kan grupları
  • Oluşumunda golgi etkendir
C-Kapsül
  • Bakterilerde bulunur.
  • Peptidoglikan yapıdadır
  • Bakteriyi olumsuz koşullara karşı korur.
  • Bakterilerin tutunma kapasitesini arttırır.
  • Virüslerin girişini , pinositoz ve fagositozu engeller.
ORGANELLER
1-Endoplazmik Retikulum :
  • Nukleus zarı , golgi ve salgı kofulları oluşumunda rol oynar.
  • Hücre bölünmesinde ortadan kalkar bölünme sonunda tekrar oluşur.
  • Hücrede asidik ve bazik tepkimeleri birbirinden ayırır.
  • Taşıdığı ribozomlarla enzimatik salgıların oluşumunda rol oynar.
  • Hücre zarı ile nukleus zarı arasında tek katlı zardan oluşmuş tüplü lamelli yapıdır.
  • İyon depolanmasında rol oynar.
  • Yağ özellikteki salgıların üretildiği yerdir.
  • Madde ve iyonların hücre içinde taşınımında rol oynar.
  • Prokaryot , yumurta , embriyonik ve alyuvar hücrelerinde bulunmaz.
  • Granüllü ve granülsüz olarak iki çeşittir.
A:Granülsüz E.R. :
  • *Üzerlerinde ribozom taşımazlar.
  • *Protein olmayan salgıların üretiminde rol oynar.
  • *Karaciğer , ovaryum , testis , böbrek üstü bezlerinde çok bulunur.
B:Granüllü E.R. :
  • *Üzerlerinde ribozom taşırlar.
  • *Nukleus yakınında bulunur.
  • *Proteinsel ve enzimatik salgıların üretilmesinde rol oynar.
  • *Protein sentezi hızlı olan hücrelerde çok bulunur.
2- Peroksizom :
  • Tek katlı zardan oluşurlar.
  • Protista , mantar , bitki ve hayvan hücrelerinde bulunur.
  • Özellikle karaciğer , kas , böbrek hücrelerinde bulunur.
  • İçlerinde katalaz enzimi taşırlar.
Katalaz Enzimi : Hücrede metabolizma sonucu oluşan zehir etkili H2O2 ‘ yi H2O ve O2 ‘ye çevirir.

Katalaz
2 H2O2 2 H2O + O2 
 
3-Golgi Aygıtı :
  • Olgunlaşmış eritrosit ve sperm hücreleri ile prokaryot hücrelerde bulunmaz.
  • Tek katlı zardan oluşmuş yassı keseler şeklindedir.
  • Tomurcuklanma ile içleri salgılarla , enzimlerle dolu keseler oluşturur.
  • E.R.’ larda üretilen salgıların depolanması ve paketlenmesinde rol oynar.
  • Selüloz , nişasta , glikojen ,glikoprotein,lipoprotein sentezinde rol oynar.
  • Hücre zarı yapısına katılan protein ve yağlara karbonhidrat eklenmesinde rol oynar.
  • Salgı yapan hücrelerle çok gelişmiştir. (Tükürük , mukus bezleri vb.)
  • Bitki hücresinde fragmoplast , hayvan hücresinde glikokaliks oluşumunda rol oynar.
  • Lizozomların oluşumunda rol oynar.
4- Lizozom :
  • Tek katlı zardan oluşmuş kese şeklindedir.
  • İçlerinde kuvvetli sindirim enzimleri taşırlar.
  • Pinositoz , fagositoz yapan hücrelerde çok bulunur. Alyuvarlarda bulunmaz.
  • Dışarıdan hücreye alınan besinlerin sindirimini sağlar.
  • Hücrede işlevini kaybetmiş organel ve yapıların sindirimini sağlar.
  • Dışarıdan hücreye giren bakteri ve toksinleri sindirerek etkisiz hale getirir.
  • Spermin yumurtayı döllemesinde rol oynar. Döllenmenin oluşumunu sağlar.
  • Hücre ölümünde hücre içeriğini sindirerek çürümeyi hızlandırır. (Otoliz)
  • Bazı canlılarda başkalaşımda rol oynar. (Kurbağada larval organların yok olması)
5-Ribozom :
  • Yapısında r-RNA ve protein bulunur.
  • Nukleus ta meydana gelir.
  • Hücrede protein sentezini gerçekleştirir.
  • Protein sentezi fazla olan hücrelerde çok bulunur.
  • Bağımsız metabolizmaya sahip bütün hücrelerde görülür.
  • Olgun alyuvarlarda bulunmaz.
  • Sitoplazma , E.R. zarında , nukleus zarı , mitekondri ve kloroplastlarda bulunur.
  • Sitoplazmada serbest olan ribozom larda yapısal proteinler üretilir.
  • Zar sistemine bağlı ribozomlar da enzimatik proteinler üretilir.
  • Prokaryot ve eukaryot hücrelerin ortak organelidir.
6-Sentrozom :
  • Dokuz adet ipliksi proteinin silindirik organizasyonuyla oluşur. İki sentroil den oluşur.
  • Silindirik protein ipliklerin ortasında kendine özgü matrix vardır.
  • Nukleus yakınında bulunur.
  • Sil ve kamçı oluşumu ve hareketinde rol oynar.
  • Bazı protista , ilkel bitkiler ve hayvansal hücrelerde bulunur.
  • Yumurta ve alyuvar hücrelerinde bulunmaz.
  • Hücre bölünmeden önce kendini eşler.
  • Yapısında DNA olduğu varsayılmaktadır.
  • Zigot sentrozomu sperm hücresinden alır.
  • hücreden hücreye kalıtlanır
7- Mitokondri :
  • İki katlı zardan meydana gelmiştir. Dış zar düz , iç zar kıvrımlıdır.
  • İç zar kıvrımlarına krista denir. Üzerinde solunum enzimleri taşır.
  • O2 ‘ li solunum yapan bütün eukaryotik hücrelerde bulunur. Alyuvarlarda bulunmaz.
  • Enerji ihtiyacı fazla olan hücrelerde sayısı fazladır. (Karaciğer , kas sinir , böbrek h.)
  • İç zarın içi matrixle doludur. Matrixle DNA , RNA , ribozom özel proteinler bulunur.
  • Mitokondri de solunumla üretilen ATP hücrenin bütün yaşamsal olaylarında kullanılır.
  • Mitokondri ler bölünmez tomurcuklanma ile çoğalırlar.
  • Döllenme sonunda oluşan zigotta yumurtaya ait mitokondri ler bulunur. (Eşeyli üreyen canlılarda mitokondri ler anneden alınmıştır. Sentrozom ise babadan alınmıştır.)
  • Mitokondri zarları ileri derecede seçici geçirgen zardır.
NOT: O2’li solunum yapan bakterilerde mitokondri yerine mesezom bulunur.
NOT : O2’ solunum
Enzim 
C6H12O6 + 6 O2 ------------- 6CO2 + 6H2O + 38ATP
9-Plastidler :
A) Kloroplast:
  • İki katlı zardan oluşmuştur.
  • Bazı protista ve bitkilerde bulunur.
  • İç zar içinde özel plazma olan stroma ve üzerinde klorofil bulunan granumlar bulunur.
  • Stromada kendine özgü DNA , RNA , ribozom , protein ve mineraller bulunur.
  • Protoplastlardan veya leucoplastlardan gelişir.
  • Hücrede bölünerek sayısını artırabilir.
  • Işık enerjisini ATP enerjisine çevirerek organik madde sentezi gerçekleştirir. (Üretilen ATP hücredeki diğer yaşamsal olaylarda kullanılmaz.)
  • Bitkinin toprak üstü ışık olan genç kısımlarda bulunur.
  • İşlevlerini kaybedince kromoplasta dönüşür.
  • Bitkilerde fotosentez gerçekleştiren organeldir.
NOT : Fotosentez
Işık 
6 CO2 + 6 H2O ---------------- C6H12O6 + 6 O2
kl .

B-Kromoplast :
  • Bitkinin toprak altı ve toprak üstü kısımlarında bulunabilir.
  • Fotosenteze yardımcıdırlar.
  • Vitamin sentezinde rol oynarlar.
  • Likopin (kırmızı) , karoten (turuncu) , ksantofil (sarı) ,rengi oluşturan pigment taşırlar.
  • Meyve , çiçek ve yapraklarda renk oluşumunu sağlarlar. Üremeyi kolaylaştırır.
C-Leukoplast :
  • Işık almayan toprak altı depo yapılarda bulunur. Renksizdirler.
  • Işık alınca kloroplasta dönüşürler.
  • Fotosentezde oluşan glikozun nişasta halinde depolanmasını sağlarlar.
10 Kofullar :
  • Hücre zarı , E.R. ve golgi den meydana gelirler.
  • Tek katlı zara sahiptirler.
  • İçlerinde su , tuz , alkoloid , karbonhidrat ve diğer organik molekül bulundururlar.
  • Kofullar sahip oldukları içerikle osmoz olayında etkili olurlar.
  • Yaptıkları işe göre 4 (dört) çeşit koful vardır.
A-Besin Sindirim Kofulu
  • Bazı protista ve akyuvarlarda görülür.
  • Endositoz la besin alınmasıyla oluşur.
  • Koful içeriği lizozom enzimleriyle sindirilir.
  • Sindirim artıkları eksositozla dışa atılır.
B-Boşaltım Kofulu
  • Tatlı sularda yaşayan tek hücrelilerde görülür.
  • Hücreye giren fazla suyu dışa atarak hücreyi hemolizden korur.
C-Salgı Kofulu
  • Golgi tarafından oluşturulur.
  • İçinde özel salgı maddeleri taşır.
  • Salgı yapan hücrelerde çok gelişmiştir.
D-Depo Kofulu
  • Bitki hücrelerinde oldukça büyüktür.
  • Bitkilerde koful zarına tonoplast denir.
  • Su , hava ve artıkların depolanmasında rol oynar.
  • Genç hücrelerde küçük , yaşlı hücrelerde büyüktür
METABOLİZMA 


Metabolizma:hücrede gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonların tümüdür.
A-Anabolizmaış ortamdan alınan veya hücredeki reaksiyonlar sonucu oluşan basit moleküllerden hücrenin ihtiyaç duyduğu kompleks veya diğer moleküllerin sentezlenmesidir.
Örnek:Protein,RNA,Fotosentez,Kemosentez vb.

B-Katabolizma:Dış ortamdan alınan veya hücrede daha önce üretilip işlevlerini kaybetmiş kompleks moleküllerin enerji üretimi veya yapıtaşı üretimi için daha basit moleküllere parçalanmasıdır.
Örnek:Hücre içi ve dışı sindirim,O2 li ve O2 siz solunum
ATP(Adenozintrifosfat): 
Yapısı:

  • Adenin nucleotid
  • Riboz
  • 3(Üç) fosforik asit
Özellikleri:
  • Yapısında iki yüksek enerjili fosfat bağları bulunur
  • Canlının tüm yaşamsal olaylarında kullandığı enerji kaynağıdır
  • Kolayca başka enerji formlarına dönüştürülebilir.(Elektrik,ısı,kimyasal bağ ,osmotik,ışık vb.)
  • Bütün reaksiyonlara katılabilir
  • Her hücre kendi ATP sini kendi sentezler
  • Hücrede sitoplazma,mitokondri ve kloroplastlarda sentezlenir
  • Hücre yaşamsal olaylarında sitoplazmada veya mitokondride üretilen ATP kullanılır
  • Kloroplastlarda sentezlenen ATP organik madde sentezi ve kloroplastlardaki diğer yaşamsal olaylarda kullanılır
  • Yüksek enerjili son fosfat bağının kopması ile ortama 7300 cal enerji verilir.
Hücrelerde ADP nin sistemden enerji alarak kendine bir fosforik asit bağlayıp ATP haline gelmesine fosforilasyon denir.
Fosforilasyonda kullanılan enerji kaynağına göre 4 (Dört) tip fosforilasyon vardır.
1-Sübstrat düzeyde fosforilasyon:
a-Bütün canlılarda görülür
b-Sitoplazmik solunum enzimleri kullanılarak organik maddelerin yapısında bulunan bağ enerjisinin ATP enerjisi haline dönüşmesidir

2-Oksidatif-fosforilasyon:
a-Oksijenli solunum enzimi bulunduran canlılarda gerçekleşir
b-Organik maddeler oksijenli solunum enzimleri ile inorganik yapılara dönüştürülürken açığa çıkan H lerin O2 ye aktarılırken gerçekleşir
c- e.t.s. görev alır

3-Foto-fosforilasyon
a-Klorofil taşıyan canlılarda gerçekleşir.
b-Klorofil ve e.t.s etkisi ile güneş ışık enerjisinin dönüşümü ile gerçekleşir
c-Enzim görev almaz

4-Kemosentetik-fosforilasyon:
a-Oksidasyon enzimi taşıyan bakterilerce gerçekleştirilir
b-İnorganik maddelerin (H,Fe,N,NH3 vb.) oksidasyon enzimleri ile oksitlenmesi ile açığa çıkan kimyasal enerji ile gerçekleşir


Canlılar dünyasında iki yöntemle ATP üretimi gerçekleşir.
A-Substrat düzeyde ATP sentezi
Enerji veren egzergonik reaksiyonlarda enerji düzeyi yüksek moleküller kullanılarak, enzimler aracılığı ile ADP nin (enerji düzeyinin yükseltilmesi) ATP ye dönüştürülmesi. Bütün canlılarda görülür.
B-Kemiosmoz yöntemi (Proton pompası) ile ATP sentezi
Zarla ayrılmış iki ortam arasında oluşturulan H+ yoğunluk farkına bağlı olarak ATP sentezlenmesi .Bu yöntemle ATP sentezi ni üçe ayırabiliriz



1-Bakterial ATP sentezi


2-Kloroplast ATP sntezi (Foto-fosforilasyon):

3-Mitokondrial ATP sentezi( Oksidatif-fosforilasyon):

Bütün canlılar güneşin ışık enerjisini kullanırlar.Işık enerjisinin canlıların kullanabileceği enerji formuna dönüşmesinde fotosentez ve solunum mekanizmaları rol alır.
KEMİOSMOTİK ATP ÜRETİMİ 
Karakter 
Archaea 
Mor bakteri 
Kloroplast 
Mitokondri
Enerji kaynağı 
Işık 
Işık 
Işık 
NADH 
Pompa 
Bacteriorhodopsin 
Bakteriyel photosystem, sitokrom-b / c 
Photosystems I ve II, b sitokrom / f 
Kompleksleri I, III ve IV 
Ürünler 
ATP 
ATP 
ATP, NADPH, oksijen 
ATP, su 


ATP nin önemi
  1. ATP de, fosfat gruplar arasındaki yüksek enerjili bağ kararsız yapıda olup kolayca hidrolize olabilir.
  2. Bu hidrolizi yaklaşık 7.3 kCal enerji açığa çıkar.
  3. Bu enerji hücresel faaliyetleri için kullanılır.
  4. ATP hidroliz geri çevrilebilir bir reaksiyondur.
  5. ATP ,ADP’nin bir inorganik fosfat grubu P (i) bağlanması ile sentezlenir.
  6. Bu bir yoğunlaşma reaksiyonu olup yaklaşık 7.3 kCal enerji gerektirir.
  7. Bu yoğunlaşması reaksiyon için gerekli enerji; Katabolik tepkimeler ve redoks reaksiyonlarından gelir.
  8. ATP sentetaz hem hidroliz ve ATP sentezini (Yoğunlaşma) katalizler.
  9. ATP gerektiğinde kullanmak için ideal bir enerji kaynağıdır.

ATP evrensel enerji kaynağı molekülü olarak kabul edilir. 

Nedenleri:
1. Tüm hücrelerde ATP’nin varlığı 
2. Birçok metabolik (Katabolik veya anabolik) hücresel faaliyetlerinde ATP kullanımı 
3.Hücrelerin ATP açlık etkisi – hücrelerde ATP sentezlenmez ise canlılık durur. 
4. Farklıda olsa ATP sentezine yönelik aktivitelerin bütün canlılarda olması 
5. Bütün canlılarda aynı ATP (prokaryotik ve ökaryotik hücreler) aynı veya farklı olaylarda kullanılır


MADDE ALIŞ-VERİŞİ 

Madde Alış-Verişi
Hücrelerin Bulundukları Ortamla Yaptıkları Madde Alış Verişi
Hücrelerin yaşamlarının devamı bulundukları ortamdan ihtiyaç duydukları maddeleri alması ve bu ortama metabolik artıklarını vermesine bağlıdır.
Maddelerin sitoplazmik ortam ile dış ortam arasında alış verişinde hücre zarı engelini aşmak gerekir . Hücre zarları seçici geçirgendirler . (Organel zarları da ( E.R. , Golgi , Lizozom , Mitekondri , Kloroplast vb.) seçici geçirgendir.) Bitki , mantar ve bakterilerde ayrıca çeper ve kapsül engeli de bulunur.

Zarların geçirgenlikleri üzerine etkili faktörler
  • Elektriksel uyarı : Sinir , Kas hücreleri
  • Mekaniksel – Kimyasal uyarı : Sinir , Kas hücreleri
  • Hormonlar : Sinir , Kas , Salgı hücreleri
  • İntraselular sıvıda Ca fazlalığı : Sinir hücreleri
  • Nörotransmiter maddeler : Sinir , Kas , Salgı hücreleri
Maddelerin zardan geçiş hızları farklıdır. Bunun nedenleri
1-Maddelerin özellikleri
2-Zar yapısındaki farklılıklar (zar bileşenleri)
3-Kolaylaştırıcı ve engelleyici dış faktörlerin etkisiyle
Örnekler :
  • Permaz glikozun zardan geçişini hızlandırır.
  • İnsülin zarların glikoza ilgisini (geçişini) arttırır.
  • Mitekondri zarı ileri derecede seçici geçirgendir.
  • Bakteri zarında K ve Ca iyonları hızla geçerken mayada geçiş yoktur.
  • Bazı hormonlar maddelerin zarlardan geçişini uyarır.
  • Mekanik ve elektriksel uyaranlar zarlardan madde geçişini uyarır.
  • Bazı iyonlar zarlardan madde geçişini uyarır.
Hücreler diş ortamla gerçekleştirdikleri madde alış verişi şu şekillerde gerçekleşir
A)Pasif taşıma
B)Aktif taşıma
C)Endositoz-ekzositoz
A)Pasif Taşıma 
Maddelerin enerji harcamadan yoğunluk farklarından dolayı hücre zarından doğrudan geçmeleridir.
Çeşitleri :
  • Difüzyon
  • b)Ozmos
  • Kolaylaştırılmış Difüzyon
  • Diyaliz - Filtrasyon
I-Difüzyon
Maddelerin çok yoğun ortamlardan az yoğun ortamlara kendi kinetik enerjileri ile yayılmalarına denir.
özellikleri
  • Maddeler çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket ederler .
  • Geçişme moleküllerin kinetik enerjisiyle gerçekleşir.
  • Ortamlar arasında zar gerekmez.
  • Zarın veya hücrelerin canlı olması gerekmez.
  • Hücre enerji harcamaz.
  • Geçişme iki ortam arasında madde yoğunluğu dengeleninceye kadar devam eder.
  • Metabolik zarlardan etkilenmezler.
  • Difüzyon hızı madde konsantrasyonu ile doğru orantılıdır.
Difüzyon Hızına Etki Eden Faktörler
  • Zardaki por sayısı .
  • Basınç farkı
  • Geçişen molekül büyüklüğü.
  • Elektriksel yük
  • Sıcaklık.
  • Yağda çözünme ve çözme yeteneği
  • Konsantrasyon farkı.
  • Difüzyon yüzey genişliği
II-Osmoz :
Yarı geçirgen zarla çevrilmiş iki ortamda suyun çok olduğu yerden az olduğu yere zarı geçerek yayılmasına (geçişmesine) denir.
Özellikleri
  • Hücre ve cansız ortamlarda olabilir.
  • Enerji harcanmaz.
  • Geçişme suyun çok olduğu ortamdan az olduğu ortama doğrudur
  • Geçişme az yoğun ortamdan çok yoğun ortama doğrudur.
Hücreler Bulundukları Ortamlara Göre
A) İzotonik ortam : OB = TB Su giriş ve çıkışı olmaz
B) Hipotonik ortam : OB > TB Olursa su emilir
C) Hipertonik ortam : OB < Olursa su verilir
  • Geçişme iki ortam yoğunluğu dengeleninceye kadar devam eder.
  • Geçişme hava basıncı veya turgor basıncıyla engellenebilir.
  • Su molekülleri osmotik basıncın fazla olduğu yere doğru hareket ederler.
  • Ortamda çözünmüş maddelerin zara yaptığı basınçla oluşturdukları emme kuvvetine osmotik basınç denir.
  • Osmotik basınç arttıkça emme kuvveti artar.
  • Osmotik basınç birim hacimde çözünmüş madde miktarına bağlıdır.(doğru orantılıdır)
  • Osmotik basınç plazmoliz olmuş hücrede fazla , Turgor olmuş hücrede azdır.
  • X kadar polisakkarit ten çok X kadar monosakkarit osmotik basıncı daha çok artırır.
Geçişme hızı bazı faktörlere bağlıdır.
  • Zardaki por sayısı
  • Geçişme yüzeyi
  • Isı
  • Yoğunluk farkı (madde konsantrasyonu)
  • Yağda çözünme ve çözme yeteneği
  • Basınç farkı . (İle doğru orantılı olarak hız artar.)
III-Kolaylaştırılmış Difüzyon : 
Yağda çözünmeyen maddelerin geçişme şeklidir. Enerji harcanmayıp hücre zarındaki özel proteinlerin kontrolünde gerçekleşir.
Su ve yağda erimeyen maddeler (Glikoz , galaktoz vb.) hücre zarından geçişleri zar yapısında bulunan özel taşıyıcı proteinlerle gerçekleşir.
Özellikleri
  • Canlı hücrelerde gerçekleşir.
  • Hücre zarındaki özel taşıyıcı proteinler görev alır.
  • Enerji harcanmaz.
  • Madde taşınımı yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğrudur.
  • Taşıyıcı protein miktarı difüzyon hızını etkiler.
  • Aynı taşıyıcı protein birden çok maddenin taşınımında rol oynar.
  • Difüzyon hızı madde konsantrasyonu ile doğru orantılı değildir. Bir noktadan sonra (taşıyıcıların doygun hale gelmesi) hız dengelenir ve sabit hızla devam eder.
Kolaylaştırılmış basit difüzyona benzer özellikleri
  • Enerji harcanmaz.
  • Her hücrede görülebilir.
  • Kinetik enerji kullanılır.
  • Madde taşınımı yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyonlara doğrudur
Kolaylaştırılmış difüzyonun aktif taşımaya benzer yönleri
  • Taşımada proteinlerin görev alması.
  • Doygunluk evresinden sonra geçişme hızının sabit kalması.
  • Canlı hücrelerde gerçekleşmesi.
  • Belirli maddelere özgü olması.
IV-Diyaliz ve Filtrasyonun özellikleri
  • İki ortam arasında basınç farkı vardır.
  • Madde geçişi yüksek basınçlı ortamdan az basınçlı ortama doğrudur.
  • Su ve suda çözünmüş maddelerin geçişidir.
  • Geçişme seçici geçirgen (biyolojik) zarlarda görülür.
  • Birim zamanda geçen madde miktarının bağlı olduğu faktörler.
  • Zardaki por sayısı
  • Zarın geçirgenliği
  • İki ortam arasındaki basınç farkı
  • Geçişme yüzeyi
Not:Porlardan geçemeyecek kadar büyük moleküller geçiş yapamaz. 
B)Aktif Taşıma :
Enerji harcanarak maddelerin seçici geçirgen zardan az yoğun ortamlardan çok yoğun ortamlara taşınmasıdır.
Özellikleri
  • Canlı hücrelerde gerçekleşir.( Bağırsak , Böbrek , Sinir hücreleri)
  • Enerji harcanır.
  • Enzimler görev yapar.
  • Enzim yapısını bozan faktörlere duyarlıdır. (Yüksek ısı , PH , İnhibitör)
  • Metabolizma hızına duyarlıdır. ( O2 azlığı , Düşük ısı vb.)
  • Aynı sistem birden çok maddenin geçişinde rol alabilir.
  • Sistem belli maddelere özgüdür.
  • Madde alınımı enzimlerin doygunluk anından itibaren sabit hızla devam eder.
  • Madde iletimi düşük yoğunluklardan yüksek yoğunluklara doğrudur.
  • Aktif taşımanın hızı soğuk , PH farkı , O2 azlığı , inhibitör lerle engellenir.
Aktif taşıma geçen madde miktarındaki azalma nedenleri
  • O2 azlığı olabilir.
  • İnhibitörler olabilir.
  • Isı artışı olabilir.
  • PH değişikliği olabilir.
  • Madde azalması olabilir.
Aktif taşımada sabit taşıma hızının nedenleri ise
  • O2 fazlalığı olabilir.
  • Isının 0 C den 35 C yükselmesi olabilir.
  • Aktivatör olabilir.
  • Zaman olabilir.
C)Endositoz ve eksositoz:
Özellikleri:
  • Canlı hücrelerde gerçekleşir.
  • Enerji harcanır.
  • Hücre çeperi taşımayan hücrelere özgü madde alış verişidir.
  • Madde alış verişinde sitoplazma ve dış ortamdaki maddenin yoğunluk farkı önemli değildir.
  • Hücre zarından geçemeyen maddelerin alış verişidir.
  • Bakteri, mantar ve bitkilerde görülmez.
  • Bazı protista (Amip, öglena, paramesyum vb.)larda ve hayvansal organizmaların bazı hücrelerinde görülür.
  • Organel zarlarındada görülür.
a)Endositoz:
1-Fagositoz: Katı maddelerin hücreye alınış şeklidir
2-Pinositoz: Sıvı ve sıvıda çözünmüş besinlerin alınış şeklidir 
b)Ekzositoz: 
Hücre içi sinidrim artıkları ve bazı metabolik ürünlerin hücre dışına atılım şeklidir.

MİTOZ BÖLÜNME 

Kalıtsal yapı
  1. Moneralar hariç diğer canlılarda kalıtsal yapı kromozomlar halindedir.Moneralarda ve sitoplazmik kalıtımda rol alan organel kalıtsal yapıları DNA halindedir.
  2. Moneralar hariç bütün canlılarda nucleusta bulunur.Moneralarda ve sitoplazmik kalıtımda rol alan organel kalıtsal yapıları plazmada yer alır.
  3. Hücrelerde canlı türüne özgü kromozom sayısı bulunur.Örnek:İnsanda=46, Güvercin=16,Sirke sineği=8 vb.
  4. Hücrelerdeki kromozomlar çiftler halindedir.Bu çiftlerden biri anneden biri babadan gelir.Bu kromozom çiftlerine homolog kromozom denir.
  5. Canlılardaki kromozom çeşit sayısına takım sayısı denir ve n ile gösterilir.Örnek:İnsanda n=23, Güvercinde n=8, Sirke sineğinde=4 vb.
  6. n sayısı hücrelerdeki kromozomların yarısıdır ve canlı türüne göre değişir.Örnek:İnsanda n=23, Güvercinde n=8, Sirke sineğinde=4 vb.
  7. Normalde eşeyli üreyen canlıların hücrelerinde iki takım (2n) kromozom bulunur ve bu hücrelere diploid hücreler denir.Örnek:İnsanda:Epitel hücresi 2n=46, Kas hücresi 2n=46,Karaciğer hücreleri 2n=46 vb.
  8. Üremede rol alan hücreler bir takım kromozom taşırlar ve bu hücrelere haploid hücre denir.Örnek:Sperm , Ovum , Makrospor , Mikrospor , spor gibi hücreler bir takım kromozom taşırlar ve haploid hücre olarak adlandırılırlar
  9. Bazı canlıların hücreleri bir takım kromozom taşır.Bu tür canlılara haploid canlılar denir.Örnek:Erkek arılar.Tohumsuz bitkilerin gametofitler (Eğrelti,karayosunu vb.) , Bakteriler vb canlılar.
  10. Haploid canlılar gametlerini mitoz bölünme ile oluştururlar.

A)Monoploid hücreler 

1-n sayıda kromozom taşırlar.
2-Mayoz bölünme ile meydana gelirler.
3-Erkek arı spermi ve çiçeksiz bitkilerde gametler mitoz bölünme ile oluşurlar.
4-Erkek arılarda ,çiçeksiz bitkilerde ve bakterilerde olduğu gibi vücudu oluşturabilirler.
5-Sadece mitoz bölünme geçirebilirler.

B)Diploid hücreler 
1-2n kromozom taşırlar.
2-Mitozla oluşurlar.
3-Mitoz veya mayoz bölünme geçirebilirler
4-Vücudu oluşturan hücrelerdir.

Not:Bazı hücrelerde ve bazı canlıların vücudunu oluşturan hücrelerin kromozom durumları 3n ,4n gibi fazla sayıda takım içerebilir bu duruma poliploidi denir. Çoğu kültür bitkisinde durum böyledir.

HÜCRE BÖLÜNMESİ 
Bir hücre inter faz veya bölünme evresinde görülür.
İnter faz evresi bazı hücrelerde çok kıssa sürer. Örnek bakteri hücrelerinde 20 dakikadır. Bazı hücrelerde ise çok uzun sürer. Örnek sinir hücrelerinde ömür boyudur. Bu evrede hücreler kendilerine özgü yaşamsal olaylarını yürütür.
Bunlar:
1-Madde alış- verişi 
2-Anabolik ve katabolik reaksiyonlar 
3-Organel oluşumu 
4-Çok hücrelilerde dokusal işlevler 
5-Büyüme ve farklılaşma 
6-DNA ve RNA sentezi
Ancak ileri düzeyde özelleşen kas sinir vb. hücrelerde büyüme ve farklılaşma yoktur.Bölünme yeteneği olan hücrelerin interfazında görülen en önemli olay DNA sentezidir . Bölünebilen hücrelerde gerek interfazda ve gerek mitozda değişik olayların gerçekleştiği alt evreler vardır.Bunlar:
1-İnterfazda: G1 – S – G2 evreleridir.
2-Bölünme (Mitoz): Profaz – Metafaz – Anafaz – Telofaz evreleridir.
Hücrelerde büyüme iki şekilde görülür : 
1-Sitoplazmik büyüme (Hacimsel büyüme olup r3 şeklinde gerçekleşir.) 
2-Hücre zarı büyümesi (Alansal büyüme olup r2 şeklinde gerçekleşir.)
Sitoplazma ve hücre zarındaki bu dengesiz büyümeden dolayı hücrelerde şu sorunlar oluşur.
1-Nucleus yetersizliği görülür. 
2-Madde alış verişinde yetersizlik görülür. 
3-Hücre zarının parçalanma tehlikesi oluşur.
Hücreler bu sorunları bölünerek çözerler .Bölünme öncesinde hücrelerde bir takım değişiklikler görülür.
Bölünmeye hazırlanan hücrelerde görülen değişiklikler şunlardır:
1-Diğer hücrelerle bağlantılarını çözer.
2-Dış yüzey çıkıntılarını kaybeder.
3-Fazla miktarda su alarak şişer.
Hücreleri bölünmeye yönelten temel etkenler şunlardır:
1-Yüzey hacim oransızlığı.
2-Nucleus sitoplazma oransızlığı.
3-İç bölünme faktörleri (Sitoplazmik faktörler.)
4-Nucleus emri. (Oldukça zayıf ihtimal) 
5-Hormonlar ve kanserojen maddeler. (Örnek:Bitkilerde sitokinin hormonu, İnsanlarda ostrojen hormonu.)
Hücre bölünmesi tek hücrelilerde çoğalmaya neden olurken, çok hücrelilerde büyüme ,yenilenme ve onarılmayı sağlar.İnterfaz evresinde görülen bazı önemli olaylar vardır.Bölünme yeteneği olmayan
hücrelerde bu evrede bölünme ile ilgili olaylar hariç diğer bütün olaylar görülür. 

Bölünebilen hücrelerde interfazda görülen olaylar şunlardır:
1-Bazı organellerin sayısı artırılır. Örnek: Mitokondri, sentrozom vb.
2-Yapısal ve işlevsel proteinlerin oranı artırılır.
3-Bölünmede görev alacak enzimler sentezlenir.
4-ATP sentezi artarak yedeklenir.
5-DNA sentezi gerçekleşir.
6-Bu evrede DNA molekülü aktif olup hücredeki yaşamsal olayları kontrol eder.

A-İnterfaz 
1-DNA molkülü
2-DNA + Protein
3-Kromatin yapı
4-Kromatinin kendini eşlemesi ile oluşan kardeş kromatidler
5-Kromozomal yapı

a) G1 evresi:
1-Metabolik olaylar yoğun bir şekilde sürer.
2- Madde alış verişi , sentez ve yıkım reaksiyonları , organel yapımı, RNA sentezi ve dokusal işlevlerin en üst düzeyde devam ettiği evredir.
3- En uzun evredir.Bu evrede bölünebilen hücrelerde büyüme gerçekleşir.
4- Bölünme yeteneklerini kaybeden hücreler yaşam ve faaliyetlerini bu evrede gerçekleştirirler. Örnek:Kas ve sinir hücreleri bu evrede varlıklarını sürdürürler.
5-Bu evrede hücrede kromozom yapısı 2n2c dir. ( takım sayısı 2. Kromatin sayısı ise2 dir.)
b) S evresi: 
1-DNA’ nın eşlendiği ve kromatin sayısının iki katına çıktığı evredir.
2-Protein sentezinin en yoğun şekilde gerçekleştiği evredir.
3-Sentrozomların eşleşmesi emri bu evrede verilir.
4-Bu evrenin sonunda hücrenin kromozom yapısı 2n4c dir.(Takım sayısı 2, kromatid sayısı ise 4 tür.)

c) G2 evresi:
1-Bölünme ile ilgili enzimler sentezlenir.
2-Organel sayısı artırılır.
3-DNA sentezi durmuştur ancak RNA sentezi devam eder.
4-Sentrozomların sentezi bitmiş ve oluşan sentrozom çifti zıt kutuplara hareketlenir.
5-Bu evredeki hücrenin kromozom yapısı 2n4c dir.

B-Mitoz bölünme evreleri 
Hücre bölünmesi iki ayrı hücre kısmının bölünmesi ile gerçekleşir:
1-Karyokinez: Çekirdek bölünmesi.
2-Sitokinez: Sitoplazma bölünmesi. Sitokinez olayı bitki ve hayvanlarda farklı şekillerde gerçekleşir.
a)Hayvanlarda: Ortadan boğumlanarak gerçekleşir.
b)Bitkilerde: Orta lamel oluşumu ile gerçekleşir.
a) Profaz 
1-Nucleus zarı ve endoplazmik retikulum zarı erir.
2-Kromozomlar kısalır ve kalınlaşır.
3-Sentrozomlar zıt kutuplara hareket eder.
4-Nucleolus kaybolur.
5-Kutuplardan merkeze iğ iplikleri oluşur.
b)Metafaz 
1-Kromozomlar iyice kısalıp kalınlaşırlar.
2-Kardeş kromatidler sentromerler vasıtası ile bir arada tutulurlar.
3-Kromozomlar ekvatoral düzlemde yanyana dizilirler.
4-Kromozomlar sentromerleri ile iğ ipliklerine tutunurlar.
c)Anafaz 
1-İğ ipliklerinin kasılma ve gevşeme hareketleri ile kardeş kromatidleri bir arada tutan sentromeri parçalar.
2-Kardeş kromatidler birbirinden ayrılır ve zıt kutuplara taşınır.
c)Telofaz 
1-Kromozomların hareketi bitmiştir.
2-Kromozomlar helixlerini çözerek kromatin iplikler haline döner.
3-Nucleolus (Çekirdekçik) şekillenir.
4-RNA ve protein sentezi başlar.
5-İğ iplikleri kaybolur.
6-Nukleus zarı oluşmaya başlar ve endoplazmik retikulumlar şekillenir.
7-Hücrede yaşamsal olaylar yeniden başlar.
8-Sitokinez gerçekleşir ve bölünme sonlanır.
A) Mitoz (Normal) bölünme 
Nucleus zarı kaybolarak gerçekleşir. Bir karyokinez ve birde sitokinez görülür.
Genel özellikleri:
1-Bir hücreden iki hücre oluşur.
2-n, 2n, 3n, vb. gibi farklı kromozom sayısına sahip hücrelerde görülebilir.
3-Hem somatik hücrelerde hemde gametlerde görülebilir.
4-Kalıtsal çeşitlilik oluşturmaz ve oluşan bütün hücreler yapı ve özellik olarak aynıdır.( fenotip ve genotip olarak aynıdır.)
5-Bir karyokinez birde sitokinez görülür.
6-Sadece kardeş kromatidler zıt kutuplara çekilir.
7-Bir hücre ard arda defalarca mitoz geçirebilir.
8-Eşeysiz üreme, yenilenme-onarılma ve büyümenin temel mekanizmasıdır.
9-Eşeyli üreyebilen monoploid canlılarda (Erkek arılar,Eğreltiler,Karayosunları vb.)Gametleri oluşturur.
B)Amitoz bölünme 
Nucleus zarı kaybolmadan gerçekleşir.Bir karyokinez ve birde sitokinez görülür.
Genel özellikleri:
1-Nucleus zarı kaybolmaz.
2-Kalıtsal materyal ve sitoplazma eşit şekilde dağılmaz.
3-Hızlı gerçekleşir.
4-Kanser, akyuvarlar ve protistalarda gerçekleşir.
C)Çoğa bölünme 
Genel özellikleri:
1-Nucleus zarı kaybolmadan gerçekleşir.
2-Oldukça hızlı gerçekleşen bir bölünme şeklidir.
3-Bir hücreden kısa sürede onlarca yeni hücre oluşur.
4-Çok miktarda nucleus bölünmesi (Karyokinez) olmasına karşı sitokinez görülmez.
5-Ana hücrenin parçalanması ile oluşan yeni nukleuslar etraflarına bir miktar sitoplazma alarak çok miktarda yeni hücreler oluştururlar.
Örnek: Plazmodiumlarda sporlanma, Çiçekli bitkilerde Makrospordan embriyo kesesinin (8 nucleuslu) meydana gelmesi verilebilir. 

D) Fıssyon bölünme 
Bakterilerde görülen gerçek anlamda mitoz özellikleri taşımayan bölünmedir. Çekirdek bölünmesi olmayıp sadece DNA eşlenmesi ve ardından sitokinezle gerçekleşen bölünme şeklidir. 
Mitoz bölünmenin evrimsel önemi 
1-Kalıtsal devamlılığı sağlar.
2-Yararlı kalıtsal özelliklerin günümüze kadar gelmesini sağlar.

MAYOZ BÖLÜNME 

A)Mayoz-1 evreleri: 
Mayoz bölünme homolog kromozomların ve kardeş kromatidlerin ayrılmasını sağlayan ardışık iki bölünme bütünüdür. Homolog kromozomların ayrılmasına neden olan birinci evreye Mayoz-1 evreleri denir.
a)Profaz-1 
1-Sentroiller kutuplara hareket eder.
2-Nucleus zarı ve e.r. zarları erimeye başlar.
3-İğ iplikleri oluşmaya başlar.
4-Kromozomlar kısalıp kalınlaşmaya başlar. Ancak profaz-1’ de Mitoz profazında ve profaz-2 ‘de görülmeyen bazı özgün olaylar ve kromozomların özel davranışları vardır. Bu nedenle profaz-1 kendi içinde beş alt evrede incelenir.
I)Leptoten:
1-İnce ve uzun iplikler halinde olan kromatinler kısalıp kalınlaşırlar.
2-Nucleolus (Çekirdekcik) varlığını sürdürür.
II)Zigoten:
1-Homolog kromozomlar yanyana gelerek çiftler (Bivalent yapı) oluştururlar.
2-Eşleşme bütün kromozom çiftlerinde görülür.
III)Pakiten:
1-Kromozomlar iyice kısalıp kalınlaşır.
2-Eşleşen homolog kromozomlar bu evrede birbirleri ilke iyice kaynaşırlar ve bu evrede hücrenin kromozom sayısı n gözükür.
3-Evrenin sonunda her kromozom çiftinde dört kromatid görülür ve bu yapıya tetrad denir.Hücrede görülen tetrad sayısı n kadardır.
4-Bu evrede homolog kromozomların kardeş olmayan kromatidleri arasında gen alış verişi görülür bu olaya krossing-over denir.
5-Kardeş olmayan kromatidler arasındaki çakışma noktalarına kiyazma denir.
6-Uzun kromozomlarda görülen kiyazma sayıları daha çoktur.
IV)Diploten:
1-Tetrad oluşturan kromozomlar birbirlerini iterek ayrılmaya başlarlar.
2-Ancak krossing-over bölgelerinde kiyazmalarla bağlantılarını sürdürürler.
V)Diakinez:
1-Kromozomlar daha fazla kısalırlar.
2-Homolog kromozomlarda bağlantı sadece uca yakın yerlerde kalır.
3-Çekirdek zar kaybolur.
4-Nucleolus (Çekirdekcik) kaybolur.
5-İğ iplikleri oluşmuştur.
6-Dişilerde eşey ana hücreleri gerçekleşen mayoz bölünmenin bu evresinde hücreler uzun süre kalırlar. Bölünmenin bundan sonraki evreleri ovulasyondan sonra devam eder.

b)Metafaz-1
1-Homolog kromozomlar (Tetradlar halinde) ekvatoral plak üzerinde karşılıklı dizilirler.
2-Her kromozom sentromeri ile iğ ipliklerine tutunurlar
c)Anafaz-1 
1-Homolog kromozomlar iğ iplikleri ile zıt kutuplara doğru çekilirler.
2-Kardeş kromatidleri bir arada tutan sentromerler parçalanmamıştır.
3-Kiyazmalar kromozomların ucuna doğru kayarak ortadan kalkar.
4-Anne ve babadan gelen kromozomların kutuplara taşınması rasgele olur buda çeşitlilik nedenidir.

d)Telofaz-1 
1-Kromozomlardaki helixler çözülür.
2-Nucleus zarı belirginleşir.
3-Sitokinezle iki hücre oluşur.
4-Oluşan hücrelerin kromozom yapısı n2c dir.
5-Erkeklerde sekonder spermatositler oluşur.
6-Dişilerde ikincil oosit ve birinci kutup hücresi meydana gelir.
7-Mayoz geçiren bazı hücrelerde nucleus zarı oluşmaz ve kromozomlar helixler çözülmez.
Ara interfaz:Nucleolus görülmez,DNA ve RNA sentezi görülmez. Hücredeki hazırlıklar tıpkı önceki interfazın devamı gibidir.
B)Mayoz-II evreleri 
Kardeş kromatidlerin ayrılmasını sağlayan ikinci bölünme evrelerine Mayoz-2 evreleri denir. Mayoz interfazında görülen olaylar mitoz interfazı ile aynıdır.
a)Profaz-II
1-Birinci bölünmede oluşan iğipliklerine dik olarak iğ iplikleri oluşur.
2-Oluşmuşsa nucleus zarı kaybolur.
3-Helixlerini çözen kromozomlar tekrar helixlerini oluşturur.
b)Metafaz-II
1-Kromozomlar ekvatoral düzlemde yanyana dizilirler
2-Kromatidler sentromerleri ile bir aradadır
3-Kromozomlar sentromerleri ile iğ ipliklerine tutunurlar
c)Anafaz-II
1-İğ ipliklerinin itme ve çekme hareketi ile sentromerler parçalanır.
2-Birbirinden ayrılan kardeş kromatidler zıt kutuplara gider

d)Telofaz-II 
1-Kutuplara çekilen kromatidler helixlerini çözerek kromatin iplik haline geçerler
2-Nucleus zarı oluşur.
3-İğ iplikleri kaybolur
4-Sitokinezle iki toplam dört hücre oluşur.
5-Oluşan hücrelerde ana hücrenin yarısı kadar kromozom dolayısıyla DNA vardır
6-Oluşan hücrelerdeki kalıtsal materyal hem profaz-1 de gerçekleşen krossing-over hemde metafaz-1 deki homolog kromozomların diziliminin rasgele olmasından dolayı farklıdır
7-Oluşan hücreler erkekte spermatid, dişilerde ise oosit denir

Mayoz Bölünmenin temel özellikleri:
1-Sadece 2n kromozomlu hücrelerde görülür.
2-2n kromozomlu hücrelerden n kromozomlu 4 hücre oluşur.
3-iki karyokinez ve iki sitokinez görülür.
4-Eşey ana hücresi ve spor ana hücrelerinde görülür.
5-Bölünme sonunda gamet ve sporlar oluşur.
6-Kalıtsal çeşitlilik nedenidir.Oluşan hücreler kalıtsal olarak birbirinden farklıdır.
7-Eşeyli üremenin temel mekanizmasıdır.
8-Mitoza göre daha ileri bir özelliktir
9-Hem homolog kromozomlarda hemde kardeş kromatidlerde ayrılma görülür.
10-Sinaps, tetrad ve krossing-over görülür.
11-Mayoz geçirmiş hücre tekrar mayoz geçiremez ancak mitoz geçirebilir.
Notlar... 
Mayozun evrimsel önemi:
1-Krossing-overle kalıtsal çeşitlilik sağlar
2-Kromozom sayısını yarıya indirerek, döllenme sonunda türe özgü kromozom sayısının sabit kalmasını sağlar.
Mayoz bölünme ile oluşan yapılar:
1-Sperm 2-Ovum 3-Makrospor 4-Mikrospor 5-Spor
Mayoz bölünmenin görüldüğü hücreler:
1-Sperm ana hücresi (Hayvanlarda) 
2-Ovum ana hücresi (Hayvanlarda) 
3-Spor ana hücresi (Çiçeksiz bitkilerde) 
4-Makrospor ana hücresi (Çiçekli bitkilerde)
5-Mikrospor ana hücresi (Çiçekli bitkilerde) 
6-Zigot (Su yosunlarında)
Mayoz bölünmenin görüldüğü yapı ve organlar:
1-Testis 2-Ovaryum 3-sporangium 4-Anterler 5-Tohum taslağı (Ovaryum)

SOLUNUM REAKSİYONLARI 

Enerji Dönüşümleri 
Metabolizma:hücrede gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonların tümüdür. 
A-Anabolizmaış ortamdan alınan veya hücredeki reaksiyonlar sonucu oluşan 
basit moleküllerden hücrenin ihtiyaç duyduğu kompleks veya diğer moleküllerin 
sentezlenmesidir.Protein,RNA,Fotosentez,Kemosentez vb. 
B-Katabolizmaış ortamdan alınan veya hücrede daha önce üretilip işlevlerini 
kaybetmiş kompleks moleküllerin enerji üretimi veya yapıtaşı üretimi için daha basit moleküllere parçalanmasıdır.Hücre içi ve dışı sindirim,O2,li ve O2 siz solunum 
ATP(Adenozintrifosfat)
Yapısı: 
1-Adenin nucleotid 2-Riboz 3- 3(Üç) fosforik asit 
 
Özellikleri:
  • Yapısında iki yüksek enerjili fosfat bağları bulunur
  • Canlının tüm yaşamsal olaylarında kullandığı enerji kaynağıdır
  • Kolayca başka enerji formlarına dönüştürülebilir.(Elektrik,ısı,kimyasal bağ,osmotik,ışık vb.)
  • Bütün reaksiyonlara katılabilir
  • Her hücre kendi ATP sini kendi sentezler
  • Hücrede sitoplazma,mitokondri ve kloroplastlarda sentezlenir
  • Hücre yaşamsal olaylarında sitoplazmada veya mitokondride üretilen ATP kullanılır
  • Kloroplastlarda sentezlenen ATP organik madde sentezi ve kloroplastlardaki diğer yaşamsal olaylarda kullanılır
  • Yüksek enerjili son fosfat bağının kopması ile ortama 7300 cal enerji verilir.
Fosforilasyon: Hücrelerde ADP nin sistemden enerji alarak kendine bir fosforik asit bağlayıp 
ATP haline gelmesine denir. 
 
Enerji 
ADP+P -------------- ATP 
(Fosforilasyon) 
Fosforilasyonda kullanılan enerji kaynağına göre 4 (Dört) tip fosforilasyon vardır. 
1-Sübstrat düzeyde fosforilasyon:
  • Bütün canlılarda görülür
  • Sitoplazmik solunum enzimleri kullanılarak organik maddelerin yapısında bulunan bağ enerjisinin ATP enerjisi haline dönüşmesidir
2-Oksidatif-fosforilasyon:
  • Oksijenli solunum enzimi bulunduran canlılarda gerçekleşir
  • Organik maddeler oksijenli solunum enzimleri ile inorganik yapılara dönüştürülürken açığa çıkan H lerin O2 ye aktarılırken gerçekleşir
  • e.t.s. görev alır
3-Foto-fosforilasyon
  • Klorofil taşıyan canlılarda gerçekleşir.
  • Klorofil ve e.t.s etkisi ile güneş ışık enerjisinin dönüşümü ile gerçekleşir
  • Enzim görev almaz
4-Kemosentetik-fosforilasyon:
  • Oksidasyon enzimi taşıyan bakterilerce gerçekleştirilir
  • İnorganik maddelerin (H,Fe,N,NH3 vb.) oksidasyon enzimleri ile oksitlenmesi ile açığa çıkan kimyasal enerji ile gerçekleşir
Bütün canlılar güneşin ışık enerjisini kullanırlar.Işık enerjisinin canlıların kullanabileceği enerji formuna dönüşmesinde fotosentez ve solunum mekanizmaları rol alır. 
Fotosentez Solunum 
Işık -------ATP-------- Glikoz --------- ATP ------------- ( Biyolojik iş)
Biyolojik iş: Isı,elektrik,osmotik basınç,kimyasal bağ,ışık, mekanik,aktif taşıma vb. 
OKSİJEN VE HAYAT
Not: Fotosentezden önce (ozon oluşmadan) organik madde sentezi için gerekli enerji u.v , şimşek , yıldırımlarla gerçekleşirken , fotosentezde madde sentezi için gerekli enerji güneşin görünür ışınları (450-760n.m) ile gerçekleşir.Ozon bu ışınların geçişine engel değildir. 
Not: Bugün yaşayan bütün canlılar (Kemosentetik ler hariç) ihtiyaç duydukları organik besini ve oksijeni fotosentezden karşılarlar. 
O2 nin önemi:
A-Ozon oluşumunu sağlar. 
B-Oksidatiffosforilasyonla yüksek ATP üretimi sağlar. 
Not:Oksijen aynı zamanda öldürücü olabilir. Obligat-anaerop bakteriler buna 
örnektir. Atmosferde O2 oranının artması solunumu engeller. Canlılar O2 nin bu olumsuz etkilerinden sahip oldukları enzimlerle korunur. 

Ozon oluşumu fotosentezle başlamıştır. 
 
Enerji 
O2--------- O+O (Stratosferde) Oluşan O daha yükseklere çıkarak O2 ile 
birleşir ve ozon (200 n.m Küçük güneş ışınları)oluşur. 
Enerji(200-300 n.m) 
O+O2--------- O3 + Enerji -------------- Azotlu bileşikler. 
(Ozon) 
Ozonun önemi:
A-Zararlı U.V ışınları tutarak karasal yaşamın başlamasına nede olmuştur. Buda 
canlıların sayı ve çeşitliliklerinde artmaya neden olmuştur. 
B-İlkel atmosferde organik madde sentezi bitmiş ve canlılar için organik madde 
sentez biçimi olarak fotosentez önem kazanmıştır. 

Oksijenli solunum ve solunum kat sayısı:
O2 li solunumda organik moleküldeki (C6H12O6) C ve H ler koparılır. Karbon 
molekülden CO2 olarak ayrılırken , H ler dışarıdan alınan O2 ile birleşerek H2O 
olarak ayrılır. Bu nedenle glikoz yıkımında CO2 in ayrılımında izlediği yola 
karbon yolu, su ve ATP oluşumum ile sonuçlanan H ayrılışınada H yolu denir. 
Oksijenli solunumda e.t.s H yolunda görev alır. 
Solunum tipleri
A-Oksijensiz solunum (Fermantasyon.) 

1-Gerçek fermantasyon: 
Enzim 
C6H12O6 -------------2C2H5OH + CO2 + 2ATP 
Glikoz Etil alkol 
2-Oksidatif fermantasyon: 
Enzim 
C2H5OH + O2 ---------------CH3COOH + H2O+ ATP 
Etil alkol Asetik asit 
B-Oksijenli solunum: 
Enzim + ets 
C6H12O6 + 6O2 --------------------6CO2 + 6H2O + 38 ATP 
Glikoz 

O2 siz SOLUNUM
  • Bazı bakteri ve mayalarda temel enerji üretim biçimi olmakla beraber, Bitki ve bazı hayvanlarında özel durumlarda başvurduğu enerji üretim biçimidir.
  • Glikoliz ve fermantasyon olmak üzere iki evrede gerçekleşir.
  • Glikolizde temel amaç enerji üretimidir. Fermantasyonda ise temel amaç glikoliz sonucu oluşan artık ürünlerin hücreye zarar vermesinin önlenmesidir.
  • Glikoliz bütün canlılarda ortaktır.Fermantasyon ise canlının kullandığı enzime göre oluşum biçiminde ve son ürünlerde farklılıklar görülür.
  • Fermantasyon son ürüne göre adlandırılır;Alkolik,Laktik asit,Asetik asit vb.
  • Fermantasyonda O2 kullanılmaz ancak asetik asit fermantasyonunda O2 kullanılır.

Oksijensiz solunumun evreleri
A-Glikoliz (Oksijensiz ve oksijenli solunum)
Bütün solunum tipleri glikolizle başlar. Glikoliz bağımsız metabolizmaya sahip 
bütün hücrelerde görülen bir reaksiyondur. Genel özellikleri:
  1. Sitoplazmada gerçekleşir. (Mitokondri ye ihtiyaç yoktur.)
  2. Enzimatik reaksiyonlar dizisidir.
  3. Bir mol glikozun reaksiyona girmesi için ; İki mol ATP (Aktivasyon enerjisi
  4. için) harcanır.
  5. Bir mol glikozdan ;
    • İki mol piruvat
    • Dört mol ATP
    • İki mol NADH2 , açığa çıkar.
  6. O2 li ve O2 siz solunumların ortak özellikleridir.
  7. Temel amaç enerji üretimidir.

B-Fermantasyon
  • Sitoplazmada gerçekleşir
  • Enzimatik reaksiyonlardır
  • Temel amaç glikolizde açığa çıkan son ürünlerin hücreye zarar vermesini
önlemektir
  • Kullanılan enzime göre son ürünler değişir
  • Son ürüne göre adlandırılması yapılır
  • Bakteri ,mantar ve omurgalılarda çoğunlukla çizgili kaslarda görülür
 
Fermantasyon için gerekli koşullar:
1-Uygun ısı 
2-Gerekli enzimler 
3-Organik madde(Glikoz vb.) 
4-Biyokimyasal ortam (Sitoplazma) 
Fermantasyonda açığa çıkanlar:
1-Son ürün (Alkol,Aseton vb.) 2-ATP 3-CO2 4-Isı 
Oksijenli solunum
Oksijenli solunum üç kademede gerçekleşir.
1-Glikoliz: (Sitoplazmada gerçekleşir)
Enzim 
Glikoz ------------ 2Piruvat + 2ATP+ 2NADPH2 
2-Kreps döngüsü: (Mitokondri matriksinde)
Enzim 
Piruvat ------------ 3CO2 + 4NADH2 +1FADH2 + ATP (Bir pürivat için) 

3-Oksidatiffosforilasyon: (Mitokondri krista zarlarında)
e.t.s
NADPH2 + 1/2 O2 ---------------- H2O + NAD+ 3 ÂTP 
e.t.s 
FADH2 +1/2 O2 ------------------ H2O + FAD + 2 ATP 
Glikoliz
Oksijensiz solunumdaki glikolizle aynı temel özellikler gösterir. 
 
 
Kreps döngüsü 
Özellikleri
  • Eukaryotlarda mitokondride , prokaryotlarda sitoplazmada mesezom denen zar kıvrımlarında gerçekleşir
  • Pirüvatla başlar
  • Mitokondriye geçen her piruvata karşılık
    1. 3 CO2 , (substrat düzeyde)
    2. 1 ATP,
    3. 1 FADH2 ve 4 NADH2 oluşur.
  • Enzimatik reaksiyonlardır
  • Isı,PH,aktivatör ve inhibitörlerden etkilenir.
  • O2 varlığında gerçekleşen reaksiyonlardır.
  • Diğer organik moleküllerin solunum reaksiyonuna katıldığı evredir.
 

 
 
Oksidatif fosforilasyon
özellikleri
  • Mitokondri zarları (Bakterilerde mesezom denen zar kıvrımlarında gerçekleşir
  • Kemiosmozla ATP sentezi gerçekleşir
  • Piruvat tan ayrılan H lerin O2 ye aktarımıdır
  • NAD,FAD,CoQ,Sitokromlar ve O2 görev alır
  • NAD+ ile taşınan her 2H çiftine karşılık e.t.s de 3 ATP sentezlenir
  • FAD+ ile taşınan her 2H çiftine karşılık e.t.s de 2 ATP sentezlenir
  • 1 Glikozun yıkımından e.t.s üzerinden toplam 34 ATP sentezlenir
  • 1 Glikoz için e.t.s de O2 ye aktarılan H lerden 24 H2O üretilir



Solunumda enerji üretim aşamaları

Solunum aşamaları ilişkileri
 
Değişik organik moleküllerde oksijen kullanımı ve enerji üretimi durumu
CO2 
Solunum kat sayısı: R.Q=---------- Sonuç kullanılan maddeye göre değişir. 
O2 
CO2 
Karbonhidratlarda RQ =---------- =1 olur. 
O2 
6CO2 
Örnek: Glikoz (C6H12O6) için: RQ=------------ = 1 
6O2 
CO2 
Yağlarda RQ = ----------- = X X > 1 çıkar,.buda daha fazla oksijen tüketmek 
demektir O2 

Yağlarda oksijen oranı az olduğu için solunumda yağların yıkımı için çok O2 
kullanılır ve diğer organik maddelere oranla daha fazla ATP üretilir. 
36 CO2 
Örnek: Oleik asit (2C18H34O2) + 51 O2 =-----------= 0,7 
51 O2 
CO2 
Alkol vb maddelerde RQ=--------- = X X<1 çıkar . Çünkü alkollerde oksijen oranı fazladır. O2 


4CO2 4 
Örnek: C4H4O8 + O2 =--------------= --------= 4 
O2 1 


Solunum hızına etki eden faktörler:
1- Isı 2 - O2 yoğunluğu 3- PH 
4 -CO2 miktarı 5-Ket vurucular (Zehirler) 6 - Uyaranlar.
Solunum hızı
Bitkilerde ; farklı organ ve dokularda solunum hızları farklıdır. Bitkisel 
organlarda solunum hızı şu şekilde sıralanır: Yaprak – Kök – Gövde. Doku 
olarak en hızlı solunum kambiyumda görülür. 

Bitkilerde solunum hızını artıran faktörler. 
1-Köklenme 
2-Yaralanma 
3-Tohum ıslanması 
4-Tomurcuklanma
Oksijenli ve oksijensiz solunumun ortak özellikleri
1-Glikoliz evresi ile başlamaları 
2-Glikozun aktivasyonu için ATP kullanılması 
3-Reaksiyonlar sonunda ATP sentezlenmesi 
4-Isının açığa cıkması 
5-CO2 nin açığa çıkması (Laktik asit fermantasyonu hariç) 
6-Substrat düzeyde fosforilasyonun gerçekleşmesi 
7-Enzim kullanılır 
Oksijenli solunumu Oksijensiz solunumdan ayıran farklar
1- O2 kullanılması 
2- H2O nun açığa çıkması 
3- e.t.s nin görev alması 
4- Oksidatif fosforilasyonun gerçekleşmesi 
5- Glikozun CO2 ve H2O ya kadar parçalanması 
6-Yüksek ATP üretimi (Bir glikozdan 38 ATP) 

Deneyler
Deney:1
Işıklı ortamda bitkiler dış ortamdan aldıkları CO2 ve H2O ile besin sentezlerken 
dış ortama verdikleri O2 ile diğer canlıların yaşamlarını devam ettirmelerini 
sağlar. 

Deney:2
Fotosentez için CO2 gereklidir. BaOH sisteme giren havadaki CO32 nin 
emilimini sağlayarak bitkiye CO2 ulaşımını engeller. Kurbağanın bulunduğu 
ortamdaki KOH ise kurbağa solunumunda oluşan CO2 nin tutulmasını 
sağlayarak Ortamdaki CO2 yok olmasına neden olur. Böylece bitkinin 
fotosentez yapması önlenir.Bir süre sonra O2 oluşmadığı için hem bitki hemde 
hayvan ölür 

Deney:3 
Canlılar solunum olayında CO2 açığa çıkarırlar. Ortamda bulunan CO2 akseptörü 
olan KOH solunumla ortaya çıkan CO2 yi tutarak ortamda basınç azalmasına 
neden olur. Böylece cıva sistem içine doğru hareket eder. 
 
Deney:4 
Düzenekteki fenol kırmızısı b,ir süre sonra sarı renge dönüşmesinin nedeni 
solunum olayı ile canlıların dış ortama CO2 vermeleridir. CO2 ayracı olan Fenol 
kırmızısı CO2 ile karşılaştığında sarı renk alır. 
 
Deney:5 
Şekildeki düzenekte KOH dış ortamdan alınan havadaki CO2 yi tutarak sisteme 
girişini engeller ve ışık olmasına rağmen sadece sistemdeki CO2 oranında 
fotosentez yapılır. Sistemde basınç azaldığı için Civa ok yönünde hareket eder. 


Deney:6
Çimlenen tohumlar solunum yaparlar.Sistemde BaOH dış ortamdan sisteme 
giren CO2 yi tutar.Böylece tohumların bulunduğu kaba asla CO2 ulaşamaz. 
Ancak CaOH ın bulanması tohumların solunum sonucu ürettikleri CO2 den 
kaynaklanır. 

Deney:7
Çimlenen tohumlar ortamdaki O2 yi azaltırlar ve ortamın basıncı azalır ve civa ok 
yönünde harake eder. 

FOTOSENTEZ 

Enerji Dönüşümleri (Fotosentez-Solunum) 
Organik evrim teorisine göre ilkel atmosferde yer alan CO2, H2O, H2,NH3,CH4, vb. gibi moleküller şimşek,yıldırım ve u.v ışınların etkisiyle basit organik moleküller haline dönüştü. (Atmosferde oksijen yoktu.) 
Şimşek+Yıldırım 
CO2+H2O+H2+NH3+CH4-------------------Basit organik moleküller 
O2’siz atmosfer 
Oluşan organik maddeler yağmur suları ile karaya taşınıp , ısı ve u.v etkisiyle karmaşık kompleks moleküller haline dönüştüler. 
(Karada) ısı+U.V 
Basit organik moleküller ---------------------Karmaşık organik maddeler. 
O2’siz atmosfer 
Yer kabuğunda oluşan komplex maddeler yağmur suları ile denizlere taşındı. Denizlerde u.v etkisiyle komplex moleküllerden sayısız ve karmaşık reaksiyonlarla ilk canlılığın temeli atıldı ve ilkel hücreler (Koaservat) oluştu. 
(Denizlerde) ısı+U.V+Enzimsel maddeler 
Komplex organik maddeler ------------------ İlkel hücre (Koaservat) 
O2’siz ortam 
İlk canlı oksijensiz ortamda oluşmuştur. İhtiyaç duyulan organik maddeler cansız ortamda inorganik koşullarda sentezlenmekte ve bol miktarda bulunmaktadır. İlkel hücre ihtiyacı olan enerjiyi ortamdaki organik moleküllerden oksijensiz solunumla elde etmekteydi. Bu mekanizma günümüze kadar gelmiştir.(Fermantasyon) 
İlkel hücre 
Organik madde------------------ Basit organik ve inorganik madde+Enerji 
Enzim 
Not:Bu yöntemle elde edilen enerji ilkel hücreler için yeterlidir.İlkel hücrelerden bazıları sahip olduğu enzimlerle kendi organik maddelerini inorganik maddelerden üretebilme yeteneğine sahip oldular. Bunun en ilkel şekli kemosentezdi zamanla fotosentez gelişti. 

İleri hücre formları 
İnorganik maddeler---------------------- Organik maddeler 
Kemosentez ve Fotosentez 
Fotosentezin ortaya çıkışıyla:
1-O2 üretimi sağlanarak ozon (O3) oluşumu gerçekleşmiştir. Ozon U.V ışınlar atmosferin üst katmanlarında tutmuş, böylece canlılar önce deniz (su) yüzeyine sonra karaya çıkışını sağlamıştır. 
2-O2 üretimi ile O2 li solunumum başlamasına olanak tanımış , enerji üretiminin artması ile canlıların fizyolojik karakterlerinde artmaya ,özelliklerinin çeşitlenmesine, sayılarının ve çeşitlerinin artmasına neden olmuştur. 
3-Oksijenin yüksek oksidasyon yeteneği nedeni ile; O2 yi etkisizleştirip kullanımını sağlayan enzim taşımayan canlıların hızla azalmasını ,O2 yi kullanabilen canlıların ise hızla çoğalarak sayılarının artmasını sağlayan doğal seleksiyonu başlatmıştır. 
4-O2 nin üretimi ile inorganik ortamdaki organik madde üretimi engellenmiş , fotosentez canlılar için en önemli organik madde üretim mekanizması olmuştur. 
Not: Fotosentezden önce (ozon oluşmadan) organik madde sentezi için gerekli enerji u.v , şimşek , yıldırımlarla gerçekleşirken , fotosentezde madde sentezi için gerekli enerji güneşin görünür ışınları (450-760n.m) ile gerçekleşir .Ozon bu ışınların geçişine engel değildir.
Not: Bugün yaşayan bütün canlılar (Kemosentetik ler hariç) ihtiyaç duydukları organik besini ve oksijeni fotosentezden karşılarlar. 
Ortamda, aşağıdaki yapılardan biri varsa, fotosentez gerçekleşir. 
Klorofil-Kloroplast-Özümlem parankiması-Parankima dokusu-Yaprak-Bitki


Fotosentezin özgün olayları
  • 6CO2 + 6H2O -----(Işık/Klorofil)-----------C6H12O6 + 6O2
  • Kloroplastta gerçekleşir.
  • Fotosentetik ototroflarda görülür.
  • Hammaddeler CO2 ve H2O dur.(Bakterilerde H ve H2S kullanılır)
  • Ürünler glikoz ve O2 dir.(Bakterilerde O2 yerine S oluşur)
  • Işıkta gerçekleşir.
  • Anabolik reaksiyonlarıdır.
  • Hidrojen akseptörü NADP dir
  • İnorganik madde organik maddeye dönüşür.
  • Işık enerjisi kimyasal bağ Enerjisine dönüşür
  • Fotofosforilasyon la ATP sentezi yapılır.
  • Klorofil ve su elektron kaynağıdır.(Bakterilerde H ve H2S, elektron ve H kaynağı olarak rol alır)
  • Elektronların son alıcısı klorofil ve NADP dir.
  • Canlıda ağırlık artışı olur.
  • Sentezlenen ilk ürünler karbonhidratlardır.
Bakteriyel fotosentezin özellikleri
  • Sitoplazmada gerçekleşir
  • Klorofiller sitoplazmik zar katlanmaları olan tilakoidlerde yer alır
  • H ve elektron kaynağı olarak H2 veya H2S kullanılır
  • Işık gereklidir
  • Yan ürün olarak O2 oluşmaz
  • Anaerobiktirler
Protista ve bitkilerde gerçekleşen fotosentezin özellikleri
  • Kloroplastlarda gerçekleşir
  • Klorofiller kloroplastlardaki granalarda yer alır
  • H ve elektron kaynağı H2O dur
  • Yan ürün olarak O2 oluşur
  • Işık gereklidir
Fotosentezin evreleri:
A-Işık evresi reaksiyonları
a-Devirli fotofosforilasyon: 
Özellikleri:
  • Işık varlığında gerçekleşir
  • Granalarda gerçekleşir
  • Enzim görev almaz
  • Elektron kaynağı klorofildir
  • e.t.s ye aktarılan her elektrona karşılık 1 ATP sentezi gerçekleşir
  • Klorofilden e.t.s ye aktarılan elektronlar yine aynı klorofil tarafından tutulurlar
  • Bu seride sadece karanlık evrede kullanılmak üzere ATP sentezi gerçekleşir
 
b-Devirsiz fotofosforilasyon:
Özellikleri:
  • Işık varlığında gerçekleşir
  • Granalarda gerçekleşir
  • Enzim görev almaz
  • Elektron kaynağı PS1,PS2 ve H2O dur
  • İki, pigment sistemi görev alır
  • Suyun iyonizasyonu ve O2 nın oluşumu bu döngüde gerçekleşir
  • Karanlık evrede kullanılacak ATP ve CO2 nin redüklenmesinde kullanılacak H ler bu evrede üretilir. (ATP ve NADPH2 ler üretilir)
  • Ps1 ve Ps2 nin dört kez indirgenme - yükseltgenme olayına karşılık sistemde 3 ATP,2 NADPH2 ve 1 O2 sentezlenir
 
 

 
Genellemeler:
-Işık evresi reaksiyonlarında ihtiyaç duyulanlar:
1-Işık 2-ADP+Pi 3-NADP 4-Klorofil 5-H2O 6-e.t.s 
-Işık evresi reaksiyonlarında açığa çıkanlar:
1-ATP 2-HADPH2 3-O2 

B-Karanlık evre reaksiyonları:
Özellikleri:
  • Kloroplastlarda stroma da meydana gelir
  • Enzimler rol alır
  • Isı,Ph,Substrat miktarı,İnhibitör ve aktivatörlerden etkilenirler
  • CO2 nin kullanıldığı evredir
  • 1 CO2 için bu evrede ışık evrelerinde üretilen 3 ATP ve 2 NADPH2 kullanılır(1 glikoza karşılık 18 ATP ve 12 NADPH2 kullanılır)
  • e.t.s rol almaz
  • CO2 yakalayıcısı olarak Ribuloz difosfat (Pi-5C-Pi) rol alır
  • Işığa ihtiyaç duyulmaz
  • Glikoz,sukroz,nişasta,a.asit,gliserol vb. organik maddelerin üretildiği evredir
Fotosentezin şematize edilmesi
 
Fotosentez reaksiyonlarında elde edilen ürünlerdeki C,H ve O kaynakları aşağıdaki gibidir. 
6CO2 + 6H2O ------------ C6H12O6 + 6O2 
CO2: Glikozdaki C ve O kaynağıdır
H2O: Glikozdaki H ve serbest kalan O2 kaynağıdır 



Fotosentezle ilgili grafik ve deneyler 
Fotosentez: Fotosentez reaksiyon hızını etkileyen faktörler: 
1-Işık 2-Klorofil 3-CO2 4-H2O 5-Isı 
1-Işık faktörü
  • Temel enerji kaynağıdır.
  • Işık evresinde rol oynar.
  • Dalga boyu ve şiddeti önemlidir.
a) Işığın dalga boyu:Fotosentez dalga boyunun 400-750 nm olduğu aralıkta gerçekleşir. Klorofil tarafından mor ışık daha fazla soğurulur ancak fotosentezin reaksiyon hızı kırmızı ışıkta fazla yeşil ışıkta en az değerdedir 
 
PS1,PS2 yükseltgenmesinde ve H2O nun iyonizasyonunda farklı dalga boylarında ışığa ihtiyaç olduğu için fotosentezin hızı beyaz ışıkta daha fazladır. 
b) Işığın şiddeti: Belirli bir ışık şiddetine kadar reaksiyon hızı artar. 
 
 
Ancak ışık şiddeti güneş(ışık) ve gölge bitkilerinde fotosentez reaksiyon hızı üzerine etkisi farklıdır

 

Not:Işığın fotosentez için gerekli enerji kaynağı olmakla beraber klorofilin sentezi içinde ışığa ihtiyaç vardır.
Mg 
Öncül madde-----Porfirin---------Mg-porfirin (Karanlıkta gerçekleşir.) 
( Fe , Enzim ) 
MG-porfirin-------------Öncül-klorofil------------------Klorofil 
Işık 
Klorofil sentezi (Kısaca) 
Enzim / Işık 
( C , H , O , N ) + Mg ---------------------- 1 mol Klorofil 
Fe katalizör 

2-CO2 faktörü
  • Karanlık evre reaksiyonlarında görev alır.
  • Glikozun yapısına katılır.
Atmosferde % 0,03 oranında bulunan karbondioksit % 0,3 ‘e kadar artırınca reaksiyon hızı artar CO2 nin miktarını daha fazla artırmak reaksiyonu hızlandırmaz.
 

3-Isı faktörü
  • Karanlık evre reaksiyonlarında etkendir.
  • Optimal ısı 35 derecedir. (Türe göre değişir.)
  • Fotosentezin enzimatik reaksiyonlardan olması nedeniyle ısıya karşı duyarlıdır.
 
4-Su faktörü
  • Güneşten gelen fazla ısının terleme ile uzaklaştırılmasında görev alır.
  • Karbondioksitin redüklenmesinde kullanılan H lerin kaynağıdır.
  • Atmosferin O2 kaynağıdır.
  • Devirsiz fotofosforilasyon da kullanılır.
  • Enzimatik reaksiyonların gerçekleşmesi için gerekli ortamı oluşturur.
Not:Fotosentez reaksiyonlarında etken olan faktörler için minimum yasası geçerlidir. Buna göre reaksiyon hızı faktörlerden en zayıfı tarafından belirlenir. 
A-Etken madde miktarı – reaksiyon hızı arasındaki ilişki.
  • H2O-CO2 Reaksiyon hızını belirleyen ortamda en az bulunan faktördür.
  • Işık şiddeti-CO2 Yukarıdaki grafiğe göre reaksiyon hızını belirleyen faktör ortam ışık şiddetidir
  • Işık şiddeti-Isı

Not:Fotosentezde açığa çıkan yan ürünler
H2O O2 
H2S S 
H2 Yan ürün yok 

Elektron ve H kaynağı Ortama verilen yan ürün 
CO2 yakalayıcılar
KOH , NaOH , Ba(OH)2 , Ca(OH)2 
Fotosentezin Hızı
a)Kütle artışı 
b)Oluşan O2 miktarı 
c)Kullanılan CO2 miktarı ile ölçülür. 
Fotosentezde e. t.s (enerji seviyelerine göre.)
1-Ferrodoksin 
2-Plastokinon (Flavoproteinler) 
3-Sitokrom 
Bu sistem elemanları belirli enerji düzeyindeki elektronları yakalar ve enerji seviyelerini düşürerek bir sonraki elemana aktarırlar.Bu esnada serbest kalan enerji ile sistemde ADP+Pi nin ATP ye dönüşümü sağlanır 
Fotosentez Şartları
  • CO2 ve H2O gerekir
  • O2 açığa çıkar ( H2O kullanılırsa )
  • Işık karşısında olur
  • Klorofilli hücrelerde gerçekleşir
  • Nişasta meydana gelir
DENEY 1 :Fotosentezde CO2 gerekliliği

Yukarıdaki kurulu düzende sods ilave ediliyor. (soda içinde CO2 var.) CO2 eklenince gaz çıkışı fazlalaşıyor. Çıkan gaz O2 dir. Aynı deney şayet kaynatılmış soğutulmuş suda yapılırsa gaz çıkışı gözlenmez eğer suyuniçine CO2 içeren su ilave edilirse gaz çıkışı artar 
Sonuç: CO2 fotosentez için gereklidi 
 
DENEY 2 :Fotosentezde CO2 gerekliliği
Bu deneyde kavanozun içindeki kısım lügolle boyanmaz. Nedeni CO2 ten yoksun olup 
fotosentez yapamamasıdır. 
Sonuç: fotosentez için CO2 gereklidir 

 
DENEY 3 :Fotosentezde ışık şiddetinin etkisi
Bu deneyden ; fotosentez için ışığın gerekli olduğunu çıkarıyoruz. Işık miktarı arttıkça çıkan kabarcık miktarı artar. Bu artış belli bir seviyeyekadar olur. Çünkü bu olay yapraktaki enzim miktarı ve klorofil miktarı ile de ilgilidir. 
Sonuç:Işık şiddetinin artışı belli oranda fotosentezin hızını artırır. 
 
DENEY 4 :Fotosentezde CO2 kullanılır O2 açığa çıkar
Bu deney düzeneğini düzenli kurarsak bir süre sonra bitki ölür.Çünkü giden havaya CO2 ve O2 vardır.O2 gerekli değildir.Fotosentez sonucu elde edilen O2 miktarı kullanılandan fazladır.Fakat giren havadaki CO2 ve 
solunumla ortaya çıkan CO2 ortamda bulunan KOH ve Ba(OH)2 tarafından yok edildiği için fotosentez yapılamaz. 
 
DENEY 5:Fotosentezde O2 açığa çıkar
Deney tüpü içinde birikerek kibrit alevinde parlayan gaz O2 olduğu anlaşılır 
 
DENEY 6:Fotosentezde klorofil gerekliliği
Sardunya yaprağı 7-8 saat gün ışığı aldıktan sonra klorofilleri saydamlaştırılarak lügolle boyandığında sadece önceden yeşil olan kısımlarının mavi-mor renge boyandığı görülür.Klorofil taşıyan yeşil bölgelerde gerçekleşen fotosentezle nişasta sentezlenmiştir
 
 
DENEY 7:Fotosentez için ışık gereklidir
Saksı çiçeğinin bir yaprağının yarısı ışık geçirmeyen nesne ile kapatılarak 7-8 saat ışıkta tutulur daha sonra bitkiden kesilerek saydamlaştırılır ve üzerine lügol dökülür renk değişimi gözlenir. Sonuçta açık kalan bölgenin mavi-mor renge boyandığını kapalı kısmın ise boyanmadığını görürüz 
 
DENEY 8:Fotosentezde organik madde (Nişasta) sentezlenir
Saksı çiçeğinin bir yaprağının yarısı ışık geçirmeyen nesne ile kapatılarak 7-8 saat ışıkta tutulur daha sonra bitkiden kesilerek saydamlaştırılır ve üzerine lügol dökülür renk değişimi gözlenir. Sonuçta açık kalan bölgenin fotosentez sonunda nişasta sentezlediği için mavi-mor renge boyandığını kapalı kısmın ise boyanmadığını görürüz bu durum burada fotosentez gerçekleşmediği ve nişasta sentezlenmediğini gösterir. 

KEMOSENTEZ

Fotosentez ve Kemosentez Derin deniz sıcak su delikleri etrafında biyolojik toplulukların keşfi heyecan verici bir bilimsel olaydır. Dev tüp solucanları, büyük kum midyeleri ve karidesler ile güneş ışığının ulaşmadığı ekosistem deniz bilimi çalışmalarında yeni bir alan açtı. Bu topluluklar neredeyse diğer deniz toplumlarından tamamen izole yaşar ve yeryüzünde canlılar için enerji kaynağı güneşle hiçbir temasları yoktur. 
Fotosentez ; Bitkilerin organik madde (glikoz) üretmek için güneş enerjisini kullanımı sürecidir. Bitkiler yaprakları aracılığıyla havadan güneş ışığı ve karbon dioksit ,kökleri aracılığıyla topraktan su absorbe,ederek,yaşamın devamını sağlayan glikoz ve oksijen üretirler. 
Tüm fotosentetik organizmalar karbon dioksit ve sudan glikoz ve oksijene üretmek için güneş enerjisi kullanır. 
fotosentetik formül:
6CO 2 + 6H 2 O -> C 6 H 12 O 6 + 6O 2
Fotosentez bitki, protista ve bazı bakterilerde, yeterli güneş ışığının ulaştığı her yerde oluşur – yer yüzeyi, sığ suda, hatta buzun iç kısmında.
Kemosentez:bakterilerin organik besin (glikoz) üretmek için güneş ışığı yerine enerji kaynağı olarak kimyasal maddeleri kullanarak gerçekleştirdiği bir biyo-sentez olayıdır.. Kemosentez derin denizde güneş ışığının ulaşmadığı hidrotermal bacalar ve metan sızıntıları etrafında gerçekleşir. Kemosentez sırasında bakteriler deniz tabanında veya midye ve tüp solucanı gibi hayvanlar içinde(Endosimbiyoz), yaşar.Bu bakteriler su ve karbon dioksit den glikoz yapmak için gerekli enerji hidrojen sülfür ve metan kimyasal bağlarından üretir. Saf sülfür ve kükürt bileşikleri yan ürün olarak oluşur.
Kemosentetik organizmalar, glikoz üretmek için, farklı türler farklı yollar kullanarak kimyasal reaksiyonlarda üretilen enerji kullanırlar.
Karbon dioksit ,hidrojen sülfür ve oksijen kullanarak şeker, kükürt ve su üretilir:
Kemosentez kimyasal denklemi
CO 2 + 4H 2 S + O 2 -> CH 2 0 + 4S + 3H 2 O
Diğer bakteriler sülfür azaltılması veya metan oksitleyici tarafından organik madde olun. Kemosentetik bakteri toplulukları sıcak karada, fay ve hidrotermal deliklerin çevresinde, denizde, metan sızıntılar, balina leşleri ve batık gemiler çevresinde bulunmuştur.
HİDROJEN SÜLFİD KEMOSENTEZ VE SONUÇLARI 
A- 6{CO2}+6{H2O}+3{H2S}›C6H12O6+3{H2SO4}
B- CO2+O2+4{H2S}›CH2O+4{S}+3{H2O}
Kemosentez çeşitleri 
1. Demir bakterileri: FeCO3 (Demir karbonat)ı oksitleyerek enerji sağlarlar. Bu enerjiyle de şeker, yağ ve protein gibi maddeler sentezlerler.
4FeCO3 + 6H2O -------------> 4Fe(OH)3 + 4CO2 + 58 kcal
2. Kükürt bakterileri: H2S’yi oksitler ve çıkan kimyasal enerjiyle de kendilerine glikoz sentezlerler.
H2S + 02 --------------> H20 + 2S + 122 kcal
2S + 302 -------------> 2H2SO4 + 286 kcal

3. Hidrojen bakterileri: H2’yi oksitleyerek enerji sağlarlar.
H2 + O2 › H2O + 68 Kcal 
4. Azot bakterileri, N bileşiklerini oksitlerler.
Nitritleşme
2 NH3 + 3O2 › 2 HNO2 + 2 H2O + 158 Kcal 
Nitratlaşma
2 HNO2 + O2 › 2 HNO3 + 43 Kcal

KOLONİLER 
  • Bölünme sonucu oluşan tek hücreli organizmaların müsilaj madde içinde bir arada kalmaları ile oluşur
  • Protistalarda daha çok kamçılılarda görülür
  • Tek ve çok hücreliler arasında geçiş formu oluşturur
  • En basiti Gonium en gelişmişi Wolvox’tur
Gonium kolonisi
  • 4-6 hücreli koloniledir
  • Hücreler arası iş bölümü yok
  • Hücre koloniden ayrılıp bağımsız yaşayabilir
Pandorina Kolonisi
  • 8, 16 veya 32 li hücre kolonileri şeklinde olabilir
  • Her hücre bireysel yeteneklerini korur.
  • Özelleşme ve iş bölümü yoktur.
  • Koloni dağılacak olursa hücreler yaşamlarına bağımsız olarak devam edebilir.
Volvoks Kolonisi
  • 1000 - 3000 arası hücreden oluşan koloniler şeklinde bulnurlar
  • Hücreler bağımsız olmayıp aralarında sitoplazmik bağlantılar taşır.
  • Hücreler arasında farklılaşmalar görülür.
  • Hücreler arasında farklılaşma ve işbölümü görülür.
  • En dış kısımda yer alan hücreler korunma, beslenme (fotosentez) ve kamçıları ile koloninin hareketinden,
  • En iç kısımda yer alan bazı hücreler de üremeden sorumludur.
  • Ön arka kavramı gelişmiştir
  • İlk ölüm ve ceset oluşumu görülür
  • İlk vücut ve üreme hücresi farklılaşması görülür
  • Dokulaşma yoktur.
Wolvox kolonisi üç tip hücreden oluşur:
a) Dış ön kısımdaki hücreler: Küçük , kloroplastlı, kontraktil koful taşıt, kamçılı ve büyük göz lekeleri var. Beslenme, hareket ve bakterinin korunmasını sağlarlar.
b) Dış arka kısımdaki hücreler :Büyük , kloroplastlı, kontraktil koful taşıt, kamçılı ve küçük göz lekeleri var. Beslenme, hareket ve bakterinin korunmasını sağlarlar.
c) İç kısımdaki hücreler: Koloni içine göçen akra kısımdaki büyük hücrelerdir. Kamçısızdır.Kontraktil koful ve göz lekeleri vardır. Hem eşeyli, hem de eşeysiz üremeyi gerçekleştirirler.
Organizasyon olarak çok hücrelilik
Çok hücreli canlılarda canlıyı meydana getiren her bir hücre belirli bir işi daha iyi yapabilmek için özelleşmiş, bu sırada bazı genel yeteneklerini kaybetmiştir. Özelleşmiş hücreler bir araya gelerek dokuları oluşturur.
Özelleşmenin Faydaları:
  • Daha az enerji harcayarak daha kısa sürede, daha verimli iş
  • Büyüklüğün artması ile korunma şansının artması
  • Uygun olmayan durumlarda hayatta kalma şansının artması
Özelleşmeden Doğan Bazı Sorunlar ve Çözümleri
  • Çok sayıda hücrenin oluşturduğu kütlenin taşınması – Destek ve hareket sistemi
  • İçerdeki hücrelerin çevre ile bağlantılarını yitirmeleri nedeniyle besin alımı – Sindirim sistemi
  • Hücresel solunum için gerekli oksijenin alınması ve oluşan CO2 ve H2O’nun atılması – Solunum
Sistemleşme
  • Su ve atık madde atımı – Boşaltım sistemi
  • Hücreler arası madde taşınması, güvenlik ve savunma – Dolaşım sistemi
  • Üreme - Üreme sistemi
  • Sistemler arası ilişkiler, çeşitli dengelere ait ayarlar, – Endokrin sistem
Duyarlılık, ani ve hızlı ve ortak tepki – Endokrin

BİTKİSEL DOKULAR 

Sürgen Doku ve Özellikleri
  • Sürekli bölünen hücrelerden oluşur.
  • Hücreleri ince çeperli , bol sitoplazmalı , küçük , iri çekirdekli , koful hiç bulunmaz veya küçük ve az sayıdadır.
  • Hücreler arası boşluk bulunmaz.
  • Bitkide kök , gövde ucu , tomurcuk ve yaprak uçlarında bulunur,ayrıca dikotiledon ve ağaçsı bitkilerin gövdesinde yer alır.
  • Vegetatif üremede filiz oluşumu bu doku tarafından gerçekleştirilir.
Kökenlerine Göre İkiye Ayrılır 
A-Pirimer Meristem: Bitkilerde ömür boyu var olan ,kök ,gövde ve yaprak uçlarında bulunan dokudur. 
B-Sekonder meristem:Sadece dikotiledon’larda bulunur. Değişmez dokuların bölünme yeteneği kazanarak oluşturdukları dokudur. Kök ve gövde ucunda meristem dokudan oluşan hücreler zamanla farklılaşarak değişmez doku hücreleri haline gelirler. Büyüme konisi adı verilen bu bölgelerde meristemdoku gövdede koruyucu yapraklar kökte ise kaliptra tarafından dış etkilere karşı korunur. 
Büyüme bölgelerinde hücresel farklılaşmalarla üç farklı katman oluşur. 
Bunlar dıştan içe doğru
1-Dermatogen -------------- Epidermis 
2-Periblem ------------- Kabuk 
3-Pelerom ------------- Merkezi silindir

Sekonder meristem değişmez doku hücrelerinin yenden bölünme yeteneği kazanmasıyla oluşur. Kambium ve mantar meristemi kök ve gövdede kalınlaşmayı sağlar.Kambium sürekli bölünerek içe doğru ksılem , dışa doğru floemi oluşturur. Ağaçsı bitkilerdeki yaş halkalarının nedeni budur. 
 
Değişmez Dokuların Özellikleri
  • Meristem hücrelerinin özelleşmesiyle oluşurlar.
  • Hücrelerde büyüme , koful oluşumu , sitoplazma azalması , çeper kalınlaşması , hücreler arası boşlukların oluşumu görülür.
  • Bölünme yeteneklerini kaybetmişlerdir.
  • Bazıları ölüdür.
 
A) Koruyucu Doku 
a-Epidermis
  • Hayvanlardaki epitel dokuya karşılıktır.
  • Bitkilerde genç dal , yaprak ve genç kökleri çevreler.
  • Tek sıralı hücrelerden oluşur. Hücreler canlıdır.
  • Hücre arası boşluk yoktur.
  • Kloroplast taşımazlar.
  • Dışa bakan yüzlerinde çeper kalınlaşır ve kalın kütikula birikmiştir.
  • Kökte sitoplazma az , kofullar büyüktür.
  • Transpirasyonun kontrolü,gaz alış verişinin kontrolü,topraktan suyun emilimi,genç yapıların fiziksel-kimyasal-biyolojik olumsuzluklardan koruması gibi önemli görevleri gerçekleştirebilecek yapı ve özelliklere sahiptir.
 
Koruyucu sisteme ait özelleşmeler:
  • Stomalar
  • Salgı,örtü,koruma,tırmanma tüyleri
  • Emme tüyleri (Kökte)
  • Kutiküla-mum 5-lentisel
 
 

Kök Epidermisin Özellikleri:
  • Dışa bakan çeperleri incedir.
  • Stoma taşımazlar.
  • Hücreler büyük koful taşırlar.
  • Hücrelerin osmotik değeri fazladır.
  • Emici tüyler taşırlar.
  • Kütikula birikimi görülmez.
  • Dış ortamla madde alış verişini engellemezler
Gövde Epidermisinin Özellikleri:
  • Dışa bakan çeperleri kalındır.
  • Stoma içerirler.
  • Hücrelerde küçük kofullar bulunur.
  • Savunma , tırmanma , korunma ile ilgili tüyler taşırlar.
  • Dışa doğru bakan çeperde kütikula birikir.
  • Dış ortamla madde alış verişi stomalarla yapılır.
b-Periderm
  • Ağaçsı bitkilerin kök ve gövdesinde bulunur.
  • Epidermisin parçalanmasıyla oluşur.
  • Çok sıralı hücrelerden oluşur.
  • Dış yüzeyde mantar kambiumundan oluşan mantar hücreler vardır.
  • Mantar hücreleri ölüdür. Hücre çeperi suberin biriktirmiştir.İçleri hava ile doludur.
  • Stoma yerine lentiseller bulunur.
 

B) Parankima Dokusu
  • Hayvanlardaki bağ dokusuna özdeştir.
  • Hücreleri canlı , bol sitoplazmalı , küçük kofuldur.
  • Diğer dokular arasını doldurur.
  • Hücre çeperleri incedir.
  • Yaraları onarır.(Regenerasyon yeteneği fazladır.)
  • Bölünme yeteneklerini korurlar.
Yaptıkları Görevlerine Göre
  • Özümleme Parankiması: Kloroplast taşırlar,fotosentez yaparlar,yaprak , tomurcuk gibi genç yapılarda bulunur.
  • Havalandırma Parankiması: Bataklık ve sulak alan bitkilerinde boşluklarında O2 birikimi sağlar.
  • İletim Parankiması: İletim demetlerin etrafını çevirip iletim demetleri ile diğer hücreler arası madde taşır.
  • Depo Parankiması: Kök ve gövdede bulunur. Fotosentezle oluşan organik maddeleri depolar
 
C) İletim Dokusu
  • Bitkilerde toprak üstü organlarla toprak altı organlar arasında madde iletimini sağlar.
  • Hayvanlardaki dolaşım sistemine özdeştir.
  • Hücrelerinde kloroplast taşımazlar.
  • Kök ucundan , yaprak ucuna kadar devamlılık gösterir.
  • Bitkilerde destek dokusuna yardımcıdır.
 

 
Yaptıkları iş ve özelliğine göre iki grupta incelenir. 
a-Ksilem:
  • Hücrelerde sitoplazma ve çekirdek yoktur.
  • Silindirik hücrelerde enine çeperler kalkmış kılcal damarlar oluşmuştur.
  • Yanal çeperleri kalınlaştırmıştır.
  • Topraktan kökle emilen su ve suda emilmiş maddeleri yaprak ve gövdeye taşır.
  • Taşıma tek yönde olur
Ksılem elemanları:
  • Trakeitler
  • Trakeler
  • Parankima
  • Sklerenkima
1-Trake : Su taşırlar , ölüdürler , enine çeperler yoktur , silindir ve tüpler şeklinde dizilirler. 
2-Trake id : Ölü bağımsız hücrelerdir. Su taşırlar destek dokusu görevide görürler. 
NOT :Açık tohumlularda yalnız trake idler bulunur. 
3-Ksilem parankiması : Canlı hücrelerdir , besin depolamak ve kısa iletimler yaparlar. 
4-Ksilem sklerenkima sı : Destek görevi gören çeperleri kalınlaşmış ölü hücrelerdir. 
b-Floem :
  • Silindirik canlı hücreden oluşur.
  • Sitoplazma taşırlar ancak olgunlaştıklarında nukleuslarını kaybederler.
  • Büyük kofulları vardır.
  • Enine çeperleri kalbursu yapı kazanıştır.
  • Yaprakta oluşan organik bileşikleri köklere , kökte üretilen azotlu maddeleri yapraklara taşırlar.
  • Taşıma çift yönlüdür.
Floem elemanları:
  • Kalburlu hücreler
  • Arkadaş hücreleri
  • Parankima
  • Sklerenkima
1-Floem hücreleri : Büyük geçitli , canlı , uzun hücrelerdir. Organik madde taşırlar. 
2-Arkadaş hücreleri : Yuvarlak köşeli , bol sitoplazmalı , büyük nukleuslu yardımcı hücrelerdir. 
3-Floem parankiması : İnce , uzun , ince çeperli besin depolayan nişastaca zengin hücrelerdir. 
4-Floem sklerenkima sı : Çeperleri kalınlaşmış ve odunsulaşmış destek görevi gören ölü hücrelerdir. 

NOT : İletim demetleri arasında kambium varsa ( dikotiledon’larda ) açık demet , kambium yoksa ( monekotiledon’larda ) kapalı demetler meydana gelir. 

D) Destek Dokusu
  • Omurgalılarda iskelet sistemine özdeştir.
  • Turgorla beraber bitkiye destek ve direnç kazandırır.
  • Çeperleri kalınlaşmış hücrelerden meydana gelmiştir.
  • Hem canlı hemde ölü hücreler görev alır.
Bulunduğu yer ve görevlerine göre iki çeşittir. 
a-Kollenkima :
  • Hücreler canlı bol sitoplazmalı ve çekirdeklidir.
  • Bazılarında kloroplast bulunur.
  • Bitkilerde genç ve büyüyen kısımlarda bulunur.
Hücre çeperi kalınlaşmasına göre ikiye ayrılır. 
1-Köşe kollenkima sı : Tütün, Kabak , Begonya gibi 
2-Levha kollenkima sı : Adaçayı , Mürver gibi 
b-Sklerenkima :
  • Hücrelerinde sitoplazma ve çekirdek yoktur.
  • Tüm çeper kalınlaşmıştır.
  • Kök , gövde ve yaprak sapında bulunur.
Yapısal özelliğine göre ikiye ayrılır. 
1-Sklerenkima lifleri : Keten , Kenevir gibi 
2-Taş hücreleri : Armut , Ayva gibi 

E) Salgı Dokusu
  • İri çekirdekli bol sitoplazmalı canlı hücrelerden oluşur.
  • Tek veya gruplar halinde bulunabilirler.
  • Metabolizmaları sonucu özel salgılar oluştururlar.
  • Salgılar bitkide çeşitli görevlerin gerçekleşmesinde rol oynar.
    • Tozlaşmada: Bal özü ve kokulu maddeler. (Çiçeklerde)
    • Çürümeden koruma: Reçine (Çamlarda)
    • Korunma: Yakıcı salgılar. (Isırganda)
    • Beslenme: Sindirim öz suyu. ( Böcekgillerde)
    • Yaralanan kısmı onarım: Süt. (Kauçuk,Sütleğen , Haşhaş)
Salgılar ya bitki dışına atılır.
1-(Dış salgı)(nektar,Sindirim öz suyu)yada özel hücre ve kanallarda depolanır. 
2-(İç salgı) (Hormon , Kauçuk , Protein , Glikozitler vb.) 


HAYVANSAL DOKULAR

A-Epitel Dokusu
  • Hücreler arası madde yok denecek kadar azdır.
  • Kan damarı içermez.
  • Bölünme yeteneğine sahip hücrelerden oluşur.
  • Hücreleri oldukça farklı görevler üstlenmiştir.
  • Beslenme ve solunum bağ dokusu aracılığı ile yapılır.
  • Hücrelerinde yaptıkları işe göre özelleşmeler görülür. (Sil, Microvillus, Salgı vb. )
 
Kökeni : Epitel dokusunda ektoderm ,endoderm ve mezoderm orijinli olanların bulunması ile diğer dokulardan ayrılır. 
1-Ektoderm Orijinli : Deri epidermisi , Kornea epiteli , Ter , Meme bezleri ve Sinir sistemidir. 
2-Endoderm Orijinli : Sindirim kanalı epiteli , Karaciğer , Pankreas ve Mide bezleridir. 
3-Mezoderm Orijinli : Böbrek , Erkek ve Dişi üreme kanalları epiteli , Kan ve lenf damarları epitelidir
 
Organizmadaki Görevleri :
  • Emme (Absorbsiyon)
  • Salgılama (Sekreksiyon)
  • Taşıma (Transport)
  • Kasılma (Kontraksiyon)
  • Boşaltım
  • Koruma
  • Duyu
Epitel Dokunun Görevlerine Göre Çeşitleri :
1) Örtü epiteli 
 
2) Salgı Epiteli 
 
3) Duyu Epiteli 
 
4) Kassel Epitel
 
a-Örtü epiteli Sınıflandırılması ve Organizmada Bulunduğu Yerler : 
1-Tek Tabakalı Yassı Epitel : Difüzyon ve filtrasyonun olduğu yerlerde görülür. Bunlar 
Akciğerler Alvoler odalar , Kan damarlarının içi , Kılcal kan damarları , Bowman kapsülü , Henle kulpunun ince kanal bölgesidir. 

2-Tek Tabakalı Kulak Epitel : Örtü korumanın yanı sıra böbrek tubullerinde salgılama ve emme işlevide görür. Bunlar Tiroid , Ovaryumda , Tükürük bezi , Karaciğer ,ve pankreas salgı kanalları Omurgasızlarda deri bu epitelle örtülüdür. 

3-Tek Tabakalı Silindirik Epitel : Salgıların salınması ve besinlerin emiliminde rol oynar. Bunlar midenin kordiya bölgesinden anüse kadar sindirim kanallarını döşer.Sil taşıyan silindirik hücreler, uterus , ouidukt , akciğer bronşları , omuriliğin merkezi kanallarında bulunur. İşlevi yüzeydeki sıvı ve partiküllerin hareketini sağlamaktır. 

4-Yalancı Çok Katlı Epitel : Yapısında bulunduğu yere göre mukus salgılayan hücrelerle , silli hücrelerde bulunur. Salgıbezlerinin büyük kanallarında , Paratroid bezde, erkek uretrasında bulunur. Silli olanları trake ve bronşlarda gözyaşı bezinde bulunur.Görevi solunum kanallarına giren toz ve mikroorganizmaları makusla yakalayıp sillerle dışarı itmektir. 

5-Çok Katlı Yassı Epitel : Koruma işlevi yürütür. Ağız , Özefagus , Epislatis , Vagina , Anüs , ve konjuktivada bulunur. Deride bulunan (epidermis te) keratin ize olur.Omurgasızlarda üst deri tek katlı epitelden oluşurken omurgalılarda çok katlıdır. 
b-Salgı Epiteli Sınıflandırılması ve organizmada Bulunduğu Yerler : 
Epitel dokudan özelleşen salgı bezleri organizmada enzimlerle sindirimin gerçekleşmesi ,mukoz ile organlarda nemin ve kayganlığın sağlanması , hormonlarla yaşamsal olayların denetlenmesinde rol oynar. Kurbağa ve solucan derisindeki mukoza deride nemliliğin devamını böylece solunumu olanaklı kılar. NOT : Eklem bacaklılarda epidermis kitin , CaCO3 ve Ca (PO4)2 katılımıyla sertleşir ve organizmanın dış iskeletini oluşturur 
1-Dış Salgı Bezleri : Tükürük , ter , yağ , gözyaşı , böbrek ve sindirim kanalı bezleri ,ürogenitel sistemin duvarlarındaki bezler örnektir. 
2-İç Salgı Bezleri : Hipofiz , epifiz , tiroit , paratroit , adrenal bez , timüs , eşey bezleri örnektir. 
3-Karma Bezler : Mide , pankreas örnektir. 
Dış Salgı Bezleri Çeşitleri ve Organizmada Bulunduğu Yerler : 
1-Tek hücreli bezler : 
Solucan derisindeki solunum yollarında ve 
sindirim kanalındaki goblet hücreleri (Mukus salgılayarak nemlilik ve kayganlık 
sağlar.) 
Mukus Salgısının Organizmadaki Önemi :
  • Ağızda mekanik sindirimle oluşan partiküllerin yapışıp lokma haline gelmesi.
  • Yüzeyin kayganlaşması.
  • Yüzey neminin korunması.
  • Sindirim kanalı iç yüzeyinin enzimatik etkilerden korunması.
  • Solunum kanalında hava ile giden partiküllerin sillere yapışması.
  • Solucan ve kurbağada deri solunumunun gerçekleştirilmesi
2- Çok Hücreli Bezler :
  • Basit Tubuler Bezler : Ter bezleri , mide bezleri , uterus bezleri.
  • Bileşik Tubuler Bezleri : Tükürük bezi , erkeklerde Cowper bezi , dişilerde Bartholini bezleri.
  • Basit Alvoler Bezler : Memelilerde görülmez kurbağa derisinde bulunur.
  • Bileşik Alvoler Bezleri : Derinin yağ bezleri , prostat ve meme bezleri.
  • Bileşik Tubuler Alvoler Bezler : Tükürük bezleri , yutak ve özefagus bezleri , pankreas , süt bezleri , prostat
Duyu Epiteli ve organizmada bulunduğu yerler :İç kulakta korti organında , burunda , dilde , gözde bulunur. 
NOT : Deri ile alınan duyular epitel kökenli hücreler değil özelleşmiş sinir sonlarıyla alınır. 
c-Kessel Epitel ve organizmada bulunduğu yerler : 
Tükürük , ter , gözyaşı ve meme bezlerinin etrafında yıldız şeklinde kasılabilme yeteneği olan miyoepitel hücrelerdir. Salgı bezlerinin salgılarının boşaltılmasında rol oynar. 

B-Bağ Dokusu
  • Mezodermden meydana gelir.
  • Hücre ve hücreler arası maddeden oluşur.
  • Bol miktarda kan damarı ve sinirler içerir.
  • Hücreler arası madde difüzyona elverişlidir.
  • Yapısında esas doku hücreleri ve kan dokusun ait olan hücreler bulunur.
  • Vücudun her noktasında bulunur.
  • Esas hücrelerinin gerektiğinde bölünme yeteneği vardır .(Fibroblast)
  • Hücreleri gerekirse diğer doku hücreleri haline dönüşebilir. ( Kıkırdak, kan,Kemik gibi.)
Bağ dokusu hücreler ve hücreler arası maddede meydana gelir. Hücreler arası madde şekilli ve şekilsiz elemanlar olarak iki tiptir ve fibroblastlar tarafından oluşturulur. 
a-Hücreleri : 
1-Fibroblastlar : Bağ dokusu ara maddesinin şekilli ve şekilsiz elemanlarını üretir.Bölünme yeteneği vardır. Gerekirse diğer doku hücreleri haline dönüşebilir. 
2-Makrofag : Mikroorganizma , işlevsiz proteinler , kimyasal maddeler , yabancı cisimler , ölü hücre ve kanserli hücreleri fagositozla yok ederek vücudun savunmasında rol oynar. 
3-Plazmasitler : Antikorlar meydana getirerek vücudun Hücresel olarak mikroorganizma ve yabancı proteinlere (Antijen) karşı korurlar. 
4-Liposit : Yağ depolayan hücrelerdir. 

5-Mastosit : Heparin salgılayarak bağ dokusu ara maddesinin katılaşmasını önler.Böylece ara maddenin difüzyona elverişli halde tutar. 
F-Melanosit (Pigment Hücreleri) : Melanin pigmenti biriktirerek deri ve gözün U.V.ışınlara karşı korunmasında rol oynar. 
NOT : Fibroblastlar ihtiyaç halinde diğer hücreler haline dönüşebilirler. 
Örn: Osteositler. 
b-Ara Madde : 
1-Kollejen Lifleri : Gerilme ve çekilmelere dayanıklıdır. Tendonlarda , beyin zarı 
2-Elastik Lifler : Uzayıp kısalabilirler. Alvoler oda ve kan damarları. 
3-Retiküler (ağsı) lifler : Dalak , lenf düğümleri , karaciğer , kan damarları , 
Bağ Dokusunun Görevleri :
  • Doku ve organları birbirine bağlar.
  • Doku ve organlara şekil ve direnç kazandırır.
  • Dokuları onarır ve doku kayıplarını tamir eder.
  • Vücudun savunmasında Görev alır.
  • Kan damarı içermeyen (epitel , kıkırdak ) dokuların beslenmesini sağlar.
C-Kıkırdak Dokusu
  • Mezodermden meydana gelir.
  • Hücre ve hücreler arası maddelerden oluşur.
  • Omurgasızlardan sadece yumuşakça ve kafadanbacaklılarda bulunur.
  • Kan damarı ve sinir içermez.
  • Hücrelerin beslenmesi çevredeki bağ dokularından gerçekleşir.
a-Hücreleri : 
Kondrositlerdir. Ara maddenin şekilli ve şekilsiz elemanlarını yaparlar. Ara madde içinde lakün adı verilen boşluklarda bulunurlar. 
b-Ara madde : 
1-Şekilsiz Eleman : Temel madde olup kondrin adı verilir. 
2-Şekilli Elemanlar : Elastik ve kollejen liflerdir. 
Kıkırdak doku ara maddesine göre üçe ayrılır. 
1-Hiyalin kıkırdak : Kollejen lifler taşımasına karşın homojen yapı gösterir. Kıkırdaklı balıklarda iskelet , embriyonal dönemde iskelet , burun , trake , kaburga uçlarında bulunur. Metabolizması çok düşük ve regenerasyon yeteneği yoktur. 
2-Elastik Kıkırdak : Ara madde elastik lifler taşırlar. Kulak kepçesi , ses telleri östaki borusu , dış kulak yolunda bulunur. 
3-Fibröz (lifli) Kıkırdak : Bol miktarda Kollejen lifler taşırlar. Omurlar arasındaki diskte , diz kapağında , göğüs ve köprücük kemiğinin oynak (eklem) yerlerinde bulunur. 
Görevi : 
1-Bazı organların şekil kazanması (burun , kulak vb.) 
2-Bazı organların yapı ve şekillerinin bozulması (Trake , bronş , östaki borusu ) 
3-Kemiklerin eklem bölgelerinde tahribatın önlenmesi , kayganlığın sağlanması 
4-Kemikleşme (Kemiklerde boyca büyümenin sağlanması ) 
NOT: Kıkırdağın regenerasyon , büyümesi ve beslenmesi yapısında bol miktarda kan damarı ve sinirler taşıyan bağ dokusu yapısında olan ve perikondrium adını alan kıkırdak zarı ile gerçekleşir. 
D-Kemik Dokusu 
  • Mezodermden köken alır.
  • Hücre ve hücreler arası maddeden meydana gelir.
  • Vücudun dişlerden sonra en sert yapılarıdır.
  • Kıkırdak ve bağ dokusunun kemikleşmesi ile oluşur.
  • Yapısında kan damarları ve sinirler bulunur.
  • Arsa madde sert ve geçirimsizdir ; beslenme ,solunum ve boşaltım doku içine kadar özel kanal sistemi ile ulaşan kan damarlarından difüzyonla olur.
  • Yaşam boyu metabolik ve hormonal etkilerle ; yenilenme , büyüme ve küçülme görülür.
  • Vücud ta inorganik maddelerin depolandığı dokudu.
  • Hücrelerine osteosit , ara maddeye ise osein denir.
  • Kan dokusunun bütün hücreleri kırmızı kemik iliğinde oluşur.
 
K emikleşme: kıkırdak ara maddesine minarellerin çökelmesi ile sertleşmesine denir.Kemikleşme için gerekli koşullar:
  • Yeterli ve dengeli beslenme.
  • Vit-D ve vit-C.
  • Dengeli hormon salınımı (Tirokalsitonin ve Parathormon)
  • Dengeli ve yeterli mineral (Ca, Mg, P, F )
  • Güneş ışını ve spor.
Kemik dokusu çeşitleri: 
1- Süngersi kemik dokusu: İçleri kırmızı kemik iliği ile dolu düzensiz boşluklardan meydana gelmiştir. Uzun kemiklerin epifiz (Uç) kısımında bulunur. Kısa ve yassı kemiklerin merkezinde bulunur. 
2- Sıkı kemik dokusu: Gözle görülen boşlukları olmayıp,mikroskobik kanallar taşır. Kan damarları ve sinirler bu kanallarda bulunur. Uzun kemiklerin diafiz (Gövde ) kısımında diğer kemiklerin merkezinde bulunur. Uzun kemiklerin gövdesindeki kanalda sarı kemik iliği bulunur. 
Kemik dokusu hücreleri ve hücreler arası maddesi 
a- Hücreleri: 
1- Osteoblastlar: Kemik dokusu ara maddesini oluşturan hücrelerdir. Bu hücreler periost denen zarın hemen altında bulunurlar. Olgunlaştıklarında ara madde içinde kalıp osteositlere dönüşürler. 
2-Osteoklastlar: Kemik kanalı ve boşlukların iç yüzeyinde bulunurlar. Fagositoz yetenekleri olup ara maddenin yıkılmasına neden olurlar. Kandan gelen monositlerin birleşmesinden oluşurlar. Kanda Ca dengesinin sağlanmasında rol oynarlar. 
b- Ara madde:Osein denir organik ve inorganik olmak üzere iki kısımda oluşur. 
1-Organik: Kollejen lifler ve şekilsiz proteinsel yapılardan meydana gelirler. 
2-İnorganikokuya sertlik veren esas kısımdır. Kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat, magnezyum fosfat, kalsiyum florid vb. maddelerden oluşur. 
Not: Sert olan ara maddenin kolay kırılmasını önleyen ara maddede bulunan kollejen liflerdir. 
Kemik dokusunda büyüme : 
1-Enine büyüme:Periost tarafından sağlanır. 
2-Boyca büyümeiafizle epifiz arasında kalan kıkırdağın kemikleşmesiyle gerçekleşir. 

Not:Eşey hormonların etkisiyle epifiz eklenti yerindeki hücre bölünmesi dolayısıyla boyca büyüme durur. 
Not: Kandokusunun bütün hücrelerinin oluşumu ve olgunlaşması kemik dokuda gerçekleşir.( Sadece T lenfositleri timusta , B lenfositleri sindirim sistemi lenfoid yapılarında olgunlaşır.) 
E-Kan Dokusu 
  • Mezoderm orijinlidir.
  • Hücre ve hücreler arası maddeden oluşur.
  • Akışkandır. Damar ve kalp sistemi gibi kapalı ortamda bulunur. Vücutta kayıbı görülebilen tek dokudur.
  • Hücreleri eritrositler , leukosit ve trombositlerdir. Kanın % 45 ‘ini oluştururlar.
  • Ara maddeye plazma denir. Kanın % 55 ‘ini oluşturur.
  • Akışkan olan dokuda hareket kalbin etkisiyle sağlanır.
  • Tek hücreli ve mikroskobik organizmalarda bu doku bulunmaz.
  • Hücreleri kısa ömürlüdür. Doku devamlı yenilenir.
 
Hücreler
Alyuvarların Özellikleri
  • mm kanda 5 milyon tane bulunur. Değişik canlılarda farklıdır. (Tavukta 3,Kedide 9 milyon) kansızlıkta azalır. Oksijen yetersizliğinde artar.
  • yuvarlak yası hücrelerdir.
  • Memeliler hariç Diğer omurgalılarda çekirdeklidir. (Ancak çekirdek görev yapmaz.)
  • Yalnız lamada eritrositler elips şeklinde ve çekirdeklidir.
  • Kanda bulunan olgun eritrositlerde nukleus , E.R. , R.N.A., mitekondri , sentrozom , ribozom vb. organeller bulunmaz.
  • Ortalama ömürleri 120 gündür.
  • 8-Sitoplazmalarında hemoglobin ve karbonik anhidraz gibi enzimler taşır.
  • 9-Boyanmamış eritrositlerin rengi hemoglobin içeriğine bağlı olarak yeşilden ten rengine değişir.
  • 10-Eritrosit zarındaki mukopolisakaritlerin antijen özelliğinden dolayı kan grupları oluşur.
  • 11-İnsanın 5. ayından itibaren alyuvarlar kırmızı kemik iliğinde üretilir.
  • 12-Ergin alyuvarlarda mitekondri olmadığında gerekli enerji O2 ‘siz solunumla sağlanır.
  • 13-Yaşlanan alyuvarlar dalak , karaciğer ve kemik iliğindeki makrofaglar tarafından parçalanır.
  • 14-Kandaki hareketi yavaştır.
NOT : 
1-Hemoglobin in beta zincirindeki valin aminoasit inin yerini gulutamin in alması eritrositin yapısını bozarak orak şeklinin oluşmasına neden olur. (Orak hücreli anemi.) 
2-Hemoglobin sentezi ile alyuvar sayısının birbirleri ile ilişkisi yoktur. Demir etkisinde hemoglobin sentezi azalır ;ancak alyuvar üretimi sürer. 
3-Kanda oksijen miktarı azalınca karaciğer ve böbreklerden salınan eritroprotein , eritrosit yapımını uyarır. 
 
Akyuvarların Özellikleri :
  • Çekirdeklidir.
  • Renksizdir.
  • Amipsi hareket ederler.
  • damarların dışına çıkabilirler.
  • kırmızı kemik iliği ve lenfatik yapılarda oluşurlar.
  • Ortalama 1mm kanda 4000-11000 arasında bulunurlar.
  • Enfeksiyon , alerjik durum ve beslenmeden sonra sayıları artar.
  • Kan dışında bağ doku ve diğer dokularda da görülürler.
  • Kan dokusunu geçici süre kullanırlar. Bağ dokusunda daha uzun süre kalırlar.
  • Lenf dolaşımında bulunurlar.
  • Ömürleri 1-2 saat ile 15 gün sürebilir.
  • Kandaki sayısı ile enfeksiyonun şiddeti arasında doğru orantı vardır.
  • Viral hastalıklarda sayısı azalır.
Akyuvarlar granulosit ve agranulosit olmak üzere iki hücre grubuna ayrılır. 
A- Agranulositler: 
a)Lenfositler:
  • En küçük akyuvarlardır.
  • Nukleus büyük ve düzdür.
  • Hareket az veya hiç yoktur
  • Kırmızı kemik iliğinde oluşurlar,daha sonra timüs ve sindirim sistemi lenfoid yapılarına giderek olgunlaşırlar ve tekrar kana geri dönerler.
  • Vücudun hücresel ve humoral olarak savunulmasında görev alırlar.
  • Gereğinde damar dışına çıkıp diğer dokulara geçerler.
  • Bağ dokusuna geçip fibroblastlara dönüşebilirler.
  • Merkezi sinir sistemi hariç her dokuda görülürler.
  • Uzun ömürlü hücrelerdir.
b)Monositler:
  • En büyük akyuvarlardır.
  • Nukleus yuvarlak ,atnalı veya fasulye şeklinde olabilir.
  • Sitoplazma granulsüz ve boldur.
  • Çok hareketlidirler.
  • Kırmızı kemik iliğinde oluşurlar.
  • Bakteri , yabancı cisim ve hücre atıklarını fagositozla yok ederler.
  • Gereğinde bağ dokusuna geçerek makrofajlara dönüşürler.
  • Karaciğer Kupffer hücreleri ve akciğerlerdeki makrofajların orijinini oluştururlar.
B- Granulositler: 
a)Nötrofiller:
  • Çok hareketlidirler.
  • Sitoplazmaları asidik ve bazik boyarlarla boyanmaz.
  • Bakteri yel enfeksiyonlarda sayıları artar.
  • Ameboid hareketlerle yabancı cisimleri fagositozla yok ederler.
  • Gereğinde damar dışına çıkıp diğer dokularda fagositoz yaparlar.
b)Eozinofiller:
  • Asit boyalarla pembeye boyanırlar.
  • Ameboid hareket ederler
  • Kanda ve bağ dokusunda fagositoz vücud savunulmasında rol alırlar.
  • Daha çok antijenlere karşı görev yaparlar.
  • Alerji ,paraziter hastalıklarda ve aşırı duyarlılıkta sayıları artar.
c)Bazofiller:
  • Bazik boyalarla maviye boyanırlar.
  • Histamin ve heparin içerirler.
  • Bağ dokusu mast hücrelerine çok benzerler.
  • Yangı oluşumunda rol oynarlar.
Trombositlerin özellikleri
  • Megakaryosit denen dev hücrelerin sitoplazmik parçalarıdır.
  • Balık,kurbağa,sürüngen ve kuşlarda çekirdekli ve gerçek hücresel yapılardır.
  • Memelilerde sitoplazmik partiküllerdir.Gerçek hücre değillerdir.
  • Normalde ömürleri 8-10 gündür.
  • Kanın pıhtılaşmasında rol alırlar.
  • Omurgalılarda trombositlerin yaptığı işi omurgasızlarda akyuvarlar yapar.
  • Gerçek pıhtılaşma mekanizması omurgalılarda görülür.
  • Memeliler hariç diğer omurgalılarda troımbositler kan köken hücrelerinden farklılaşır.
F-Kas Dokusu 
  • Mezodermden orijin alır.
  • Hücreler arası madde bağ dokusundan oluşur.
  • Hücreler ipliksi ve mekik şeklindedir.
  • Hücre sitoplazmasında bol miktarda miyofibriller bulunur.
  • Hücrelerin kontraksiyon ve ekspansiyon yetenekleri vardır.
  • Hayvansal çok hücrelilerde vücud ve organ hareketini sağlar.
  • Dokunun bölünme ve rejenerasyon yeteneği yoktur.
  • Bol miktarda kan damarı ve sinirler içerir.
  • Uyarı aldıklarında kimyasal bağ enerjisini mekanik enerjiye çevirirler.
  • Uyarı alma,uyarı iletme ve uyarma yetenekleri vardır.
 
Yüksek yapılı (Omurgalılarda) İskelet kası (Çizgili kas) dokusu,Organ kası (Düz kas) dokusu ve kalp kası dokusu olmak üzere üç tip kas dokusu vardır. 
a-Çizgili kaslar:
  • İstemli çalışırlar.
  • Motor sinirlerle uyarılır.
  • İskelet sistemi üzerinde bulunur; vücudun hareketini sağlar.
  • Hücrelerin kaynaşması sonucu çok çekirdekli görünürler.
  • Kasılmaları hızlı ve şiddetlidir.
  • Gerektiğinde oksijensiz solunum yaparlar; yorgunluk görülür.
  • Glikojen depolarlar.
  • Bolca keratin –P içerirler.
  • Actin ve miyozin flamentleri düzgün sıralanış ( bantlaşma) gösterir.
  • Yapısındaki miyoglobulin den dolayı kırmızı renkte görülürler. (Beyaz çizgili kaslarda vardır.)
  • Eklem bacaklılarda hareket çizgili kaslarla sağlanır. Bu nedenle hareket hızlıdır.
  • Bütün hücreleri sinirlerle temas halindedir. Gelen uyarı aynı anda temas ettiği bütün hücrelerde kasılma meydana getirir.
-Beyaz kaslar:Tavukların göğüs kasları, Tavşanda bacak, insanda kol kasları büyük ortanda beyaz kaslardan meydana gelmiştir. 
Özellikleri:
  • Çok az miyoglobulin içerirler.
  • Enerjilerini glikojenin oksijensiz solunumla yıkımından üretirler.
  • Kasılmaları hızlı ve büyük güç üretirler.
  • Çok kısa sürede yorgunluk gösterirler.
  • Mitokondri oranı azdır.
  • Kanlanma oranı azdır.
  • Ani hareketler (Kaçma, kurtulma vb.) için uygundur.
-Kırmızı kaslar:İnsanda bacak kasları, uçan kuşlarda kanat kasları gibi. 
Özellikleri:
  • Miyoglobulin çoktur.
  • Enerjilerinin çoğunu öncelikle yağ asitlerinden karşılar.
  • Yavaş kasılırlar.
  • Uzun süre yorulmadan çalışırlar.
  • Mitokondri sayısı çoktur.
  • Kanlanma oranı fazladır.
  • Uzun süreli hareketler (Koşma , yürüme , uçma ) için uygundur.
b-Düz kaslar:
  • İğ şeklinde hücrelerden oluşur.
  • Nukleus tek ve ortadadır.
  • Pembe renklidir.
  • Kalp hariç organların yapısında bulunur.
  • Otonom sistemin kontrolünde çalışır. İstemsiz hareket ederler.
  • Çalışmaları yavaş olup yorgunluk göstermezler.
  • Oksijensiz solunum yapılmaz.
  • Glikojen depolanmaz.
  • Omurgalılarda organ hareketini sağlar. Bazı omurgasızlarda (Yumuşakça,Toprak solucanı vb.) vücud hareketinide sağlar. O nedenle bucanlılarda hareket oldukça yavaştır.
  • Bantlaşma göstermezler.
  • Uterus hariç rejenerasyon (Yenilenme) yetenekleri yoktur.
  • Sinirler bir grup hücreyi uyarır, uyartı diğer hücrelere bu hücrelerden yayılır. nedenle bu kaslarda uyartıya verilen cevap yavaştır ve uzun sürelidir.
c-Kalp kası:
  • Bantlaşma gösterirler.
  • Sadece kalbin yapısında bulunur.
  • Otonom sistem tarafından kontrol edilir.
  • Bir veya iki nukleuslu olup nukleuslar merkezde bulunur.
  • Mitokondri sayısı oldukça fazladır.
  • Nöronlar belli noktalarda sinir düğümleri yaparlar;uyartılar hücrelere buradan yayılır.
  • Çalışma temposu sinirlerle ve hormonlarla kontrol edilir.
  • Kas telleri yan demetlerle birbirine bağlanır.( Sadece kalp kasında görülen özellik)
  • Demetlerin arasını bağ dokusu doldurmuş olup bol miktarda kan damarları içerir.
  • Ritmik ve otomatik olarak çalışır.
  • Rejenasyon yetenekleri yoktur.
G-Sinir Dokusu 
  • Ektoderm orijinlidir.
  • Nöron ve glia hücrelerinden oluşmuştur.
  • Fiziksel ve kimyasal uyarıları elektriksel enerjiye dönüştürür.
  • Uyarı alma , uyarı iletme ve uyarma özelliği vardır.
  • Organizmada iç ve dış değişmelere karşı uygun tepkilerin oluşumunu sağlar.
  • Gelişkin şekil omurgalılarda olmaka beraber, süngerler hariç diğer omurgasızlarda da bulunur.
  • Nörotransmiter madde (Sinirsel hormon) üreterek salgı bezleri gibi çalışır.
  • Rejenerasyon yetenekleri yoktur .Ancak periferik sinirlerde aksonları saran schwann hücrelerin etkisi ile aksonlarında oluşan dejenerasyon onarılabilir.
  • Organizmada merkezi(Beyin ve omurilik) ve çevresel sinir sistemini oluşturur.
  • Çevresel sistemde ara madde bağ dokusundan oluşurken , merkezi sistemde ara madde nöroglia tarafından oluşturulur.
 
a-Hücreleri: (Nöronlar)
  • Kimyasal ve fiziksel olarak uyarılır.
  • Uyarıyı elektriksel olarak hücre zarında taşır.
  • Uyartıyı kimyasal olarak başka hücreye aktarır.
  • Nörotransmiter maddeleri üretir.(Akson uçlarında).
  • Uzantılarını kısmen dejenere edebilirler.
  • Hücre gövdesinden kısa (Dendirt ) ve uzun (Akson) uzantıları bulunur.
  • Uyarı dendirt ve hücre gövdesi ile alınır , akson uçları ile verilir.
 
b-Ara madde (Nöroglia dokusu)
  • Glia ve schwann hücreleri tarafından oluşturulur.
  • Nöronların arasını, nöron hücrelerinin uzantıları ve glia hücreleri extrasellular boşluk kalmayacak şekilde doldururlar.
  • Glia hücreleri ; sinir dokusunun ,beslenmesinde , solunumunda ve desteklenmesinde rol oynar.
  • Dokuda ölen sinir hücrelerinin yerini doldurur.
  • Ara maddesinden izole edilen sinir hücresi ölür.
NOT : Retikula Endotelial Sistem 
Bulunduğu Yapı ve organlar :
    • Bağ dokusu ---------- Histiyositler
    • Karaciğer ---------- Kupffer hücresi
    • Akciğer ---------- Makrofaglar
    • Lenf düğümleri ----- Makrofaglar
    • Dalak --------- Makrofaglar
    • Kemik iliği ---------- -Makrofaglar
    • Kemik ---------- Osteoklast
    • Merkezi sinir sis.--- -Glia hücreleri
    • Eklem sıvısı -------- -Tip A hücresi

CANLILARDA SİNİR SİSTEMİ

1-Nöronlar 
Uyarılma , uyarıyı değerlendirme , uyarıyı taşıma (iletme) ve diğer hücreleri uyarma Yeteneği vardır. Sinir sisteminin esas hücreleridir. 
Uyarıyı alma : Kimyasal veya fiziksel etkilerle dendrıt , hücre gövdesi ve ranvier boğumlarından olur. 
Uyarıyı İletme (taşıma) : Elektriksel etkiyle gerçekleşir.
Uyarma : Kimyasal olarak gerçekleşir. 
Morfolojilerine göre üçe ayrılır.
 
1-Uni polar (tek kutuplu) : Daha çok omurgasızlarda , omurgalılarda embriyonal gelişiminde görülür. 
2-Bi polar (iki kutuplu) : Kulakta (korti organında) duyma , burunda koklama , retinada ve sinir merkezinde görülür. 
3-Multi polar (çok kutuplu) : Sinir sisteminin çoğu hücreleri böyledir. 
- Uni polar ve bi polar nöronlar sensorik (duyu nöronu)karakterindedir. 
- Multi polar nöronlar ise ara ve motor nöronları karakterindedir. 
Görevlerine göre nöronlar üç çeşittir.
 
1-Duyu nöronları:Reseptörlerden aldığı uyarıları ara nöronlar taşıyan nöronlardır. 
2-Ara nöronlar: Duyu nöronlarından aldıkları uyarıları değerlendirip ilgili davranışın oluşması için efektörle ilgili motor nöronlara aktaran ve M.S.S yi oluşturan nöronlardır 
3-Motor nöronlar:Ara nöronlardan aldıkları uyarıları ilgili efektörlere taşıyan nöronlardır 

2-Nöroglia Hücreleri
  • Nöronların beslenmesi .
  • Artık maddelerin uzaklaştırılması .
  • Nöronların izolasyonu ve İmpulsların düzenli iletimi .
  • Nöronların desteklenmesi .
  • Sistemin toksin ve mikro organizmalara karşı korunması .
  • Dokusal dejenerasyonda dejenere olan bölgenin doldurulması ve yamanmasında .
  • Merkezi sistemde nöronlarda miyelin kınını oluşturma (beyin ve omurilik ak maddesinde) rol oynar.
3-Schwann Hücreleri
  • Periferik sinirlerde miyelin kınını oluşturmak.
  • Miyelin sinirlerde aksonu kuşatmak.
  • Periferik aksonların İşlevliliğinin devamını sağlarlar.
  • Periferik sinirlerde aksonların yaşamı ve fonksiyonlarının devamı için zorunludur.
  • Periferik sinirlerde aksonların regenerasyon’ unu sağlar.
  • Nörilemmayı meydana getirir.

Miyelin Kını
  • Aksonlarda izolasyonu sağlayarak uyartı iletim hızını arttırır.
  • Miyelinsiz nöronlarda aksonlar schwann hücreleri ile örtülüdür.
  • Nörona ait oluşum değildir.
  • Ranvier boğumlarında bulunmaz.
  • Merkezi sistemde glia hücreleri perifer sistemde schwann hücreleri oluşturur.
  • Merkezi sinir sisteminin çoğu hücreleri ve otonom sisteminin postganglionik nöronları miyelinsizdir.
  • Miyelin izolasyon görevi gördüğü için impulsun iletimi ranvier boğumları arasında sıçramalarla (Saltotorik) gerçekleşir ve ileti hızı artar.
  • Nöronlarda enerji tasarrufu sağlar.
 
Miyelin Kınını Taşıyan Yapılar 
1-Somatik sinirler 
2-merkezi sinir sisteminin bazı hücreleri 
3-Otonom sistemin preganglionik nöronları
İmpuls Oluşumu ve İletimi 
Sinir Hücresi Uyarıldığında (İmpuls oluştuğunda),
  • O2 tüketimi artar.
  • Glikoz tüketimi artar.
  • CO2 artar.
  • Isı artar.
  • Na iyonları hücre içerisine alınır.
  • ATP tüketimi artar.
  • K iyonları hücre dışına çıkar.

Uyarılan sinir hücresinde elektriksel polarizasyonda gerçekleşen değişimler: 


Sinir telinden geçen impuls sayısı 
1-Uyartının kuvveti 
2-Uyartının şiddeti 
3-Uyartının tekrarlanma sıklığı 
4-Uyartının süresine..................... bağlıdır

 
İmpulsun hızı 
1-Aksonun miyelinli olup olmaması (Miyelinli sinirlerde daha hızlı) 
2-Ranvier boğum sayısı (Sayı azaldıkça hız artar) (Arasındaki mesafe arttıkça hız artar.) 
3-Akson çapı (Çap büyüdükçe hız artar.) 
NOT : Ranvier boğumları arasındaki mesafenin uzaması iletimi hızlandırır. 

İmpulsların Özelliği ve Sonuçları (Etkileri)
  • Eşik şiddeti altındaki uyarılar sinirde tepki oluşturmaz.
  • Eşik şiddetindeki uyartı sinirde bir veya birkaç impuls oluşturur. Bu impulslar sinir boyunca ilerler. İmpulslar sinapsları geçse bile efektör yapıda tepki zayıf ve bölgesel olur.
  • Eşik şiddetinden fazla uyarı sinirde
    • İmpuls sayısının artmasına
    • Sinapstan geçen impuls sayısının artmasına
    • Tepkinin şiddetinin artmasına
    • Daha fazla efektörle cevap verilmesine neden olur.
  • Uyartının şiddeti impulsun hızını ve etkisini değiştirmez.
  • Uyartının şiddeti oluşan impuls sayısıyla doğru orantılıdır.
  • İmpuls sayısı uyartının şiddeti ve süresine bağlıdır.
  • Uyartının şekli (Kimyasal veya Fiziksel) impuls özelliklerini etkilemez.
  • İmpuls sinapslardan daha yavaş geçer.(Kimyasal yol)
  • İmpulsların sinapslarda engellenmesi veya desteklenmesi (kolaylaştırılması) diğer sinapslarla salgılanan nörotransmiter maddeler veya kimyasal alıcılarla olur.
  • Farklı resöpterlerden alınan farklı uyaranlar sinir hücrelerinde aynı mekanizma ile taşınır.
Tepkinin Derecesinde
  • Nöronların sayısı
  • Dizilişleri
  • İmpuls sayısı
  • Uyartı süresi
  • Nöronlar arasındaki bağlantı sayısı önemlidir.
A-Difüz (Ağsı) Sinir Sistemi
  • Hidralarda görülür. İlk özelleşmiş sinir sistemidir.
  • İlk özelleşmiş hücreler (Nöronlar) bu sistemde görülür.
  • Merkezileşme yoktur. Tek tip nöronlardan oluşur. Ancak getirici götürücü roller üstlenir.
  • Nöronlar arası sinaps bölgesi bulunmaz., impuls hücreden hücreye fiziksel temas bölgelerinden geçer.
  • İmpulslar hücreler arasında zayıflayarak taşınır.
  • Uyartının şiddeti önemlidir. Zayıf uyarana lokal şiddetli uyarana genel tepki verirler.
  • Anlamlı tepkiler yoktur. Değişik uyarana tek tip tepki verirler.
  • Tepki tüm vücut a verilir. (Uzaklaşma , Trikositlerin açılması vb.)
  • Nöronlarda impuls her yönde iletilir. (Uyartı vücudun her yönüne yayılır.)
B-Radyal (Halkasal) Sinir Sistemi 
  • Medüzlerde görülür.
  • Halkasal ve ışınsal olarak bağımsız organize olan iki sistemden oluşur.
  • Ektodermal sistemle beslenme sağlanır. (Multipolar nöronlar.)
  • Işınsal ve radyal sistemle ritmik hareket sağlanır. (Bipolar nöronlar.)
  • İlk sinaps oluşumu bu canlılarda görülür ve iletim (impuls) tek yönde iletilir.
  • Beslenme ve hareket birbirinden bağımsız şekilde gerçekleşebilir.
  • Merkezi sinir sistemi bulunmaz.
C-İp Merdiven Sinir Sistemi 
  • Planariyalardan itibaren tüm organizmalarda görülür.
  • Organizmanın ventral (karın) bölgesinde yer alır.
  • Sistem sağ ve sol iki sinir kordonu ve bunları enine bağlayan sinirlerden oluşur.
  • Baş bölgesinde merkezi ganglion (beyin görevi görür) ve her halkada bir çift ganglion bulunur. (omurilik görevi görür.)
  • Reseptör ve efektörler gelişkindir. Bu nedenle sinir sisteminde ilk kez nöronlar yapı ve işlevsel olarak duyu, ara ve motor nöronları şeklinde organize olmuşlardır.
  • İlk merkezileşme bu sistemle başlar.
  • İlk öğrenme bu sistemle başlar.
  • İlk anlamlı tepkiler (uyarıya göre değişen) bu sistemle ortaya çıkar.
  • Baş ganglion unun (beyin işlevli) diğer gangliyonlara (omurilik işlevli) baskınlığı omurgalıların beyninin omuriliğe baskınlığına göre daha azdır.
Omurgalılarda Merkezi Sinir Sisteminin Karşılaştırılması
  • Koklama lobu memelilere doğru beyindeki oranı küçülür.
  • Orta beyin memelilere doğru beyimdeki oranı küçülür.
  • Ön beyin memelilere doğru büyür.
  • Arka beyin memelilere doğru büyür.
  • Beyinin vücuda oranı memelilere doğru büyür.
  • Ön beyin balıklarda tek diğer omurgalılarda iki parçadır.
  • Ön beyin girintileri memelilerde görülür.
  • Nasırlı cisim memelilerde görülür.
  • Beyincik En gelişkin şeklini memelilerde almıştır.
  • Beyin üçgeni sürüngen , kuş ve memelilerde görülür.
  • Beyinciğin beyne oranı en fazla kuşlarda görülür.
  • En fazla beyin kıvrımı insandadır.
  • Beyinin; omuriliğe ve vücuda oranı en fazla insandadır.
  • Memelilerde gelişkin ve kıvrımlı korteks görülür.
A)Ön beyin : 
I-Uç beyin
  • Koklama lobu ve beyin yarım kürelerinden oluşur.
  • Beyin yarım küreleri Rolando yarığı ile önden arkaya doğru ayrılmıştır.
  • Rolando yarığının önünde duyu arkasında ise motor merkezleri bulunur.
  • Merkezlerin kapladığı alan kas faaliyeti ve duyusal yoğunlukla ilgilidir.
Örn:El, dudak, yüz ile ilgili alanlar fazla, sırt, bel, kol ile ilgili alanlar azdır.
  • Dış yüzeyine korteks denir ve (memelilerde görülür) Nöron övdelerinden oluşur.
  • İç kısmı aksonlardan meydana gelir ve medulla adı verilir.
  • Yarım kürelerin içinde 1. ve 2. karıncıklar bulunur.
  • Yarım küreler beyin üçgeni ve nasırlı cisimle birbirine bağlantılıdır.
  • Yarım küreler vücudu çapraz kontrol ederler.
  • Bu bölgede görme, işitme, koklama, tadma, istemli hareketler,konuşma, yazma, anlama, zeka,hafıza gibi mental yetenekler bulunur.
  • Beyin yarım küreleri çıkarılan canlı yaşar ancak;dış uyarılara tepkisiz,hafızasız ve iradesizdir.
  • Düşünerek ve isteyerek yaptığımız her davranışın merkezi buradadır.
  • Uyku halinde işlevsizdir.
Not: Beyin yarım küresi çıkarılmış kuşlarda görülen sonuç:
  • İtilirse yürür.
  • Ağzına yiyecek konursa yer.
  • Havaya atılırsa uçar.
  • Önüne yiyecek konursa aç olsada yemez.
II-Ara beyin
  • Beyin yarım küreleri arasında yer alır.
  • 3. karıncığın duvarlarından meydana gelir.
  • Karıncığın yan duvarları thalamus, tabanı hipothalamus, tavanı ise epithalamus tur.
a-Epithalamus:
  • Bazı sürüngenlerde üçüncü gözü oluşturur.
  • Kuş ve memelilerde salgı bezi olarak gelişir.
b-Hipothalamus:
  • Otomatlaşmış işlevleri yönetir.
  • Evrimsel süreçte fazla değişmemiştir.
  • Denetlemeyi sinirsel veya humoral gerçekleştirir.
Denetlediği önemli işlevler: 
-Vücud ısısı-Su dengesi -İştah- Karbonhidrat metabolizması - yağ metabolizması -Uyku ve uyanıklık-Heyecan -Kızgınlık -Korku-Seksüel istek -İç salgı isteminin denetlenmesi
  • Otonom sistemin denetlenmesinde rol oynar.
c-Thalamus:
  • Koklama hariç bütün duyuların toplandığı yerdir.
  • Dokunma ,ısı ve acı ile ilgili duyular thalamus ta değerlendirilir.
  • Gelen duyular iyi, kötü, hoş, güzel gibi özelliklerle değerlendirdikten sonra korteksteki ilgili merkeze iletilir.
  • Korku, sevinç, tasa, üzüntü, ceza gibi hissi duyguları etkiler.
  • Görsel yataklar olarakta adlandırılır.
B) Orta beyin
  • Ön ve arka beyin arsında pons un önünde bulunur.
  • Görme ile ilgili refleks merkezlerini taşır.(Işık karşısında göz bebeklerinin hareketi.)
  • İşitme ile ilgili refleks merkezlerini taşır.(Kulakların sesin geldiği yöne dönmesi.)
C)Arka beyin
a-Beyincik:
  • İki yarı küreden oluşur.
  • Yarı küreler pons la birbirine bağlıdır.
  • Dışta boz madde içte ise ak madde vardır.
  • Kuş ve memelilerde çok gelişmiştir.
  • Vücudun dengesinin korunması ve kas tonusunun sağlanmasında rol oynar.
  • Beyine gelen denge, işitme ve görme sinirleri beyincikle ilişkilidir.
  • Beyinden çıkan hareket nöronları beyincikle ilişkilidir.
  • Beyinciği çıkarılan canlılarda kas hareketleri olur ancak dengesizdir.
b-Pons:
  • Beyincik yarı kürelerinin bağlantısını sağlar.
  • Beyinciği beynin diğer kısımları arasında bağlantısını sağlar.
  • Kas tonusunun korunmasında rol oynar.
c-Omurilik soğanı:
  • Dışta ak içte boz madde bulunur
  • Omurilikle beyinin diğer kısımları arasındaki sinirlerin çapraz yaparak geçişini sağlar.
  • Çok önemli hayatsal olayların kontrolünü sağlar. Refleks merkezi gibi çalışır.- Çiğneme , - Yutma - Emme , - Öksürme , - Aksırma , - Hıçkırık , Kalp atışı , - Soluk alıp verme- Metabolizmanın düzenlenmesi , - Arterlerin daralıp genişlemesi , - Kan şekerinin ayarlanması - İdrar çıkarma
  • Zarar görmesi veya darbe alması sonucu reflekslerin durması nedeni ile ölüm görülür.
OMURİLİK
  • Dışta ak madde , İçte boz madde vardır.
  • Merkezinde omurilik kanalı bulunur.
  • Refleks merkezi olarak iş görür.
  • Otonom sisteme ait bazı refleksleri kontrol eder.
  • Beyinin etkisi olmadan bazı refleksleri kontrol eder.
  • Otomatlaşan bazı istemli hareketlerin kontrolünü yapar
  • İlkel canlılardan gelişmişlere doğru beyinin omuriliğe oranı gittikçe artar.
Örn:Önce beyinin kontrolünde yapılan dans etme, piyano çalma, örgü rme 
önce beyinin kontrolünde yapılır daha sonra alışkanlık haline gelerek omuriliğin kontrolüne geçer. 
Not:Embriyonik gelişimde ilk önce omurilik sonra beyin gelişir,hareket,beslenme,duyu önceleri omurilik tarafından yürütülür,davranışlar bilinçsizce sürdürülür. Beyin geliştikten sonra kontrol beyine geçer ve davranışlar bilinçli şekilde gerçekleştirilir. 
Çevresel sinir sistemi kısımları ve görevleri 
Beyin ve omurilik ile hedef organlar arasında bağlantı oluşturan sinirlerdir. 12 çift beyinden 31 çift omurilikten çıkar. Bunlar çevresel sinir sistemi oluştururlar ve iki kısımda incelenirler. 
A-Somatik sinir sistemi
  • İstemli faaliyetlerin yürütülmesini sağlar.
  • Beyin ve omurilikten çıkan sinir çiftleridir.
  • Bunlar duyu ve motor nöronlarını taşırlar, bazı sinirlerde sadece motor bazısında sadece duyu bazısında ise karma nöronlar taşınır.
  • Çapları büyüktür.
  • Miyelin kını taşırlar.
  • İletimleri hızlıdır.
  • İşlevlerini kaybettiklerinde ilgili kaslar görevlerini yapamaz ve atrofiye uğrar.(Körelir.)
  • Merkezi sinir sistemi ile hedef organ arasında tek nöron bulunur.
  • İmpuls oluşumu ve engellenmesi merkezi sinir sistemi tarafından kontrol edilir.
B-Otonom sinir sistemi
  • İstem dışı çalışan yapı ve iç organların denetimini sağlarlar.
  • Yalnız motor nöronlardan oluşur.
  • Merkezi sinir sistemi ile hedef organ arasında ganglionlarla bağlantılı iki nöron görev alır.
  • Preganglionik nöronlar miyelinli postganglionik nöronlar ise miyelinsizdir.
  • Çapları küçüktür.
  • İleti hızları azdır.
  • İşlevlerini kaybettiklerinde hedef yapı çalışmasını durdurmaz ancak işlevlerin düzenlenmesinde bozukluklar görülür.
  • İşlevlerini kaybettiklerinde hedef yapıda gerileme ve atrofi görülmez.
  • Otonom sistem hedef yapıya sempatik ve parasempatik olmak üzere iki zıt özellikte sinir gönderir.
  • İmpuls oluşumu ve engellenmesi hem merkezi sinir sisteminde hemde ara ganglionlarda gerçekleşir.

Sempatik ve parasempatik sistemlerin özellikleri- karşılaştırılması 
1-Sempatik nöronlar omuriliğin göğüs ve bel bölgesinden çıkar, 
*- parasempatik nöronlar ise beyin(Medulla oblangata) ve sağrı bölgesinden çıkar. 
2-Sempatik sistemin ganglionları omuriliğin yanındadır. Preganglionik nöronlar kısa, postganglionik nöronlar ise uzundur. 
*-Parasempatik nöronların ganglionları hedef organın yanındadır.Preganglionik nöronlar uzun, postganglionik nöronlar ise kısadır. 
3-Sempatik sistem organizmada zor duruma karşı korunma tedbirlerini harekete geçmesini sağlar. (Kızma, heyecan, korkum, vb.) 
-*Parasempatik sistem ise normal durumda vegetatif davranışların harekete geçmesini sağlar.(Beslenme, büyüme ve gelişme, üreme vb.) 
4- Her ikiside koordineli çalışır. 
5-Otonom sistem , hipothalamus, korteks, omurilik soğanı, pons gibi 
merkezlerden yönetilir. 
Notlar
Belli merkezlerin dejenerasyonu ve buna bağlı olarak organizmada görülen davranış değişiklikleri: 
1-İp merdiven sinir sistemine sahip canlılarda baş (baş ganglionu) kesilse dahi pek çok vegetatif davranışlar görülür.( Uçma, yürüme, iğne sokma,vb.) Bunun nedeni bu tür davranışların ara ganglionlardan yürütülmesidir. 
2-Beyin yarım küreleri çıkarılmış kuşlarda , havaya atılırsa uçma, ağzına yiyecek konursa yeme, dala konma,itilince yürüme davranışı görülür. Ancak;hareketleri bilinçsizdir. Kendiliğinden uçamaz, önündeki yiyeceği yiyemez. 
3-Omurilik soğanı kalmak şartı ile oluşturulan spinal canlılarda;kan basıncı,yutma, kusma, tükürük salgılama, dolaşım ve solunum refleksleri görülür .Omurilik soğanım kesilen canlılarda bu refleksler görülmez. 
4-Omurgalılarda sempatik sistem dejenere olursa veya çıkarılırsa sistemler çalışmaya devam eder ancak çalışmaları düzensizdir. 
Refleks 
Reseptör, duyu nöronu, ara nöron, motor nöron ve efektör yapı tarafından oluşur. Reseptörle alınan uyarılar ilgili nöronlardan geçerek efektöre ulaşır ve ilgili tepki çok kısa sürede verilir. 
Refleksler iki gruba ayrılır: 
1-Beyin ve omurilik köklerinde doğuştan var olan refleksler. 
Türe özgükarakterler içerir. 
- Kalp damar refleksi , Sindirim , solunum, boşaltımla ilgili refleksler ,Metabolizmanın düzenlenmesi , Vaziyet alma ve yer değiştirme refleksi. 
2-Çalışma ve deneylerle kazanılan refleksler. 
a) Doğal kazanılan refleksler.(Uyaran etkisi ile gerçekleşen refleksler) 
b) Suni kazanılan refleksler.Uyaranı hatırlatan farklı uyaranlarla gerçekleşen 
refleksler) 
 
1-Doğuştan var olan refleks:Ağıza alınan besinle. (Ağız, dil, damak) 
2-Doğal kazanılmış refleksaha önce tadılan besinin görülmesi ile(Göz) 
3-Suni kazanılmış refleks:Beslenmeyi hatırlatan zil sesi ile. (Kulak) 
4-İlgili tepkinin oluşturmak: Tükürük salgısını oluşturmak. 

Refleks yayı 
 
Pavlov'un deneyi 
 
Önemli sinir yolları 
İmpulsların sinir sistemindeki hareketleri esnasında gerçekleşen engelleme ve kolaylaştırmalar özel tepki ve davranışların oluşumunda rol oynar.Sinir sisteminde görülen önemli sinir yolları bu kolaylaştırma ve engellemelerin gerçekleşmesinde rol oynayan oluşumlar olarak karşımıza çıkarlar. 

1-Konvergent yol 

2-Divergent yol 
 
4-Çoğaltma zinciri 

5-Kapalı Devre 
 
Kalp ve solunum uyarı gelir. Kalbin yapısındaki uyarı merkezini uyarır. Bu uyarı aynı nöronun uyaranı haline gelir. Çalışma ritmik olarak sürdürülür.Kalp masajı ve suni solunum un esasıdır. 
Duyu Organları
Görme
Gözde ışığı kıran yapılar; a-Kornea b-Göz merceği 
Gözde duyu hücreleri; 
a-Çubuk hücreleri -ışığı algılar 
b-Koni hücreleri-renk algılar (Mavi-yeşil-kırmızı)
 
Işığın görme oluşuncaya kadar geçtiği yapılar:Kornea-Göz bebeği-Mercek-Camsı cisim-Retina(duyu hücreleri)-Duyu sinirleri-Orta beyin(optik kiyazma)-Beyin kabuğu(görme merkezi)
Göz kusurları: 

İşitme 
Cisimlerden gelen titreşimlerin ses olarak algılanıncaya kadar takip ettiği yol :Kulak kepçesi-Dış kulak yolu-Kulak zarı-Çekiç,Öre,Özengi kemikleri-Oval pencere-kohlea-Korti organı(Duyu hücreleri)- Duyu sinirleri-Beyin(İşitme merkezi)
 

Koku
 
 
Tad


HORMONAL DENETİM 

Çok hücreli komplex organizmalarda iç ve dış ortam uyarılarına uygun tepkinin verilmesi. Hücre, doku, organ ve sistemlerin çalışmasının kontrolü ve koordinasyonlarının sağlanması. Homeostasinin korunması sinir sistemi ve iç salgı (Endocrin) sistemi ile sağlanır. Bu iki sisteme denetleyici sistemlerde denir. Endocrin sistem denetimini hormon adı verilen özel organik maddelerle yaparlar. 
Hormonların genel özellikleri:
  • Her canlının kendisi tarafından oluşturulur. Ancak dışarıdan alındığında da etkilidirler.
  • Organik moleküllerdir. (Polipeptid ,amino asit, steroid, pürin veya bunların türevleri şeklinde olabilirler.)
  • Polipeptid yapıda olanlar sindirim enzimlerinden etkilenirler.
  • Çok az miktarlarda dahi etkilidirler. (Bu özellikleri ile vitaminlere benzerler.)
  • Az veya çok salgılanmaları anormalliklere neden olur.
  • İç salgı bezleri, sinir hücreleri ve bez olmayan yapılarda üretilirler.
  • Etkilerini üretildikleri yerde değil hedef yapılarda gerçekleştirirler. Örn:FSH hipofiz de üretilir ancak hedef yapı ovaryumdur.
  • Hormonların etkiledikleri hücre doku organ veya sisteme hedef yapı denir.
  • Bazı hormonlar genel etkiye sahiptir. Vücudun tümü hedef yapıdır. Örn:Tiroksin ,STH vb.
  • Bazı hormonlar lokal etkiye sahiptir. Özel bir doku orga veya sistemde etkili olur. Örn:Sekretin, FSH,ACTH vb.
  • İşlevlerini yapan hormonlar hücre metabolizması, boşaltımla veya karaciğer tarafından elemine edilirler.
  • Bazı hormonlar farklı hedef yapılarda farklı etkilerde bulunurlar. Örn: Eşey hormonları üreme sisteminde primer etki oluştururken, iskelet,kas, deri vb. yapılarda sekonder etki meydana getirir.
  • Hormonların salgılanması sinir sistemi ve hipofizin denetimi altında gerçekleşir.
  • Farklı hormonlar aynı hedef yapıda farklı etkilere neden olurlar.
  • Sinir hücreleri tarafından oluşturulan hormonlara nörohormonlar denir.
  • Hormonal etki sinirsel etkiye göre oldukça yavaş gerçekleşir ancak etkisi uzun sürer.
  • Endokrin sistem üzerindeki sinirsel denetim iç ve dış uyaranlara bağlıdır.
Hormonların Kimyasal Yapıları:
  1. Protein: Büyüme hormonu ve gonodotropinler
  2. Peptidler:Oksitosin, Antidiüretik hormon, ACTH, Glukagon, İnsülin
  3. Amino asit ve türevleri:Tiroksin, Epinefrin(Adrenalin), Norepinefrin(Noradrenalin),
  4. Steroidler:Eşey hormonları, Minerolokortikoid (Aldosteron),Glikokortikoidler(Kortizol=Kortizon), Ekdizon
  5. Pürin ve türevleri:Sitokinin, Zeatin
Hormonların salgılanmalarının düzenlenmesi:
Organizmalarda hormonların belli bir düzen içinde üretilmesi gerekir. Bu düzenleme farklı organizmalarda farklı şekillerde gerçekleşebilir. Bitkilerde hormonlar çevresel uyaranlar etkisi ile üretilir. Isı, ışık, su vb. Dolaşım sistemine sahip olmayan canlılarda iç salgı sistemide yoktur. Bunlarda hormonal düzenleme sinir sistemince oluşturulan hormonlarla sinir sisteminin kontrolünde yapılır. Dolaşım sistemine sahip canlılarda iç salgı sistemide vardır.(Toprak solucanı hariç.) Bunlarda denetim sinir sistemi ve iç salgı sistemi tarafından yapılır. Sinir sistemine ait yapı olan Hipothalamus ve iç salgı sistemine ait yapı olan Hipofiz bezi bu düzenlemeden sorumlu yapılardır.
Hormonların salgılanmasında:
  1. Uyaran faktörün metabolik düzeyinin değişmesi. Örn:Kan kalsiyum değeri Triokalsitonon ve parathormon un salgılanmasında uyaran faktördür.
  2. Hormonun kandaki düzeyinin değişmesi. Örn:ACTH ve adrenal korteks hormonlarının kan düzeyleri
  3. Sinirsel düzenleme. Örn:İnsülin ve glukagon salgılanması
  4. Biyoritim.Örn:Tiroksinin ve eşey hormonlarının mevsimsel salgılanması.
  5. Negatif geri bildirim. Örn: Kanda tiroksin miktarındaki artış ,TSH salgılanmasını durdurur.
  6. Pozitif geri bildirim: Örn: Kanda östrojen miktarındaki artış LH salgılanmasını uyarır.
Hormonların hedef yapıdaki etki mekanizması:
  1. Hücre zarı geçirgenliğine etki ederek. Örn: Böbrek ve ince bağırsaklarda su ve mineral alınımı antidiüretik hormon ve minerolokortikoid vb.
  2. Hücre organellerine etki ederek. Örn:Tiroksin mitokondrileri etkileyerek metabolizmayı kontrol eder.
  3. Hücre dışından madde alınımını kontrol ederek. Örn:İnsülin hormonu etkisiyle çizgili kas hücrelerine glikoz ve amino asitlerin girişi.
  4. Hücrede protein sentezini kontrol ederek. Örn:Büyüme hormonu (Hücrede m-RNA sentezi başlatır.)
Not:Hormonların belirli hücreler üzerine etkili olmasının nedeni ; hücre zarlarında bulunan ve belli bir hormona duyarlı olan proteinsel almaçlardır.

Endokrin Sisteme ait olmayan ancak hormon üreten yapılar:
  • Sinir hücreleri:Akson uçlarından salgılanan nörotransmiter maddeler sinirsel hormonlardır.
  • Mide: Mideden salgılanan Gastrin hormonu mideye besin geldiğinde mide salgısının oluşumunu uyarır.
  • İncebağırsaklar: İncebağırsaklardan mideyi , pankreası ve safra kesesini uyaran hormonlar salgılanır.
    1. Enterogastron:İncebağırsaklarda yağca zengin besinler varsa mide hareketlerini yavaşlatır.
    2. Pankreozimin: İnce bağırsakta proteince zengin besinler geldiğinde pankreastan enzimce zengin salgının oluşumunu uyarır.
    3. Sekretin: İncebağırsakta besin varsa pankreastan bikarbonatça zengin salgının oluşumunu uyarır.
    4. Kolosisteokinin:İnce bağırsaktan salgılanır safra kesesinin safra salgılamasını uyarır.
  • Plasenta: Gelişimini tamamladıktan sonra hamileliğin devamını sağlayan progesteron salgılar.
Canlılarda Denetim:
A-Tek hücrelilerde
Bütün yaşamsal olaylar hücre denetim merkezi olan nukleus tarafından yürütülür. Ancak tek hücrelilerde populasyon büyüklüğünün hormon benzeri maddelerin ortamdaki varlıkları ile denetlendiği kabul edilmektedir. Düşük miktarlarda büyüme ve üremeyi hızlandıran ,miktarı artıkça büyüme ve üremeyi engelleyen bu metabolik artıklar hormonların etki ve işlevine sahiptirler.

B- Bitkilerde:
Bitkilerde sinir sistemi ve endokrin sistem bulunmaz. Ancak hormonal denetim vardır. Bitkilerde metabolik yönden aktif hücreler ikincil işlev olarak hormon üretimide yaparlar. (Meristematik doku). Hormon üretimi ısı-ışık-su-uyaran kimyasallar-fiziksel etkiler (Yaralanma) gibi faktörlerle denetlenir.
Bitkilerde hormon üretilen yapılar:
  • Kök ve gövde ucu
  • Yapraklar
  • Tohum
  • Depo gövde ve köklerde
  • Tomurcuk
  • Dikotiledon’larda yara bölgesi
  • Meyve
Bitkilerde taşıma sistemi olmadığı için hormonların taşınması difüzyonla olur. Hedef yapılar, hormon üreten yapılara çok yakındırlar
Bitkisel hormonlar; bitkilerde hücre bölünmesi, hücre büyümesi , çimlenmenin uyarılması veya engellenmesi, gövde – meyva- yaprak- kök büyümesi, meyva olgunlaşması, yaprak dökülmesi, Yaraların kapanması, tropizma gibi önemli yaşamsal olayların gerçekleşmesinde rol oynayan organik maddelerdir. 
Bitkisel hormonları bitkilerde geçekleştirdikleri etkiye göre iki grupta incelenebilir. 
Gelişimi uyaran hormonlar: Oksin – Sitokinin – Giberillin
Gelişime ket vuran hormonlar: Absisik asit – Etilen – Çok miktardaki oksin

Başlıca bitkisel hormonlar ve görevleri:
1-Oksin:
Üretildiği yer:Gövde ve kök uçlarında , yapraklarda meristematik hücrelere tarafından oluşturulur.
Etkisi:
  • Büyüme bölgesindeki hücrelerin büyümesini sağlar.
  • Bazı dokularda hücre bölünmesini uyarır.
  • Yeni köklerin oluşumunda rol oynar.
  • Hücre , doku farklılaşması sağlar.
  • Gövde, kök, yaprak ve meyve büyümesini sağlar.
  • Fototropizmaya neden olur.
  • Ovaryum gelişimini uyarır ve tohumsuz meyve oluşumunu sağlar.
  • İlkbaharda kambium faaliyetini başlatır.
  • Döllenen çiçeğin ve yaprakların dökülmesini önler
  • Az salgılandığında yapraklar dökülür.
  • Çok salgılandığında büyüme ve gelişmeye ket vurur.
  • Stomaların açılıp kapanmasına etki eder.
2-Giberillinler e tkisi:
  • Gövdenin hızlı ve anormal uzamasını sağlar.
  • Tohum çimlenmesini uyarır.
  • Çiçeklenmeyi ve erken çiçek açmayı uyarır.
  • Meyve büyümesini sağlar.
  • Tohumda depo nişastanın kullanılabilir glikoza dönüşümünü uyarır.
3-Sitokininler:
Üretildiği yer: Sitokininlerin ana kaynağı köklerdir.
Etkisi:
  • Hücre bölünmesini uyarır.
  • Bitkide büyümeyi sağlar.
  • Protoplastların kloroplastlar haline gelmesini sağlar.
  • Yaprak dökülmesini engeller.
  • Tomurcuklardan filiz ve yaprak oluşumunu uyarır.
4-Absisik asit etkisi:
  • Tomurcuk ve tohumlarda uyku halinin başlaması.
  • Hücre bölünmesinin azaltılması.
  • Su kayıbında stomaların kapanması.
  • Yeşil yaprakların yerini koruyucu pulların alması.
5-Etilen e tkisi:
  • Meyve olgunlaşmasını uyarır.
  • Yaprak dökülmesini uyarır.
C- Omurgasızlarda
Omurgasızlar iç salgı sistemi bakımından incelendiğinde üç farklı durum görülür.
1- İç salgı sistemi ve hormonal denetime sahip olmayanlar. 
Örn : Süngerler verilebilir.
2- İç salgı sistemine sahip olmayıp hormonal denetime sahip olanlar. Örn: Toprak solucanı.
Not: Toprak solucanında iç salgı sistemi yoktur . Sinir sisteminin ürettiği hormonlarla hormonal denetim gerçekleşir.
3- İç salgı sistemi ve hormonal denetimi olanlar. Örn: Yumuşakçalar, kabuklular, böcekler verilebilir.
Omurgasızlarda en iyi bilinen hormonlar ,böceklerde başkalaşım ve deri değişiminde rol oynayan juvenil ve ektizon hormonlarıdır. Bu hormonlar özel bezlerden ve sinirsel kontrolle salgılanır.
Juvenil hormon:
  • Larva döneminde üretilir.
  • Metamorfozu ( Başkalaşım) engeller.
  • Büyümeyi engellemez.
  • Ergin bireylerde üreme hücrelerinin oluşumu.
  • Azaldığında metamorfoz gerçekleşir.
Ektizon hormonu:
  • Hücre çoğalmasını uyarır.
  • Hücre büyümesini uyarır.
  • Deri değişimi ve başkalaşımı uyarır.
  • Larval dönemden ergin döneme geçiş ektizonun varlığı ve juvenil hormonun azlığında gerçekleşir.
  • Larva ve ergin dönemde de üretilir.
Omurgasızlarda hormonlar:
  • Deri değiştirme.
  • Metamorfoz
  • Renk değiştirme.
  • Üreme hücrelerinin olgunlaşması. Gibi yaşamsal olayları denetler.
Not: Jüvenil hormon larval dönemde ektizon hormonuna göre çok salgılanır. Larval dönemin sonuna doğru jh. Miktarı azalır ve ek. hormonu etkisi ile birey pupa dönemine girerek başkalaşımla ergin birey haline döner. Ektizon hormonu her dönemde belirli miktarlarda salgılanır.

D-Omurgalılarda:
  • İleri düzeyde organize olmuş bezlerin oluşturduğu sistem ve sisteme ait olmayan bezler tarafından üretilen hormonlarla gerçekleşir.
  • İç salgı sisteminin denetimi sinir sisteminin kontrolü altındadır.
  • Denetim humoral ve sinirsel olarak yapılır.
  • Humoral denetim:Hipofiz ön lobu,Tiroid bezi, Eşey bezleri, Adrenal kortex
  • Sinirsel denetim: Hipofiz arka lobu, Adrenal medulla, Pankreas.
  • Denetimde hipothalamus ve sempatik sistem görev alır.
  • Hormonların hedef yapılara ulaşması dolaşım sistemi ile gerçekleşir.(Hormonlara; kanda,vücud sıvısı ve idrarda rastlanır.)
Başlıca iç salgı bezleri ve ürettikleri hormonlar:
A-Hipofiz bezi:
a)Ön lop: Epitel kökenli olup hipothalamusun humoral (Serbestleştirici faktörleri ile) salgıları ile denetlenir. 
1-STH (Somatotropin H.= Büyüme H.):
  • Polipeptid özelliktedir.
  • Organizmada büyüme üzerine etkilidir.
  • Hücrelerde protein sentezini artırır.
  • Uzun kemik ve kasların büyümesinde etkilidir.
  • Yağların yıkımını uyarır.
  • Hücrelerde büyüme ve bölünmeyi uyarır.
Çok salgılanması:
  • Büyüme döneminde: Devliğe neden olur.
  • Büyüme dönemi sonrası: Akromegali denilen perifer yapıların anormal büyümesine neden olur.
Az salgılanması: Büyüme döneminde:Cücelik nedenidir.
2-TSH (Tiroid uyarıcı H.): Tiroid bezinin çalışması ve hormonlarının salgılanmasını kontrol eder.
3-ACTH:Adrenal bezin kortex kısmının çalışmasını ve bu bölgeden kortikoidlerin salgılanmasını kontrol eder.
4-FSH :
Dişilerde:
  • Ovaryumda folikül gelişmesi
  • Yumurtanın olgunlaşması
  • Folikülden Ostrojen salgılanmasını uyarır.
Erkekte:
  • Testislerde sperm oluşumunu uyarır.
5-LH: 
Dişilerde:
  • Folikülün yırtılıp ovulasyonun gerçekleşmesi
  • Yırtılan folikülün korpus luteum haline gelmesi
  • Korpus luteumdan progesteron salgılanmasını uyarır.
Erkekte:
  • Testislerden testosteron hormonunun salgılanmasını uyarır.
6-LTH: ( Prolaktin)
  • Hamileliğin bitiminde süt bezlerinin gelişmesinde etkilidir.
  • süt salgısının oluşmasında rol alır.
  • Analık içgüdüsünün oluşumunda rol alır.
Not:LTH memeliler hariç diğer canlılarda (Kuş ve Sürüngenlerde) analık içgüdüsünün oluşumunda rol alır.
Not:LTH sadece dişilerde etkilidir.
b)Ara lop:Epitel dokudan oluşmuştur.
Melanosit uyarıcı hormon: (MSH)
  • Özellikle amphybıa(Kurbağalar),Reptlıa(Sürüngen) ve Aves(Kuş)lerde etkili olan bir hormondur.
  • Deride epidermiste yer alan melanositler üzerine etki ederek deri renginin oluşumu ve değişiminde rol oynar.
c)Arka lop:Sinir dokudan köken alır.Hipothalamusa bağlantılı nöronların akson uzantılarından meydana gelmiştir. Burada sentezlenen Antidiüretik hormon ve Oksitosin hormonu aksonlarla bu bölgeye taşınarak burada depolanır.Hipothalamusun kontrolünde ve sinirsel uyarılarak ilgili hormonlar buradan kana verilir.
1-Antidiüretik hormon
Salgılanmasının uyarılması:
  • Hipothalamusta bulunan osmoreseptörler etkendir.
  • Kan osmotik basıncının artaması
  • Kan basıncının düşmesi (Kan kayıbı , terleme vb.)
Yetersizliği:
  • Böbreklerde aşırı su kayıbı olur.
  • Seyreltik idrar oluşur
  • Kan basıncı azalır
  • Kan hacmi azalır
  • Kanın osmotik basıncı artar
  • Şekersiz diyabet görülür
2-Oksitosin görevi:
  • Doğum esnasında düz kasları uyararak doğumun gerçekleşmesini sağlar.
  • Süt bezlerinin ve kanalların etrafındaki kassal epitel hücrelerin kasılmalarını sağlayarak süt akışını kontrol eder.
  • Analık iç güdüsünün oluşumunda etkilidir.
B)Tiroid bezi
Salgılama kontrolü hipofizden salgılanan TSH ile kontrol edilir.
Hormonları:
1)Tiroksin görevi:
  • Bazal metabolizmayı düzenler.
  • Hücrelerde mitokondrilerin oksijen kullanımını kontrol eder.
Eksikliğinde görülenler:
  • Metabolizma yavaşlar.
  • Doku sıvılarında sodyum ve su oranı artar.
  • Kanda kolesterol yükselir.
  • Vücutta yağ depolanmasında artış görülür.
  • Alınan besinler tüketilmediği için kilo artışı görülür.
  • Hücrelerin oksijen kullanımı ve enerji üretimi azalır.
Tiroid bezinin çıkarılması veya çalışmamasında genç memelilerde görülen durum:
  • Büyüme durur
  • Sinirsel düzenleme özelliğini kaybeder
  • Kemikleşme gecikir
  • İleri durumlarda ölüm görülür
  • Metabolizma yavaşlar
Çocuklarda az salgılanmasında ahmaklık denilen hastalık görülür bu özellikteki çocuklarda:
  • Zeka geriliği
  • Cücelik (Gelişme geriliği)
  • Eşey bezlerinin gelişmemesi durumu görülür
Erginlerde az salgılanmasında miksodem denilen durum ortaya çıkar bu özellikteki bireylerde:
  • Vücut ısısı düşer
  • Deri kurur
  • İştahsızlık görülür
  • Halsizlik ve uyku hali görülür
  • Vücutta yağ birikir ve şişmanlık görülür
  • İş verimi düşer
  • Kılları dökülür
Erginlerde çok salgılanması durumunda görülen belirtiler
  • Metabolizma hızlanır
  • Sinirlilik hali görülür
  • Vücut ısısı artar
  • Solunum ve dolaşım hızlıdır
  • Terleme artar
  • Kilo kayıbı görülür
2)kalsitonin görevi:
  • Kandaki kalsiyumun kemiklere geçişini sağlar.
  • İdrarla dışarı atılan kalsiyum miktarını azaltır.
  • Kan kalsiyum seviyesini düşürür.
(Not:Eksikliğine rastlanmaz, tiroid bezi çıkarılsada kan Ca düzeyi yeterli durumda kalmaktadır!) 
C)Paratiroid bezi: 
( Balıklar hariç diğer omurgalılarda görülür) 
Salgılama kontrolü: Kan kalsiyum seviyesi ile kontrol edilir ,kanda kalsiyum oranı düşünce parathormon salgılar. Kandaki Ca seviyesi artınca salgılama durur.
Parathormon görevi:
  • Kan Ca miktarını artırmak.
  • Kemiklerden kana Ca geçişini uyarmak.
  • Böbreklerden kana Ca emilimini uyarmak.
  • İncebarsaklardan kana Ca emilimini uyarmak.
Az salgılanmasında görülen durum:
  • Kandaki Ca oranı azalır.
  • Tetani görülür.
  • Hücre metabolizması ve enzimsel faaliyetler engellenir.
Fazla salgılanmasında görülen durum:
  • Kemiklerde yıkım artar.
  • Kemikler zayıflar,kırılganlıkları artar.
  • Böbreklerden fazla Ca atılır.
  • Aşırı durumlarda zehirlenme ve ölüm görülür
  • Sinir sistemi refleks faaliyetleri zayıflar.
  • Kaslar tembelleşir.
  • Kabızlık ve iştahsızlık görülür.
  • Böbreklerden atılan fazla Ca havuzcukta fosfatlarla bileşerek böbrek taşlarını oluşturur.
D)Pankreas:
  • İç ve dış salgı yapan karma bezdir.
  • İç salgı oluşturan kısımı sinirsel orijinli, olup denetimi sinirsel gerçekleşir.
  • Dış salgıları ince barsak tarafından salgılanan sekretin ve pankreozimin adlı iki hormonla kontrol edilir.
  • İç salgıları kan şeker düzeyinin kontrolünde rol oynayan insülin ve glukagon dur.
1)İnsülin görevi:
  • Kandaki glikozun hücrelere geçişini uyarır.
  • Hücre zarına etki ederek amino asitlerin ve glikozun geçişini uyarır.
  • Kan şeker düzeyini düşürür.
  • Az salgılanması şeker hastalığına neden olur. Şeker hastası olan kişilerde
  • Karaciğerden kana glikoz geçişi artar.
  • Kan şeker düzeyi artar.
  • Kan yoğunluğu artar.
  • Kanın osmotik basıncı artar.
  • Dokulardan kana su geçişi artar
  • Susuzluk hissi oluşur.
  • İdrarla fazla su kayıbı gerçekleşir.
  • Hücreler enerji ihtiyacı için yağ ve proteinleri kullanır.
  • Yağların yıkımı sonucu ketosis ve asidosis görülür.
  • Ketosis ve asidosis durumu sinir sistemini olumsuz etkileyerek koma gelişir.
Fazla salgılandığında görülen durum:
  • Kanda şeker oranı düşer.
  • Osmotik basınç azalır.
  • Sinir sistemi enerji ihtiyacı için yeteri kadar glikoz bulamadığından olumsuz etkilenir.
2)Glukagon:
Salgılanmasının uyarımı:Pankreastaki alfa hücrelerindeki şeker konsantrasyonunun etkili olduğu düşünülmektedir. (Çünkü şeker hastası olanlarda kanda yüksek oranlarda şeker olmasına karşın kanlarındaki glukagon hormonu yüksek konsantrasyondadır!)
Görevleri:
  • Karaciğerdeki glikojenin hidrolizle glikoz haline geçmesini sağlar.
  • Karaciğerde amino asitlerden glikoz sentezlenmesini uyarır.
  • Karaciğerde depolanan glikozun kana geçişini uyarır .
  • Kan şeker (Glikoz ) düzeyinin artmasına neden olur.
E)Adrenal bez: 
Epitel (Korteks) ve sinirsel (Medulla) olmak üzere iki kısımdan oluşur. 
1)Korteks:
  • ACTH ile salgıları kontrol edilir.
  • Bu kısımdan kortikoidler üretilir.
  • Başlıca hormonları 1-Glikokortikoid (Kortizon), Minerolokortikoid (Aldesteron) ve Androjenlerdir.
  • Adrenal bezin görev yapamaması veya vücuttan çıkarılması durumun da addison hastalığı gelişir. Addison hastalığı korteks hormonlarının yetersizliği ile görülen ortak olumsuzlukları gösterir.
a)Glikokortikoid görevi:
  • Kan şekerini artırır.
  • Yağ ve proteinlerden karbonhidrat yapımını uyarır.
  • Karaciğerde glikoz depolanmasını uyarır.
  • Glikozun oksidasyonunu önler.
  • Protein ve amino asit yıkımını uyarır.
  • Stres altında salgılanması artar.
  • Yaralanmalarda, aşırı sıcak ve soğukta, alerji ve iltihaplanmalarda koruyucu görev üstlenir.
  • Zor durumlarda hücreler için gerekli enerji kaynakları yaratır.
b)Minerolokortikoid görevi:
Vücudta NaCl ve su dengesinin ayarlanmasında görev alır.
Fazla salgılanmasında:
  • Böbreklerden sodyumun geri emilimi artar.
  • Böbreklerden potasyum kayıbı artar.
  • Kan hacmi artar.
  • Kan basıncı artar.
  • Potasyum eksikliğine bağlı olarak böbrek bozukluğu , kas ve sinirlerde fonksiyonel bozukluklar görülür.
Az salgılanmasında:
  • Kanda Na ve Cl iyonları miktarı azalır.
  • Vücud direnci düşer, zayıflık görülür.
  • Kanda K iyonu miktarı artar.
  • Halsizlik görülür.
  • Kan hacmi azalır.
  • Kan basıncı düşer.
  • Dolaşım yetersizliği görülür.
  • Kas yorgunluğu görülür.
  • Kan şekeri düşer.
c)Androjenler:Erkek ve dişi bireylerde böbrek üstü bezinin korteks kısımından androjenler de denilen erkek eşey hormonları ve ayrıca dişi bireylerde adrenal kortekste dişi eşey hormonları çok az miktarlarda üretilir.Adrenal kortekste oluşacak bir anormallikten dolayı bu hormonların üretiminde artışın olması cinsel özelliklerde fenotipe yansıyan anormallikler görülür 
Örn:Kortekste gelişen bir ur nedeni ile fazla üretilen androjenlerden dolayı dişilerde
  • Saçların dökülmesi
  • Süt bezlerinin küçülmesi
  • vücudun aşırı kıllanması
  • Üreme organlarında gerilemenin olması
  • Sakal ve bıyıkların çıkması
  • Sesin kalınlaşması gibi anormallikler görülür.
2)Medulla:
  • Sinirsel kökenlidir
  • Sempatik sistemin denetiminde salgı üretir
  • Adrenalin (Epinefrin) ve Noradrenalin (Norepinefrin) olmak üzere iki tip hormon üretir.
  • Vücudun savunulmasına yönelik davranışların oluşumunda etkilidir.
a)Adrenalin görevi:
  • Kalp atışını hızlandırır
  • Kanın pıhtılaşma hızını artırır
  • Kan basıncın artırır
  • Kan damarlarının genişlemesini sağlar kılcalları daraltır
  • Solunumu hızlandırır
  • Göz bebeklerinin büyümesi tüylerin dikleşmesine neden olur
  • Kan şekerini artırır
Not:Adrenalin salgısı sempatik sistemin etkisine destek olan ve etkinin devamını sağlayan bir hormondur.
Not:Soğuk,acı,sinirlenmede ve bazı ilaçlar adrenalin salgısının artmasına neden olur.
Not:Tıpta kan basıncını artırmada ve duran kalbin çalıştırılmasında kullanılır
b)Noradrenalin görevi:
  • Arterleri daraltmak
  • Metabolizmayı hızlandırmak
F)Eşey bezleri: 
Dişi ve erkek bireylerde üreme sistemi elemanları yapısında yer alan özel bezlerdir. Erkeklerde testislerde yer alan leydig hücreleri testosteron adı verilen erkeklik hormonu üretirken, dişilerde ovaryumda bulunan foliküllerden ostrojen ve yine ovaryumlardaki foliküllerin değişimi ile oluşan korpus luteumdan progesteron adlı dişilik hormonları üretilir.
a)Erkek eşey bezleri: Testislerdeki leydig hücreleridir ve testosteron üretirler.
Salgılanmasının uyarımı: Hipofizden salgılanan FSH ve LH’ın denetimi altındadır.
Testosteron hormonu görev:
  • Metabolizmayı ve hücrelerdeki protein sentezini uyararak büyüme ve ağırlık artışını uyarır.
  • Erkek üreme organlarının gelişimini uyarır.
  • Üreme sisteminde yer alan yardımcı salgı üreten bezlerin gelişimini uyarır.
  • Deri,kas ve iskelet sisteminin erkeklere özgü özellikler kazanmasını sağlar.
  • Ses kalınlaşmasını sağlar.
  • Sakal,bıyık ve vücudun belli bölgelerinde kılların çıkmasını sağlar.
  • Psikolojik olarak erkeksi davranışların oluşumunda etkilidir.
Notiğer canlı gruplarında görülen testosteron etkili özel fenotipik gelişmeler.
  • Horozlarda ibik çıkması
  • Geyiklerde boynuz oluşumu
  • Bazı kuşlarda tüylerin renklenmesi
  • Atlar ve aslanlarda yele gelişimi
  • Sülünlerde renkli ve uzun kuyruk gelişimi vb.
Not:Testosteronun dişilere verilmesi ile beraber dişilik özelliklerinin kaybedilip ve erkeksi özellikler kazanıldığı görülür.
b)Dişi eşey bezleri: Ovaryumlarda yer alan folikül hücreleri ve korpus luteumdur.Folikül hücrelerinden ostrojen ,korpus luteumdan ise progesteron salgılanır.
Salgı üretiminin kontrolü: Hipofiz bezi tarafından üretilen FSH ve LH’ın kontrolü ile gerçekleşir.
Ostrojen hormonu görevi:
  • Uterus , ovidukta (Follopi tüpü) ve diğer üreme organlarının endometriumunda mitoz bölünmeyi uyarır.
  • Uterus ta kılcallaşmayı artırır ve kan dolaşımını artırır.
  • Ovidukta silli hücrelerde sil hareketini artırır.
  • Uterus ve ovidukta özgü salgıların üretimini artırır.
  • Deri, kas ve kemik dokusunun dişilere özgü yapı kazanmasını sağlar.
  • Sesin incelmesini sağlar.
  • Süt bezlerinde kanallanmayı ve gelişmeyi sağlar.
Progesteron hormonu görevi:
  • Dişi üreme sisteminde endometrium salgısını artırır.
  • Uterus kaslarının gelişimini uyarır.
  • Uterus kaslarının faaliyetini azaltarak hamileliğin devamını sağlar.
  • Süt bezlerinin gelişimini uyarır.
  • Hamilelik süresince LTH etkisini önleyerek süt salgılanmasını önler.
  • Vücud ısısını artırır.
Feed-Back mekanizmaları:

a)Pozitif geri bildirim:Kanda uyarıcı hormon miktarındaki veya metabolitlerdeki artış hedef bezin hormon üretimini artırır.
Örnek1: Kanda ACTH miktarındaki artış ---> Böbrek üstü beziden Glikokortikoid salgılanmasını uyarır. 
Örnek2: Kanda TSH miktarındaki artış ------>Tiroid bezinden Tiroksin hormonu salgılanmasını uyarır. 
Örnek3: Kanda FSH miktarındaki artış------>Ovaryumdan Ostrojen salgılanmasını uyarır.

b)Negatif geri bildirim: Kanda metabolit miktarındaki artış kontrol edici hormonların salgılanmasını engeller ayrıca hedef bez hormonlarının miktarındaki artış uyarıcı hormonların salgılanmasını engeller.
Örnek1:Kanda glikokortikoidlerdeki artış--->Hipofizden ACTH salgılanmasını engeller.
Örnek2:Kanda ostrojen miktarındaki artış--->Hipofizden FSH salgılanmasını engeller.
Örnek3: Kanda Ca miktarındaki artış----->Paratiroid bezinden Parathormon salgılanmasını engeller.

DESTEK VE HAREKET 

Hayvanlarda destek ve hareket sistemleri
I-Deri
Deri ve deriye bağlı oluşumlar
A-Kemiksi yapılar:Kemiksi özellikler gösterir
  • Kıkırdaklı balık pulları
  • Kemikli balık pulları
  • Sürüngen plakları
  • Memeli dişleri(Kıkırdaklı balık pullarına homolog yapıdır)
B-Boynuzumsu yapılar:Keratin yapılardır
  • Bağa (Kaplumbağalarda)
  • Boynuz
  • Tüyler
  • Kıllar
  • Tırnak,Toynak,Pençe
C-Deriye bağlı bezler:
  • Yağ bezleri
  • Ter bezleri
  • Süt bezleri
  • Koku bezleri

 
D-Derinin görevleri:
  • Örtme ve koruma sağlar
  • Ter bezleri ile vücud ısısının ayarlar
  • Memelilerde süt bezleri ile gelişimde beslenmede görev alır
  • Duyu organıdır
  • Kuşlarda tüy oluşumu ile su kayıbını önler ve uçmayı sağlar
  • Bazı memeli ve kuşlarda yağ depolayarak vücud ısısının korur
  • Memeli , kurbağalarda ve bazı omurgasızlarda solunum yüzeyi olarak görev yapar
  • Özel koku bezleri ile hayvanlar arasında haberleşme ve etkileşimi sağlar
  • Memelilerde kıl oluşumu ile vücud ısısının korunmasını sağlar
  • Tatlı su balıklarında mukus salgıları ile yüzmeyi kolaylaştırır
  • Pençe ve tırnak oluşumları ile korunma ve beslenmeyi sağlar
  • Balıklarda pul oluşumları ile vücudun su alış verişini engeller ayrıca yüzmeyi kolaylaştırır
  • Sürüngenlerde plak oluşumları ile su kayıbını önler
  • Bazı omurgasızlarda dış iskeletin oluşumunu sağlar
II-İskelet 
A-Tek hücrelilerde iskelet 
Işınlılar,bazı amip türlerinde hücre zarından salgılanan organik salgılara inorganik 
maddelerin (Ca,Si,Mg vb.) birikimi ile oluşan ışınlar ve evcikler şeklindedir. 
B-Omurgasızlarda iç iskelet
  • Süngerler,Mürekkep balığı ve derisi dikenlilerde görülür
  • Özel hücreler tarafından salgılanan inorganik ,organik veya bunların karışımından meydana gelmiştir
  • Üzerlerinde doku veya hücre tabakası bulunur
  • Organizmanın büyümesine engel olmaz
  • Organizmanın hareketine engel olmaz
  • Vücut şeklinin korunmasında rol alır
  • Genelde endoderm orijinlidir
C-Omurgasızlarda dış iskelet
  • Mercanlar,yumuşakçalar,eklem bacaklıların iskeleti bu tiptir
  • Deriden salgılanan organik,inorganik veya ikisinin karışımından meydana gelir
  • Evcik (Yumuşakçalarda) veya Zırh (Eklem bacaklılarda) şeklindedir
  • Zırh şeklinde olanlar büyümeye engel olduklarından zaman zaman değiştirilir
  • Evcik şeklinde olanlar büyümeye engel olmazlar büyümeye paralel olarak her
yıl yeni ve büyük ilaveler yapılır
  • Evcikler CaCO3 ten yapılmış ağır yapılardır.Harekete engel olurlar
  • Kabuklularda dış iskelet CaCO3 ten yapılmıştır.Harekete engel olmazlar
  • Karada yaşayan eklem bacaklılarda dış iskelet kitinden yapılmış olup hafiftir.
(Uçma ve hareket kolayca yapılabilir)
  • Hareketi sağlayan kaslar dış iskeletin iç yüzeyine bağlıdırlar
  • Vücud korunması,desteklenmesi, karasal ortamda yaşayanlarda su kayıbının
  • önlenmesi,hareketin sağlanmasında rol alır.
  • Madde depolanmasında rol almaz.
  • Ektodermal kökenlidir
  • Üzerinde vücud örtüsü bulunmaz

D-Omurgasızlarda hidrostatik iskelet
  • Solucanlarda ve bazı yumuşakçalarda görülür
  • Kan veya doku sıvısının oluşturduğu basınçla meydana gelir
  • Vücud şeklinin korunmasında rol alır
E-Omurgalılarda iskelet
  • Özel dokulardan meydana gelen iç iskelettir
  • Büyümeyi engellemez
  • Hareketi engellemez
  • Hareketi sağlayan kaslar dış yüzeye tutunmuştur
  • İnorganik maddelerin (Ca vb.)depolanmasında rol alır
  • Bazı dokuların (Kan) oluşumunda rol alır
  • Organizma ile beraber büyüme gösterir
  • vücud ta hayati organların korunması,şekli oluşması ve hareketin
  • gerçekleşmesinde rol alır.
  • Kıkırdaklı balıklar ve omurgalı embriyolarında kıkırdaktan oluşur
  • Kıkırdaklı balıklar hariç diğer omurgalı erginlerinde kemikten oluşur
  • Mezodermal kökenlidir
F-İnsanlarda iskeletin kısımları

1-Baş iskeleti:Toplam 29 kemik 
a-Kafatası iskeleti 
*Alın kemiği(1) *Yan kafa kemikleri(2) *Şakak kemikleri(2) 
*Art kafa kemiği(1) *Temel kemik(1) *Kalbursu kemik(1) 
b-Yüz iskeleti 
*Alt çene kemiği(1) *Sapan kemiği(1) *Üst çene kemikleri(2) 
*Elmacık kemikleri(2) *Burun kemikleri(2) *Tırnaksı kemikler(2) 
*Boynuzsu kemikler(2) *Damak kemikleri(2) 
c-Dil kemiği(1) 
d-Kulak kemikleri(6) 
2-Gövde iskeleti:Toplam 57 kemik 
a-Omuz kemeri 
*Köprücük kemikleri(2) *Kürek kemikleri(2) 
b-Kalça kemeri 
Sağda ve solda kalça ,oturga ,çatı kemiklerinin birleşmesinden oluşmuş leğen 
kemiklerinden(2) meydana gelir 
c-Omurga: 
*Boyun omurları(7)(Atlas ve eksen omurları burada bulunur) 
*Sırt omurları(12) *Bel omurları(5) *Sağrı omurları(5 Omur birleşmiş)(1) 
Kuyruk sokumu omurları(4 Omur birleşmiş) (1) 
d-Kaburgalar(24) *Göğüs kemiği(1) 
3-Üyeler iskeleti:Toplam 120 kemik 
a-Ön üyeler 
*Pazu kemiği(1) *Ön kol kemiği(1) *Dirsek kemiği(1) 
El bilek kemikleri(8) *El tarak kemikleri(5) *El parmak kemikleri(14) 
b)Arka üyeler 
*Uyluk kemiği(1) *Diz kapağı kemiği(1) *Baldır kemiği(1) 
*Kaval kemiği(1) *Ayak bilek kemikleri(7) *Ayak tarak kemikleri(5) 
*Ayak parmak kemikleri(14) 
İnsan iskeletinde toplam 206 kemik bulunur.Bu sayı bazı bilim adamlarına göre ölçüt 
alınan normlara göre değişiklik gösterir. 
Kemikleşmede rol alan yapılar
1-Hormonlar: a)STH b)Kalsitonin c)Parathormon 
2-Vitaminler:A-C-D vitaminleri 
3-Dengeli ve yeterli beslenme 
4-Kalıtım 
5-Spor 
6-Güneş ışınları 

III-Eklemler:
İskeleti oluşturan kemik yapıların birbirleri ile bağlandığı ve kemikler arası hareketin 
gerçekleşmesini sağlayan yapılardır. 
Özelliklerine göre üç çeşittir.
a-Oynamaz eklemler:Aralarında bulunan bağ dokusu aracılığı ile birbirlerine dişli 
yüzeylerle hareket etmeyecek şekilde bağlanmışlardır. 
Örnek:Kafatası kemikleri,Kalça kemerini oluşturan kemikler.Alt çene kemiği hariç 
yüz kemikleri. 
b-Yarı oynar eklem:Aralarında bulunan kıkırdak yastıklar sayesinde kısıtlı harekete 
sahip eklemlerdir. 
Örnek:Omurlar,El ve ayak bilek kemikleri 
c-Oynar eklemler:Aralarında yer alan özel eklem yapısı ile geniş açılar oluşturacak 
şekilde hareket edebilen eklemlerdir.Eklem bölgelerinde eklem sıvısı denen sinovial 
sıvı bulunur. 
Örnek:Omuz,Kalça,Parmak kemikleri arasındaki,diz,dirsek eklemleri. 

IV-Kasla
Omurgasızlarda kaslar ve hareket:
a-Süngerler ve sölentera grubuna ait canlılarda kas özelliğine sahip hücrelerle 
hareket sağlanır.Özelleşmiş kas dokusu bulunmaz 
b-Solucanlarda yumuşakçalarda ve derisi dikenlilerde hareket düz kaslarla sağlanır. 
Vücud hareketinin yavaş olmasının nedeni budur 
c-Eklem bacaklılarda vücud hareketi çizgili kaslarla sağlanır.Hareket hızlıdır. 
Omurgalılarda kaslar ve hareket:
  • Omurgalılarda kaslar vücud hareketinde ve bazı organların hareketinde rol alır.
  • Beyin,karaciğer,dalak,böbrek,pankreas ,kılcal damarlar,akciğerler gibi organların
  • yapısında kas bulunmaz.
  • Bazı organların (Kalp,yemek borusu,mide,ince ve kalın barsaklar,idrar kesesi ve
  • kanalları) yapısını oluşturur.
  • Mezoderm orijinlidir
  • Kas hücreleri asetil kolinle uyarılır
 
Kasların görevleri: 
1-Hareket 
2-Madde taşınması 
3-Şekil ve korumanın gerçekleşmesi 
4-Isı üretimi 
Kasılan kaslarda görülen fizyolojik değişmeler
(Huxley in kayan flamentler teorisi)
I-Gevşeyen kas
Gevşeyen kaslarda görülen değişmeler:
1-A bandı değişmez 
4- Sarkomerin boyu uzar
2- I bandı uzar 
5-Z çizgileri uzaklaşır
3- H-bandı belirginleşir 
II-Kasılan kas: 

Kasılan kaslarda görülen değişmeler:
  • A bandı değişmez
  • Z çizgileri yaklaşır
  • I bandı kısalır
  • Sarkomerin boyu kısalır
  • H bandı ortadan kalkar
 

Animasyonu izle
Kasılan kaslarda görülen kimyasal değişmeler 
Kasılan kaslarda:
  • ATP yıkımı artar
  • Kreatin fosfat yıkımı artar
  • Glikoz yıkımı artar
  • Glikojenin hidrolizi artar
  • Laktik asit oranı artar
  • CO2 oranı artar
  • Isı yükselir
  • Sarkoplazmada Ca oranı artar
F-Kaslarda enerji kaynakları(sırası ile)
  • ATP
  • Kreatin fosfat
  • Laktik asit
  • Glikoz
  • Glikojen
  • Yağ asitleri
  • Protein
G-Kaslarda enerji kullanımı (Aktif ise) sırası ile: 
1.ATP 2.Kreatin fosfat 3-O2 siz solunum 4-O2li solunum 
Not:Normal şartlarda kaslarda O2 li solunum yapılır.Yüksek performanslı kas 
hareketleri başladığında ilk önce O2 li solunumla karşılanan enerjinin yerine 
zamanla O2 siz solunumla elde edilen enerji alır. 
1-Tek sarsı grafiği. 
Kasa eşik şiddeti üzerinde tek bir uyarı verildiğinde kasın gerçekleştiği kasılma 
grefiğidir.Uyarı verildikten kısa bir süre sonra kasılma başlar,arada geçen bu evreye 
gizli faz denir.Kasın boyunun kısaldığı evreye kasılma evresi denir. Bu evreden 
sonra gerçekleşen kas boyunun eski haline geldiği evreye gevşeme evresi denir. 
2-Yorgun kas grafiği

Yorgun kas grafiğinin özellikleri:
1-Gizli evre uzar 
2-Kasılma şiddeti düşer 
3-Gevşeme tam olmaz 
4-Sarsı süresi uzar 

3-Tam olmayan tetanos Birikim)
Kaslara ard arda uyaranlar gönderildiğinde kaslar tam gevşemeden gelen uyarılarla 
tekrar kasılır.Bu kasılma önceki kasılmadan daha şiddetli gerçekleşir.Gittikçe artan 
şiddetle kasılan kaslar bir süre sonra uyarılardan etkilenmez ve yorgunluk gösterir. 

4-Tam tetanosFizyolojik tetanos)
Kaslara devamlı uyaran gönderildiğinde gittikçe artan bir şiddetle kasılırlar.Kaslar bu 
sürede kasılı kalırlar. Bir süre sonra yorgunluk gösterirler.Arda arda gelen uyarılarla 
oluşan sarsılar birbirleri ile kaynaşarak tek bir sarı gibi görülür. 

Kaslarda kasılmanın başlaması
1-Motor plaklardan asetil kolin salgılanır 
2-Asetil kolin kas hücresi zarının Na iyonlarına geçirgenliğini artırır 
3-Kas hücresi zarından içeri Na iyonları girerek aksiyon potansiyelini başlatır. 
4-Aksiyon potansiyeli sarkoplazmik retikulumlar da depolanmış Ca iyonlarının sarkoplazmaya geçmesine neden olur 
5-Ca iyonları Aktin-Miyozin kompleksleri arasına yayılarak kasılmanın başlamasına neden olur. 
6-Kasılma bittikten sonra Ca iyonları sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır.(Aktiftaşıma) 
 
Not:Kasılmanın enerji kaynağı ATP 
1-Miyozinin aktin flamentini çekmesinde (Çoğu) 
2-Ca iyonlarını sarkoplazmik retikuluma pompalamak 
3-Na iyonlarını kas hücresi zarından dışarı pompalamak için kullanılır 
Kaslarda kasılma hızı
Memeli vücudunda bulunan kasların uyaranlara verdikleri tepkilerin hızında önemli farklar vardır.Bu kasların uyaranlarla oluşturdukları sarsı süreleride farklıdır. 
I=Hızlı tepkilerin oluşumunda rol alan kaslar (Göz kasları) 
II-Orta hızlı tepkilerin oluşumunda rol alan kaslar (Hareket kasları) 
III-Yavaş tepkilerin oluşumunda rol alan kaslar (Denge kasları) 
Hareketin oluşumunda kasların çalışma şekli
1-Antagonist çalışma:Bir hareketin oluşması için biri kasılırken diğeri gevşeyen kasların çalışma biçimidir. 
2-Sinerjit çalışma:Bir hareketin oluşması için birlikte kasılıp birlikte gevşeyen kasların çalışma biçimidir. 
Not:Bir hareket için antogonist olan kaslar başka bir hareket için sinerjit olabilirler. 


DOLAŞIM VE TAŞIMA 

1-Hücre ve tek hücreli canlılarda taşıma
  • Endoplazmik retikulum
  • Sitoplazmik hareketler
  • Difüzyon ve osmoz olayları
  • Rotasyon-sirkülasyon hareketleri
  • Mikrotübül ve mikroflamentler
Not:Mikrotübül ve mikroflamentler hücrede organel (Mitokondri,saldı kofulları vb) ve büyük moleküllerin (DNA vb) taşınımında rol alırlar

2-Bitkilerde taşıma sistemleri:
A-Su ve karayosunlarında taşıma:
  • Madde alış verişi tüm yüzeyle yapılır
  • Özelleşmiş taşıma sistemleri bulunmaz
  • Su ve nemli ortamlarda yaşarlar
  • Vücud oldukça küçüktür
B-Eğreltiler ve tohumlu (Çiçekli) bitkiler
  • Karasal yaşama uyum sağlamışlardır
  • Madde alış verişi belirli vücud bölgeleri ile yapılır
  • Özelleşmiş taşıma sistemleri bulunur
  • Vücud oldukça büyüktür
Bitkilerde madde taşınımında rol alan faktörler
  • Hormonların taşınması,Soymuk borularında besin ve azotlu bileşiklerin taşınması,Gazların taşınması,suyun yanal taşınması: Difüzyon, Aktif taşıma (Yavaş gerçekleşir)
  • Odun borularında su ve suda erimiş maddelerin taşınması:Kök basıncı, Terleme,Kılcallık, Kohezyon ve Aldezyon gücü (Hızlı gerçekleşir)

3-Hayvanlarda dolaşım sistemleri: 
A-Dolaşım sistemi olmayan Süngerler,sölentereler ve planarialarda 
  • Özelleşmiş dolaşım sistemleri bulunmaz
  • Bu organizmalarda vücud küçük ve basit yapılıdır.
  • Vücutlarında ortam sıvısının dolaşımını sağlayan kanallar ve boşluklar bulunur.
  • Bu kanal ve boşluklarda ortam suyunun dolaşımı silli hücreler ve kaslarla sağlanır
  • Vücudta dolaşan ortam suyu dolaşım sıvısı gibi hücrelerin solunum,beslenme,boşaltım gibi yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasında görev alır
B-Dolaşım sistemi taşıyanlar
Hayvanlarda dolaşım sistemi özelliklerine göre ikiye ayrılır.
1-Açık dolaşımın temel özellikleri:
  • Omurgasızlarda görülür (Yumuşakçalar,eklem bacaklılar,derisi dikenliler)
  • Dolaşım oldukça yavaştır
  • Trake solunumu hariç diğer solunum sistemlerine sahip canlılarda taşıyıcı pigment içerir
  • Kalp ve kısa atar damar bulunur. Bazılarında ilave olarak toplar damarda bulunur
  • Kılcal kan damarları bulunmaz
  • Dolaşım sıvısı bir süre kalp damar sistemi içinde hareket ettikten sonra sistem dışına çıkarak hücreler arası boşluklarda dolaşır
  • Madde alış verişi hücrelerle hücreler arası dolaşan sıvı ile olur
  • Madde ve enerji ihtiyacı az olan canlılara özgüdür
2-Kapalı dolaşımın temel özellikleri:
  • Bazı omurgasız (Örn: Toprak solucanı) ve tüm omurgalılarda bulunur
  • Kalp,atar ve toplar damar ile kılcal kan damarları bulunur
  • Hücrelerle dolaşım sıvısı arasında madde alış verişi kılcal kan damarları aracılığı ile gerçekleşir
  • Dolaşım oldukça hızlıdır
  • Dolaşım sıvısı kalp damar sistemi dışına çıkmaz
  • Taşıyıcı pigment içerir
Omurgasızlarda dolaşım sistemleri
A-Süngerlerde:Özelleşmiş dolaşım sistemi bulunmaz.Porlar ve kanallar içerisinde silli hücrelerin sil hareketi ile dolaşan ortam suyu dolaşım sisteminin görevini üstlenir.
B-Hidralarda: Özelleşmiş dolaşım sistemi bulunmaz.Sindirim boşluğu aynı zamanda dolaşım sisteminin görevini üstlenir.
C-Planaria da: Özelleşmiş dolaşım sistemi bulunmaz.Sindirim boşluğu aynı zamanda dolaşım sisteminin görevini üstlenir.
E-Toprak solucanlarında:Kapalı dolaşım sistemi görülür.7 ile 11 segmentlerde ki halkasal damarlar kasılıp gevşeme hareketleri ile kalp ödevi görür.Sırtta arkadan öne ,karında ise önden arkaya kan taşıyan iki büyük damar ve bunlara bağlı daha küçük damarlar ile kılcallardan oluşmuş bir sistemdir.Taşıma sıvısı pigment bulundurur ve gaz taşınımında rol alır.
F-Yumuşakçalarda:Açık dolaşım görülür.5-7 odacıklı kalp ve buna bağlı kısa atar ve toplar damarlardan oluşmuştur. Taşıma sıvısında taşıyıcı pigmentler bulunur ve gaz taşınımındada rol alır.
G-Böceklerde: Açık dolaşım görülür.5 odacıklı bir kalp ve buna bağlı atar damardan meydana gelmiştir.Taşıma sıvısı gaz taşınımında rol almaz.

Omurgalılarda dolaşım sistemleri
A-Balıklarda:
  • Kalp iki odacıktan oluşur(Bir kulakçık ve bir karıncık)
  • Kalpte kirli kan dolaşır
  • Kalpten çıkan kan direkt solungaçlara gider
  • Vücud ta temiz kan dolaşır
  • Değişken vücud ısılı canlılardır
  • Tek dolaşım vardır
B-Kurbağalarda:
  • Kalpleri üç odacıklıdır (İki kulakçık ve bir karıncık)
  • Sağ kulakçığa vücud tan kirli kan gelir
  • Sol kulakçığa akciğerlerden temiz kan gelir
  • Karıncıkta temiz ve kirli kan karışır
  • Kalpten vücuda karışık kan pompalanır
  • Dolaşım büyük ve küçük dolaşım diye ikiye ayrılır.Ancak ayrılma tam değildir.
  • Değişken vücud ısılı canlılardır
C-Sürüngenlerde:
  • Kalpleri üç-dört odacıklıdır
  • Sağ kulakçığa vücud tan kirli kan gelir
  • Sol kulakçığa akciğerlerden temiz kan gelir
  • Üç odacıklı kalplerde karıncıkta temiz ve kirli kan karışır
  • Dört odacıklı kalplerde sağ karıncıkta kirli sol karıncıkta temiz kan bulunur
  • Üç odacıklı kalpten vücuda karışık kan pompalanır
  • Dört odacıklı kalplerde kalpte karışmayan kirli ve temiz kan kalpten çıktıktan sonra akciğer atar damarı ile ana atar damar arasında bulunan panizza kanalı ile karışır
  • Dolaşım büyük ve küçük dolaşım diye ikiye ayrılır.Ancak ayrılma tam değildir.
  • Değişken vücud ısılı canlılardır
D-Kuşlarda:
  • Kalp dört odacıklıdır(İki kulakçık ve iki karıncık )
  • Kalbin sağ kısmında kirli kan sol kısmında temiz kan bulunur
  • Kalpte temiz ve kirli kan karışmaz
  • Dolaşım büyük ve küçük dolaşım diye ikiye ayrılır
  • Değişmez vücud ısılı canlılardır
E-Memelilerde:
  • Kalp dört odacıklıdır(İki kulakçık ve iki karıncık )
  • Kalbin sağ kısmında kirli kan sol kısmında temiz kan bulunur
  • Kalpte temiz ve kirli kan karışmaz
  • Dolaşım büyük ve küçük dolaşım diye ikiye ayrılır
  • Değişmez vücud ısılı canlılardır

İnsanda dolaşım sistemi
A-Kalbin yapısı:
1-Perikard:
  • Bağ dokudan oluşmuş çift katlı zardır
  • İki zar arasında perikard sıvısı bulunur
  • Devamlı çalışan kalbin diğer organ ve yapılara sürtünüp zarar görmesini önler
2-Miyokard:
  • Kalbe özgü kas dokudan oluşmuştur.(Başka hiçbir organda bulunmaz)
  • Kalbin esas yapısını oluşturur
  • Kalbin çalışmasını sağlayan esas dokudur
  • Karıncıklarda daha kalındır.Sol karıncıkta daha kalındır
  • Beslenmeleri aorttan ayrılan kroner damarlarla sağlanır
3-Endokard:
  • Tek katlı yassı epitelden oluşmuştur
  • Kanın hareketini kolaylaştırır
  • Beslenmelerini direkt kandan sağlarlar
4-Kapacıklar:
  • Bağ dokudan oluşmuştur
  • Kanın tek yönde hareketini sağlarlar
  • Kalbin Sağ kulakçığı ile sağ karıncığı arasında üçlü,sol kulakçığı ile sol karıncığı arasında ikili kapakçık bulunur.
  • Ayrıca kalbin odaları ile damarlar arasında üçlü yarım ay kapakçıkları bulunur

B-Kalbin çalışması
  • Kalbin enerji kaynağı:glikoz,laktat ve yağ asitleridir.
  • Kasılmasına sistol,gevşemesine ise diastol denir
  • Miyokard (Kas dokusu )Tarafından gerçekleştirilir
  • Embriyonal evreden ölünceye kadar çalışmasını sürdürür
  • Çalışması ile ilgili uyaran kendisi tarafından oluşturulur
  • Otonom sistem tarafından çalışması kontrol edilir
  • Kalbin çalışması özelleşmiş kas fibrillerinden oluşmuş sinoatrial (S.A.)ve Antrioventriküler (A.V.)düğümler tarafından oluşturulan ve Antrioventriküler düğüme bağlı his demetleri tarafından yayılması sağlanan uyarılarla gerçekleşir
I-Kalbin çalışmasını artıran etkenler:
  • Sempatik sistem
  • Kanda CO2 (Asidik etken) fazlalığı
  • Adrenalin
  • Vücud ısısının yükselmesi
  • Tiroksin
  • Kafein vb. kimyasallar ve bazı ilaçlar
II-Kalbin çalışmasını azaltan etkenler:
  • parasempatik sistem
  • Asetil kolin
  • Bazlar
Not:Kalbin çalışmasında rol alan vagus (Yavaşlatıcı) siniri kesilince kalp atışları hızlanır. Hızlandırıcı sinirler kesilince kalp atışları yavaşlar. Her ikiside kesilirse kalp monoton bir hızla çalışmasını sürdürür.
C-Kalbe bağlı damarları:
Kalbe kan toplar damarlarla kulakçıklardan girer,atar damarlarla karıncıklardan çıkar.
a-Sağ kulakçık:Üst ve alt ana toplar damarlar bağlıdır.Vücuttan kirli kan taşırlar.
b-Sol kulakçık:Akciğer toplar damarları bağlıdır. Akciğerlerden temizlenmiş kan taşırlar
c-Sağ karıncık:Akciğer atar damarı.Akciğerlere kirlenmiş kan taşırlar.
d-Sol karıncık:Ana atar damar(Aort) Vücuda temiz kan taşırlar

D-Kan damarları:
a-Atar damar ve özellikleri:
  • Dış,orta ve iç olmak üzere üç tabakadan oluşur
  • Dış gömlekte temel yapı fibröz bağ dokusudur
  • Dış gömlek kan basıncına karşı sağlam ve esnek yapının oluşumunu sağlar
  • Orta gömlek temel yapısı düz kas dokusu olup elastik lifler taşır
  • Orta gömlek kan damarlarının çapını kan hacmine ve akışkanlığına göre ayarlayarak tansiyonun korunmasını sağlar
  • Organlara gidecek kan miktarını ayarlar
  • İç gömlek yassı epitel dokudan oluşmuş olup yapıda elastik lifler taşır
  • İç gömlek kaygan bir yüzeyin oluşumunu sağlayarak damar içinde kanın hareketini kolaylaştırır
  • Yapıda kapakçıklar bulunmaz
  • Duvar kalınlığı fazladır
b-Toplar damar ve özellikleri
  • Dış,orta ve iç olmak üzere üç tabakadan oluşur
  • Dış gömlekte temel yapı fibröz bağ dokusudur
  • Dış gömlekte esnek liflerin oranı azdır
  • Orta gömlek temel yapısı düz kas dokusu kas oranı azdır ve elastik lifler taşımaz
  • Orta gömleğin esnekliğinden dolayı daha fazla esneme ve kan depolama özelliği vardır
  • İç gömlek sadece yassı epitel dokudan oluşmuştur
  • İç gömlek kaygan bir yüzeyin oluşumunu sağlayarak damar içinde kanın hareketini kolaylaştırır
  • Kalp seviyesinin altındaki büyük damarlarda kalbe doğru açılan kapakçıklar vardır
  • Duvar kalınlığı azdır
  • Çap büyüktür
c-Kılcal damar ve özellikleri
  • Sadece iç gömlek bulunur
  • Yapısı tek katlı yassı epitelden oluşmuştur
  • Notamar çapları büyükten küçüğe doğru:
Toplar damar > Atar damar > Kılcal damar
  • Not kanın akma hızı: Çoktan aza doğru
Atar damar > Toplar damar > Kılcal damar 
d-Atar damarda kanın akışını sağlayan faktörler
  • Karıncıkların kasılması ile oluşan basınç
  • Atar damarın esnek yapısı
e-Toplar damarlarda kanın hareketini sağlayan faktörler
  • Kalbe doğru açılan kapakçıklar
  • Soluk alıp verme esnasında göğüs boşluğunda oluşan negatif basınç
  • Kalbin üst seviyesindeki kanın yer çekim etkisi ile kalbe dönüşü
  • İskelet kaslarının kasılıp gevşemesi
  • Kulakçıklarda oluşan emme kuvveti
  • Not:Toplar damarlarda kanın hareketinin yavaş olması çok esnek yapının olmasından kaynaklanır.
f-Kılcal damarlarda kanın hareketini etkileyen faktörler
  • Kalbin oluşturduğu basınç etkisi ile gerçekleşir
  • Not:Kılcal damarlar kornea ve mercekte bulunmaz.Yağ dokuda çok az bulunur.Beyin,karaciğer kaslarda ise çok fazla kılcallaşma görülür

D-Starling hipotezi:
Kılcal damarlarda kan ile doku sıvısı arasındaki madde alış verişinin kanın hidrostatik basıncı ile kan proteinlerinin oluşturduğu osmotik basıncın etkisi ile gerçekleştiğini açıklayan hipotezdir
Kılcal damarın atar damar bölgesinde maddelerin damar dışına çıkmasına neden olan hidrostatik basıncın değeri 40 mm/ hg dir.
Aynı bölgede maddelerin damar içine emilimine neden olan kanın osmotik basıncı 25 mm/hg dir.Aradaki 15 mm/hg lik güçle maddeler kılcalların dışına doku sıvısına geçerler.Bu maddeler;
1-Su 2-Mineraller 3-Vitaminler 4-glikoz 5-Amino asit 6-yağ asitleri 7-Akyuvarlar 8-Hormonlar 9-Metabolik artıklar 10-Proteinler 11-O2 veya CO’ dir.
Kana ait bazı proteinler ve alyuvarlar kılcalların dışına çıkamazlar.
Kılcal damarın toplar damar bölgesine doğru kanın hidrostatik basıncı gittikçe azalır.Bunun nedeni kanın hacimsel azalması ve kılcal çapının gittikçe artmasıdır.Bu bölgede hidrostatik basınç 15 mm/hg ye düşer ancak kanın osmotik basıncı değişmez ve 25 mm/hg olarak kalır.Bu bölgede ise 10 mm/hg lik kanın osmotik basınç gücü ile doku sıvısında bulunan maddeler kana geri emilir.
Kana geri emilen maddeler;
1- Su 2-CO2 veya O2 3-Mineraller 4-organik besinler 5-Metabolik artıklar 6-Hormonlar vb. 
Ancak kanı terk eden akyuvarlar bazı proteinle ve suyun bir kısmı kılcal bölgeden geri emilmez. Bu maddeler lenf sistemi aracılığı ile tekrar dolaşıma geri dönerler.
Kan dolaşımı
E-Küçük kan dolaşımı
  • Kalp ile akciğerler arasında olur
  • Akciğer atar damarı ile akciğer toplar damarı arasında olur
  • Sağ karıncık ile sol kulakçık arasında olur
  • Kalpten çıkan kan kirli kalbe dönen kan temizdir
  • Amaç kanın O2 bakımından zenginleşmesidir
F-Büyük kan dolaşımı
  • Kalp ile akciğer hariç diğer organlar arasında olur
  • Aort ile ana atar damarlar arasında olur
  • Sol karıncık ile sağ kulakçık arasında olur
  • Kalpten çıkan kan temiz kalbe dönen kan kirlidir
  • Temel amaç diğer sistem ve organların beslenme,solunum,boşaltım vb. yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.

G-Lenf sistemi:
Lenf sistemi elemanları:
  • Lenf kılcalları
  • Lenf toplar damarları
  • Lenf düğümleri
  • Lenf sıvısı
  • (Balık ve kurbağalarda lenf kalpleri)
Lenf Kılcalları özellikleri
  • Kan damarı kılcalları bölgesinde kapalı uçla başlar
  • Tek sıralı yassı epitelden oluşmuştur
  • Geçirgenlikleri fazladır
  • Kan damarı kılcallarından sızan proteinlerin,amino asitlerin ve sıvının fazlası ile bu bölgede kan damarlarını terk eden akyuvarların tekrar dolaşıma geri dönmesini sağlar
  • İnce barsaklardaki lenf kılcalları; sindirim sonucu emilen yağların dolaşıma katılmasını sağlar
  • Yapısında tek yönde açılan kapakçıklar vardır
Lenf toplar damarlarının özellikleri
  • Lenf kılcallarının birleşmesi sonucu oluşurlar
  • Küçük lenf toplar damarlarının birleşmesi ile oluşan sağda ve solda olmak üzere iki büyük lenf toplar damarı vardır
  • Doku bölgelerinden toplanan lenf sıvısının dolaşıma katılmasında görev alırlar
  • Sağdan toplanan lenf sıvısı sağ ana lenf toplar damarı ile sağ köprücük altı toplar damarına boşaltılır
  • Soldan toplanan lenf sıvısı ve sindirim sonucu emilen yağlar lenf toplar damarları ile parke sarnıcına buradanda sol ana lenf toplar damarı ile sol köprücük altı toplar damarına boşaltılır
  • Lenf damarlarında tek yönde açılan kapakçıklar vardır
  • Lenfin hareketi oldukça yavaştır
  • Lenf toplar damarlarının yapısında bulunan kas dokusu lenf damarlarının kasılıp gevşemelerini sağlayarak lenfin hareketini kolaylaştırır
  • Lenf damarlarındaki lenf sıvısının hareketine kılcal bölgede basıncın artması,çizgili kas hareketi,kan damarlarının hareketi,organların hareketi gibi diğer faktörlerde etkilidir
Lenf sıvısı özellikleri
  • Kılcal damarlardan sızan ve geri emilemeyen kan hücreleri , kan proteinleri, su ve suda çözülmüş besinler,ince bağırsaklardan emilen yağlar bulunur
  • Renksiz bir sıvıdır
  • Yapısında sadece akyuvarlar bulunur
  • Vücuda giren mikropların yayılmasında ve kanserli hücrelerin metastaz (Yayılması) yapmasında rol oynar
Lenf düğümleri
  • Kasıklarda ,koltuk altlarında ve boyun bölgelerinde bulunur
  • lenf damarlarının birleştiği yerlerdir
  • Lenf sıvısı lenf düğümlerinden geçerken kendisi ile taşınan mikroplar düğümlerdeki akyuvarlar tarafından fagositozla etkisiz hale getirilir
  • Vücudun savunma organları olarak görev yaparlar
  • Enfeksiyonlarda kızararak şişerler
  • Enfeksiyonlu hallerde oluşurlar (Sayısal olarak artarlar)
Lenf sisteminin görevleri
  • Kılcal bölgelerden kan damarlarını terk eden maddelerin tekrar dolaşıma geri dönmesini sağlarlar
  • İnce barsaklardan emilen yağ asitleri ve gliserol ün dolaşıma katılmasını sağlar
  • Vücudun savunulmasında rol alır
  • Lenfositlerin oluşumu ve olgunlaşması

SOLUNUM SİSTEMLERİ 

Hücrelerde enerji (ATP) elde etmek için gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlara
solunum reaksiyonları (Hücre solunumu) denir.Organik maddelerin yıkımı şeklinde
gerçekleşen bu reaksiyonlarda son elektron alıcsına göreO2 li veya O2 siz solunum
denir.. O2 li solunum yapan canlıların yaşadıkları ortamdan (Tatlı ve tuzlu su,Dokun
sıvısı ve karasal ortam) O2 almak ve ortama CO2 vermek zorundadırlar.Canlılar evrimsel
gelişimleri ve yaşam ortamlarına uygun olarak özelleşmiş solunum yüzeyleri taşıyan
sistem ve yapılar bulundururlar.
Not:O2 siz solunum yapan canlılarda sadece dış ortama CO2 verilişi vardır.
Basit vücut yapısına sahip canlılarda Yüzeyle alınan O2 bütün vücut hücrelerine
difüzyonla taşınırlar.CO2 aynı yolla vücut yüzeyinden dış ortama verilir. Gelişkin
olmalarına rağmen trake solunumu yapan böceklerde de sistem aracılığı ile hücreler
doğrudan dış ortamla gaz alış verişi yaparlar
Kompleks organizmalarda solunum yüzeyi Vücut hücreleri arasında gazların
taşınmasında dolaşım sistemi rol alır. Solunum yüzeyi ile dolaşım sistemi arasındaki
gaz alış verişine dış solunum. Dolaşım sistemi ile vücut hücreleri arasındaki gaz alış
verişine iç solunum denir.
Su ortamında solunum
  • Suda O2 oranı azdır
  • Solunum yüzeyi vücudun dışındadır
  • Deri ve solungaçlarla gaz alış verişi yapılır
  • Solunum yüzeyinin karasal ortamda olduğu gibi fiziksek ve kimyasal olumsuzluklardan
etkilenmesi söz konusu değildir
  • Su ortamında canlı yeterli O2 alabilmek için devamlı hareket etmeli veya çevresindeki
suyu hareket ettirmelidir
Karasal ortamda solunum
  • O2 oranı fazladır
  • Solunum yüzeyleri vücut içine alınmıştır (Deri solunumunda hariç)
  • Solunum yüzeyinden nem kayıbı ve kuruma tehlikesi vardır
  • Solunum yapıları mukus üreten bezlerle desteklenmiştir
  • Fiziksel ve kimyasal olumsuzluklara karşı özel yardımcı yapılar gelişmiştir
  • Deri,Trake ve akciğerlerle gaz alış verişi yapılır
  • Atmosferde yeterince O2 nin olması CO2 nin hızlı yayılması canlıların solunumunu
kolaylaştırıcı faktördür.
Karasal ortamda solunuma destek yapılar:
  • Burun
  • Yutak
  • Soluk borusu ve bronşlar
  • Diyafram
  • Kaburgalar ve kaburgalar arası kaslardır
  • Salgı bezleri (Mukus)
Tek hücrelilerde solunum 
Bulunulan sıvı ortamdan gaz alış verişleri bütün yüzeyle olur.
Bitkilerde solunum 
Su bitkilerinde koruyucu dokuda çeper kalınlaşması , kutiküla salgısı ve mantarlaşma
olmadığı için stoma ve lentisel gibi madde alış verişinin sağlandığı yapılar bulunmaz.
Bütün yüzey dış ortamla gaz alış verişini gerçekleştirir.
Karasal yaşama uyumlu bitkilerde ise çeper kalınlaşması ,kutiküla birikimi ve
mantarlaşma vardır.Toprak üstü genç yapılarda stomalar, yaşlı ağaçsı yapılarda
lentiseller ve köklerde emici tüyler gaz alış verişini gerçekleştiren yapılardır.
Not:Stomalardan CO2 alınıp O2 verilirken,lentisel ve emici tüylerden O2 alınıp CO2 verilir

Hayvanlarda solunum 
A)Deri solunumu 
Örn:Süngerler, hidralar,, solucanlar
  • Çoğunlukla su ortamında yaşarlar. Karada yaşayanlarda vardır
  • Solunum yüzeyi olarak derilerini ve vücut yüzeylerini kullanırlar.
  • Kapalı dolaşıma sahip toprak solucanlarında iç ve dış solunum görülür
  • İç ve dış solunum görülenlerin dolaşım sıvısında taşıyıcı pigmentler bulunur
B)Trake solunumu 
Örn:Sinek,arı,çekirge vb.
  • Karasal yaşama uyumlu canlılardır atmosferdeki moleküler O2 kullanırlar
  • Dolaşım sıvıları gaz taşınımında rol almazlar
  • Dolaşım sıvısında taşıyıcı pigment bulunmaz
  • İç ve dış solunum görülmez
  • Sistem bütün vücud hücrelerinin dış ortamla doğrudan gaz alış verişini sağlar
  • Dokulara gaz taşınımını en hızlı gerçekleştiren sistemdir
C) Solungaç solunumu 
Suda yaşayan omurgasızlarda,balıklarda ve kurbağa larvalarında bulunur.
  • Suda çözülmüş O2 ni almaya özelleşmiştir
  • Vücud dışında bulunur
  • Tüysü,dalsı ve yapraksı yüzey artırıcı şekillerde bulunur
  • Her hangi bir koruyucu ve yardımcı oluşum bulunmaz.
D)Akciğer solunumu 
Karasal yaşama uyum sağlamış omurgalılarda bulunur.
Örn: Kurbağa erginleri,Sürüngenler,Kuşlar ve Memelilerde
  • Atmosferdeki moleküler O2 ni almaya özelleşmiştir
  • Karasal yaşamın olumsuz etkenlerinden (Fiziksel,kimyasal ve biyolojik) korunmak için
vücud içine alınmıştır
  • Özel koruyucu ve yardımcı yapılarla desteklenmiştir
  • Solungaçlarda olduğu gibi yutağa bağlı olarak gelişir
  • Kurbağalarda basit odalara ayrılmış kese şeklindedir
  • Sürüngenlerde bölmelere ayrılmış yüzey alanını artırmıştır
  • Kuşlarda akciğer hava kılcal kanalları ve bunların etrafında bolca kılcal kan damarları
bulunur.Ayrıca akciğere bağlı hava keseleri (5 çift) bulunur.
  • Memeli akciğerleri Alveoler odalardan oluşmuştur.Yüzey alanı çok geniştir.
  • Kuşlarda akciğerlere bağlı hava keseleri ile gaz alış verişi yapılmaz
Notlar 
A-Akciğerli balıklar
  • Nehir sularında yaşar
  • Solungaçlar vardır ve suda solungaç solunumu yapar.
  • Yutağa bağlı hava keseleri bulunur
  • Hava keseleri atmosfer havasını serbest oksijenini kana bağlar
  • Balık her iki sistemi birlikte kullanabilir
  • Nehir suyu kuruduğunda sadece hava keselerini kullanarak akciğer solunumu yapar.
B-Kurbağalarda akciğer solunumunun yanında ,deri ve yutakta solunuma yardımcıdır.
C-Akçiğer sistemine bağlı olarak alınan havanın oksijeninden en yüksek oranda
faydalanmayı sağlayan sistem kuş akciğer sistemidir
İnsanda solunum yapıları 
1- Burun 
Temel özellikleri ve görevleri:
  • Alınan solunum havasının temizlenmesini sağlar
  • Alınan solunum havasının ısısını ayarlar
  • Alınan solunum havasının nemini ayarlar
  • Alınan solunum havasının kimyasal olarak tanımlar
2-Yutak
Temel özellikleri ve görevleri:
  • Ağızdan alınan besinlerin yemek borusuna gitmesi
  • Burunla alınan solunum havasının soluk borusuna gitmesi
  • Besin ve solunum havası ile gelen mikro organizmalara karşı vücudu uyarmak.
3-Soluk borusu (Trake):
Temel özellikleri ve görevleri:
  • Yutak ile bronşlar arasında bulunur.
  • Yapısında yarım ay şeklinde kıkırdak halkalar bulunur
  • İç yüzey silli silindirik epitel ile örtülüdür
  • İç yüzeyde bol miktarda mukus üreten goblet hücreleri bulunur
4-Bronşlar ve bronşçuklar:
Temel özellikleri ve görevleri
  • Trake ile alvoler odalar arasında bulunur
  • Yapı olarak trakeye benzer
  • Ancak yapısında tam kıkırdak halkalar bulunur
5-Alveoller odalar:
Temel özellikleri ve görevleri
  • Bronşcuklarla beraber akciğerlerin temel yapısını oluşturur
  • Tek katlı yassı epitelden oluşmuştur
  • Birleşik odacıklar şeklindedir
  • Etrafı kılcal kan damarları ile çevrilidir
  • Dış ortamla gaz alış verişi bu yapı ile gerçekleşir


Solunum pigmentleri 
Kan veya dolaşım sıvısında gaz taşınımında rol alan (Hemoglobin gibi) moleküllere
solunum pigmenti denir.

a-Hemoglobin:
  • Yapısında demir bulunur.
  • Omurgalıların alyuvarlarında bulunur
  • Kırmızı renklidir
  • Omurgasızlarda (Toprak solucanı) plazmada bulunur
  • Omurgasızlarda O2 depolar
b-Hemosiyanin
  • Yapısında bakır bulunur
  • Omurgasızlarda yumuşakça ve eklem bacaklılarda görülür.
  • Plazmada bulunur
  • Renksizdir. O2 ile birleşince mavi gözükür
c-Hemoeritrin:
  • Yapısında demir bulunur
  • Kırmızı renklidir
  • Omurgasızlardan halkalı solucanlarda bulunur
  • Kan hücrelerinde yer alır
d-Klorokuriorin
  • Yapısında demir bulunur
  • Halkalı solucanlarda bulunur
  • Yeşil renklidir
  • Kan plazmasında yer alır
Solunum pigmentlerinin ortak özellikleri
  • Oksijenle kolayca birleşip ayrılırlar
  • Yapılarında metal iyonu bulunur
  • Kanın daha fazla oksijen ve karbondioksit taşımalarını sağlarlar


Nefes alıp verme mekanizması 

Nefes alma
  • Aktif olaydır.
  • Enerji harcanır
  • Kaburgalar arası kaslar kasılır
  • Diyafram kasılır
  • Göğüs iç hacmi artar
  • Atmosfer havası akciğerlere dolar
(Toplar damarlarda kanın kalbe dönüşünde etkindir)

2-Nefes verme
  • Pasif olaydır
  • Enerji harcanmaz
  • Kaburgalar arası kaslar gevşer
  • Diyafram gevşer
  • Göğüs iç hacmi azalır
  • Akciğerler sıkıştırılır
(Akciğer dokusal olarak elastik özelliktedir geri yaylanma ile solunum havası dışa verilir)



Kanda CO2 taşınımı 
Kanda CO2 taşınımı 3 şekilde gerçekleşir
  • HbCO2 olarak
  • HCO3- olarak plazmada
  • CO2 olarak plazmada
Kanda O2 taşınımı 
Kanda O2 taşınımı 2 şeklide gerçekleşir.
  • HbO2 olarak eritrositlerde
  • O2 olarak plazmada
BESLENME VE SİNDİRİM 

Organizmalarda besin maddelerinin hücrelerde kullanılabilir hale getirip hücrelere alınması olaylarına sindirim denir.Sindirim olaylarında ATP harcanmaz.Sindirim hidroliz olayıdır.İstemli olarak başlar refleks olarak devam eder.
Üç evrede gerçekleşir;
1-Mekanik sindirim:Kaba partiküller halinde olan besinlerin küçük partiküller haline getirilmesidir.
Mekanik sindirim;ağız, mide,taşlı gibi organlarda gerçekleşir.
Not:Holozoik beslenen canlılarda görülür.
2-Kimyasal sindirim:Besinlerdeki organik bileşiklerin enzimlerle yapı taşlarına hidroliz edilmesidir.
Kimyasal sindirim;Ağızda, midede,ince barsaklarda ve hücre içlerinde gerçekleşir.
Not:Saprofit bakteri ve mantarlarda,serbest yaşayan protistalarda, insektivor bitkilerde, endoparazitler hariç bütün omurgasızlarda ve bütün omurgalılarda görülür. 
3-Emilim:İnorganik besinlerin ve organik besin yapıtaşlarının hücrelere madde alınım kurallarına göre geçmesidir.
Emilim;İnce bağırsaklarda,kalın bağırsaklarda ,protistalarda,çok hücreli basit yapılı canlılar ve endoparazitlerde bütün vücud yüzeyinde
Not:İnsektivor bitkiler ve bütün hetetorflarda görülür.
Kimyasal sindirim gerçekleşme ortamı bakımından iki farklı durum görülür.
1-Hücre içi sindirim:
  • Özelleşmiş sindirim sistemleri yoktur.(Hidra ve planaria da hücre dışı sindirim için gereklidir.)b)Besinler küçük olup endositoz la alınırlar.
  • Mekanik sindirim görülmez.
  • Sindirim hücre içinde sindirim kofullarında gerçekleşir.
  • Protistalar,süngerlerde görülür.
  • Hidra ve planarialarda hücre dışı sindirimi hücre içi sindirim takip eder.
  • Lizozom taşıyan bütün hücrelerde işlevini kaybeden organel ve yapıların lizozom larla parçalanması hücre içi sindirimdir.
2-Hücre dışı sindirim:
A)Saprofitlerde:
  • Bazı bakteri ve mantarlar bu gruptandır.
  • Özelleşmiş sindirim yapıları görülmez.
  • Hücre dışı sindirimi gerçekleştiren özel enzimler salgılarlar.
  • Kimyasal sindirimden sonra emilim gerçekleşir.
  • Beslenme hızı ve oranı düşüktür.
  • Mekanik sindirim görülmez.
B)İnsektivor bitkilerde:
  • Bazı yaprakları metamorfozla böcekleri yakalama organı ve sindirim ortamı haline gelmiştir.
  • Özel sindirim enzimleri üretirler.
  • Kimyasal sindirimden sonra emilim gerçekleşir.
  • Mekanik sindirim görülmez.
C)Holozoik beslenen hayvanlarda:
  • Sindirim özelleşmiş boşluklarında gerçekleşir.
  • Özel bezler tarafından kimyasal sindirimin değişik aşamalarında rol alan enzimler salgılanır.
  • Mekanik sindirimden sonra gerçekleşir.(Bazı canlılarda önce sindirim sistemi ve birlikte gerçekleşir.)
  • Beslenme hızlı ve verimlidir.
  • Herbivor canlıların bağırsaklarında yaşayan bazı tek hücreliler hücre dışı sindirime yardımcı olurlar.
  • Endoparazitler hariç çoğu omurgasız ve bütün omurgalılar bu gruptandır.
  • Besin kaynaklarına göre herbivor, karnivor ve omnivor olmak üzere üçe ayrılırlar.
İnsanda sindirim sistemi
1-Ağız:
A)Görevi:
  • Besinlerin sisteme alınması
  • mekanik sindirim
  • Kimyasal sindirim
  • Besinlerdeki kimyasallar algılanarak sindirimle ilgili refleksleri başlatmak.
B)Yapısı:
  • Dudak ve yanaklar:Emme,içme,besinlerin dişler üzerinde tutulması.
  • Damak:Ağız ve burun boşluğunu ayırarak memelilerde mekanik sindirimi olanaklı kılar.
  • Dil:Besinlerin tadını algılamak,besinleri dişler üzerinde hareket ettirmek,yutkunmada besini yutağa itmek.
  • Diş:Mekanik sindirimi gerçekleştirmek.
  • Tükürük bezleri:
İçeriği:
  • Su,mukus,amilaz,Na ve Ca iyonları
Görevi:
  • Besinlerin ıslatılıp yumuşatılması.
  • Ağız içini nemli ve kaygan tutulması.
  • Besin partiküllerinin yapışmasını sağlayarak lokma haline getirilmesi.
  • Nişastanın sindirimi.
  • Ağız içinin hafif bazik değerde tutmak.
-Tükürük salgısının kontrolü:Kalıtsal ve şartlı reflekslerle gerçekleşir.
C)Ağızda kimyasal sindirim:
Sadece nişastanın sindirimi gerçekleşir.
Amilaz
Nişasta+(-H2O) ------------>Dekstrin + Maltoz
D)Emilim: Su, Bazı ilaçlar ve zehirlerin emilimi gerçekleşir ancak beslenme için önemsizdir.
2-Yutak:
A)Görevi:
  • Ağızla alınan besinleri düzenli aralıklarla yemek borusuna iletmek.
  • Burunla alınan havayı soluk borusuna iletmek.
  • Alınan besin ve solunum havasındaki mikroorganizmalara karşı bağışıklık sistemini uyarmak.
B)Bağlantıları:
  • Ağız boşluğu
  • Burun boşluğu
  • Yemek borusu
  • Soluk borusu
  • Östaki borusu
3-Yemek borusu:
A)Görevi:
Yutkunma ile kendisine gelen besinleri peristaltik hareketleri ile düzenli aralıklarla mideye iletmek.
B)Yapısı:
  • İçte: Mukoza katmanı bulunur.
  • Ortada:Uzunlamasına ve halkasal olarak yerleşmiş kaslar bulunur bunların peristaltik hareketleri ile basinler düzenli aralıklarla mideye taşınır.
  • Dışta :Seroza bulunur.
C)Mekanik sindirim
Yoktur.
D)Kimyasal sindirim:
Ağızda başlayan nişasta sindirimi devam eder.Organın yapısında enzim içeren salgılar üretilmez.
E)Emilim
Gerçekleşmez.

4-Mide:
A)Görevi:
  • Depolama
  • Mekanik sindirim
  • Kimyasal sindirim
  • İletim
  • Mikroorganizmaların öldürülmesi
  • Emilim!
B)Bağlantıları: 
Kardia bölgesinde yemek borusu ile pilor bölgesinde ise ince bağırsaklarla bağlantılıdır.
C)Dokusal oluşum :
  • İçte: katlanmalar yapıp yüzey alanını artıran mukoza bulunur.salgı bezleri bu katmanda bulunur.
  • Ortada:Kasdokusu bulunur.Uzunlamasına, halkasal ve çapraz yerleşen kasların hareketi ile midede yoğurma hareketleri oluşur.Bu hareketler besinlerin midede tutulması salgılarla karışması ve kısmen de mekanik sindirime uğratılmasını sağlar.
  • Dışta:Seroza katmanı bulunur.
Not:Midenin Kardia bölgesinde yemek borusu ile ve pilor bölgesinde 12 parmak barsağı ile halkasal kaslardan oluşmuş sifinkter denen kapılar taşır bunlar mide içeriğinin kontrollü şekilde yemek borusundan mideye ve mideden 12 parmak barsağına iletilmesini sağlar. 
D)Salgıları ve Görevleri:
a)İç salgı:
Gastrin:Mide dış salgısını uyarır.
b)Dış salgılar:
  • epsin:Proteinleri sindirmek
  • Lap:Süt proteinlerini kazein (Peynirleştirmek) haline dönüştürmek.
  • Mukus:
    • Sindirim yüzeyini nemli ve kaygan tutmak
    • HCL ve enzimlerin etkisinden dokuları korumak
  • HCL: *Pepsinojeni pepsin haline getirmek.
    • Bazı mineralleri redükleyerek emilebilir hale getirmek.
    • Besinlerle gelen mikropları öldürmek.
    • Proteinlerin sindirimi için asidik ortam oluşturmak.
  • Amilaz ve lipaz :mide ortamında etkisizdirler.
c)Mide salgılarının kontrolü:
1-Sinirsel:
  • a)Besin görme
  • b)Mide gerilmesi
  • c)Stres
2-Hormonal:
  • Gastrin (Artırıcı etkiye sahip mideden salgılanır.)
  • Enterogastron: (Azaltıcı etkiye sahip , incebağırsaklardan salgılanır.)
E)Kimyasal sindirim:
  • Midede sadece proteinlerin sindirimi olur:Amilaz ve lipaz üretilmesine karşın asidik ortam olduğu için etkisizdirler.
  • Mide içeriğinin ph’sı 1,5-2 dir.
  • Mide öz suları ile karışmış yarı sindirilmiş içeriğe kimus denir.
  • Midede karbonhidratların ve yağların sindirimi ortamın asidik olmasından dolayı gerçekleşmez.
5-İnce bağırsaklar:
  • Duedonum (Onikiparmak bağırsağı)-
  • jejenum(Boş bağırsak)
  • ileum(Kıvrımlı bağırsak) adı verilen üç kısımdan oluşur.
A)Bağlantıları:Duedomum kısmında midenin pilor bölgesi ,virsung kanalı ile pankreas ve koledok kanalı ile karaciğer (Safra kesesi) bağlantılıdır. İleum ile kalınbağırsaklar
B)Dokusal oluşum:
a)İçte:Mukoza bulunur. Bu katmanda salgı bezleri , yüzey artırıcı dokusal katlanmalar olan villuslar ve hücresel oluşumlar olan microvilluslar bulunur.
b)Ortada:Kas katmanı vardır.Uzunlamasına ve halkasal yerleşen kaslar incebağırsakların peristaltik hareketlerini oluşturur.
c)Dışta:Seroza bulunur.
İnce barsaklardan enine kesit
C)görevi:
  • Kimyasal sindirimi gerçekleştirmek
  • Emilimi gerçekleştirmek
  • Besinleri kalınbağırsağa iletmek
D)İnce bağırsaklarda görev yapan salgılar,görevleri ve kontrolleri:
a)İnce bağırsak iç salgıları ve görevleri:Bu salgılar midenin asidik içeriği ince bağırsaklara geçtiğinde üretilir.
  • Enterogastron:Mide faaliyetlerini yavaşlatır.
  • Kolesistokinin:Safra kesesini uyararak safra salgısının koledok kanalından duedonuma boşalmasını sağlar.
  • Sekretin:Pankreastan su ve alkali tuzların salgılanmasını ve virsung kanalı ile duedonuma boşalmasını sağlar.
  • Pankreozimin: Pankreastan enzim içerikli salgıların virsung kanalı ile duedonuma boşalmasını sağlar
  • Enterokrin: İnce bağırsağın dış salgı bezlerini uyarır.
b)Safra salgısı:
1-İçeriği: Su, yağ asitleri, safra pigmentleri,safra tuzları,elektrolitler
2-Görevi:
  • Ortamı alkalileştirmek.
  • Yağların sindirimine yardımcı olmak.
  • Antiseptik ödevi ile bağırsakların bakteri florasını dengelemek.
  • Yağ ve yağda eriyen vitaminlerin emilimini sağlamak.
Not:Safra salgısında safra tuzlarında azalma olursa kolesterol çökelerek safra taşlarını meydana getirir.
c)Pankeratik salgılar ve görevleri:
  • Su ve alkali tuzlar ph:8,5) Asidik mide içeriğini alkalileştirip ortamı kimyasal sindirime hazırlamak
  • Tripsin:Polipeptidlerin sindirimini sağlamak
  • Lipaz:Yağların sindirimini sağlamak
  • Amilaz:Nişastanın sindirimini sağlamak
  • Kimotripsin:Polipeptid leri sindirmek
d)İncebağırsak salgıları ve görevleri:
  • Mukus:Yüzeyin kayganlaşması ve enzimatik etkilerden dokuları korumak.
  • Enterokinaz:Pankreastan inaktif halde salgılanan tripsinojeni aktif enzim tripsin haline çevirir.
  • Peptidaz:Peptidlerin sindirimini sağlamak.
  • Amilaz:Nişastanın sindirimini sağlar.
  • Maltaz maltozu, Laktaz laktozu, sukraz sukrazı monosakkaritler haline çevirir.
  • Nukleaz:nucleik asitlerin sindirimini sağlar.
e)Safra,pankreatik salgılar ve incebağırsak salgılarının salgılanma kontrolü: 

1-Sinirsel kontrol (Önemi tartışmalı) 
2-Hormonal kontrol (Asidik içerikli besinlerin duedonuma geçmesi.)
E)Kimyasal sindirim:
a)Karbonhidratların sindirimi: 
Pankreastan üretilen amilaz ve ince bağırsaklardan üretilen amilaz,maltaz,laktaz, sukraz etkilidir.
b)Proteinlerin sindirimi:
Kısmen sindirilip polipeptidler haline gelmiş proteinler üzerine önce pankreatik enzim tripsin ve kimotripsin etkili olur daha sonra ince bağırsak enzimi olan erepsin etkili olur.

c)Yağların sindirimi:
Sadece ince bağırsaklarda gerçekleşir. Safra salgısı varlığında pankreatik lipaz etkili olur.
F)Emilim:
Emilimin %95 ‘i bu organda gerçekleşir. Emilimi artırmak için bu organın iç yüzeyinde dokusal oluşum olan villus ve hücresel yapılar olan microvilluslar bulunur.Bu yapıların sayesinde iç yüzey 100m2 lik emilim alanı oluşur.
Aktif taşınma ile hızlı şekilde gerçekleşen glikoz,galaktoz,bazı amino asitler ve elektrolitlerin emilimi jejenum kısmından olurken , yavaş ve daha yoğun ve önemli emilim ileumdan gerçekleşir.
Alınan besinlerdeki monosakkaritler, amino asitler,yağ asitleri ve gliserit, vitaminler, mineraller, su,ilaçlar vb. organik ve inorganik maddeler difüzyon, kolaylaştırılmış difüzyon ve aktif taşınma ile alınırlar.Bazı kısa polipeptidler pinositozla alınabilirler bunun beslenmede önemi olmamakla beraber alerjik reaksiyonların oluşmasından dolayı önemlidir. Bazı amino asitler, glikoz , galaktoz ve elektrolitler ise aktif taşınma ile alınır.

Not:Aktif taşıma ile emilenlerin emilim hızları oldukça fazladır.
Not: Bazı maddelerin emilim kuralları
  • Ca nın emiliminde Parathormon ve vit-D etkendir.
  • Fe aktif taşıma ile emilirler.
  • Vit-C Fe emilimini kolaylaştırır.
  • Suda eriyen vitaminler(B-C) yağda eriyen vitaminlere (A-D-E-K) oranla daha hızlı emilirler.
  • A-D-E-K vitaminlerin emilimi yağların emilimine bağlıdır.
  • Na iyonları aktif taşıma ile emilirler ve su pasif olarak bu iyonları takip eder.
6-Kalın bağırsaklar:
A)yapısı:
  • İçteokusal katlanmalara sahip mukoza
  • Ortada:Uzunlamasına ve halkasal yerleşmiş kaslar;Bunlar devamlı olmayıp yer yer kesiklikler gösterir.Bu nedenle kütle peristasisi görülür.(Peristaltik dalgalanmalar organ boyunca devam etmeyip,yer yer kesikliğe uğrar.)
  • Dışta:Seroza bulunur.
B)Kısımları ve bağlantıları: 
Yükselen kolonla ileum ile bağlantılıdır.Enine kolonla devam eder.İnen kolon rektum ile anüsle bağlantı kurar.
C)Salgıları:
Kalın bağırsaklarda sadece mukus salgılanır enzimatik salgıları bulunmaz.
D)Mekanik sindirim:
Gerçekleşmez.
E)Kimyasal sindirim:
Bu organda enzim üretilmediği için kimyasal sindirime katılmaz ancak burada yaşayan simbiyotik canlıların ürettiği enzimlerle kısmen kimyasal sindirim gerçekleşir.
F)Emilim:
  • İnce bağırsaklardan sonra en önemli emilim bu organda görülür.
  • İnce bağırsaklarda emilmemiş glikoz ve amino asitler
  • İnce bağırsaklarda emilmemiş safra tuzlarının emilimi
  • Bazı elektrolitlerin emilimi
  • Sindirim artıkları içinde bulunan suyun emilimi
  • Simbiyotik bakterilerin ürettiği K ve B grubu vitaminlerin emilimi gerçekleştirilir.
G)Salgıları ve görevleri:
• Mukus:İç yüzeyin kayganlaşması besinlerin hareketinin kolaylaşması.
Not:Nukleik asitlerin sindirimi ve emilimi: Mide enzimleri kromatindeki proteinleri sindirir.Oluşan nukleik asitler bağırsaklarda pankreas enzimi olan nukleazla nukleotidlere parçalanır.Nukleotidler bağırsak enzimi olan fosfatazla nukleozidlere dönüşür .Sindirim sonucu oluşan nucleozidler ince bağırsaklardan emilirler.Sindirim dokularda (Hücrelerde) gerekirse devam eder.
Karaciğer:
Sindirim salgılarının kontrolü:
1-Sinirsel:
Ağıza besinin alınması,Organa besinin girmesi Besinin görülmesi, kokusunun alınması ,Besini hatırlatan herhangi bir uyaranın (ses,renk,şekil vb.)algılanması. salgıların oluşumunu uyarır.
2-Hormonal:
Mide ve ince bağırsaklardan üretilen hormonlar mide,safra,pankreas ve ince bağırsakların salgı üretmesini uyarır.
Not:Sinirsel uyarılar hızlı ancak kısa süreli ve az, hormonlar ise yavaş ancak uzun süreli ve çok salgı oluşumuna neden olurlar.
Notlar:
  • Sindirim sisteminde mekanik sindirimin görüldüğü yapılar: Ağız (Dişler) ve Midedir.(Kas hareketleri)
  • Sindirim sisteminde sindirim enzimi üreten yapılar: Ağız,Mide,İnce barsak,Pankreas
  • Salgıları ile sindirime yardımcı olan yapılar: Ağız, Mide,
  • İnce barsak,Pankreas,Karaciğer
  • Emilimin görüldüğü yapılar( Çoktan aza doğru):İnce barsaklar,Kalın barsaklar,Mide(Ağız:Çok az ve inorganik maddeler)
Sindirim sisteminde özelleşmiş yapılar
1-Kursak:
  • Toprak solucanı ve kuşlar gibi ağızda mekanik sindirimi olmayan herbivor canlılarda görülür.
  • Besinlerin depolanmasında rol oynar.
  • Besinlerin ıslatılıp yumuşatılmasında ve mekanik sindirime hazırlanmasında rol oynar.
  • Yavru bakımı olan kuşlarda yavrulara besin taşıma ve hazırlamada rol oynar.
  • Karnivor kuşlarda kemik, tırnak,tüy gibi sindirilmeyen artıkların toplanıp dışa atılmasını sağlar.
2-Taşlık:
  • Toprak solucanı ve kuşlar gibi ağızda mekanik sindirimi olmayan herbivor canlılarda görülür
  • İçinde küçük taşları olduğu kaslı bir organdır
  • Bezli mideden sonra gelir.
Not: Taşlık taşımayan canlılarda besin depolama mekanik sindirimden sonra gerçekleşir .Ancak taşlık taşıyan canlılarda besinler önce depolanır sonra mekanik sindirime uğratılır.
  • Bahçe salyangozlarının taşlıklarında taş değil özel dişler bulunur.
  • Sindirimin hızlandırılmasında rol oynar.
3-Özelleşmiş mide ve Kör bağırsak:
  • Herbivor memelilerde görülür.
  • Besin değeri az olan bitkisel besinlerin depolanması ve mayalanmasını sağlar.
  • Bu yapılarda simbiyotik yaşayan ve selüloz sindiren enzim üreten tek hücreliler bulunur.
  • Bu yapılar canlıda önemli hacim ve ağırlığa sahiptir.
4-Holozoik beslendiği halde mekanik sindirim için mide hariç özelleşmiş yapının görülmediği canlılar:
  • Balıklar, kurbağalar,sürüngenler
  • Karnivor oldukları için sindirim kolay ve hızlıdır. Az miktarda alınan besinler uzun süre yeterlidir.
5-Kompleks canlılar olmasına karşın sindirim sistemi taşımayan canlılar:
  • Bu canlılar endoparazitler dir.
  • Diğer canlıların sindirim boşluğunda veya doku sıvılarında yaşar.
  • İhtiyaç duyduğu besinleri canlı sistemlerinden hazır olarak tüm vücud yüzeyi ile emerek alırlar.
örnek Karaciğer kelebeği,Tenya,Plazmodium
6-Kompleks canlılar olmasına karşın mekanik sindirimi olmayan ve kimyasal sindirimi vücud dışında yapan canlılar:
  • Örümceklerden çoğu bu gruba girer.
  • Avını yakaladıktan sonra enzimlerini avının vücudu içine enjekte eder kimyasal sindirim sonucu oluşan besleyici sıvı içilerek beslenme tamamlanır.
7-İnsektivor bitkilerde :
  • Böcek yakalamak ve kimyasal sindirime uğratmak için özelleşmiş yapraklara sahiptirler.
  • Besinleri vücud dışında kimyasal sindirime uğrattıktan sonra difüzyon la hücreleri tarafından emilir.
BOŞALTIM SİSTEMLERİ 

Boşaltım 
Canlılar yaşamlarını devam ettirmek için ihtiyaç duydukları maddeleri bulundukları ortamlardan alarak metabolizmalarında kullanırlar. Bu maddeleri yapısal , düzenleyici , işlevsel ve enerji verici olarak kullanırlar.Gerek metabolik olaylarla açığa çıkan gerekse beslenme ile alınan bazı gereksiz ve zararlı madde ve yan ürünlerin yaşamsal olayların gerçekleştiği ortamlardan uzaklaştırmak gerekir. Bu maddelerin organizma dışına atılması olayına boşaltım denir. Bu işlevi gerçekleştirmek için özelleşmiş yapılara boşaltım yapısı veya sistemi denir.
Metabolik olaylar sonunda oluşan önemli boşaltım maddeleri:
1-CO2 2-H2O 3-NH3 4-Üre(NH2-CO-NH2) 5-Ürik asit(C5H4N4O3) tir.
Boşaltım maddeleri: 
Üre, ürik asit, amonyak, keratin, Na, CL, K ,P ,albümin, ilaç yıkım ürünleri .
A-Azotlu artık maddeler:
  • Protein CO2 + H2O +NH3 + Üre + Ürik asit
  • Karbonhidrat CO2 + H2O
  • Yağlar CO2 + H2O
  • Nucleik asitler CO2 + H2O +NH3 + Üre + Ürik asit
Kompleks organizmalarda özellikle kara yaşamına uyumlulardan su ihtiyacını karşılayabilenlerde amonyak karaciğerde üre haline çevrilir. Vücutlarında fazla su tutamayan böcek, sürüngen ve kuşlarda ise ürik asit haline çevrilir.
Bu reaksiyonlara ornitin devri denir. Oluşumunda enzimler görev alır ve enerji harcanır. 
NOT: Çoğunlukla azotlu artıklar organik bazların yıkımıyla oluşurlar. Purinler (Adenin – Guanin) in yıkımından ürik asit , Primidin (Timin , Urasil , Sitozin) in yıkımından üre ve NH3 oluşur.
Omurgalı organizmalarda suda yaşayan omurgasızlar, kurbağa ve balıklarda azotlu artık maddeler amonyak olarak vücud dışına atılır.Dış ortamın su olması amonyağın suda çözünerek hızla dış ortama verilmesi nedeni ile azotlu artıkların vücutta birikme tehlikesi yoktur. 
Sürüngen, kuşlarda ve böceklerde azotlu artıklar ise ürik asit olarak atılır. Suda çözünmeyen ürik asit için organizma su kullanmaz. 
Sürüngen ve kuşlar yumurta ile ürerle , yumurta gelişiminde ürik asit kristalleri suda çözünmeyip ve osmotik basıncı etkilemedikleri için rahatlıkla allantoiste depolanır.Bu canlılar vücudlarında su depolamazlar su uçma anında ağırlık yapar 
Böcek,Sürüngen ve kuşlarda:
  • Ürik asidin boşaltımı için su kullanılmaması
  • Suda çözülmemesi
  • Daha az zehirli olması
  • Daha uzun süre vücutta tutulabilmesi
  • Osmotik basıncı etkilememesi
Bu canlıların yaşamsal olaylarına uygun düşer.
Memelilerde toprak solucanlarında azotlu artıklar üre olarak bir miktar su içinde çözülmüş olarak dışa atarlar Bu organizmalar boşaltımla kaybettikleri suyu kolayca karşılama şansları vardır.
NOT:Boşaltım maddelerini üre ve ürik asit haline dönüştürenler daha fazla enerji harcamak zorundadırlar.
Azotlu artıkların toksik etkisi Çoktan aza)
1-Amonyak 2-Üre 3-Ürik asit
Azotlu bileşiklerin vücudta biriktirilme oranı (Çoktan aza)
1-Ürik asit 2-Üre 3-Amonyak
Azotlu artıkların atılımı için ihtiyaç duyulan su (Çoktan aza)
1-Amonyak 2-Üre 3- Ürik asit
Amonyak ve dönüşüm ürünlerinde aynı miktarda amonyak atılımı için harcanan enerji miktarı(Çoktan aza)
1-Ürik asit 2-Üre 3-Amonyak
B-Su:
  • Organik maddelerin sentezlenmesi
  • Maddelerin çözülmesi ,emilmesi,taşınması
  • Biyokimyasal olayların gerçekleşmesi
  • Fazla ısının uzaklaştırılması
  • Boşaltım maddelerinin dışa atılması
  • Bitkilerde çimlenmenin gerçekleşmesi ,hayvanlarda embriyonun gelişmesi
  • Bazı canlılar için yaşam ve hareket alanıdır
  • Hidrostatik olarak destek ve formun korunması
Canlılar yaşadıkları ortam ve suya duydukları ihtiyaç farklıdır. Özel adaptasyonları ile en iyi uyumu yapmışlardır. 
Hayvanlarda:
  • Deride su kayıbını önleyen plaka,tüy ,kitin dış iskelet gibi yapıların oluşması.
  • Solunum yüzeyinin vücud içine alınması
  • Boşaltımla su kayıbını önleyen mekanizmaların gelişimi
  • Yaşam alanı olarak suya yakın çevrelerin seçilmesi
  • Sindirim sistemlerinde su emilimini yüksek olması
Canlıların ihtiyacı olan suyu şu şekillerde karşılarlar:
  • Suyun doğrudan alınması.( Sindirim sistemi, kökler)
  • Deri ile su almak (Kurbağalar,Bazı omurgasızlar)
  • Besinlerin yapısındaki sudan karşılamak
  • Metabolik su kullanmak
Hayvansal organizmalarda su kayıbı:
  • Boşaltım organlarından
  • Sindirim sistemi ile (Hidroliz ve sindirim artıkları ile)
  • Akciğerlerden
  • Deriden (Ter ,Göz yaşı vb.)
Bitkilerde su kayıbına yönelik uyumlar:
1-Su kayıbının sağlandığı stomaların;
  • Açılıp kapanmasının kontrol edilebilmesi
  • Sayısı
  • Konumu (Yüzeyde,Derinde,Yüzey üstünde)
  • Yaprağın Üstünde,altında veya her iki yüzünde olması
2-Köklerin suya yönelimi vardır
3-Kurak ortam bitkilerinde gövde ve yapraklar su kayıbını önleyecek değişikliklere sahiptir
4-Köklerin gerektiğinde su emiliminde aktif taşıma yapması
5-Emici kök hücrelerinin osmotik basıncının ortama göre fazla olması
6-Genç yapılarda epidermisin dış çeper kalınlaşması oranı, kutikula kalınlığı,Mum salgısı varlığı.
7-Diğer bölgelerde suya karşı geçirimsiz olan mantar dokunun varlığı. 
Bitkilerde su kayıbı:
  • Terleme ile (Stoma,lentisel,kutiküla)
  • Gutasyon (Yaşarma) ile (Hidatod lardan)
  • Fotosentezde (Organik madde sentezinde)
C-Tuz:
Tatlı sularda yaşayan organizmalarda en önemli sorun vücudlarında tuzun tutulmasıdır.Bu organizmalar çok seyreltik idrar oluştururken 
vücudlarında tuzun tutulması ve gerekirse dış ortamdan aktif taşımayla tuzun alınmasını sağlayacak özel adaptasyonlar geliştirmişlerdir.
Tuzlu sularda yaşayanlarda ise vücudlarında suyun tutulmasını sağlayacak şekilde özelleşmiş boşaltım organları ve vücuda alınan tuzun fazlasını ise tuz salgılayan özel bezler sayesinde vücud dışına atarlar. 
Tatlı ve tuzlu su ortamlarında yaşayan balıklarda görülen özel boşaltım fonksiyonları:
a-Tatlı su balıklarında:
  • Su içilmez. .
  • Solungaçlardan vücuda fazla su girişi olur.
  • Solungaçlardan tuz kayıbı olur.
  • Solungaçlarla dış ortamdan aktif taşıma ile tuz alınır.
  • Böbreklerde süzülen tuz tekrar aktif taşıma ile kana geri verilir.
  • Bol sulu (Hipotonik) idrar oluşturulur
  • Deri vücuda su girişini önleyen yapılarla kuşatılmıştır.
  • Böbreklerde büyük bowman kapsülleri vardır.
  • Azotlu artıklar amonyak olarak solungaç ve böbreklerden,Üre olarak
b-Tuzlu su balıklarında:
  • Bol su içilir.
  • Deri vücuttan su kayıbını önleyen ve tuz girişini önleyen yapılarla kuşatılmıştır.
  • Solungaçlardan vücuda tuz girişi olur.
  • Vücuda giren fazla tuz solungaçlardan aktif taşıma ile dışa atılır.
  • Azotlu artık amonyak olarak solungaçlardan dışa atılır.
  • Böbreklerin tuz atılımında rolü yoktur.
  • Böbreklerden atılan su çok az ve izotoniktir.
  • Glomeruluslar oldukça küçüktür.
Bitkilerde boşaltım ve boşaltıma yardımcı yapılar:
Not:Bitkisel organizmalarda tamamen boşaltıma özelleşmiş bir yapı bulunmaz:
Bitkilerde bazı oluşumlar temel görevlerinin yanı sıra boşaltım maddelerinin dışa atılımında veya canlıya zarar vermeyecek şekilde depolanmasında rol alır
  • Yapraklar(Dökülme)
  • Kökler
  • Stomalar(Terleme,Gaz alış verişi)
  • Hidatotlar (Yaşarma)
Canlılar dünyasında boşaltım için özelleşmiş yapılar ve boşaltım maddeleri şunlardır:
1-Kontraktil koful:Su (Tek hücrelilerde) 
2-Pronefridyum:Su (Omurgasızlarda) 
3-Nefridyum;:Üre (Omurgasızlarda) 
4-Malpighi tüpleri:Ürik asit (Omurgasızlarda) 
5-Böbrekler:Amonyak , üre , ürik asit (Omurgalılar)
Tek hücrelilerde boşaltım:
Bütün hücre yüzeyi ile boşaltım yaparlar, yaşam ortamlarının su olması metabolik artıkların difüzyonla kolayca dışarı verilmesini sağlar.
Ancak tatlı sularda yaşayan tek hücrelilerde en büyük sorun hipotonik olan dış ortamdan hücreye giren fazla suyun dışa atılımıdır. Bu işlev için kontraktil kofullar bulunur. Suyun kontraktil kofullarla dışa atılımı aktif olay olup hücre enerji harcar. Kontraktil kofullar suyu dışa atarken suda çözünmüş olarak bulunan boşaltım maddelerinide dışarı atar.
Omurgasızlarda boşaltım:
1- Vücud yüzeyi: 
süngerlerde sölentera ve derisi dikenlilerde özelleşmiş boşaltım yapıları bulunmaz. Su ile temas eden bütün vücud yüzeyi bu canlılar için boşaltım yüzeyidir. Boşaltım maddeleri difüzyonla dış ortama verilir.
2-Pronefridyum:
Solucanlarda (Planaria) görülen vücuda giren fazla suyun uzaklaştırılması için özelleşmiş sistemdir. Alev hücreleri ve bunların bağlı olduğu kanal sistemlerinden oluşmuştur.Bu canlılarda metabolik artıkların atılımı vücud yüzeylerinden difüzyon ile olur. Ancak yaşanılan su ortamının özelliğinden dolayı vücuda giren fazla miktardaki suyun dışa atılımında pronefridyumlar görev yapar. Su atılımı ile beraber suda çözülmüş boşaltım maddeleride dışa atılır.Pronefridyumlar da madde atılışı aktif olay olup enerji harcanır.
3-Nefridyumlar
Karasal yaşama uyum sağlamış toprak solucanlarında görülen metabolik artıkların vücud dışına atmak için özelleşmiş yapılardır. Sistem her segmentte bir çift olarak bulunur. Silli huni ile başlayan ve bir sonraki segmentte uzanıp sonlanan kanaldan meydana gelmiştir. Boşaltım maddelerini direkt hücreler arası sıvıdan silli huni ile alınır. Alınan sıvı içinde yararlı maddelerde vardır. Bir sonraki segmentte kanallar kılcal kan damarları ile temastadır. Kılcal kan damarları kanal içindeki yararlı maddelerin geri emilimini sağlarken, bazı artıklarında atılımını sağlar.Sistem seyreltik idrar meydana getirir. 
4-Malpighi tüpleri:
Eklem bacaklılarda görülür.Karasal yaşama uyum sağlamış böceklerde Vücud boşluklarında kapalı uçlarla başlayıp son barsağa bağlantılı olan tüpsü kanallar şeklindedir.
Tüpler dolaşım sıvısı ile direkt temasta olup maddeleri dolaşım sıvısından alır. Tüp içine alınan sıvıdaki yararlı maddeler ve suyun önemli kısmı tekrar geri emilir. Azotlu artık ( ürik asit) macun şeklinde son barsağa taşınır.Son barsaktada suyun geri kalan kısmı emilir. Azotlu artıklar sindirim artıkları ile beraber katı maddeler olarak vücud dışına atılır. Maddelerin tüplere alınımı ve geri emiliminde difüzyon ve aktif taşıma yapılır.
Omurgalılarda Boşaltım yapıları:
Omurgalılarda üç tip böbrek yapısı vardır.
1-Pronefroz tip:
Boşaltım birimi nefridyumdur.Boşaltım maddeleri glomerulus denen kılcal damar yumağından silli huni ile başlayan nefridyuma geçerler.Nefridyumlar segmantal diziliş gösterirler.Bu tip böbrek yapısı bütün omurgalıların embriyonal döneminde ve kıkırdaklı balıkların ergin döneminde görülür.Nefridyumlar ayrı ayrı wolf kanalına açılır.(Pronefroz kanal)
2-Mezonefroz tip:
Boşaltım birimi glomerulus ve bowman kapsüllerinin oluşturduğu malpiğhi tüpleridir(Nefron).Segmantal diziliş gösterip wolf (Mezonefroz kanal)kanalına açılırlar.Sürüngen , kuş ve memeli embriyoları ile balık ve kurbağaların erginlerinde görülür.
3-Metasnefroz tip:
böbrek yapısında temel boşaltım birimi glomerulus ve bowman kapsülünden oluşmuş (malpiğhi tüpleri) nefron lardır.Farklı olarak nefron lar ortak bir kanalla böbrek havuzuna ve buradan tek kanallar mesaneye açılır.Bu kanala üreter denir.Bu kanal sperm taşımaz.Memelilerde mesaneden uretra ile vücud dışına açılır.
Sürüngen kuş ve memelilerde mezonefroz kanalı erkek bireylerde epididimis haline dönüşür.Wolf kanalı vasdeferans haline dönüşür.Dişilerde iki yapı tamamen körelir.
Kloak:Balık, kurbağa, sürüngen ve kuşlarda bulunan yapı sindirim,boşaltım ve üreme hücrelerinin dışa atıldığı yapıdır.Memelilerde bulunmaz.
Wolf kanalı:Balık ve kurbağaların erkek bireylerinde bulunur.Üre ve spermin dışa atılımını sağlar.Sürüngen,kuş ve memelilerin erkeklerinde wolf kanalının yerini vasdeferans kanalı almıştır.
Müller kanalı:Balık ve kurbağalarda dişi bireylerin ovaryumundan bırakılan yumurtaların dışa atılımını sağlar. Sürüngen ve kuşlarda müller kanalı daha gelişkin olup :
  • iç döllenmenin gerçekleştiği yerdir.
  • Yumurta akının oluştuğu yerdir.
  • Yumurta kabuğunun oluştuğu yerdir
  • Bazı türlerde embriyonik gelişimin tamamlandığı yerdir.(Ovoviviparlarda)
Kuş ve sürüngenlerin erkeklerinde rudimenter müller kanalı bulunur. Testislerde üretilen spermler vasdeferans kanalı ile kloaka taşınırken boşaltım maddeleri üreter ilke kloaka taşınır.
Böbreklerin organizmalardaki temel görevleri
  • Metabolizma artıkları ve zehirli maddeleri atar.
  • Organizmada su ve mineral miktarını belirler.
  • İç ortamın iyon dengesini düzenler.
  • Plazmanın osmotik basıncını düzenler.
  • Kendine bağlı bezlerle hormonal düzenlemede rol alır.
  • Kanın asit ve baz dengesini düzenler.
Böbreğin fonsiyonları
  • Filtrasyon : Kanın bir kısmı içinde çözünmüş maddelerle süzer.
  • Geri Emilim : Süzülen maddelerin bir kısmı geri emilir.
  • Salgılama : Bazı maddeler süzülmediği halde böbrek tarafından salgılanır.
Böbrek boşaltım birimi nefrondur. Nefronun kısımları şunlardır.
a-Malpighi cismi ( Glomerulus ve bowman kapsülü )
b-Proksimal kıvrım
c-Henle kulpu
d-Distal kıvrım
e-İdrar toplama kanalları
Bir insan böbreğinde yaklaşık 1 milyon nefron bulunur. Kalpten pompalanan kanın % 25 ‘ini böbrekler alır ve süzer 1 günde 180 lt. süzüntü meydana getirilir. Böbreklerde dakikada 125 ml. süzüntüye karşılık 1ml idrar meydana getirilir
Glomerulus : Böbrekte bowman kapsülü ile beraber malpighi cismini yapan atardamar kılcalıdır vücut kılcallarından farklı olarak bu kılcalda kan getirende götürende atardamardır. 
Bu nedenle glomeruluslar doku kılcallarından bazı farklı özellikler taşırlar.
1-İki atardamar arasında yer alır. Oysa doku kılcalı arter ve vena arasında yer alır.
2-Doku kılcallarında hidrostatik basınç arter ucunda 40 mmHg olup vena ucunda ise 15 mmHg kadardır. Glomerulusta ise 60 mmHg olup her noktasında aynıdır. Buda her noktadan güçlü bir süzüntü oluşturma gücü demektir.
3-Glomerulusta iki katlı epitel vardır. Buda protein ve kan hücrelerinin süzüntüye geçmesini önler buna karşın doku kılcalı tek katlı olup süzüntüsünde bazı proteinler ve kan hücreleri bulunur.
4-Doku kılcallarında arter ucunda süzüntü oluşurken vena ucunda geri emilim gerçekleşir. Oysa glomerulusta sadece süzüntü oluşur geri emilim oluşmaz.
5-Glomeruluslardan kan hücreleri ve büyük proteinlerin damar dışına çıkışı olmaz
( NOT : Böbreklerde filtrasyon hızı renin hormonu ile kontrol edilir.)
Böbreklerde süzülme olayı ile kandan :
Glomerulusta hidrostatik basınç 60 mmHg dır. Filtrasyona neden olur. Ancak gerek glomerulustaki kanın 32 mm/hg lik osmotik emme gücü ve bowman kapsülündeki sıvının 14 mm/hg lik hidrostatik basıncı filtrasyonu engelleyen güçtür. Bu nedenle filtrasyon 60-(32+14)=18 mm/hg lik bir güçle gerçekleşir.Böbreklerde filtrasyon fiziksel etki ile malpighi cisminde ( Bowman kapsülü – Glomerulus ) gerçekleşir.
Filtre edilen temel plazma ürünleri şunlardır:
Su , glikoz , amino asitler , üre , amonyak , ürik asit , çeşitli iyonlar , fosfatlar , kreatin çeşitli asitler ve ilaçlar.
Filtre edilmeyen maddeler : 
kan hücreleri , yağ , plazma proteinler v.b. büyük moleküllere bağlanan demir , eser mineraller ve bazı vitaminlerde süzüntüye geçmezler.Süzüntünün oluşumunda hidrostatik basınç etkendir.
Böbreklerde geri emilme ile tekrar kana verilen maddeler ise şunlardır:
Glikoz ve amino asitlerin tümü suyun % 99 , ürenin % 44 ‘ ü , Na , Cl . K ve HCO3 gibi iyonların gerekli kadarı geri emilir. Bu emilim difüzyon , kolaylaştırılmış difüzyon ve aktif taşıma ile gerçekleştirilir. Kreatin , inulin gibi maddeler geri emilmez. Aktif taşıma ile glikoz , amino asit , Na , ürik asit ve bazı asitler emilirler. Diğerlerinin geri emilimi difüzyon ile gerçekleşir.
Böbreklerde salgılama olayı ile 
H , amonyak , K , seratonin v.b. ilaç yıkım ürünleri penisilin gibi vücuttan uzaklaştırılır, sekreksiyonu (salgılama) aktif taşıma ile gerçekleşir.
NOT : Ot yiyenlerde H sekreksiyonu olmasına karşın idrar alkalidir.
NOT : Organizmada homeostasinin korunmasında rol oynayan sistemlerden solunum sistemi Asit- Baz dengesini korurken boşaltım sistemi Asit – Baz dengesinin yanında Su – Tuz dengesini de kontrol eder.
Organizmada böbrekler fonksiyonunu değişmez tutması gerekmektedir. Pek çok sistem metabolik aktiviteye göre fonksiyonlarda değişmeler meydana gelirken böbreklerde filtrasyon değişmez tutulur.. Bu işlev diğer sistemlerin işlevlerinden etkilenmez. ( Solunum , Dolaşım , Sinir , İç salgı v.b. ) Böbrekler bu işlevi otoregulasyonla yani kendi iç kontrolü ile gerçekleştirir. Bu iş için salgıladıkları özel hormona renin denir. 
Nefron kısımlarının fonksiyonları:
1-Bowman kapsülü:
  • Sadece filtrasyon la süzme gerçekleşir.
  • Tek katlı yassı epitelden oluşmuştur.
  • Süzülme glomeruluslardaki kanın hidrostatik basıncı ile gerçekleşir.
  • Kan hücreleri ve kan proteinleri (Albümin,globülin vb. Ayrıca bu proteinlere bağlı bazı mineraller) hariç süzüntü kan plazması ile aynıdır.
  • Dakikada 125 ml . günde 180 lt kan süzülür.
2-Proksimal kıvrım:
  • Geri emilim ve salgılama gerçekleşir.
  • Fonksiyonlarını aktif taşıma ve difüzyon la gerçekleştirir.
  • Su ve Na nın çoğu, Glikoz ve Amino asitlerin tamamı, Üre, Elektrolitler bu bölgeden geri emilir
  • Glikoz , Na ve fosfat aktif taşıma ile Su , K ve karbonat Osmoz ve difüzyon la geri emilir. Glikoz % 100 bu kısımdan geri emilir. Penicilin ise salgılama ile kandan idrara verilir.Aktif taşıma ile yapılı
  • Kanalı oluşturan epitel hücreleri microvilluslara sahiptirler
3-Henle kulpu:
  • Henle kulpunda Cl aktif olarak emilir. Na pasif olarak emilir. Suyun büyük kısmı geri emilir ve idrar yoğunlaştırılır. İdrarın yoğunlaşması bu bölge faaliyeti ile gerçekleşir.Suyun geri emilimi inen kolda gerçekleşir
a-İnen kol:
  • İnce ve oldukça dardır
  • Su,Na,Cl ve ürenin geri emilimi olur
  • İdrarın yoğunlaştırılmasında rol alır
b-Çıkan kol:
  • İnen kola göre daha kalındır
  • Suyun geri emilimi görülmez
  • Na,Cl ve Bikarbonat iyonlarının geri emilimi görülür
4-Distal kıvrım:
  • Bu kanalda hücrelerdeki microvillus sayısı oldukça çoktur
  • Hücrelerdeki mitokondri oranı oldukça çoktur
  • Su ve üreye karşı geçirimsiz olup geri emilimi olmaz
  • Na,K,Cl iyonlarının geri emilimi gerçekleşir
  • Gerekirse H ve bikarbonat iyonları,NH3,Penisilin vb. ilaç yıkım ürünlerinin salgılanması gerçekleşir
  • H2O ve HCO3 pasif olarak , Na ise aktif olarak geri emilir. Ayrıca idrara H ve NH3 aktif olarak salgılanır. İdrar asitleşir.
Not:H ve bikarbonat iyonlarının salgılanması kan ph’sının düzenlenmesi amacı ile gerçekleştirilir 
Not: Gerekirse ADH kontrolünde H2O nun geri emilimi gerçekleşir
Memelilerde boşaltıma yardımcı yapılar:
  • Böbrekler: H2O,NH3,üre,ürik asit, tuzlar,ilaç yıkım ürünleri 2-Akciğer:CO2 ve H2O
  • Karaciğer ve sindirim organları: Safra pigmentleri ,Su,elektrolitler
  • Deri:H2O , Tuz

ÜREME 
  • Canlıların kendilerine benzer yeni canlılar oluşturmasıdır
  • Populasyonun devamını sağlar
  • Virüslerin canlılarla ortak olan önemli özelliğidir
  • Bireyin türe yönelik canlılık özelliğidir
  • Kalıtsal özelliklerin nesiller boyu saklanmasını sağlar
A-Virüslerde üreme 
Özel üreme şekilleri vardır.Mitoz,mayoz ve döllenme görülmez yeniden sentezlenme şeklinde (Sentrozom gibi) üreme görülür. Bu olay DNA ve protein sentezi şeklinde gerçekleşir. Oluşan yeni virüsler ana virüsten kalıtsal materyal ve yapısal eleman almazlar. Üreme için canlı hücre sitoplazmik ortamı gerekir. Virüslerde büyüme ve gelişmede görülmez. 

B-Bakterilerde üreme 
a-Eşeysiz üreme: Bakteri hücresi ortam şartları uygun olduğunda mitoz bölünmeyi andıran (Fissyon bölünme) bölünme ile hızla coğalır.
b--Eşeyli üreme:
  • Konjugasyon:Karşılıklı gen alış verişi şeklinde gerçekleşir
  • Transformasyon:Ortamda farklı özellikte bakteri geninin alınışı ile gerçekleşir
  • Transduksiyon:Bakteri virüsleri aracılığı ile farklı bakteri genlerinin alınışı ile gerçekleşir
Eşeysiz üreme ve çeşitleri 
Özellikleri:
  • Tek ata vardır
  • Mekanizması mitoz bölünmedir
  • Oluşan yeni canlılar bütün özellikleri ile birbirlerine ve ata canlıya benzerler
  • Hızlı üreme şeklidir
  • İlkel üremedir
  • Cinsiyet yoktur
  • Canlılığın çeşitlenmesinde rol almaz. Evrime katkısı yoktur.
A-Bölünerek üreme
  • Tek hücrelilerde görülür(Bakteriler ve protistalar)
  • Mitozla gerçekleşir
  • Çok hızlı gerçekleşir
Örn:Parmecium,amip,euglena vb.
B-Tomurcuklanarak üreme
  • Ana canlının vücuduna ait dokusal bir kısmın yeni bir canlı haline dönmesi şeklinde gerçekleşir
  • Bire mayası,süngerler,sölentereler,Gözyaşı bitkisi gibi canlılarda görülür
  • Oluşan yeni canlı biri süre sonra ana canlıdan ayrılıp bağımsız canlı olabilir
  • Oluşan canlılar ana canlı ile beraber koloniler oluşturabilirler(Polipler)
Örn:Sünger,hidra,Gözyaşı bitkisi vb.
C-Sporla üreme
  • Spor adı verilen özel üreme hücreleri ile gerçekleşir
  • Olumsuz koşullara dayanıklı özel üreme hücreleridir
  • Sporlar sporozooalar,mantarlar ve çiçeksiz bitkilerde görülür
  • Sporlar haploid canlılarda(alglerde vb.)mitozla, diploid canlılarda bitkilerde mayozla oluşur.
  • Sporlar döllenmeden gelişerek yeni canlılar oluşturur
  • Üç değişik özellikte spor vardır
    • Endospor:Bakterilerde
    • Ekzospor:Mantarlarda
    • Zoospor:Alglerde
Not:Endospor üremede rol almaz.
D-Vegetatif üreme
  • Ana canlının vücudundan ayrılan bir parçanın eksiklerini tamamlayarak yeri bir canlı haline gelmesi şeklinde görülür
  • Planaria,deniz yıldızları vb. omurgasızlarla,çiçekli bitkilerde görülür
  • Rejenarasyon yeteneği yüksek canlılarda görülürVegetatif üremenin tercih edilme nedenleri
    • Hızlı üreme şeklidir
    • Karakterlerin korunmasını sağlar
    • Tohumla üreme yetenegi olmayan bitkilerde üremeyi sağlar
Eşeyli ürem ve çeşitleri 
Özellikleri:
  • Temel mekanizması: Mayoz ve döllenmedir
  • Aynı türün farklı cinsiyetine sahip iki bireyin oluşturduğu gametlerin birleşmesi ile gerçekleşir
  • Canlılarda çeşitliliğin artmasına neden olur
  • İleri (Gelişmiş) üreme şeklidir
  • Bakteriler,silliler,volvox,mantarlar,bitkiler ve hayvanlarda görülür
  • Yeni kalıtsal kombinasyonların oluşumunun nedenidir
Eşeyli üremede 
1-Gamet ve gametlerin oluşumu:Mayoz
2-Gametlerin birleşmesiöllenme
3-Döllenme ile oluşan hücre:Zigot
A-İzogami: Dişi ve erkek gamet arasında fark yoksa erkek ve dişi gametler yapı ve özelikleri bakımından aynıdır.Örn:Ulotrix
B-Anizogami:Gamet cifti arasında cinsiyeti belirleyen fark varsa.Küçük hareketli sperm ve büyük hareketli yumurta bulunur.Örn:eğrelti otu
C-Oogami:Gametler arasındaki fark ileri düzeyde ise.Gametler arasında büyüklük,hareket,sitoplazma içeriği bakımından önemli derecede farklar bulunur.Örn:Hayvansal organizmalar
D-Partenogenez: Döllenme olmadan yumurtanın embriyonik gelişim evrelerini tamamlayarak yeni haploid oluşturması şeklindeki üremedir
E-Konjugasyon : tek hücrelilerde görülen eşeyli üreme şeklidir.Yanyana gelen iki hücre arasında kurulan sitoplazmik köprü aracılığı ile hücreler arasında gen veya nucleus alış verişi şeklinde gerçekleşir.Örn:Bakteri ve paramecium
F-Hermafroditlik: Bazı canlılarda tür bireylerinde cins ayrımı yoktur. Tek bireyde dişi ve erkek üreme sistemleri birlikte bulunur.Bu tür canlılara hermafrodit canlı denir. Endoparazitler hariç diğerleri kendi
kendini dölleyemez.Örnek: Hidra,Toprak solucanı,istiridye,tenya vb.
C-Protistalar da Üreme
  • Mitozla üreme:Amitoz şeklinde gerçekleşir
  • Eşeyli üreme:Konjugasyon ile gerçekleşir
Parameciumda konjugasyon
  • Farklı özellikteki iki parameciunm yan yana gelirler
  • Aralarında sitoplazmik köprü (Plasmodezma) kurulur
  • Makronucleus ortadan kalkar
  • Mikronucleuslar mayoz geçirerek 4 tane haploid nucleus oluşturur
  • 4 nucleustan 3 tanesi ortadan kalkar
  • Kalan tek haploid nucleus mitozla iki nucleus oluşturur
  • Bu nucleuslardan biri kalıcı diğeri göçücü nucleustur
  • İki hücrenin göçücü nucleusları karşılıklı değiştirilir
  • Kalıcı nucleusla diğer hücreden gelen göçücü nukleuslar birleşerek diploid tek nucleus oluşur.
  • Oluşan diploid nukleus ard arda 3 mitoz geçirerek 8 nucleus oluşturur
  • Her bir hücre 2 sitokinez geçirerek 4 hücre oluşturur
  • Oluşan hücrelere nucleuslar ikişer ikişer dağılır
  • Konjugasyon yapan iki parameciumdan toplam 8 paramecium oluşur.
Plasmodium malariada döl almaşı
Sporozooalardan Plasmodium malarıada hayat devri
  • Qanofel sokması ile sporozoitler (n) insan kanına geçer
  • Alyuvarlar içine geçerek şizonta dönüşürler
  • Şizont çoğa bölünerek (Şizogoni) merezoitleri(n) oluşturur
  • Alyuvarların parçalanması ile merezoitler ve toksinleri kana karışır.(Sıtma nöbetleri bu esnada görülür)
  • Merezoitler ya yeni alyuvarlara girer, yada gametositlere dönüşür
  • Anofelin bu insanın kanını emmesi ile gametositler anofelin barsağına geçer
  • Gametositler(n) burada ovumu(n) ve mitoz geçirerek 4-8 sperm(n) haline gelirler
  • Oluşan spermler ovumu barsak boşluğunda döller ve zigot(2n) meydana gelir
  • Ameboid hareket eden zigot barsak epitelini delerek barsak kaslarına yerleşir
  • Zigot burada mayoz geçirir ve ardından çoğa bölünerek (Sporogoni) sporozoitleri (n) oluşturur
  • Sporozoitler dolaşım sıvısı ile tükürük bezlerine taşınır ve döngü tamamlanır.
Not: Plasmodium malariada baskın döl haploidtir.Diploid aşama sadece zigot evresine indirgenmiştir.

D-Fungi (Mantarlarda) Üreme
  • Sporla üreme:
  • Eşeyli üreme:
E-Hayvanlarda Üreme 
a-Spermatogenez :
Erkek bireylerde testislerde spermlerin meydana gelmesidir:
Özellikleri:
  • Testiste seminifer tüplerinde gerçekleşir
  • Ergenlik dönemine kadar sadece sperm ana hücreleri (Spermatogoniumlar) mitozla çoğalır
  • Ergenlikle beraber mitozla çoğalırken mayozla spermler meydana gelir
  • Mayoza başlayacak hücreye 1.spermatosit (2n) denir
  • Mayoz II geçirecek hücreye 2. spermatosit (n) denir
  • Mayoz sonu oluşan hücrelere spermatid (n) denir
  • Oluşan spermatidler dölleme yeteneği kazanmak için farklılaşırlar. Bu olaya spermiyohistogenez denir.
  • Farklılaşma epididimiste gerçekleşir
  • Her sperm ana hücresinden kalıtsal olarak farklı 4 aktif sperm oluşur
Farklılaşma:
  • Golgiden akrozom gelişir
  • Sitoplazmanın önemli kısmı atılır
  • Nucleus yoğunlaşır
  • Kuyruk gelişir
Spermin özellikleri:
  • Az sitoplazmalı ,küçüktür
  • Kamçılı ve aktif hareketlidir
  • Besin maddesi içermez
  • Uç kısmında ovum zarını eritecek enzim içeren akrozom bulunur
  • Fertilizin maddeye pozitif taksi gösterir
  • Zigotun kromozom kaynağıdır
  • Zigotun sentrozom kaynağıdır
  • Dişi üreme sisteminde 2-3 gün canlı kalabilir
  • Ömür boyu üretilir
b-Oogenez :
Dişi bireyin ovaryumunda gerçekleşir.
Özellikleri:
  • Ovaryumda folikül içerisinde gerçekleşir
  • Embriyonik evrede 3. aydan itibaren ovum ana hücreleri gelişir
  • Embriyonik dönemde mayoza başlayan 1. oositler ergenlik dönemine kadar profaz-1 evresinde kalırlar
  • Ovaryumda gelişecek ovum sayısı bellidir
  • Ergenlikle beraber periyodik olarak ortalama 28 günde bir ovum gelişir
Not: Bazı hayvanlarda ovum yılda bir topluca, bazılarında birkaç kez gruplar halinde bırakılır
  • Bir oogoniumdan 1 ovum 3 kutup hücresi oluşur
  • Oogniunun sitoplazmasının büyük kısmı ovumda kalır
  • Ortalama 45-50 yaşına kadar devam eder
Ovumun özellik ve görevleri:
  • Bol sitoplazmalı ve büyüktür
  • Hareketsizdir
  • Türe göre değişik orende besin içereir
  • Zigotun kromozom kaynağıdır
  • Zigotun mitokondri kaynağıdır
  • -Döllenmeden sonra zigota dönüşür
Döllenme 
Ovum ile spermin birleşmesi olayıdır.
Döllenme gerçekleştiği ortam 
A-Dış Döllenme :
  • Sadece suda yaşayanlarda gözlenir.
  • Döllenme olasılığını arttırmak için fazla sayıda üreme hücresi oluşturulur.
  • Döllenen yumurtadaki embriyo gelişimini suda tamamlar.
  • Genellikle yumurta ve spermler suya bırakıldığından çiftleşme organlarına rastlanmaz.
B-İç Döllenme :
  • Kara ortamında nem , sıcaklık ve radyasyon gibi faktörlere karşı üreme hücrelerini korumak için döllenme dişi bireyin üreme sisteminde gerçekleşir.
  • Genelde karada yaşayanlarda görülür.
  • Üreme hücreleri dişi bireyin üreme sistemi içinde birleştiğinden döllenme olasılığı fazlalaşmıştır.
  • Döllenmiş yumurtadaki embriyo gelişimini dişi bireyin içinde veya dışarıda tamamlayabilir.
  • Çiftleşme organları kullanıldığından üreme hücresi sayısı azdır.
Döllenme ve gelişme şekline göre üçe ayrılır 
A-Dış döllenme ve dış gelişme:
  • Suda yaşayan canlılarda (Balık ve kurbağalarda) görülür
  • Yumurta ve sperm vücud dışına su ortamına bırakılır
  • Döllenme garantisi yoktur
  • Yumurtanın etrafında kabuk oluşumu yoktur
  • Döllenmeden sonra gelişen embriyoda kabuk,korion,amnion ve allantois gibi zarlar yoktur.Sadece vitellüs kesesi vardır.
  • Embriyo su ve O2 ihtiyacını sudan karşılar
  • Embriyo metabolik artıkları bulunduğu su ortamına difüzyonla verir
  • Yumurtada yeterli besin olmadığı için başkalaşım veya embriyonal gelişim tamamlanmadan beslenme davranışları görülür
  • Yumurta sayısı fazla döllenme garantili değildir
B-İç döllenme dış gelişme:
  • Karada yaşayan sürüngen ve kuşlarda görülür
  • Döllenme dişi bireyin vücudu içinde müller kanalında gerçekleşir
  • Döllenmeden sonra yumurta etrafında kabuk oluşumu gerçekleşir
  • Yumurta vücudun dışında gelişimini tamamlar
  • Gelişen embriyonun etrafında kabuk,korion,amnion zarları ayrıca yedek besin deposu vitellüs kesesi ve metabolik artıkları depolayan allantois kesesi bulunur
  • Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi vardır
  • Yumurta sayısı az döllenme garantilidir
  • Yumurtada embriyonik gelişimi tamamlatacak kadar yeterli besin bulunur
  • Dişilerde müller kanalı oluşan yumurtanın döllendiği,vitellüsün vekabuğun oluştuğu yerdir.
C-İç döllenme ve iç gelişme:
  • Memelilerde görülür
  • Döllenme dişi bireyin vücudu içinde gerçekleşir
  • Embriyonik gelişim dişi bireyin vücudu içinde tamamlanır.Ana organizma embriyonun korunması,beslenmesi,solunumu vb.bütün yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar
  • Yumurta sayısı azdır döllenme ve gelişme garanti altındadır
  • Oluşan embriyo madde alış verişini ana organizmanın vücudu ile yapar
  • Yumurtada kabuk yoktur. Vitellüs çok azdır.
  • Allantois ve vitellüs keseleri körelmiş ve bu keselerin görevini göbek bağı almıştır
Not:İç döllenme iç gelişme gösteren bazı balık ve sürüngenlerde ana organizmanın rolü:
1-Döllenme ortamıdır
2-Embriyonun korunmasında rol alır
Döllenme ve Gelişim 
Ovipar canlılar:
  • İç döllenme veya dış döllenme görülür
  • Gelişme vücud dışında gerçekleşir
  • Embriyonik gelişimi destekleyecek özel davranışlar gelişmiştir
Örn:Balık,kurbağa,sürüngen ve kuş
Ovovipar canlılar:
  • İç döllenme görülür.(Genelde)
  • Embriyonik gelişim yumurta içinde ana canlının vücudu içinde özel organlarda gerçekleşir.
  • Ana canlının vücudu sadece koruyucudur
  • Gelişimi biten yavru doğar gibi ana vücudu terk eder
Örn:Karasinek,lepistes,engerek,köpek balıkları
Vivipar canlılar:
  • İç döllenme görülür
  • Yumurtalarda vitellüs çok azdır
  • Gelişme ana canlının vücudunda gerçekleşir
  • Ana canlı embriyonun bütün ihtiyaçlarını karşılar.
(Beslenme,korunma,boşaltım maddelerinin atılımı,solunum vb.)
Örn:Memeliler
1-Pronefroz tip 
Hayvanlarda üreme ve boşaltım sistemi bazı yapılar ortak olarak kullanır.Bu nedenle bu ikili yapıya ürogenital sistem denir.Boşaltım birimi nefridyumdur.Boşaltım maddeleri glomerulus denen
kılcal damar yumağından silli huni ile başlayan nefridyuma geçerler.Nefridyumlar segmantal diziliş gösterirler.Bu tip böbrek yapısı bütün omurgalıların embriyonal döneminde ve kıkırdaklı balıkların ergin döneminde görülür.Nefridyumlar ayrı ayrı wolf kanalına açılır.(Pronefroz kanal)
2-Mezonefroz tip 
Boşaltım birimi glomerulus ve bowman kapsüllerinin oluşturduğu malpiğhi tüpleridir(Nefron).Segmantal diziliş gösterip wolf (Mezonefroz kanal)kanalına açılırlar.Sürüngen , kuş ve memeli embriyoları ile balık ve kurbağaların
erginlerinde görülür. 
3-Metasnefroz tip 
Böbrek yapısında temel boşaltım birimi glomerulus ve bowman kapsülünden oluşmuş (malpiğhi tüpleri) nefron lardır.Farklı olarak nefron lar ortak bir kanalla böbrek havuzuna ve buradan tek kanallar mesaneye açılır.Bu kanala üreter denir.Bu kanal sperm taşımaz.Memelilerde mesaneden uretra ile vücud dışına açılır.
Sürüngen kuş ve memelilerde mezonefroz kanalı erkek bireylerde epididimis haline dönüşür.Wolf kanalı vasdeferans haline dönüşür. Dişilerde iki yapı tamamen körelir.
Kloak:Balık, kurbağa, sürüngen ve kuşlarda bulunan yapı sindirim, boşaltım ve üreme hücrelerinin dışa atıldığı yapıdır.Memelilerde bulunmaz.
Wolf kanalı:Balık ve kurbağaların erkek bireylerinde bulunur.Üre ve spermin dışa atılımını sağlar.Sürüngen,kuş ve memelilerin erkeklerinde wolf kanalının yerini vasdeferans kanalı almıştır.
Müller kanalı:Balık ve kurbağalarda dişi bireylerin ovaryumundan bırakılan yumurtaların dışa atılımını sağlar. Sürüngen ve kuşlarda müller kanalı daha gelişkin olup :
  • iç döllenmenin gerçekleştiği yerdir.
  • Yumurta akının oluştuğu yerdir.
  • Yumurta kabuğunun oluştuğu yerdir
  • Bazı türlerde embriyonik gelişimin tamamlandığı yerdir.
(Ovoviviparlarda) 
Kuş ve sürüngenlerin erkeklerinde rudimenter müller kanalı bulunur.Testislerde üretilen spermler vasdeferans kanalı ile kloaka taşınırken boşaltım maddeleri üreter ilke kloaka taşınır.
İnsanda erkek üreme sistemi 
A-Testis
B-Epididimis
C-Vas deferans
D-Penis
E-Salgı (Seminal) bezleri
a-Seminal bez b-Prostat bezi c-Cowper bezi
A-Testis:
  • Yapısında bulunan seminifer tüplerinde spermler oluşur
  • Yapısında bulunan leydig hücreleri ile eşey hormonu üretir
  • Spermlerin farklılaşmasının gerçekleştiği yerdir
  • Vücud ısısından 2-3 oC daha düşüktür.
B-Epididimis:Spermlerin olgunlaştığı ve depolandığı yerdir
C-Vas deferans:Olgunlaşan spermlerin toplanıp biriktirilmesinde vegerektiğinde seminal salgılarla karıştırılarak dışa atılmasında rol alır.
D-Penis:Çiftleşme organıdır
E-Seminal bezler ve salgıları: ( Seminal bez,prostat bezi,Cowper bezi)
  • Spermlerin korunması
  • Spermlerin beslenmesi
  • Spermlerin hareket etmesinde rol alır
İnsanda dişi üreme sistemi 
A-Ovaryum
B-Follopi kanalı(Tüpü)
C-Uterus
D-Vagina
A-Ovaryum:
  • Yumurtaların oluştuğu organdır
  • Ortalama 28 günde bir yumurta gelişir
  • Yumurta gelişimi var olan yumurtaların mayoza devam etmesidir
  • Yumurtalar folikül denen yapıların içindedir
B-Follopi kanalı(Tüpü):
  • Ovulasyonla karın boşluğuna bırakılan yumurtaları huni şeklindeki baş kısmı ile toplar.
  • Kanala geçen yumurtalar uterusa taşınır
  • Döllenmenin gerçekleştiği yerdir
  • İlk bölünmeler kanalda başlar
  • İç yüzey silli epitelle döşelidir
  • İç yüzeyde besleyici sıvı üreten bezler bulunur.Bu bezlerden salgılanan sıvı ile döllenmiş yumurtanın harerket ve beslenmesi sağlanır
C-Uterus:
  • Duz kaslardan oluşmuş organdır
  • Follopi kanalı ile vagina arasında yer alır
  • Embriyonik gelişimin gerçekleştiği yerdir
D-Vagina:
  • Spermlerin dişi vücuduna alındığı organdır
  • Doğumda bebeğin ana vücudunu terkettiği organdır
  • Döllenmemiş yumurtanın dışa atılımını sağlar
Menstrual döngü
  • Folikül evresi
  • Ovulasyon evresi
  • Korpus luteum evresi
  • Mensturasyon evresi
A-Folikül evresi:
  • 14 gün sürer
  • Ovaryumda genç folikül içindeki ootidin mayoza devam etmesi ile başlar
  • Kanda FSH miktarı fazladır evre sonuna doğru gittikçe azalır
  • Gelişen folikülle birlikte kandaki ostrojen miktarı artar
  • Follopi kanalında silli hücre faaliyeti ve özel salgı miktarı artar
  • Uterus endometyumunda mitoz artar iç doku kalınlaşır
  • Uterusta kandamarı mikterı artar
C-Ovulasyon:
  • Bir gün sürer
  • Kanda LH oranı fazladır.FSH oranı azalmıştır
  • Gelişen folikülün yırtılması ile içindeki 1.Ootid karın boşluğunabırakılır
  • Vücud ısısı yaklaşık 0,5 oC yükselir
C-Korpus luteum evresi:
  • Ovulasyonla yırtılan folikül korpus luteuma döner
  • 14 gün sürer
  • Kanda LH oranı FSH oranından fazladır
  • Korpus luteum kana fazla miktarda progesteron az miktarda ostrojen salgılar
  • Uterusta kalınlaşan endometyum süngersi yapı kazanır
  • Uterusta oluşan kan damarlarına kan hücum eder
  • Follopi kanalına geçen ootid burada bir gün içinde döllenir veya döllenmez;
    • Döllenirse mayoz devam eder embriyo oluşur ve hamilelik gelişir
    • Döllenmezse mayoz devam etmez ve ovum bozulur
D-Menstural evre:
  • Yaklaşık 3-5 gün sürer
  • Folikül evresi içinde yer alır
  • Kanda LH ve Progesteron miktarı azalır
  • Döllenmemiş yumurta ve süngersi yapı kazanmış uterus dokusu bir miktar kanla beraber vücud dışına atılır

GELİŞME VE BÜYÜME 

Gelişme ve büyüme olayları:Gelişim olayları çok hücreli ve eşeyli üreyen canlılarda görülür:
1-Hücre bölünmesi:
  • Döllenme ile oluşan zigot oluşumu ile başlar yaşam boyu sürer
  • Bitkilerde meristem dokunun bölünmeleri hayat boyu sürer
  • Ağaçsı bitkilerde büyüme sınırsızdır
  • Hayvanlarda belli bir yaşa kadar bölünme ile gerçekleşen büyüme görülür
  • Belli yaştan sonra bölünme sadece belli dokularda ( Bağ,epitel vb.) gerçekleşir
  • Bu dokulardaki hücre bölünmesi yenilenme ve onarılma amaçlıdır
  • Bölünme bitkilerde yaz ve ilkbaharda hızlı,sonbahar ve kış yavaştır
  • Bölünme hayvanlarda gelişme döneminde hızlı, olgunluk ve yaşlılık döneminde ise azalır
2-Büyüme:
  • Canlının ve hücrelerin madde miktarındaki artıştır.
  • Zigotun bölünmeye başlaması ile büyüme gerçekleşir
  • Gelişimin başlangıcında büyüme hızı fazladır
  • Hayvanlarda belli bir yaşta durur fakat bitkilerde yaşam boyu devam eder
  • Büyüme düzenli beslenme ve metabolik faaliyetlere bağlıdır
  • Zigotun ilk bölünmelerinde hücre sayısı artmasına rağmen büyüme olmaz
3-Farklılaşma:
  • Zigotun bölünmeleri ile oluşan hücrelerin zamanla belli görevleri yapmak için özelleşip farklılaşmasıdır
  • Bitkilerde meristem hücrelerinden farklılaşma her zaman görülür
  • Hayvanlarda embriyonik gelişimin tamamlanması ile farklılaşma büyük ölçüde tamamlanır. Ancak bazı dokularda (Kan, Bağ ) devam eder.
  • Farklılaşma sonucu çok hücreli canlı oluşur
  • Embriyonik indüksiyon etkisi ile hücrelerin belli genleri aktifleştirip diğerlerini inaktif hale getirmesi ile gerçekleşir
Canlılarda görülen büyüme ve gelişme olayları 
1-Tek hücrelilerde:
Bölünme ,tomurcuklanma veya oluşan sporlar yeni hücreler haline dönerek büyürler
2-Mantarlarda:
  • Sporların çimlenmesi ile başlar.
  • Mitozla hücre sayıları artar
  • Spor ana hücreleri ve spor oluşumunda farklılaşma görülür
3-Bitkilerde:
  • Bitkilerde gelişim olaylarından hücre bölünmesi,büyüme ve farklılaşma olayları görülür
  • Çiçeksiz bitkilerde sporların çimlenmesi ile gametofit gelişir
  • Çiçeksiz bitkilerde Sperm ve ovumun döllenmesi ile oluşan zigotun mitoz bölünmeleri ile sporofit gelişir
  • Vegetatif üreyen bitkilerde dal,yaprak,tomurcuk vb. vücud kısımlarından yeni bitki gelişir
  • Çiçekli bitkilerde tohumdan yeni bitki gelişir
4-Hayvanlarda gelişme 
Bir canlının zigottan ergin haline gelinceye kadar geçirdiği değişim ve gelişim olaylarına ontogenez denir.Hayvansal organizmalarda yumurta özellikleri gelişimin temel özelliklerini belirler. 
Besin içeriğine göre yumurta tipleri 
1-İzolesital:Vitellüs yumurtada az ve eşit dağılım gösterir 
Örn:Memeli 
2-Telolesital:Vitellüs çok ve bir kutuba toplanmıştır 
Örn:Sürüngen,Kuş 
3-Sentrolesital:Vitellüs merkezde toplanmıştır 
Örn:Böcekler 


Hayvanlarda gelişim olayları 
1-Segmentasyon:
  • Döllenmeden sonra zigotun geçirdiği hızlı bölünme olaylarıdır
  • İlk iki bölünme meridiyonal ikinci bölünme ekvatoraldır
  • Zigotun bölünmeleri ile oluşan hücrelere blastomer denir
  • İlk bölünmelerde embriyonun hücre sayısı artar ancak büyüme gerçekleşmez,Ağırlık artışı olmaz
  • Hücre yığını (Üzüm salkımı) haline gelmiş evreye marula evresi denir.
  • Marula evresinden sonra bölünmeler devam ederken içte bulunan hücreler dışa göçerler.Ortası boş çevresinde hücre sıraları olan bu evreye blastula evresi denir.
  • Segmentasyo olaylarında farklı büyüklükte hücrelerin oluşması vitellüs nedenlidir.
  • (Segmentasyonun önemi)Farklı besin,sitoplazma ve organel alan bu hücreler ileride farklı gen işleyişleri ile farklı yönlerde özelleşme göstereceklerdir.
  • Blastulayı oluşturan hücrelere blastomer, ortadaki içi özel sıvı ile dolu boşluğa ise blastosöl denir.
2-Gastrulasyon:
  • Balastula evresinden sonra alt kısımdaki hücreler çökme ve göçme hareketleri ile blastosöle çökerler.
  • Çökme olayı sonunda iki tabakalı embriyo oluşur.Oluşan tabakalardan dıştakine ektoderm,içtekine endoderm denir
  • Embriyoda oluşan yeni boşluğa arkenteron (İlk sindirim boşluğu),Bunun dışa açıklığına ise plastopor denir
  • Bu evrede blastosöl ortadan kalkar.Arkenteron kalıcı boşluk olup ileride sindirim sistemi ,sinirve solunum sistemi oluşumunda rol alır.Blastopor ise ağız ödevi görürü.
  • Süngerler ve sölentera grubundan canlılar embriyonik gelişimin bu evresinde kalırlar. Sahip oldukları organ ve sistemleri ektoderm ve endodermden oluşur.
  • İlerki aşamalarda ektoderm ve endodermden ayrılan hücre ve hücre grupları iki deri tabakası arasında organize olarak mezodermi oluşturur ve embriyo üç deri tabakasından oluşur.
  • Oluşan mezodermin ortasında kalan boşluğa sölom (Gerçek vücud boşluğu) denir.
  • Ektoderm ve endoderm arasında serbest kalan hücreler mezenşim hücreleri olarak adlandırılır ve ileride bağ dokunun oluşumunda rol alır
3-Farklılaşma(Histogenez) ve Organogenez:
Histogenez:Embriyoda hücre hareketleri,gruplaşmaları ve etkileşimleri sonucu ileride farklı dokuları oluşturacak hücreler halinde farklılaşmalarına denir 
Embriyonik indüksiyon :Embriyonal evrede embriyonal deri ve hücrelerin birbirleri üzerinde belirli yönlerde farklılaşmalarına neden olan karşılıklı etkileşimine denir. 
Organogenez:Embriyoda ileride farklı organların oluşumunda rol alacak organ taslaklarının oluşumuna denir. 
Histogenez ve organogenez:Embriyonik deriler ve bunlardan oluşan doku,organ ve sistemler. 
A-Ektoderm: Sinir hücreleri,ter-yeğ-süt bezleri,duyu hücreleri,göz merceği,epidermis. 
B-Mezoderm:Kan doku,Kas doku,Kıkırdak doku,Bağ doku,Endotel-Endokard,Boşaltım sistemi organ ve dokuları,Üreme sistemi organ ve dokuları 
C-Endoderm:Sindirim sistemi epiteli-(Örtü,Salgı Emme) ,Solunum sistemi epiteli,Karaciğer,pankreas (Dış salgı bezi ve kanalları),Tiroid ve paratiroid bezi. 

Embriyonik örtüler ve gelişim 
A-Balık ve kurbağalarda gelişim:
  • Kabuk,amnion zarı ve sıvısı,allantois bulunmaz
  • Yumurtada besin içeriği az olduğundan embriyonal evrede beslenme davranışı veya başkalaşım görülür
  • Embriyonik gelişimde canlı dış ortamla madde alış verişi yapar
B-Sürüngen ve kuşlarda gelişim:
  • Kabuk,korion,amnion,vitellüs ve allantois kesesi bulunur
  • Gelişim yumurta kabuğu içinde gerçekleşir
  • Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi bulunur
  • Besin vitellüsten sağlanır
  • Artık maddeler allantoiste birikir.Allantois solunumda da rol alır
  • Amnion zarı embriyoyu sarsıntı,ısı değişimleri,vb. fiziksel etkilerden korur
  • Korion koruma ve solunumda rol alır
C-Memelilerde gelişim:
1-Gagalı memeliler:
  • Vitellüs oldukça fazladır
  • Döllenen yumurta bir süre ana canlıda kaldıktan sonra yuvaya bırakılır
  • Yumurtadan çıkan yavru bir süre anaya bağımlı ve ondan süt emerek beslenir
  • Doğum görülmez
  • Ana vücudu sadece döllenme ortamı ve bir süre koruma sağlar
2-Keseli memeliler:
  • Yumurtada az vitellüs vardır
  • Bir süre annenin uterusunda gelişen embriyo doğar
  • Doğan yavru keseye geçer ve burada süt bezleri ile beslenmesini ve gelişimini sürdürür
3-Plasentalı memeliler:
  • Kabuk bulunmaz
  • Allantois ve vitellüs keseleri körelmiştir
  • Amnion zarı ve sıvısı bulunur.Bu yapı embriyoyu basınç,ısısal değişim vb. fiziksel etkilerden korur
  • Plasenta embriyodan chorion ve allantois ile anneden uterus dokularından oluşmuştur
  • Embriyo solunum beslenme ve boşaltım ihtiyacını plasenta aracılığı ile ana canlıdan karşılar
  • Plasenta aracılığı ile anneden embriyoya besin,O2 geçer.Embriyodan anneye ise CO2 ve metabolik artıklar geçer
  • Anne kanı ile embriyo kanı karışmaz
  • Plasenta ayrıca 3. aydan itibaren Progesteron üreterek hamileliğin devamında önemli rol alır
  • Plasenta ile embriyo arasında ise göbek bağı bulunur
  • Göbek bağı;Amnion zarından oluşur,içinde vitellüs kesesi,allantois ve embriyoya ait kan damarları bulunur
  • Embriyoya ait atar damar plasentaya CO2 ve artıkları taşır (Kirli kan),Toplar damar ise plasentadan besin ve oksijen taşır(Temiz kan)
  • Plasentada aktif taşımanın gerçekleşmesi nedeni ile enerji ihtiyacı ve oksijen tüketimi oldukça fazladır
  • Doğumdan sonra göbek bağının kesilmesi ile embriyo bağımsız birey haline gelir.

BİTKİLERDE ÜREME VE GELİŞME 

I-Tohumsuz bitkilerde
Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini takip etmesi şeklinde gerçekleşen metagenez görülür:
Metagenez
  • Sporlar (n) çimlenerek hapolid gametofiti oluşutrurlar
  • Gametofitlerde anteridyum (Erkek organ) ve Arkegonium (Dişi organ) gelişir
  • Mitoz bölünme ile anteridyumlarda sperm arkegoniumlarda ise ovum meydana gelir
  • Uygun şartalarda döllenme gerçekleşir
  • Oluşan zigottan(2n) sporofit (2n)gelişir
  • Sporofitte sporangium (Spor kesesi) gelişir
  • Sporangiumda bulunan spor ana hücrelerinden (2n) mayozla sporlar (n) oluşur
Karayosunlarında
  • Gametofit döl baskındır
  • Gametofit fotosentez yapar
  • Sporofit döl gametofit üzerinde gelişir ve yarı parazittir
  • İletim demetleri taşımaz
Eğreltilerde
  • Sporofit döl baskındır
  • İletim demetleri taşır
  • Fotosentez yapar
  • Sporofit döl çiçekli bitkilerdeki gövde,yaprak,kök ve çiçek rollerini üstlenir
  • Gametofit döl cılızdır
II-Tohumlu bitkilerde
Temel üreme organı çiçektir.
  • Üreme hücrelerinin oluştuğu yerdir
  • Mayoz ve haploid gelişmenin gerçekleştiği yerdir
  • Döllenmenin gerçekleşip embriyo ve endospermin oluştuğu yerdir
  • Tohumun geliştiği yerdir
  • Meyvanın oluştuğu yerdir
Çiçek yapısı ört kısımda incelenir
1-Çiçek tablası:Çiçek adlı üreme organının geliştiği yapıdır
2-Dişi organ:Tohum taslağı ve Makrospor ana hücresinin bulunduğu embriyo kesesi ve tohumun geliştiği ,gerçek meyve oluşumunu sağlayan kısımdır 3 kısma ayrılır;
  • Ovaryum
  • Stilus
  • Stigma
Ovaryumda embriyo kesesinin oluşumu
  • Makrospor ana hücresi mayozla 4 makrospor yapar,bunlardan 3 tanesi erir geri kalan bir tanesi makrospor olarak kalır.
  • Makrospor hücresinin nucleusu ard arda 3 kez mitoz gecirerek 8 nucleuslu hücre oluşur
  • Makrospor içindeki nukleuslardan 3 tanesi vegetal kutba nucleusları yerleşerek antipod nucleusları oluşturur
  • 2 tanesi ortada polar nucleusları oluşturur
  • Geri kalan 3 nucleustan biri Ovum diğerleride sinerjit nucleusları haline dönüşerek animal (Döllenme) kutbuna yerleşir.
  • Organizasyon bittiğinde döllenmeye hazır embriyo kesesi meydana gelmiştir
3-Erkek organ:Mikrospor ana hücresinin bulunduğu,polenlerin oluştuğu kısımdır. 2kısma ayrılır;
  • Flament:Sapcık
  • Anter:Başcık
Başcık (Teka)larda polen oluşumu
  • Başcıkta bulunan mikrospor ana hücresi mayoz geçirerek 4 tane haploid mikrospor oluşturur.
  • Mikrospor hücrelerinin nukleusları mitozla ikiye ayrılır
  • Oluşan iki mikro nukleus etraflarına bir miktar sitoplazma alırlar
  • Böylece tozlaşmayı sağlayacak polen oluşur
  • Polen nucleuslardan biri polendeki metabolizmayı kontrol eden vegetatif nucleus,diğeri ise döllenmeyi sağlayacak generatif (Doğurucu) nucleustur
  • Polen etrafında türe özgü ve tozlaşma biçimine uygun kabuk oluşur
4-Taç ve canak yapraklar: Çiçeklere şekil verip görünümlerini belirleyen,tozlaşmaya yardımcı,özel kokular uretebilen kısımlardır
Tozlaşma 
Tekalarda oluşan polenlerin su,hava ve taşıyıcılararacılığı ile stigmaya ulaşıp çimlenmesine denir. Polenin stigmada çimlenmesi stigmada üretilen fertilizasyon maddesi ile gerçekleşir.
Çimlenme ve döllenme
  • Çimlenen polende polen tüpü oluşur
  • Polen tüpü stilus içinden ovaryuma doğru uzar
  • Vegetatif ve generatif nucleuslar polen tüpüne geçer
  • Tüp embriyo kesesine ulaşınca vegetatif nucleus erir,generatif nucleus mitozla iki nucleus oluşturur
  • Generatif nucleuslardan biri ovumu dölleyerek embriyoyu oluşturur
  • Diğer generatif nucleus polar nucleusları dölleyerek endospermi oluşturur.
Not:Çiçekli bitkilerden kapalı tohumlularda iki döllenme gerçekleşir
  1. Döllenme: Ovum(n) + Sperm (n)=Embriyo (2n)
  2. Döllenme:Plar nuc.(n)+Polar nuc.(n)+Sperm(n)=Endosperm (3n)
Tohum ve tohum oluşumu
Tohum taslağında bulunan embriyo kesesi döllenmeden sonra tohum haline dönüşür.
Tohum taslağı-----------------------Tohum
Tohum kısımları
  • Kabuk:Tohum taslagından gelişir tohumun olumsuz dış etkilerden korunmasını sağlar(2n) kromozomlu hücvrelerden oluşur
  • Endospermöllenen polar nucleuslardan gelişir.Çimlenme öncesi ve çimlenme esnasında bitki embriyosunun ihtiyacı olan besin maddesini bulundurur (3n) kromozomlu hücrelerden oluşur
  • Embriyoöllenen ovumdan gelişir.Yeni nesil bitkiyi oluşturur. (2n) kromozomlu hücrelerden oluşur
Meyva ve meyva oluşumu
Tohum oluştuktan sonra çiçek tablası ile beraber çiçek organlarından veya sadece ovaryumdan gelişir
1-Gerçek meyva:Sadece ovaryumun gelişimi ile oluşan meyva Örn:erik,kiraz,kayısı vb.
2-Yalancı meyva:Çiçek tablası,Canak yaprak,taç yaprak,erkek organ ve ovaryumun birlikte meydana getirdikleri meyva. Örn:Elma,armut vb.
Meyvalar tohumun korunmasında ve yayılmasında rol alan önemli yapılardır.
Tohum çimlenme ve gelişim
  • Bitkilerde gelişim olaylarından hücre bölünmesi,büyüme ve farklılaşma olayları görülür
  • Çiçeksiz bitkilerde sporların çimlenmesi ile gametofit gelişir
  • Çiçeksiz bitkilerde Sperm ve ovumun döllenmesi ile oluşan zigotun mitoz bölünmeleri ile sporofit gelişir
  • Vegetatif üreyen bitkilerde dal,yaprak,tomurcuk vb. vücud kısımlarından yeni bitki gelişir
  • Çiçekli bitkilerde tohumdan yeni bitki gelişir
Tohum yapısı
a-Kabuk:
  • Tohumu örter
  • Kabuğu oluşturan hücrelerin çeperleri mantarlaşmış ve odunlaşmıştır
  • Tohumu su kayıbından,mekanik etkilerden,kimyasal ve biyolojik etkilerden korur
  • Kalınlığı şekli ve yapısal özellikleri türe göre değişir
  • Kabuğu oluşturan hücreler 2n kromozomludur
b-Endosperm:
  • Açık tohumlularda sadece polar nucleuslardan döllenmeden gelişir ve n kromozomlu hücrelerden oluşur
  • Kapalı tohumlularda polar nucleusların döllenmesi ile oluşan triploid 3n kromozomlu hücrelerden oluşur
  • Türe göre farklı yoğunluklarda olmak üzere karbonhidrat,yağ ve protein depolar
  • Çimleninceye kadar hetotrof olan bitki embriyosunun madde ihtiyacını karşılar
  • Çimlenince endospermin görevini yapraklar üstlenir
c-Embriyo:
  • Ovumun spermle döllenmesi ile oluşur ve 2n kromozomludur
  • Embriyonik gövde ve kök taşır
  • Tohum çimleninceye kadar yavaşca gelişir
d-Çenekler (Kotiledonlar):
  • Embriyoya bağlı olarak gelişir
  • Endospermden besin alarak bitki çimleninceye kadar onu besler
  • Çimlenmeden sonra bir süre fotosentezde yapar(Dikotillerde)
  • Soğan,zambak vb.de tek çenek, sebzeler,çalılar,ağaçlar vb.de iki çenek, çamgillerde çok çenek bulunur
Tohumda uyku hali:
  • Tohumda metabolizma yavaş fakat devam etmektedir
  • Süre tohum kabuğuna ve besin miktarına bağlıdır
  • Kuru ve soğuk koşullarda uyku halinde kalarak canlılığı korumakta ve neslin devamını garanti altına almaktadır
  • Tohumlarda uyku halinin devamı sağlayan hormon absisik asittir
  • Tohumlarda canlı ve çimlenme yetenekli kalma süresi türe göre değişir
Çimlenme gücü:
  • Tohum kabuğu kalınlığına
  • Tohumdaki su miktarının azlığına
  • Depo besinlerden yağ yerine nişastanın varlığına bağlı olarak artar.
Tohumda çimlenme:
Gerekli şartlar:
  • Su: Kabuğun çatlaması,embriyonun serbest kalması ve enzimatik reaksiyonlar için gereklidir
  • Oksijen:Artan metabolizma için gerekli enerji oksijenli solunumla karşılanır
  • Sıcaklık:Artan enzim etkinliği uygun sıcaklıklarda gerçekleşir
  • Işık:Bazı türlerde (Tütün) çimlenmede ışığa ihtiyaç duyulur.
Çimlenme mekanizması
  • Şartlar uygun olduğunda tohum su alarak şişer ve tohum kabuğu çatlar
  • Alınan su tohumda absisik asit etkinliğini kırar
  • Alınan suyun etkisi ile endosperm hücreleri giberillin üretir.
  • Giberillin absisik asidin etkinliğini azaltırken amilaz etkinliğini artırırı
  • Amilaz etkisi ile nişasta glikoza parçalanır
  • Oluşan glikoz çatlayan kabukla beraber alınan fazla miktardaki O2 kullanılarak solunumda harcanır
  • Çimlenme ile beraber tohumda ağırlık azalması gerçekleşir
  • Metabolizmanın hızlanması ile beraber hücre bölünmesi hızlanır
  • Meristem etkisi ile bitkiye yeni hücre ve dokular katılır
  • Bitki uç meristemi ile boyca,kambiyum ile ence kalınlaşarak büyür.
Bitki gelişmesinde rol alan faktörler
A-Su:
  • Turgor oluşumu
  • Madde taşınımı
  • Fotosentezde organik madde sentezi
  • Terleme ile ısı düzenlenmesi
  • Stomaların çalışması
  • Enzimatik reaksiyonlar için ortam
  • Hidroliz reaksiyonlarının gerçekleşmesi
B-Sıcaklık:
  • Enzim etkinliği ve metabolizmada etkendir
  • Terleme üzerine etkendir
  • Topraktan su alınımıda etkendir
C-Işık:
  • Klorofil sentezinde gereklidir
  • Fotosentezde gereklidir
  • Bazı türlerde çimlenmede gereklidir
D-pH,Tuz ve Mineral:
  • Enzim etkinliği için gereklidir
  • Bazı moleküllerin (Enzim,hormon,pigment vb.) yapısına katılır
E-Hormonlar:
Bitkisel hormonlar bitkinin büyümesi,yaprak-çiçek açması, yönelim, meyva oluşumu,Tohumda uyku ve çimlenme vb. yaşamsal olayların gerçekleşmesinde rol alırlar
Not:Bu faktörlerin etkinliği farklı türler için değişebilir.Değişik türlerde özel adaptasyonlar görülür.


GENETİK 

Olasılık kuralları
Kalıtımda kullanılan iki önemli olasılık yasası şunlardır.
1-Şansa bağlı olan iki ayrı olayın sonuçları birbirinden bağımsızdır.
2-Şansa bağlı iki olayın aynı anda olma olasılığı bu olayların ayrı ayrı olmaolasılıklarının çarpımına bağlıdır.
Açıklama :Havaya atılan paranın yazı gelme ihtimali ½ , Tura gelme ihtimali ½ dir. Aynı para on kez havaya atılsa dahi her seferinde tura gelmeihtimali ½ dir.
On kez havaya atılan paranın on kere tura gelme ihtimali ise her seferindeher seferinde tura gelme ihtimalinin çarpımına eşittir. ( ½ )10 şeklinde ifadeedilir.
A-Olasılık prensiplerinin gametlerin oluşum olasılığına uyarlanması 
Örnek : Tek Karakterde 

Örnek:İki karakterde
a)Her iki karakter içinde homozigot bireylerde.

b)Her iki karakter içinde heterozigot bireylerde.

Açıklama:Heterozigotlukta hibridlik derecesi gamet çeşit sayısını iki kat artırır.n=Hibridlik derecesi 2n =gamet çeşit sayısı 
Örnekler:
AAbbCCddee genotipli bireyde oluşacak gamet çeşit sayısı. n=0 olduğundan gamet çeşit sayısı 1 dir.
AAbbCcDdee genotipli bireyde oluşacak gamet çeşit sayısı. n=2 olduğundan 2 2 =2.2=4 çeşittir.
AaBbCCDdee genotipli bireyde oluşacak gamet çeşit sayısı. n=3 olduğundan 2 3 =2.2.2=8 çeşittir.
B-Olasılık prensiplerinin bireylerin oluşum olasılığına uyarlanması 

Pratik yol:Genotipte heterozigot karakterlere 2 homozigot karakterlere 1 değeri verilerek çarpılır.
Örnekler: AaBBccDdEeFfgg
2. 1. 1. 2. 2. 2. 1=16 çeşit gamet oluşur.
aaBbCcDdEeffGg
1.2. 2. 2. 2. 1. 2 =32 çeşit gamet oluşur.
Açıklama:Genotipi verilen bireyin meydana getireceği herhangi bir gametinoranı ( 1 / 2 )n bağıntısı ile bulunur.(n= hibridlik derecesi) 
Örnek: AabbCcDdEeff genotipli bireyin abcdef genotipli gamet oluşturmaoranı nedir.
n=4 olduğuna göre;Gametin oranı=( 1 / 2 ) 4 = 1 / 16 bulunur.


Monohibrid çaprazlama



Dihibrid çaprazlama



Genotip çeşitlilik 
a)Her iki bireyin homozigotluğunda =1
b)Sadece birinin heterozigotluğunda =2
c)Her ikisininde heterozigotluğunda =3
Örnek:AABbDdEe X AaBbddEe çaprazlamasında oluşacak genotip çeşitlilik nedir?
Yanıt: 1.Karakter : (AA X Aa) =2
2.Karakter : (Bb X Bb) =3
3.Karakter : (Dd X dd) =2
4.Karakter : (Ee X Ee) =3 
4 karakter için genotip çeşitlilik 2.3.2.3=36 bulunur.
Fenotip çeşitlilik
a) AA X AA , Aa X AA , AA X aa ve aa X aa çaprazlamalarında fenotip çeşitlilik 1 dir.
b) Aa X Aa ve Aa X aa çaprazlamalarında fenotip çeşitlilik 2 dir.
Örnek: AaBbDdee X AabbDDee çaprazlamasında fenotip çeşitlilik nedir?
Yanıt: 1.Karakter için: (Aa X Aa) =2
2.Karakter için: (Bb X bb )=2
3.Karakter için: (Dd X DD)=1
4.Karakter için: (ee X ee)=1 
4 karakter için fenotip çeşitlilik=2.2.1.1=4 bulunur.
Örnek:AaBbDdeeFf genotipli bireyin oluşturacağı gamet çeşit sayısı nedir.
A)10 B)8 C)44 D)16 E)32
Örnek:AaBbDdEe X aaBbddEe çaprazlamasında aaBBddEe genotipli bireylerin oluşma olasılığı nedir.
A)1/32 B)1/16 C)1/8 D)1/4 E)1/2

Ard arda gelen şansa bağlı bağımsız olayların birlikte değerlendirilmesinde binom açılımından yararlanılır. 
1.Örnek:Bir ailenin olabilecek 4 çocuğundan 3 kız ve 1 erkek olma olasılığı nedir?
Yanıt: Kız olma olasılığı =1/2 =a
Erkek olma olasılığı =1/2 =b ile sembolleştirelim (a+b)4= a4 + 4 a3 b + 6a2b2 + 4ab3 + b4 dağılımından 4a3b ifadesi a3= 3 kız ve b=1 erkek çocuğu ifade eder.
4(1/2)3(1/2)= 4.1/8.1/2=4/16=1/4 bulunur.
2.Örnek:Aynı ailenin 2 kız ve 2 erkek çocuk sahibi olma olasılığı nedir?
Yanıt: Binom açılımından 6a2b2 ifadesi bize a2 = 2 kız ve a2 =2 erkek çocuğu ifade eder.
6(1/2)2 (1/2)2 =6.1/4.1/4=6/16=3/8 bulunur.
Açıklama : Eğer soru somatik karakterlerle ilgili ise dominant özellik ¾ resesif özellik ise 1/4 olarak alınır.
3.Örnek: Bir ailenin olabilecek 5 çocuğundan 3 siyah saçlı ve 2 sarı saçlı olma olasılığı nedir?
Yanıt: Siyah saç dominant olduğundan =a =3/4
Sarı saç resesif olduğundan =b =1/4 oranında oluşma şansları vardır.
10a3b2 ifadesinden 10(3/4)3(1/4)2 = 10.27/64.1/16=270/1024 =135/512 bulunur.
4.Örnek:Aynı ailenin 5 çocuğundan 4 dominant ve 1 resesif olma olasılığı nedir?
Yanıt: 5a4b ifadesinden 5(3/4)4 (1/4) = 5.81/256.1/4 = 405/1024 bulunur.
5.Örnek:Aynı ailenin 5 çocuğundan 4 resesif ve 1 dominant olma olasılığı nedir?
Yanıt: 5ab4 ifadesinden 5(3/4).(1/4)4 =5.3/4.1/256=15/1024
6.Örnek:Bir ailenin olabilecek 4 çocuktan dördününde kız olma olasılığını bağıntılardan hangisi gösterir.
A)1/2 b)1/8 C)(1/2)2 D)(1/2)4 E)(3/4)4
Mendel kanunlarından sapmalar
Farklı kalıtsal özelliklere sahip bazı karakterlerin kalıtımı mendel kanunları ile açıklanamaz. Bu özellikleri taşıyan karakterlerin kalıtımında fenotip ve genotip oranları mendel kanunlarından farklıdır.Bunlar:
  1. Yarı dominantlık=Ekivalentlik,
  2. Polialellik,
  3. Komplementer genler,
  4. supplementer genler,
  5. engelleyici genler,
  6. Polimerik genler,
  7. Epistasi,
  8. Bağlantılı genler ve Krossing-over örnek olarak verilebilir.
Ekivalentlik
Alel genler normalde dominant resesif özellikler verir. Ancak bazı karekterler üzerinde etkili genler birbirlerine baskınlık kuramazlar heterozigot durumda farklı bir genotip oluştururlar homozigot halde kendi özelliklerini yansıtırlar bu tip genlere ekivalent gen denir.
Örnek : Sığırlarda kıl , Endülüs tavuklarında tüy , Akşam sefası çiçek
renkleri ekivalent genlerle belirlenir. Bu karakterleri sembolleştirme üslü ifadelerle yapılır.
Örnek: 

NOT : Bir monohibrit çaprazlamada fenotip ayrışım ,= genotip ayrışımsa ekivalentlik söz konusudur.

Polialellik

Canlılarda bazı karakterlerin belirlenmesinde etki eden gen sayısı ikiden fazla olabilir bu durumda bir karakter için normalde üç farklı genotip ( AA ,Aa , aa ) ve iki farklı fenotip ( A- , a- ) olması beklenirken hem genotip hem de fenotip çeşitlilik artar.

Tavşanlarda kürk rengi , insanda kan grubu vb. karakterler ikiden fazla genle kontrol edilen karakterlerdir. Bu karakterleri belirleyen genlerin sembolleştirilmesi üslü ifadelerle yapılır.
Örnek : Tavşanda kürk rengi : C > C ch > C h > şeklinde veya C1 > C2 > C3 > C4 
İnsanda kan grubu : a , aA , aB veya IA , IB , I0 şeklinde 
İnsanda Rh faktörü : R2 , R1 , R , r1 , R2 , R0 , rıı , r vb. şekildedir.
  
Polialellikte olabilecek genotip çeşitlilik n (n+1) / 2 bağıntısıyla çözülür. n = Alel gen sayısı

Örnek: A1 , A2 , A3, A4 alelleri ile belirlenen karakter bakımından türde kaç farklı genotip tespit edilebilir.
Yanıt olarak: n = 4 tür. n . ( n+1) / 2 den 4. (4+1) / 2 = 4.5 = 10 bulunur.
Örnek: Birinci karakteri A1,A2, A3 ve ikinci karakteri B 1, B2 , B3 , B4 gibi alellerle kalıtlanan canlı türünün populasyonun da kaç farklı genotip tespit edilir.
Yanıt: 
Birinci karakter için n=3 => 3.(3+1)/2=3.4/2=12/2=6 değişik genotip görülür 
İkinci karakter için n=4 => 4.(4+1)/2=4.5/2=20/2=10 değişik genotip görülür 
Her iki karakter için 6.10=60 değişik genotip görülür.
Örnek: 
1-Yukarıda soyağacı verilen ailede 6 nolu bireyin OR—olma olasılığı nedir?
A)1/2 B)1/4 C)1/1 D)1/8 E)1/16
2-Yukarıda soy ağacında 5 nolu bireyin ABR+ olma olasılığı nedir? 
A)1/2 B)3/4 C)1/8 D)1/16 E)3/16 
3-Böyle bir ailenin olabilecek çocuklarında A-proteini ve Rh proteinini birlikte bulunduranların oranı nedir? 
A)3/4 B)3/8 C)1/8 D)1/4 E)3/16 
4-Böyle bir ailenin gelecekte eritroblastosisfetalis durumu ile karşılaşacak kız çocuklarına sahip olma olasılığı nedir?
A)1/2 B)1/4 C)1/8 D)3/4 E)3/8
Canlılarda Kromozomlar
1-Otozomlar : ( Vücut Kromozomları ) : Eşey kromozomları dışında kalan 2n-2 formülü ile ifade edilen ve vücutla ilgili karakterleri belirleyen genleri taşıyan kromozomlardır.Somatik hücrelerde çiftler (Homologları ile ) halinde bulunurlar.
Örnek:2n =40 olan canlılardaki otozom sayısı 2n-2 den 40–2 =38 bulunur.
Örnek: n = 8 olan canlılardaki otozom sayısı 2.8 –2 den 16–2 =14 bulunur.
NOT : Bazı canlılarda eşeyi belirleyen genler otozomlar üzerinde bulunur.
Örnek : Sirke sineğinde erkeklik karakteri , insanlarda cinsiyet karakterlerinde olduğu gibi

2-Gonozomlar : ( Eşey Kromozomları ) : Üzerinde canlının cinsiyetini belirleyen genler taşıyan X ve Y kromozomlarına denir. Normalde XX ve XY olarak bulunur. Diploid hücrelerde ( XX veya XY ) iki tane haploid hücrelerde ise ( X veya Y ) bir tane bulunur. XX yapısı dişilik , XY yapısı erkeklik
karakterlerinin gelişimini uyarır ancak bazı canlı türlerinde eşey farklı mekanizmalarla oluşturulur.
X ve Y kromozomları cinsiyetle ilgili genlerin dışında vücutla ilgili genleride taşır. X ve Y kromozomlarının homolog olan kısımlarına karşılık homolog olmayan kısımlarıda vardır.
Dişilerde X,X kromozomları arasında mayoz esnasında tüm örtüşme ve krossing over gerçekleştiği halde erkeklerde X ve Y kromozomları mayozda tam örtüşmez ve homolog olmayan segmentlerde krossing-over gerçekleşmez.
a)Krossingover’in gerçekleşmediği örtüşen bölgelerde cinsiyetle ilgili genlerinbulunduğu 
b)Örtüşmeyen ve krossing overin olmayacağı bölgelerde X ve Y kromozomları ile taşınan ve vücutla ilgili karakterleri belirleyen genlerin bulunduğu
c)Örtüşen ve krossing over görülen bölgelerde ise hem X hem de Y iletaşınan vücutla ilgili karakterleri belirleyen genlerin bulunduğu kabul edilir. Yukarıda verilen bilgilerdende anlaşılacağı gibi X ve Y kromozomlarının dağılımı eşeyi belirler ancak üzerinde taşıdıkları Vücutla ilgili karakterlerinde
varlığı nedeniyle bu karakterleri kalıtlanması eşey oluşumuna bağlıdır. Bu olaya eşeye bağlı kalıtım denir.
Eşeyin Belirlenmesi
Kalıtsal karakterleri belirleyen genleri ilk varlığını öne süren Mendeldir.Daha sonra Sutton genlerin kromozomlar üzerinde yer aldığı , bir karakteri etkileyen gen çiftinin her biri homolog ( eş ) kromozomların belli lokuslarında bulunduğunu ileri sürdü . Bu görüş daha sonra Kromozom Teorisi adını aldı.
Daha sonraki bilimsel çalışmalarda önce X kromozomu keşfedildi .pek çok canlıda dişi karakterli faktörlerde iki X kromozomunun bir arada bulunduğu erkeklerde ise X ve kısmen X ve Y kromozomlarına gonozom ( eşey kr.) adı verildi 
Protozooalarda genlerle belirlenen bir cinsiyet tayini yoktur. Genlerin rol aldığı cinsiyet tayini çok hücreli organizmalara özgüdür. Cinsiyetin genlerle belirlendiği canlılarda ise genlerin işleyişi farklı mekanizmalara dayanabilir.
Bazı canlılarda cinsiyet beslenme , ışık , yaş , stoplazmik faktörlere bağlı olarak belirlenir. Bu mekanizmalar çoğunlukla omurgasızlar ve bitkilere özgüdür. Ancak bazı omurgasızlar ve omurgalıların hepsinde cinsiyet gonozomlarla taşınan genlerle belirlenir.
Bazı Özel Eşey tayinleri 
Cinsiyet (Eşey) belirlenmesi
a)XX-XY şeklinde eşey belirlenmesi; XX dişi, XY erkeközelliktedir.Hayvanların çoğunda. 

b)ZW-ZZ şeklinde eşey belirlenmesi;ZW dişi, ZZ erkek özelliktedir. Kuşlarda,Sürüngenlerde,Kuyruklu kurbağalarda ve bazı balıklarda böyle belirlenir.

c)2n-n (Haploid- diploid )şeklinde eşey belirlenmesi;2n dişi, n erkek özelliktedir.Arılarda eşey bu şekilde belirlenir.

d)Gonozom(A)/Autozom (X) (Y kromozomu eşey belirlemede işlevsizdir.) oranına göre eşey belirlenmesi; X/2A=0,5 Erkek, XX/2A=1 Dişi, X/3A=0,33 Süper erkek(Kısır) XXX/2A=1,5 Süper dişi XX/3A=0,67 İntersex (Dişi ve erkek arası bireyler)

Örnek:Zigotta 38 kromozom sayılan bir kuş türünün dişi bireyinin genotip yazılımı hangisidir.
A)19+X B)36+XX C)38+ZZ D)36+ZW E)36+ZZ
Örnek:Epitel hücresinde 16 kromozom sayılan arı türünün erkek bireyinin sperm hücresindeki kromozom durumu aşağıdakilerden hangisi olabilir.
A)16+XY B)8+X C)16 D)15+Y E)7+Y
Eşeye Bağlı Kalıtım
Eşey kromozomlarında sadece eşey karakterleri değil vücutla ilgili bazı karakterlerde kalıtlanır.Bu tür karakterlere eşeye bağlı kalıtım denir.
X kromozomunun Y kromozomuna homolog olmayan kısımlarında kalıtlanan karakterlere X’e bağlı karakterler denir. 
Örnek:Miyopi, hemofili,kırmızı-yeşil renk körlüğü vb.

Y kromozomunun X kromozomuna homolog olmayan kısımlarında kalıtlanan karakterlere Y’ ye bağlı karakterler denir. Örnek:Kulak kıllılığı,
Perde parmaklılık, ıchthyosis hystrix grovior vb.

X ve Y kromozomlarının homolog kısımlarında kalıtlanan karakterlere hem X hemde Y’ ye bağlı karakterler denir.
Örnek:Tam renk körlüğü,Xeroderma pigmentosum vb.
Not:Bazı otozomal karakterleri belirleyen genler bireyin cinsiyetine göre özellik belirlemektedir.Bu tür karakterlere eşeyin etkisinde kalan karakterler denir. 
Örnekazlaklık
Morgan drosofilalar üzerinde yaptığı çalışmalarda canlının 2n= 8 olduğunu tespit etti. Dişilerde kromozomlar çiftler halideydi. Drosofilalarda 3 çift otozomal kromozom ve 1 çiftte cinsiyeti belirleyen kromozom vardır.Dişilerde cinsiyeti belirleyen kromozomlar birbirine benzer bunlara X kromozomu denmiştir. Ancak erkeklerde X e benzeyen bir kromozom birde benzemeyen kromozom vardı. Benzemeyen bu kromozoma Y kromozomu denir.

Morgan çalışmalarında beyaz gözlü mutantı gözledi.Bu karakter yabanıl ve dominant olan kırmızı göze göre resesif bir özellikti.
Beyaz gözlü dişilerle kımızı gözlü erkeklerin çaprazlamasında dişiye ait olan beyaz göz karakterinin erkek döle, erkeğe ait olan kırmızı göz karakterinin ise dişi döle geçtiğini gözledi. Bu olaya Crıs-cros kalıtım dedi.
Sonuç olarak göz rengi karakterinin X kromozomlarında kalıtlandığı ve X kromozomunun cinsiyetle beraber bazı vücut karakterlerininde kalıtlanmasında rol oynadığını ortaya koydu. Cinsiyeti belirleyen
kromozomlarla taşınan böyle vücutla ilgili karakterlerin kalıtımına eşeye bağlı kalıtım denir.

Crıs-cros kalıtım: 
İnsanlarda eşeye bağlı kalıtımın genotipik çeşitleri ve bunların fenotipik yansımaları:
a) X’e bağlı kalıtımda: X+ : hastalık geni taşır, X:Normal gen taşır.
-Hem erkeklerde hemde dişilerde görülür.
1-Dişilerde: XX=Normal dişi XX+ :Taşıyıcı dişi X+X+ :Hasta dişi
2-Erkeklerde: XY:Normal erkek X+Y :Hasta erkek
b)Y’ye bağlı kalıtımda: Y+:Hastalıklı gen taşır, Y:Normal gen taşır.
-Sadece erkeklerde görülür: 
XY+ :Hasta erkek, XY:Normal erkek
c)Hem X hemde Y’ye bağlı kalıtımda: X+ ve Y+ Hastalık genleri taşırlar,
X ve Y normal genler taşırlar.
-Hem erkek hemde dişilerde görülür.
1-Dişilerde: XX=Normal dişi XX+ :Taşıyıcı dişi X+X+ :Hasta dişi
2- Erkeklerde: XY:Normal erkek X+Y+ :Hasta erkek 
X+Y:Taşıyıcı erkek XY+:Taşıyıcı erkek
X’e bağlı kalıtımda hastalık geni anne veya babadan alınabilir. Bu grup genlerin erkeklerde görülme olasılığı dişilerde görülme olasılığının iki katıdır.Erkeklerin hasta olması için taşıdıkları tek X kromozomunun hastalık genini taşıması yeterlidir. Dişilerin ise hasta olmaları için taşıdıkları iki 
kromozomunda hastalık genini taşımaları gerekir.
Örnek:X’e bağlı haslıkla ilgili olarak populsyonda hastalıklı genin görülme olasılığı 1/50 ise erkek ve dişilerin hasta olma olasılıkları nedir?
Yanıt: X+ =1/50 => Hasta erkek :X+ Y=1/50 , Hasta dişi: X+X+=1/50.1/50=1/2500 bulunur.
Örnek:X’e bağlı hastalık için populasyonda erkeklede görülme olasılığı 1/30 ıse 
a)Taşıyıcı dişilerin oranı nedir? 
b)Hasta dişilerin oranı nedir? 
Yanıt: a) X’e bağlı olduğu için XhY=1/30 => XhX=1/30 bulunur. b) XhY =1/30 => XhXh= 1/30.1/30=1/900
Örnek: Renk körü taşıyıcısı anne ile hasta babanın olabilecek çocuklarının genotip ve fenotip dağılımı nedir?
Ayrılmama
Calvin drosofila genetiği üzerine yaptığı çalışmalarda mutant al gözlü bireyler tespit etti, bu özellik resesif özellik olup X kromozomu ile kalıtlanan karakterdi. Al gözlü dişilerle kırmızı gözlü erkeklerin çaprazlanması sonucunun crıs-cros kalıtıma uygun olması beklenirken dölde al gözlü dişilere rastlanmıştır. Al gözlü dişilerin olması için mutlak anneden iki hastalıklı geni taşıyan X kromozomunu almakla oluşacağı sonucuna varılmıştır. Bu durum dişide gamet oluşumu sırasında X kromozomlarının birbirinden ayrılmaması ile meydana geleceği sonucuna varılmıştır. Brıcısdöllerin hücrelerini incelediğinde durumun varsayıldığı gibi olduğunu gördü.

Ayrılmama:Eşey ana hücrelerinde mayoz bölünme esnasında homolog kromozomlar birbirlerinden ayrılmayıp aynı gamete gitmeleri sonunda kromozom durumları bakımından anormal gametler oluşur bunların homolog çiftleri bir arada bulunurken diğerlerinde bu kromozomlar bulunmaz. Bu tip gametler arasında gerçekleşecek döllenme sonunda anormal genotipli ve fenotipli bireyler meydana gelir.Bu bireylerden; 
Drosofilalarda: XXY=diş X -=erkek 
İnsanlarda : 
XXY:Klinefelter(erkek) 
 

X :Turner sendromu 
 
Down sendomu
 
Ayrılmama olayı eşey kromozomlarında olabileceği gibi otozomal kromozomlarda da olabilir.İnsanlarda bazı istisnalar hariç otozomlarda görülen ayrılmama olayları sonunda oluşan gametler ya döllenemez yada döllenme sonunda gelişemezler.Otozomlarda görülen ayrılmama sonunda
2n+1, 2n+2, 2n-1 genotipli bireyler oluşur. İnsanlarda 21.çift kromozomdan bir fazla bulunması 2n+1=47 genotipli mongolizme(Down sendromu) neden olur.
Sirke sineğinde ayrılmama:


İnsanlarda ayrılmama:


Örnek: 2n+1 genotipindeki bir canlının meydana gelmesinde rol alan gametler için aşağıdaki ifadelerden hangisi söylenemez.
A)Profaz-I de homolog kromozomlar sinaps yapmıştır. 
B)Bir kromozomda ayrılmama vardır.
C)Mayoz bölünme ile meydana gelmiştir. 
D)Her iki gametin oluşumunda da ayrılmama gerçekleşmiştir.
E)Kromozom sayısı mutasyonlarına örnektir
Bağlantı ve Krossing-over

Canlılarda binlerce karakteri belirleyen binlerce gen vardır.Bunlar belli sayıdaki kromozomlarda taşınır.Bir kromozom yüzlerce geni birlikte bulunur ve yeni nesillere birlikte kalıtlanır. Aynı kromozomda taşınan bu genlere bağlantılı genler denir.
Bağlantılı genler (kaç tane karakter incelenirse incelensin) kalıtımda krossing-over yoksa homozigotlukta bir çeşit, heterozigotlukta ise iki çeşit gamet oluşturur. 
Krossing-over görülürse krossing-over görülen karakterlerdeki heterozigotluk değeri kadar gamet çeşitliliği görülür.
Örnek:AaBbDdEe Genotipinde A-b-d-E genleri arasında bağlantı varsa oluşacak gamet çeşit sayısı ve genotıpleri nelerdir? 
Yanıt: a)Krossing-over yoksa: verilen genotipte bütün genlerin bağlı olması bu karakterlerin bir çift homolog kromozomda taşındığını gösterir. 
Kromozomlardan birinde A-b-d-E genleri bağlantılı şekilde bulunurken diğerinde a-B-D-e genleri bağlantılı şekilde bulunur. 
A-b-d-E genleri homolog kromozomların biri ile bir gamete beraber giderken, diğer a-B-D-e genleri diğer homolog kromozomla diğer gamete birlikte giderler. 
Var olan 4 karakterde heterozigot olduğu için iki çeşit gamet meydana gelir. (Bir tanesinin heterozigot olması yeterlidir.) 
Genotip: A-b-d-E 
a-B-D-e 
Mayoz: 
Gametler: A-b-d-E a-B-D-e iki çeşit gamet oluşur. 
Bağlantılı genlerde krossing-over a uğrama değeri veya eşey ana hücrelerindeki değere mayoz esnasında krossing-over ile bağlantının çözüldüğü hücre oranını verir. 
Örnek : Eşey ana hücrelerinde görülen krossing-over değeri % 36 ise ifadesinde % 36 krossing-over un görüldüğü ana hücre % 64 ise krossing-over un görülmediği ana hücre oranını verir. 
Krossing –over lı gamet oranı ise bağlantının çözülmesi ile oluşmuş gametlerin bağlantısını çözülmüşlerin oranını verir. 
Örnek : Krossing-over lı A-b’ nin oranı % 8 ise ifadesi 
Bağlantılı A-B ve a-b arasında vardır.. Genotip AB dir. 
ab 
Krossing-over gerçekleşip gametler oluştuğunda 4 çeşit gamet meydana gelir. Bunlar 
AB ab Ab aB 
Bağlantısı Krossing-over lı 
Çözülmemiş Bağlantısı çözülmüş 
% 8 bağlantısı çözülmüş grup içinde Ab gametinin oranını ifade eder. 
Örnek: Genotipi AaBb olan canlıda A-B genleri bağlantılıdır. Eşey ana hücrelerinde % 32 oranında krossing-over görüldüğüne göre A-b gametlerinin meydana gelme oranı nedir? 
Yanıt : AB genotipinde 
ab 
Krossing-over % 68 % 32 Krossing–over 
geçirmeyen grup geçiren grup 
AB (1/2) %34 AB (1/4) %8 
ab (1/2) %34 ab (1/4) %8 
Ab (1/4) %8 
aB (1/4) %8 
Bireyin oluşturduğu gametler içinde bağlantısı çözülmemiş AB ve ab genlerini taşıyan gametler hem krossing-oversiz hemde krossing-overli grup içinde bulunur. Bu nedenle sonuç her iki gruptaki gametlerin toplamına göre yapılır.) 
Bireyde oluşan gametlerdeki çeşitlilik AB %42, ab %42 , Ab %8 , aB %8 oranında meydana gelir. 
Gametlerdeki genotipik oran: AB-ab-Ab-aB 
5 : 5 : 1 : 1 bulunur. 
Örnek:AaBb genotipli canlıda AB gameti %4 oranında oluşmuşsa ; 
a)Krossing-over değeri nedir? 
b)Ab gametinin oluşma olasılığı nedir? 
c)Gametlerdeki genotipik dağılım nedir? 
Yanıt: AB gametinin %4 gibi çok düşük oranda meydana gelmesi Bağlantının A-b ve a-B genleri arasında olduğunun göstergesidir. Krossing-overli grup içinde Bağlantısı çözülmemiş Ab ve aB gametleri ile bağlantısı çözülmüş AB ve ab gametleri vardır.Bunların her birinin görülme olasılığı1/4 tür. Toplamları 4/4 olup toplam gametler içindeki oranı %16 dır.
a) Krossing-over oranı=Krossing-overli bir gamet oranı.4=%4.4=%16 bulunur. 
b)Ab bağlantısı çözülmemiş gamet hem krossing-over geçirmemiş grup hemde krossing-over geçirmiş grup içinde bulunur. krossing-over geçirmemiş grubun oranı =%100-%16=%84 Ab nin gruptaki değeri1/2 olduğundan oranı %42 bulunur 
Krossing-over geçirmiş gruptaki oranı= %16 grup içindeki değeri ¼ olduğundan %4 oranında bulunur Birlikte görülme olasılığı=%42+%4=%46 bulunur. 
c) Krossing-overli Krossing-oversiz Oranı 
Ab %42 + Ab %4 =%46 9 
aB %42 + aB %4 =%46 9 
AB %4 =%4 1 
Ab %4 =%4 1 bulunur. 

Aynı kromozom üzerinde yer alan genler arası uzaklık fazla ise krossing-over değeri ( bağlantının çözülmesi ) fazladır. Yakınsa azdır. Bağlı genler arası uzaklık santimorgon olarak ifade edilir ve krossing-over da oluşma değeridir. 
(Örnek: A-b bağlı genlerinin krossing-over değeri % 5 ise A ile b genleri arası 5 santimorgondur.) 
Soru : Aralarında uzaklıkları santimorgon cinsinden verilmiş genler arasında bağlantısı en zayıf ve en güçlü olanları hangisidir? 
A C D E B A-C , C-D , A-E , E-B 
 2 1 2 2 
Yanıt : A-C = 2 sm C-D = 1 sm En Zayıf : AE Genleri 
A-E = 6 sm E-B = 2 sm En Güçlü : CD Genleridir. 
Örnek:AaBbDdEeFfgg Genotipli bireyde A-b-d genleri bağlantılı ise Aşağıdaki üç soruyu örneğe göre çözümleyin. 
1-Aşağıdaki gametlerden hangisi bağlantının çözüldüğünün göstergesidir. 
A)AbdEFg B)AbDEFg C)Abdefg D)aBDEFg E)aBDefg 
2- I -MayozII II-Mitoz III-Krossing-over 
IV-Ayrılmama V -Döllenme 
Örnekteki canlının gametleri arasında ABdEefg genotipinde gamet bulunduğuna göre gametlerin oluşumunda yukarıdaki olaylardan hangileri gerçekleşmiştir. 
A)I-III-IV B)III-IV C)I-V D)I-III-IV E)I-III-IV-V 
3-AbdEFg gametinin meydana gelme olasılığı hangisidir.(%) 
A)32 B)16 C)8 D)4 E)12 
4- AaBb genotipindeki canlıda AB gameti %42 oranında görülüyorsa Krossing-over değeri nedir. 
A)%42 B)%84 C)%8 D)%32 E)%16 
5- ABCD bağlı genler arasındaki uzaklık santimorgon cinsinden A-D=3, A-C=2,A-B=7,B-C=5,B-D=4 olduğuna göre Krossing-over değeri en az (Bağlantısı en güçlü) olan gen çifti hangisidir. 
A)A-B B)D-B C)C-D D)C-B E)A-C 
Soy ağacı problemlerinde dikkat edilecek kurallar
Otozomal Dominant Kalıtıma İlişkin Özellikler
· Hastalık kuşak atlamaz ve dikey kalıtımlıdır.
· Hasta kişinin ya annesi ya babası yada ikisi birden hastadır.
· Hastalık kız ve erkeklerde aynı oranda görülür.
· Eşlerden biri hasta (heterozigot) diğeri normalse , doğacak çocukların yarısı hasta olur.
· Hem anne hemde baba hasta olduğu zaman (her ikisi de heterozigot) çocukların % 75 ‘ i hasta olur.
· Hastalık taze mutasyonla ortaya çıkmışsa hasta kişinin anne ve babası normal olur..

Otozomal Resesif Kalıtımın Özellikleri Şunlardır
· Kalıtım, otozomal dominant kalıtımın aksine yatay tiptedir.
· Hasta çocuğun kardeşleri, cinsiyet farkı olmaksızın 1/ 4 olasılıkla hasta ve 3 / 4 olasılıkla sağlam olurlar.
· Hasta çocuğun anne ve babası genellikle normal olur.
· Akraba evlilikleri hastalık riskini arttırır.
· Etnik farklılıklar görülür.
· Hasta kişi normal bir kişi ile evlenirse çocuklarının hepsi normal fakat taşıyıcı olur.
· Hasta kişi heterozigotla evlendiği zaman çocuklarını yarısı heterozigot normal, yarısı hasta olur.

X Kromozomal Dominant Kalıtımın Özellikleri Şunlardır 
· Hasta erkeğin kız çocukları hasta, erkek çocukları ise normal olur.
· Hasta kadının kız ve erkek çocuklarının yarısı hasta olur.
· Hastalık erkekten erkeğe geçmez.
· Hasta erkek çocuğun annesi mutlak hastadır

X Kromozomal Resesif Kalıtımın Özellikleri Şunlardır
· Hastalık çoğunlukla erkeklerde görülür ve bunların anneleri normal fakat ilgili gen için taşıyıcıdır.
· Hastalık babadan oğula geçmez.
· Hasta erkek sağlam kadınla evlenirse, kız çocuklarının tümü taşıyıcı, erkek çocuklarının ise tümü sağlam olur.
· Taşıyıcı kadın sağlam erkekle evlendiği zaman, kız çocuklarının yarısı normal yarısı taşıyıcı, erkek çocuklarının ise yarısı sağlam yarısı hasta olacaktır.
· Hasta erkek taşıyıcı kadınla evlenecek olursa, kızlarının yarısı hasta yarısı taşıyıcı, erkeklerin ise yarısı hasta yarısı sağlam olur.
· Hasta kız çocuğunun babası mutlak hastadır. 

Y ye bağlı kalıtım 
· Sadece erkeklerde görülür 
· Hasta babanın tüm erkek çocukları hastadır 
· Hasta çocuğun babası hastadır 


Örnek soy ağaçları









PAPULASYON GENETİĞİ 

Bir populasyonun gen havuzu incelenen karakterle ilgili alel frekanslarına göre tanımlanır
  • Populasyon, aynı türe ait bireylerin oluşturduğu gruptur.
  • Bir populasyondaki (bireylerinin arasında) üreyebilme yeteneğindeki bir grup tarafından oluşturulur.
  • Bir populasyonda bireyler birbirinden izole olabilir. bu genetik materyal değişimi, ya da bir bölgede farklı alel yoğunluğu nadirde olsa görülebilir
  • Herhangi bir anda bir nüfus genlerin toplam toplam nüfus gen havuzu denir.
  • Bir populasyonda tüm bireyler aynı alel için homozigot olduğunda, bu alel frakansının sabit olduğu söylenebilir.
  • Genellikle, bir karakter için her gen havuzunda gen frekansını belirleyen iki veya daha fazla alel vardır.
Hardy-Weinberg Teoremi
  • Hardy-Weinberg teoreminde bir popülasyon gen havuzu anlatılmaktadır.
  • Bu teoreme göre gen frekansını etkileyen mutasyon ,izolasyon vb olmadığı sürece bir popülasyon gen havuzunda alel , genotip ve frekansları nesiller boyu sabit kalacaktır.
  • Mayoz , rasgele döllenmenin ,alellerin ve populasyonun toplam gen havuzu üzerine hiçbir etkisi yoktur.
  • Mayoz bölünme ve rastgele döllenme, aynı alellerin ve önceki nesillein genotip frekanslarının aynen devam etmesini sağlar.
  • Hardy-Weinberg teoremi aynı zamanda polialellik ,ekivalentlik ve diğer etkileşimleri olan durumlar için geçerlidir.
  • Hardy-Weinberg teoreminde, popülasyon genetiğinde dominant alel freknsını (p) ile resesif alel frekansını ise (q) ile genellenir.
  • Birleşik frekanslar 100% değerini verir; bu nedenle p + q = 1.
  • Eğer p + q = 1, ise p=1-q ve q = 1 – p değerlerine ulaşılır
  • Populasyonu oluşturan bireylerin frekansları ise: (AA) P 2 +(Aa) 2 pq +(aa)q 2 = 1
  • Bu genel formülü Hardy-Weinberg eşitliğini belirtir.
  • Eğer bir populasyonda alel frekansı veya genotip frekansı biliniyorsa popülasyon gen veya genotip frekansları bu bilgiler kullanılarak hesaplanabilir.
  • Hardy-Weinberg teoremi özelliklerin yeni nesillere aktarımında Mendel teorisi ile uyumludur ancak doğal seçilim (Evrim) teorisi genetik varyasyonu şart koşar.
  • Hardy-Weinberg teoremi kuşaktan kuşağa genetik varyasyonu azaltmak ve genetik istikrar ı korumak için önemli bir süreçtir.
Hardy –Weinberg’e göre popülasyon dengesinin korunması için beş koşulun oluşması gerekir.
  • Kalabalık popülasyon gerekir : Küçük popülasyon gen havuzunda, genetik kayma, şans dalgalanmaları genotip frekanslarını zamanla değişmesine neden olabilir.
  • Göçler olmamalı: İçe veya dışa göçlerle genotip ve genlerin frekanslarında önemli değişimler gerçekleşir
  • Mutasyonlar olmamalı: Alellerin birinde gerçekleşecek mutasyonla alel frekanslarıda değişmiş olur.
  • Rastgele çiftleşme olmalı: Eğer bireyler belli özellikteki eşlere yönelim gerçekleştiriyorsa genlerin dengesinin bozulması ve yeni nesilde gen frekansının değişimine neden olacaktır
  • Doğal seçilim olmamalı: Eğer çevresel şartlar belli özellikteki bireylere yaşam ve üreme avantajı sunuyorsa ,yeni nesilde de genotip ve gen frekansları değişime uğrayacaktır.
NOT: Bu beş koşul gerçekleşmesi Hardy-Weinberg teorisi tarafından öngörülen sapmaların olmaması (Dengenin korunması)için şart iken ,gerçekleşmemesi ise doğal seçilim (Evrim) teorisi için şarttır .
Popülasyon Genetiği
Bir populasyonda takip edilen karakter üzerine zıt yönde etkileyen iki gen vardır. Bu iki alelin yüzde toplamı populasyondaki bu karaktere etkili genlerin toplam yüzdesini verir. A+a=1 bağıntısı yazılabilir. Ortamda p kadar A geni ve q kadar a geni bulunduğu varsayılırsa p + q = 1 bağıntısı yazılır.
Bir karakter bakımından populasyonda AA-Aa ve aa genotipli bireyler olacağından Bunların toplamı AA+Aa+aa=1 bağıntısı yazılabilir.A=p ve a=q olduğundan AA(1/4 oranında oluşurlar)=p2 ,Aa(1/2 oranında oluşurlar)=2pq ve aa=(1/4 oranında oluşurlar)q2 Buradan P2 + 2pq + q 2 = 1 bağıntısı yazılabilir.
  • Nispi frekans: Belli genotipteki birey veya genlerin populasyonda görülme yüzdesidir.
  • Mutlak frekans: Belli genotipteki bireylerin populasyondaki sayısıdır.
Örnek:4000 kişilik populasyonda her yüz kişiden 16 sı düz saçlı ise;
a)Dominant ve resesif genlerin frekansı nedir?
b)Heterozigot bireylerin frekansı nedir?
c)Dominant gen taşıyan bireylerin frekansı nedir?
d)Homozigot bireylerin mutlak frekansı nedir?
Yanıt:
a) Populasyonda düz saçlılığın az görülmesi resesif karakter olduğunu gösterir.
aa=q2= 0,16 => q(a)=0,4 bulunur. p+q=1 den p(A)=1-q =1-0,4=0,6 bulunur. Dominant gen=0,6 ve Resesif gen=0,4 tür.
b) P2+2pq+q2=1 bağıntısında heterozigotlar=2pq=2.0,6.0,4=0,48 bulunur.
c)Dominant gen taşıyanlar=p2+2pq= (0,6)2+0,48=0,36+0,48=0,84 bulunur.
d)Homozigot bireyler=p2+q2=(0,6)2+(0,4)2=0,36+0,16=0,52 bulunur.
Düşük frekanslı genlerin saptanması:
Örnek: Populasyonda her 10000 kişiden biri resesif bir gen taşıyorsa;
a)Resesif ve dominant genin frekansı nedir?
b)Heterozigot bireylerin frekansı nedir? 
c)Resesif geni taşıyan bireylerin frekansı nedir?
Yanıt:
a)Resesif gen taşıyan bireyler=
aa=q2=1/10000 => q=1/100 (=0,01) bulunur. 
Dominant gen taşıyanlar =
AA =p2=1-1/100=99/100 (=0,99) bulunur.
b)Heterozigot bireyler =
2.p.q=2.99/100.1/100=198/10000 bulunur. 
c)Resesif gen taşıyanlar= 
2.p.q+q2 =198/10000+1/10000=199/10000 bulunur. 
Örnek:Populasyonda hastalıklı bireylerin görülme olasılığı 1/1600 ise heterozigot bireylerin görülme sıklığı nedir?
Yanıt: q2=1/1600 => q=1/40 dır. P=1-1/40 =39/40 bulunur. 
Heterozigotlar=2.p.q = 2.1/40.39/40 =78/1600=1/20 bulunur.
Polialellikte gen frekanslarının bulunması. 
İnsanlarda kan grupları poli alelliğe örnektir. A grubuna =p ,B grubuna=q ve O grubuna =r dersek bunlardaki bağıntı şu şekilde gerçekleşir.A+B+O=1 den p+q+r=1 bağıntısı yazılır. Toplumdaki olabilecek genotip çeşitlilik ise bize şu bağıntıyı verir. p2 + 2pq + 2pr + q2 + 2qr + r2 = 1 
Örnek:İnsan populasyonunda Kan gruplarını belirleyen A geninin bulunma oranı 0,3 ,B geninin bulunma oranı 0,2 ise ;
a)O geninin frekansı nedir?
b)Homozigot bireylerin frekansı nedir?
c)Kanında B grubu protein taşıyan bireylerin oranı nedir?
d)En kolay bulunabilecek kan grubu hangisidir?
Yanıt:
a) p(A)=0,3 q(B)=0,2 => 1=p+q+r den r(O)=1-(p+q) = 1-(0,3+0,2)=1-0,5 = 0,5 bulunur.
b)Homozigot bireyler=p2 + q2 + r2 = (0,3)2 + (0,2)2 + (0,5)2 = 0,09+0,04+ 0,25=0,38 bulunur.
c) Kanında B grubu protein taşıyanlar=AB-BB-BO => 2pq+q2+2qr bağıntısı kullanılır.Bağıntıya göre gen frekanslarını yerlerine yazarsak; 2.0,3.0,2+ (0,2)2 +2.0,2.0,5= o,6+0,04 + 0,20 = 0,36 bulunur.



PROTEİN SENTEZİ 

Santral Doğma 
DNA molekülü protein sentezinde amino asitlerle doğrudan temas etmez.Sentezde ana kalıp DNA modellik ederek oluşumunu sağladığı ikincil kalıplar ( RNA ) vasıtasıyla protein sentezine katılır. 

DNA bu görevi şu sırayla gerçekleşir. 
DNA dan protein sentezine doğru gerçekleşen olaylar tersinir değildir , yani DNA dan protein sentezlenir ancak proteinden DNA sentezlenmez bu nedenle bu olaya santral doğma denir
A- Replikasyon 
Hücre bölünmesi öncesi DNA molekülünün kendini eşlemesine denir. Bölünmede meydana gelen hücrelere eşit miktarda DNA verilmiş olur. Böylece kalıtsal özelliklerin nesiller boyu değişikliğe uğramadan aktarılması sağlanır. 
Replikasyon hücre döngüsünün sentez ( s ) evresinde gerçekleşir. Yarı korunumlu olarak gerçekleşir. Bir DNA molekülünün bir zinciri kalıp diğer zincir ise yeni sentez DNA’ dır. 
Replikasyon da DNA zincirlerinin görevi yeni moleküllere kalıp görevi görmektedir. 
Replikasyon eucaryotik hücrelerde nucleus ta, mitokondri ve Kloroplastta gerçekleşir.Prokaryotlarda sitoplazmada gerçekleşir. 
Replikasyonun gerçekleşmesinde görülecek hata yeni hücrelerde ortaya çıkar.Yeni nesillerde görülmesi için hatanın üreme hücrelerinde (Sperm, ovum, spor,makrospor,mikrospor) veya üreme ana hücrelerinde gerçekleşmesi 
gereklidir. 

Replikasyonun özellikleri
  • Nucleotidler deoksiriboz içerir.
  • Kalıp DNA bütün nucleotidleriyle senteze katılır.
  • DNA polimeraz ve DNA az iş görür.
  • Sadece hücre bölüneceği zaman İnterfazda (Sentez evresinde) gerçekleşir.
  • kalıtsal bilgilerin yeni nesillere taşınımını amaçlar.
  • DNA molekülünün iki zinciride kalıp ödevi görür.
  • Sentezlenen yeni zincirler kalıp zincirle zayıf hidrojen bağları kurarak birlikte DNA molekülünü oluşturur.
  • Kalıp DNA 3’ ucundan 5’ ucuna doğru okunur
  • Yeni DNA sentezi 5’ ucundan 3’ ucuna doğru gerçekleşir
DNA 
(ATP,GTP,CTP,TTP)n+n-2(H2O) -------------------- DNA +2 n-4 Pi 
DNA Polimeraz 

B- Transkripsiyon 
Nucleusta, mitokondri ve kloroplastlarda gerçekleşir. Prokaryotlarda sitoplazmada gerçekleşir. DNA gen birimlerinden m-RNA nın belirli nucleotid dizilimiyle sentezlenmesidir. İnterfaz aşamasında gerçekleşen bu olay bölünme evresinde gerçekleşmez temel amaç hücredeki yaşamsal olayların kontrol edilmesidir. Amaç DNA daki nucleotid diziliminin şifre olarak m-RNA ya aktarılmasıdır. 
Transkripsiyon gerçekleşirken görülen hata sadece o m-RNA ile sentezlenecek proteinle ilgilidir. Normal transkripsiyonlar çoğunlukla bu hatayı örter. 
DNA 
n(ATP,GTP,UTP,CTP)+n-1(H2O) ----------------------RNA +2n -2Pi 
RNA Polimeraz 

Transkripsiyonun temel özellikleri
  • DNA nın anlamlı zincirinde gerçekleşir.(Kalıp ödevi görür)
  • Belirli bir protein sentezi için gerçekleşir.
  • DNA daki Timinin yerini sentezlenen m-RNA da Urasil alır.
  • Sentezlenen m-RNA daki nucleotid sayısı anlamlı zincirdeki nucleotidle oranı 1/1 dir.
  • Sentezlenen m-RNA daki nucleotid sayısı gen bölgesindeki nucleotidlere oranı 1/2 dir.
  • Sadece interfazda gerçekleşen bir olaydır.
  • DNA dan m-RNA ya aktarılan her anlamlı üçlü nucleotid dizisine kodon denir.
  • Nucleotidlerde riboz bulunur.
  • RNA polimeraz enzimi iş yapar.
  • Aynı sentez hücrede defalarca gerçekleşebilir.
  • DNA molekülünün tek zinciri ve gen bölgesi kalıp ödevi görevi görür.
  • Sentezlenen RNA sentez bittikten sonra kalıp DNA dan ayrılarak sitoplazmaya geçer.
  • m-RNA sentezinde DNA 3’ uçtan 5’ uca doğru okunur
  • m-RNA 5’ uçtan 3’ uca doğru sentezlenir.

RNA’ nın DNA ya Benzer Özellikleri
  • DNA üzerinde sentezlenmesi.
  • Organik baz olarak Adenin , Guanin , Sitozin in bulunması.
  • Fosfodiester bağlarına sahip oluşu.
  • m-RNA hariç zayıf hidrojen bağları bulunuşu.
  • İnterfazda sentezlenmesi.
  • Kalıtsal özelliklerinin oluşması ve yaşamsal olayların gerçekleştirilmesi.
  • Nucleus kloroplast ve mitokondri de bulunuşu.
RNA’ nın DNA dan farklı Yönleri
  • Tek zincir oluşu.
  • Timin yerine urasil bulundurması.
  • Sitoplazma ve ribozomlarda bulunması.
  • İşlevi bitirdikten sonra yıkılması. (Hidrolizle)
  • Daha küçük molekül yapıda olması.
  • Kendini eşleyememesi.
  • Yapı ve görev olarak 3 çeşit olması.
  • Bölünme hariç her zaman sentezlenirler.
C- Translasyon 
Hücre sitoplazmasında (Mitokondri matriksinde ve Kloroplast stomasında ribozomlarda gerçekleştirilir. m-RNA ile taşınan şifre kodonlarlara uygun amino asit dizilimine sahip proteinlerin sentezlenmesidir. Hücre döngüsünün bütün evrelerinde gerçekleşen bu olaylarda amaç hücrenin ihtiyacı olan yapısal ve enzimatik proteinlerin kontrolü şeklinde sentezlenmesidir. Translasyon için gerekli koşullar : m-RNA , aktifleşmiş t-RNA , Ribozom , yeterli sayı ve çeşitte amino asit , ATP , Enzim 

Translasyon un temel özellikleri
  • 4 çeşit nucleotid 64 çeşit triple (üçlü nucleotid dizisi) oluşturur.
  • DNA’nın anlamlı triplelerine kod, m-RNA daki tripleye kodon, t-RNA daki tripleye antikodon denir.
  • 64 şifreden 61 tanesi amino asitlere karşılık gelir. 3 tanesi ise boş şifre olarak adlandırılır.
  • Boş olan 3 şifre UAA-UAG-UGA dır. Protein sentezinin bitişini belirler.
  • Canlılarda protein sentezi AUG şifresi ile başlar.
  • Başlatıcı kodondan önceki ve sonlandırıcı kodonlar ve sonraki kodonlar okunmaz.
  • Protein sentezinde rol alan 20 çeşit amino asit 61.çeşit şifre ile şifrelenmiştir
  • 9-m-RNA nın okunması 5’ uçtan 3’ uca doğru gerçekleşir
  • 10-Amino asitlerin polipeptid dizisi oluşturmaları amino (–NH2) uçtan, karboksil (-COOH) uca doğru gerçekleşir
  • Bazı amino asitleri şifreleyen triple (kodon) sayısı farklıdır
Örnek:
  • MetioninveTriptofan:1 Triozin,Sistein,Histidin,Lizin,Glutamin:İzolösin:3
  • Valin,Prolin,Alanin,Glisin:4 Lösin,Serin,Arjinin:6
 
Kısaca: Genetik şifrenin (kalıtsal bilginin)aktarım yönü 
DNA...............> m-RNA............>Protein şeklinde gerçekleşir 
Not: Bir proteinde aynı veya farklı birden çok polipeptid bulunur. Translasyon sonucu oluşan bu polipeptidler birleşerek proteinleri oluşturur 
Protein sentezinde etkileşim 
A- Nucleolus ta sentezlenen r-RNA nucleoplazma da özel proteinlerle birleşerek ribozom alt birimlerini oluşturur. Bu alt birimler porlardan sitoplazmaya geçerler ve ayrı birimler olarak bulunurlar(!) 
B- DNA nın ilgili bölgelerinde (!) sentezlenen tRNA lar düz zincirler halinde sitoplazmaya geçerler. Sitoplazmada özel nucleotidler arasında kurulan zayıf hidrojen bağları ile boyut kazanır ve yonca yaprağına benzerler. Kendi anti kodonlarına uygun amino asitlerle Enzimler ve ATP nin varlığında birleşerek aktifleşirler
 
 
C-m-RNA lar DNA nın gen bölgelerinde anlamlı zincirlerinde sentezlenerek sitoplazmaya geçerler

Protein sentezinde anlamlı etkileşim sırası
  • DNA daki ilgili gen bölgesinde m-RNA sentezlenir
  • m-RNA sitoplazmaya geçer
  • Ribozom küçük alt birimi ile birleşir
  • Büyük alt birim küçük alt birim ile birleşir
  • Amino asit bağlayarak aktifleşen t-RNA ribozom büyük alt birimdeki 1. bölgeye bağlanır.t-RNA nın anti kodonu ile m-RNA nın kodonları arasında zayıf hidrojen bağları kurulur
  • m-RNA 5’ ucuna doğru t-RNA ile beraber 2. bölgeye doğru bir kademe kayar
  • Boş kalan 1. bölgeye uygun anti kodona sahip aktifleşmiş 2. t-RNA yerleşir
  • m-RNA 5’ ucuna doğru bir kademe daha kayar boşta kalan 1. t-RNA nın amino asidinin COOH ucu ile 2. t-RNA nın taşıdığı amino asidin NH2 grubu arasında peptid bağı kurulur.Bağ kurulurken 1. t-RNA serbest kalır.
Nucleolus ta r-RNA sentezlendikten sonra özel proteinlerle birleşerek ribozom alt birimlerini meydana getirirler.Alt birimler porlardan sitoplazmaya geçerler. Küçük alt birimde m-RNA nın bağlanmasını sağlayan bir aktif bölge bulunur.Büyük alt birimde ise iki tane t-RNA bağlanacağı aktif bölge bulunur. 
DNA nın ilgili bölgelerinde (!) t-RNA lar sentezlendikten sonra düz zincir olarak sitoplazmaya geçer. Burada aktif t-RNA haline gelir. t-RNA larda m-RNA lardaki kodonları tanıyan anti kodonlar bulunur. Sitoplazmadaki amino asitlerin protein sentezinde uygun yerlerine yerleşmesine yardımcı olur. 


Başlatıcı ve durdurucu kodonlar 






BİYO TEKNOLOJİ 

Klasik biyolojik yöntemlerle elde edilen ürünler
  • Alkollü içecekler
  • Süt ürünleri
  • Ekmek, sirke, limon tuzu, alkol vb. maya ürünleri
  • Aşı, serum, interferon
  • Leke çıkarıcı enzimler içeren deterjanlar
  • Kirli suların arıtımı
  • Penisilin ve türevleri vb. dir.
  • Hayvan ve bitki ıslah çalışmaları


Biyo-Teknolojik yöntemlerin uygulandığı alanlar
  • DNA parmak izi
  • Bitki ve hayvan klonlama
  • Rekombinant canlılar elde etme
  • Bakteriler insan hormon ve enzimleri üretme
  • Kalıtsal hastalıkların önlenmesi
  • Biyolojik savaş araçları üretme
  • İnsan ömrünü uzatma
  • Genetik açıdan iyileştirilmiş yeni ırkların üretilmesi


Biyo-teknolojik araçlar ve enzimler
Kesilmiş bir DNA parçasının yabancı DNA parçası ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan DNA’ya rekombinant DNA, bu olaya ise rekombinasyon denir. 
Klonlamada rekombinat DNA molekülü oluşturmak için kullanılan DNA parçaları hücrelerden izole edilip saf olarak elde edildikten sonra restriksiyon Endonükleaz enzimi ile kesilir. Bu DNA bakteri plazmitine aktarılır. Bu şekilde bir vektör aracılığı ile elde edilen yeni plâzmit genellikle bir bakteriye nakledilir ve bakteri içerisinde çoğaltılarakrekombinat DNA elde edilir


Örneğin, mikro-enjeksiyon tekniği ile insanda ve hayvanda insülin oluşumunu sağlayan gen bakteriye yerleştirilebilir. Bu şekilde bakterinin insülin üretmesi sağlanmış olur. Bakteriler yoluyla insülin üretilmesi kolay ve ucuzdur.
Gen klonlaması virüs, bitki, hayvan ve bakteri aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Bu canlılar taşıyıcılar olup vektör adını alır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan vektörler bakteri plazmitleri ve virüs DNA’larıdır.
Belirli bir DNA bölümünün kesilerek bir vektör içerisine konulması ve daha sonra bakteri içerisinde çoğaltılması işlemlerine gen klonlaması denir.
Gen klonlaması sırasında kullanılan enzimler :
Bir hücrenin DNA zincirini, farklı yerlerinden ve istenen uzunlukta kesilmesini sağlayan enzimler restriksiyonendonükleaz enzimidir.
Kesilen DNA parçalarını birbirine ekleyen enzim ligazdır.
DNA polimeraz enzimi DNA moleküllerinin çoğaltılmasını sağlayan enzimdir.
Çoğaltılmak istenilen DNA parçasının bir zincirin dizilimi bilindiğinde polimeraz enzimi aracılığı ile yeni DNA zincirleri elde edilir.
Bazı kimyasal maddeler ve enzimler ile canlı hücrelere ait hücre zarı veya canlı hücre duvarının yıkılıp DNA’nın ortaya çıkarılmasına DNA izolasyonu denir.
DNA’nın Hücreye Aktarımı
Hücre zarının sıcaklık şoku ve yoğun tuz çözeltisi ile işleme sokulması sonucunda hücre zarındaki delikler genişler. Böylece rekombinant DNA hücre zarından içeri girer. Bu şekilde DNA’nın herhangi bir canlı hücreye aktarılmasına transformasyon denir.


DNA’nın Hayvan Hücresine Aktarımı
DNA’nın Hayvan hücresine aktarımı elektroporasyon, biyolistik ve mikroenjeksiyon tekniği ile olur.
a. Elektroporasyon yöntemi : Hücrelere kısa süreli elektrik akımı uygulanarak, DNA hücre zarında oluşan geçici deliklerden hücre içerisine aktarılır.

b. Biyolistik yöntemi : Hücre veya dokunun üzerine DNA kaplı parçacıklar içeren çok hızlı olan mermi ile ateş edilmesi tekniğidir.
c. Mikroenjeksiyon yöntemi : Çok ince uçlu iğneye sahip enjektör ile hücre zarı geçilip, doğrudan hücre çekirdeğine rekombinant DNA’nın enjekte edilmesidir.
Gen klonlamasında önemli olan aşamalar kısaca şöyledir (genel prensipler). 
  • Gen taşıyan DNA'nın (veya RNA) saf olarak elde edilmesi,
  • Genin yerinin belirlenmesi,
  • Genin çıkarılması,
  • Taşıyıcı (vektör) DNA'nın elde edilmesi,
  • Gen DNA'sının vektör DNA'sı ile birleştirilmesi,
  • Oluşan rekombinant vektör DNA'nın alıcı hücreye aktarılması,
  • Seleksiyon,
  • Gen ürününün kontrol edilmesi.
DNA parmak izi
Rekombinant DNA tekniğinin kullanım alanlarından birisidir. Bir insanın DNA'sını oluşturan nükleotit dizisi ile diğer insanın DNA'sını oluşturan nükleotit dizisi birbirinden farklıdır. buna göre iki farklı insanın DNA'sında her 100 nükleotitde 1 veya 2 nükleotit gibi farklılıkların olduğu anlaşılmıştır.
Uygulanışı: 
DNA lardan kesici enzimler tarafından farklı büyüklükte ve sayıda DNA parçaları elde edilir. Bu DNA parçaları jel içine enjekte edilir. Elektroforez adı verilen bir yöntemle farklı uzunlukta DNA parçaları birbirlerinden ayrılır. Kısa olan DNA parçalarının hareketleri uzun olanlara göre daha hızlıdır. DNA parçaları jel üzerinde büyüklüklerine göre belirli uzaklıklarda bantlar oluşturur. Bu bantlaşma her bireyin kendine özgüdür. Buna DNA parmak izi adı verilir. Bu yöntemle adli olaylarda şüphelinin DNA'sı olay yerinde bulunan DNA'larla karşılaştırılarak suçu gerçekten işleyip işlemediği belirlenebilir. Ayrıca
DNA parmak izi şüpheli çocuğun adli tıpta ana-baba tayininde de kullanılır.
Özet
Biyoteknolojik yöntemler aracılığıyla klonlanmak istenen DNA bölümleri restriksiyon endonükleaz enzimi ile kesildikten sonra vektör olarak kullanılacak hücrenin plazmiti içerisine yerleştirilir ve DNA ligaz enzimi ile birleştirilir. Bu şekilde elde edilen yeni plazmit genellikle bir bakteriye aktarılarak çoğaltılır. Biyoteknolojide kullanılan vektörler bakteri plazmitleri ve virüslerdir. Kesilmiş bir DNA parçacığının yabancı DNA parçacığı ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan DNA'ya rekombiant DNA denir. Rekombinant DNA'ya sahip canlıya transgenik canlı denir. Biyoteknolojide rekombinant DNA elde edilmesine yönelik tekniğe gen klonloması denir.


Gelecekte Biyoteknoloji ile;
1-Biyoteknoloji sayesinde gelecekte canlılara ait genetik şifre çözülerek gen haritaları ortaya çıkacaktır. 
2-Kalıtsal bir çok hastalık tedavi edilebilecek veya daha embriyo döneminde iken sağlam genlerle hasta genler değiştirilebilecektir. 
3-İnsan ömrü uzayabilecek, anne ve babanın isteği doğrultusunda bebeğin cinsiyeti belirlenebilecek, 
4-Kanser başta olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu rekombinant aşılar geliştirilebilecektir. 
5-İstenilen özellikte bitki ve hayvan türleri elde edilebilecektir.
Not: 
DNA diğer hücre komponentlerinden daha kolay ve saf separe edilebilir. Çünkü: DNA'nın kendine özgü bir kimyasal yapısı ve fiziksel özellikleri vardır. 
Şöyle ki: 
1) Bakterilerde kromozom uzunluğu oldukça büyüktür. Örn., E. coli 'de kromozom 1.1 - 1.4 mm uzunluktadır. 
2) DNA, fiziksel ve kimyasal muamelelere oldukça dirençlidir. Halbuki, diğer hücre komponentleri daha duyarlıdırlar ve kolayca tahrip olurlar. 
3)DNA diğer hücre komponentlerinden daha fazla dansiteye sahiptir. DNA'nın bu özel karakterleri, hücre ekstraktlarından da daha kolay ayrılmasını ve pürifiye edilmesini sağlar. Özellikle, alkolde iplik görünümünde bir yumak oluşturması ve cam çubuğa yapışması, ekstraktlardan kolayca ayrılmasına yardımcı olur.




BİLİMSEL DÜŞÜNCE 

Bilim nedir? 
Bilim gözlem deneylerle elde edilen düzenli bilgi birikimidir
Bilim insanının özellikeri
1. Alanı ile ilgili yeterli bilgi birikimine sahip olmalıdır.
2. Meraklı ve iyi bir gözlemci olmalıdır.
3. Sabırlı ve özverili olmalıdır.
4. Eleştiriye açık olmalıdır.
5. Ön yargısız olmalı.
6. Otoriteye karşı çıkabilmelidir.
Bilimsel metod
1. Gözlem ve deneyler sonucu problemin ortaya konuşu.
2. Problemle ilgili yeterli veri ve bilgilerin toplanması
3. Veri ve bilgilere göre hipotezin kurulması
4. Hipoteze bağlı varsayımların ortaya atılması
5. Varsayımların kontrollü deneylerle sınanması
6. Sonuç.
• Gerçek:
• Teori:
• Kanun:
Gözlem
Doğal olayların duyu organları ile izlenip takip incelenmesine denir.
İkiye ayrılır. 1-Nitel gözlem 2-Nicel gözlem
Nitel Gözlem:Sadece duyu organları ile yapılan yardımcı ölçüm araçları kullanılmayan gözlemdir.
Özellikleri:
• Sadece duyu organları ile yapılır
• Ölçüm araçları kullanılmaz
• Nitelik belirtir
• Duruma ve kişiye göre sonuç değişebilir
• Yanıltıcıdır
Örnek:Suyun ısısının elle kontrol edilip sıcak veya soğuk denmesi gibi.
Nicel Gözlem:Yardımcı ölçüm araçları kullanılarak yapılan gözlemlerdir.
Özellikleri:
• Yardımcı ölçüm araçları kullanılır
• Nicelik belirtir (Sayısal sonuç verir.)
• Duruma ve kişiye göre sonuç değişmez
• Bilimsel önem taşır
Örnek:Suyun ısısının termometre ile kontrol edilmesi.
Deney:Doğal olayların; laboratuarlarda şartları hazırlanarak yapılan kontrollü gözlemlerine denir.
Veri-Delil-Done:Bilimsel problemlerin çözümünde yardımcı olacak her türlü ipucu ve bilgiye denir.
Hipotez:Bilimsel problemlerin geçici çözümüne denir
İyi bir hipotezin özellikleri
• Açık ve anlaşılır olmalıdır
• Problemle ilgili bütün delilleri kapsamalıdır
• Probleme çözüm getirmelidir(Çözümü olmalıdır.)
• Yeni varsayımlara açık olmalıdır
Varsayım:Hipoteze dayalı olarak ileri sürülen genellemelere denir.
Varsayımın cümle yapısı: Eğer....(Hipotez)....ise...(Genelleme)....dir.
Örnek:
Hipotez:Ahmet hastahanededir.
Varsayım:Eğer Ahmet hastahanede ise hasta olmalıdır.
Kontrollü deney:Denenen şartlardan bir veya birkaçını değişmez tutup diğer şartları değiştirerek tekrarlanan gözlemlerdir.
Örnek:
Hipotez:İnsan nefesinde CO2 vardır.
Varsayım: Eğer insan nefesinde CO2 var ise İnsan nefesi fenol kırmızısını sarıya boyamalıdır
Sonuç:Hipotezle ilgili olarak ileri sürülen varsayımların denenmesi ile ortaya çıkar.
a)Gerçekeneylerle ispatlanmış bilimsel doğrular.
b)Teori:Kökleşmiş hipotezlerdir.(Bir hipotezin farklı deneylerlede ispatlanmış halidir.) (Hipotezin yeni deneylerlede destekleniyor olması.)
c)Kanun(Yasa):Teorinin evrensel geçerlilik kazanması.(Gerçeklerin bütün bilimlerce kabul görmesi.)



EVRİM 

Abiyogenez (Kendiliğinden Oluşum)
Canlı cansız maddelerden kendiliğinden oluşmuştur fikrini savunur.Bu görüşü Aristo ileri sürmüştür.
  • Canlı , cansızdan birden bire oluşur.
  • Oluşan canlı , basit veya evrimleşmiş olabilir.
  • Canlının , cansızdan oluşması süreklidir.
Biyogenez (Canlıdan oluşum)
Bir canlının yalnız kendine benzer başka bir canlıdan oluşabileceği görüşüdür.
Biyogenez 1862 de Louis Pasteur ’un yaptığı deneylerle kabul edilmiştir.Günümüzde de geçerlidir.
Pasteur , yaptığı bir dizi kontrollü deneyle canlı , cansızdan oluşur görüşünü yıkmıştır.
Bu iki görüş ilk canlılığın nasıl başladığına yanıt aramaz.
Hayatın nasıl başladığını açıklamaya çalışan görüşler ve evrim teorisi
1. Panspermia Hipotezi
Dünyadaki hayatın uzaydan yeryüzüne gelen spor ve tohumlarla başladığını öne sürer.Hayatın yani canlılığın gezegenlerde nasıl başladığını açıklayamaz.
2. Ototrof Hipotezi
Bu hipoteze göre ilk oluşan canlılar ototrofturlar.Ototroflar fotosentez veya kemosentezle kendi besinini kendi yapanlardır. Yani ilk canlının kompleks yapıda olduğu savunmaktadır. Evrim teorisi , heterotrof hipotezi ile çelişir.
3. Heterotrof Hipotezi
  • İlk organizmaların kendi besinini hazır olarak aldıklarını iddia eder.
  • Canlı , cansızdan uzun süren bir evrim sonucu oluşmuştur.
  • Oluşan canlı basit yapılıdır.
  • Canlı , cansız maddeden bir kez oluşur.Sonraki canlılar bu canlıdan ortaya çıkar.
  • Bu hipotez canlı oluşumunu Dünyanın oluşumunu paralel olarak izah eder.
  • Heterotrof hipotezi evrim teorisine dayanır.
  • Heterotrof hipotezi ile abiyogenez cansızdan , canlı oluşmuştur fikrini savunurlar.
Hipotezin şematik izahı :
İnorganik moleküller
(H2O , NH3 , CH4 , H2 )
[ İlkel atmosferde var olduğu kabul edilen gazlar.]
I
I Sıcaklık ve U.V. ışınlar.
I
Basit organik moleküller
( Aminoasitler vb. )
I
I Sıcaklık
I
Kompleks organik moleküller
( Protein , yağ , karbonhidrat )
I
I
Koaservat 
(Bir sıvı içerisinde bir arada duran protein , enzim ve benzeri maddelerden oluşan kümeler.) 
Nükleoprotein yapılar ve ilkel heterotrof canlı oluşur. 
İlk canlının oluşumunu formülleştirirsek:
Deney var Deney var Deney var 
Basit gazlar---------- Aminoasit---------- Protein--------- Koaservat 
Miller Fox Oparin

Koeservatların Özellikleri:
  • Dış ortamdan ayıran zarları vardır.
  • Büyüme ve çoğalma yetenekleri vardır.
  • PH değişimlerine karşı dayanıksızdırlar. Ancak dayanıklı olarak evrimleşerek hayatın öncüsü olan organik molekül kümesini oluşturmuştur.
  • Brown ( titreme , sigillenme) hareketi gösterirler.
  • Hücresel zar yapma ve büyük molekülleri sentezlemek için gerekli enerjiyi organik moleküllerin bağlarındaki kimyasal enerjiden sağlar.
Heterotrof hipotezini destekleyen varsayımlar.
  • İlkel atmosfer bugünkünden farklı yapıda idi .
  • İlk canlı oluşmadan önce organik moleküller oluşmuştur.
  • İlk organik moleküller ilkel atmosferdeki gazlardan yapılırlar.
  • İlkel canlı cansız maddelerin uzun süren kimyasal evrimi ile oluşur basit yapılıdır ,hazır besinle beslenir , oksijensiz solunum yapar.
  • Fotosentezin evrimi ile ilkel atmosferin yapısı değişmiştir. Atmosfere oksijen girmiştir.
  • oksijenli solunum fotosentezden sonra evrimleşmiştir
Hipotez iki yönden önemlidir.
1.Evrimci bir anlayışa sahiptir.
2.Miller bu konuda başarılı deneyler yapmıştır.Fakat deneyde kullanılan gazların ilk atmosferde var olduğunun ispatlanması söz konusu değildir.Uzun sürede oluştuğu belirtilen maddelerin , Miller deneyinde bir hafta gibi kısa bir zamanda oluşturulması bu hipoteze karşı tenkitlere yol 

Evrim Teorisi
Evrim , canlı ve cansızların uzun bir süreç içinde geçirdiği ve geçirmekte olduğu değişiklikleri açıklar.
İlkeler :
  • Bütün canlılar aynı kökenden evrimleşmiştir.
  • canlılar arasında hem ortak , hem farklı özellikler bulunur.
  • Canlılar arasında devamlı varyasyonlar (değişim,farklılık) meydana gelir.
  • Tür sayısı devamlı artar , sabit değildir.
  • Günümüzde de canlılar arası değişiklikler ve tür oluşumu sürmektedir.
Kimyasal evrim:
CH4 U.V.ışınlar-Şimşek-Yıldırım A.asit Protein
NH2 Yağmur - Isı Yağ asitleri Karbonhidrat
H2 -------- ---------------- Gliserin -------- Yağ --------------- Koaservat
H2O (O2 yok) Monosakkaritler Vitamin
Nucleotidler Nucleik asitler
Biyolojik evrim:
Koaservat ------------------ Heterotrof ---------------------Ototrof
(O2 siz solunum) (Klorofil gelişti)
(Madde ve O2 sentezlendi) (O2 li solunum başladı)
Lamark’ın Evrim Görüşü
1-Kullanma – Kullanmama:Vücudun kullanılan organları gelişir.Kullanılmayanlar ise körelir.
2-Kazanılan özelliklerin Kalıtımı:Kullanma veya kullanmama ile kazanılan özellikler yeni nesillere aktarılır.
Eleştirisi:
  • Kullanılan karakterler gelişir
  • Kazanılan karakterler sadece bireye özgüdür
  • Kazanılan karakterler kalıtsal değildir
  • Kazanılan karakterler kalıtsal sınırlar içindedir
  • Kazanılan karakterler modifikasyondur
Modifikasyon:Çevresel faktörlerin etkisi ile genlerin işleyişinin değişmesi ile oluşan ve kalıtsal olmayan değişmelerdir
Darvin’in Evrim Görüşü
  • Canlılar geometrik dizi olarak artış gösterir
  • Populasyonlardaki birey sayısı belli sınırlar içinde kalır
  • Aynı tür bireyleri arasında kalıtsal çeşitlilik(varyasyonlar) vardır
A)Çevresel varyasyonlar: Modifikasyon
B)Kalıtsal varyasyonlar:Kalıtsal varyasyonlar üç temel şekilde ortaya çıkar:
  • Üreme hücrelerindeki mutasyon
  • Üreme hücrelerinde görülen krossing-over ve homolog kromozomların dağılımı
  • Döllenmenin şansa bağlılığı
  • Canlılar arasında çevresel koşullar için yaşam kavgası vardır
  • Çevreye uyum (Adaptasyon) sağlayanlar hayatta kalır ve üreyerek yeni nesillerinde kendi özelliklerini taşımalarına neden olurlar. Uyum sağlayamayanlar ise elenerek(Doğal seleksiyon) taşıdıkları türe özgü zayıf kalıtsal özelliklerinin de ortadan kalkmasına neden olurlar.
  • Farklı çevrelerde farklı şekillerde adaptasyon yetenekleri kazanan bireyler yeni türlere dönüşürler
Darvin’in evrim teorisinin dayandığı görüşler:
  • Bütün organizmalar geometrik bir oranda artıma eğilimlidir.
  • Bir türün her dölündeki birey sayısı hemen hemen değişmez.
  • O halde yaşamak için bir mücadele olmalıdır.
  • Her türün bireyleri arasında değişiklikler ( kalıtsal olabilir ) vardır.
  • Bazı değişiklikler özel bir çevredeki organizmaların çevreye uyumlarını ve sayıca çoğalma şanslarını arttırır.
  • Yaşayan organizmalar kalıtsal değişikliklerini oğul döllere geçirirler.
  • Zamanla büyük farklar meydana gelerek eski türlerden yeni türler ortaya çıkar.
Evrim olayının özeti
Varyasyon: Bir canlı türünde bireyler farklı özelliklere sahiptir.Bu farklılık mutasyon,mayoz ve eşeyli üreme ile gerçekleşir.
Doğal seleksiyon:Çevresel şartlar devamlı değişim içindedir.Bu şartlar kendine uyumlu özelliklere sahip bireylerin yaşama ve üreme şanslarını artırırken uyumsuz bireylerin ve taşıdıkları özelliklerin (Genlerin) elenmesine neden olur. Gelecek nesil çevresel şartlara uyumlu özelikleri birlikte taşıyan bireylerden oluşur. 
Adaptasyon: Canlıların üreme ,yaşama şanslarını artıran ortama uyum sağlayan özelliklerinin tümüdür.
Not: Adaptasyonlar kazanılmış kalıtsal özelliklerinin çevresel koşulların değişmesi ile ortaya çıkar. Popülasyon değişen çevresel koşullara uyum sağlayan (Adapte olmuş) bireylerden kurulur böylece popülasyon var olmaya devam eder.
Not:Evrim bireye ait değil popülasyona aittir.
Yeni tür:Tür popülasyonundaki bu değişim sadece çevresel faktörden etkilenen popülasyona aittir.Diğer popülasyonlarda ise farklı koşullar farklı özelliklerin seçilmesine neden olur.Sonuçta aynı türün iki ayrı popülasyonu farklı ortam koşullarında farklı özeliklerin öne çıktığı farklılaşmalara yol açar. 
Sonuç:
  • Evrimin ham maddesi kalıtsal varyasyonlardır
  • Evrimin mekanizması doğal seleksiyondur
  • Doğal seleksiyonlar sonunda adaptasyonlar ortaya çıkar
Evrimin kanıtları
1-Yapısal benzerlikler
  • Karşılaştırmalı anatomi incelemeler , hayvanlar ve bitkiler aleminde temel yapısal benzerlikleri ortaya koyar.
  • Tohumlu bitkilerin kök , dal ve üreme organı çiçekler gibi ortak ve temel yapılardan oluşur.
  • Omurgalılarda ise ön üyelerin (kol ya da ön bacak ) iskeleti benzeşiminin en çarpıcı örneğidir
  • Bazı türler için yaşamsal önem taşıyan bazı anatomik yapılar diğer türlerde körelmiş ve işlevsiz olması
  • Mağaraya uyumlu canlılarda işlevsiz göz ve pigment üretiminin olmaması
  • Pitonlarda körelmiş pençe
  • İnsan türün erkelerinde meme
  • İnsanda kör bağırsak
  • Tavuk ayaklarındaki sürüngen pulları
  • 20 lik dişler
  • Analog ve homolog organların varlığı
2-Embriyon ve gelişme benzerlikleri:
-Embriyonik gelişim aşamalarının farklı canlılarda aynı temellerle ve benzer şekillerde gerçekleşmesi ve farklı türlerde ayrılmanın erken dönemde benzer türlerdeki ayrılmanın ise geç dönemde gerçekleşmesi.
-Sistemlerin gelişimi
  • Kalbin 2-3-4 odacıklı olacak şekilde sıralı gelişimi
  • Böbrek pro-mezo ve metanefroz şekillerde sıralı gelişim göstermesi
3-Davranış benzerlikleri:
Canlılardaki kalıtsal davranışlardan, içgüdüsel davranışlardaki benzerlikler yakın türlerde daha belirgindir.
4-Karşılaştırmalı biyokimya bulguları:
  • Ortak kimyasal reaksiyonlar ve bunlarda rol alan enzimlerin benzemesi.
  • Bazı işlevsel proteinlerde yakın türlerdeki benzerlik oranının fazlalığı.
  • DNA-RNA ve protein sente mekanizmasındaki evrensellik.
  • Biyo-teknolojinin gelişimi ile farklı türlere ait genlerin bir canlıda toplanabilmesi
5-Parazitoloji bulguları:
  • Parazit yaşayan canlılarda yakın türlerden farklı olarak bazı sistemlerini kaybetmiş olması ve bazı sistemlerdeki aşırı gelişme.
  • Parazitlerin konukçu ile uyumlu anatomi ve fizyolojik özelliklere sahip oluşu
7- Paleontoloji bulguları:
  • Fosil kanıtlardan, geçmişte yaşayan ve bugün var olmayan pek çok canlı türünün olduğu.
  • Bunların yaşadığı dönemlerdeki çevresel koşullarla büyük uyumluluk gösterdiği ve bugünkü şartlarda yaşama şanslarının olmaması
  • Bazı fosil kanıtların bugün var olan farklı sınıflara ait özellikleri bir arada bulundurması
8-Genetik bulguları :
  • Genetik materyalin tüm canlılarda aynı oluşu
  • Temel yaşamsal olayların belirlemesinde etkili genlerin tüm canlılarda aynı oluşu
  • Genler canlıya ait olmasa bile transgenik canlıların üretilmesi
  • Gen nakilleri yapılarak insana ait insülin,büyüme hormonu vb proteinlerin bakteri ve diğer canlılarda üretilebilmesi
Populasyon Dengesini Bozan Etmenler
Hardy-weinberg prensibi popülasyon dengede kaldığı sü4rece geçerlidir.fakat popülasyondaki genlerin frekansı uzun süre dengede kalamaz.Genlerin frekansının değişmesine mutasyon , seleksiyon , göçler , izolasyon ve rastgele olmayan evlilikler neden olur.
  • Göçler : Göç komşu iki popülasyon arasındaki gen akışı olarak tanımlanabilir.
  • İzolasyon ( Ayrılma – Tecrit) : Büyük popülasyon lar çeşitli nedenlerle (dağ ,deniz, ve çöl oluşumu ile veya kıtaların kayması ile) küçük popülasyonlara bölünebilirler.
  • Mutasyon : Mutasyonlar genetik farklılık meydana getirmelerinden dolayı popülasyonlarda gen frekanslarının değişmesine yol açan en önemli faktörlerin başında gelir.
  • Doğal seleksiyon (Seçilim) : çeşitlilik gösteren bir popülasyon da , belli özellikler yönüyle üstün ve zayıf olan fertler bulunur. Doğal seleksiyon zayıf olanları ortadan kaldırır.
  • Genetik sürüklenme : Doğal şartlarda yaşayan , özellikle küçük popülasyonlarda nesilden nesile veya yıldan yıla gen ve birey oranlarının yapay bir etki olmadan rastgele değişmesine genetik sürüklenme denir.
  • Eş seçimi : Bireylerin çiftleşmek için birbirlerini rastgele seçmeleri yerine özel niteliklerine göre seçmeleri zamanla farklı özelliklerin çıkmasına neden olur.
Kalıtsal Materyalin Değişmesi
  • Tüm canlılarda ortak olan özellikler.
  • Canlıyı diğer türlerden ayıran türe özgü özelikler.
  • Canlıyı türün diğer bireylerinden ayıran bireysel özellikler olmak üzere üç grupta toplanabilir.
Bu özelliklerin oluşması ve yeni döllere taşınması DNA ların üzerinde bulunan genlerle olur. Normalde DNA lar kendilerini hatasız eşler. Genler ve kalıtsal bilgi değişmez.Ancak bazı durumlarda yanlışlıklar olabilir. Bunlar :
    • DNA ya fazladan bir yada birkaç nükleotid çifti eklenebilir.
      DNA dan bazı nükleotid çiftleri kopup ayrılabilir.
      DNA molekülündeki baz çiftleri karşılıklı yer değiştirebilir. Örneğin A-T çifti T-A çiftine dönüşebilir.
      Bir nükleotidin karşısına kendi eşi olmayan başka bir nükleotid bağlanabilir.. 
  • Örneğin sitozin nükleotidin karşısına guanin nükleotid bağlanması gerekirken timin yada adenin nükleotid bağlanabilir.
  • Kromozomlardan parça kopabilir yada kromozomlara parça eklenebilir.
  • Canlıların genetik bilgilerindeki kalıcı olan bu tip değişmelere mutasyon (değişim)denir.
Mutasyonlar sonunda canlıda ortaya çıkacak değişmeleri 2 grupta inceleyebiliriz.
1- Canlıların bazı özellikleri yerine yeni özellikler oluşabilir.
2- Mutasyon, canlıların belirli bir çevrede yaşama ve üreme şansını arttıran özellikler kazandırabilir. Bunun tersine canlıların yaşama ve üreme şansını ortadan kaldırabilir.
Not:Bazen bir gen farklı mutasyonlara uğrayarak çok sayıda alel meydana getirebilir.
Örneğin kedilerde kıl renginin çeşitli olmasını sağlayan çok sayıda aleller mutasyonla oluşmuştur.
Canlıların çok farklı özelliklere sahip olmasının yani genetik çeşitliliğin nedeni bir canlıda çok sayıda geninin bulunmasıdır. Bir gendeki mutasyon olasılığının düşük olmasına karşın bir canlıda çok sayıda gen bulunduğundan canlıdaki toplam mutasyon olasılığı artar.
Evrim çeşitleri
1-Divergent (Açılan) evrim:Bir türün orijin türden ve birbirinden farklı türler halinde evrimleşmesi
2-Konvergent(Daralan) evrim:Benzer ortamlarda yaşayan iki ayrı orijine sahip türün gittikçe artan benzerliklerle evrimleşmesi
3-Paralel evrim:İki yakın türün farklı zaman ve ortamlarda benzer şekilde evrimleşmesi

Evrimsel açılım ve ekolojk ilişkiler
  • Allen kuralı (kanun): Soğuk iklim şartlarındaki aynı tür canlıların sıcak iklimdeki akrabalarına göre çıkıntıları daha küçüktür.
  • Bergmann kuralı (kanun): Soğuk iklim şartlarındaki aynı tür canlıların sıcak iklimdeki akrabalarına göre vücutları daha büyüktür.
  • Dollo kuralı (kanun): Evrim geri mutasyonlara karşın geriye dönük değil ileriye dönüktür.
  • Cope kuralı (kanun): Omurgalı hayvanların vücutları sürekli bir büyüme içindedir.
  • Gloger kuralı (kanun): Kuzey yarıküredeki hayvanlar açık renkli, güneydekiler koyu renklidir.

ETOLOJİ ( DAVRANIŞ )

Canlıların dış ve iç çevrelerinden gelen uyaranlara karşı gerçekleştirdikleri faaliyetlerin tümüne davranış denir.
  • Dış faktörler: sıcaklık,ışık,nem,yer çekimi,kimyasallar ve fiziksel değişimler olabilir.
  • İç faktörler: açlık,susuzluk,yorgunluk,ağrı vb olabilir.
Canlılar değişkenlere verdikleri tepki ve davranışlarla homeostasinin korunması ve canlılıklarının devamını sağlarlar.Homeostasinin korunması için canlı fizyolojik veya davranışsal yanıt verir.
Örnek: aşırı sıcakta terleme fizyolojik tepki,elbisenin çıkarılması ve gölgeye gidilmesi davranışsal tepkidir.
Örnek:Avcıdan korkma fizyolojik tepki,Gizlenme veya kaçma davranışsal tepkidir.
Örnek:Soğuk havada titreme fizyolojik tepki,Kalın giyinme,elleri ovuşturma davranışsal tepkidir.
Hayvanlarda davranışın kontrolünde sinir sistemi ve iç salgı sistemi ,davranışın oluşmasında kas ve iskelet sistemi rol alır. Yavaş tepkiler hormonlarla verilirken hızlı tepkiler sinirsel ve turgorla verilir.
Beslenme,avcıdan kaçma, ,yuva yapma davranışları ile yaşamda kalma şanslarını artırırken, üreme,yavrularını koruma ile türün devamını garanti altına alırlar.
Sonradan öğrenilmemiş davranışlara doğal davranışlar denir.Doğal davranışlar kalıtsaldır atalardan alınır.Bu davranışlar otomatik şekilde gerçekleşir ve türe özgüdür.
Örnek:Örümcek yakalayacağı canlıyla hiç karşılaşmasa bile ağ örer ve avını yakalayarak beslenir.
Örnek:Her canlı türü üreme dönemlerinde kendilerine özgü davranışlarla cinsler arasında iletişim kurarlar.Vücut şekli,feromen ve çıkardıkları seslerle karşı cinsin davranışlarında da etkili olurlar.
Bazı kalıtsal davranışlar canlı dünyaya gelir gelmez görülürken bazıları belli bir gelişim evresinden sonra oluşur. Kelebek larvasının besin olarak yaprağı yemesi hemen gerçekleşirken koza örme davranışı belli bir gelişim döneminden sonra gerçekleşir.
a-türün yaşamda kalmasını sağlayan özgün tepkimeleri vardır.
  • Deri değişimi esnasında gizlenme
  • Sincaplarda kış için besin depolama
  • Ayılarda kış uykusu için uygu yer bulma
b-Aynı uyaran farklı türlerde aynı davranışın oluşmasına neden olmaz
  • Akvaryumdaki balık kedi için beslenme davranışı uyaranıdır fakat kafesteki papağan için uyaran değildir.
  • Euglena için ışık olumlu uyarandır ve ışığa yaklaşır. Amip için olumsuz uyarandır ve ışıktan uzaklaşır.
c-Bir uyaran her canlı türü için uyaran olmayabilir
UV ışınlar,yüksek - düşük frekanslı sesler ve bazı kokular pek çok canlı tarafından algılanmaz ve bunlar uyaran özelliği göstermez fakat bu uyaranlar pek çok canlı türü için besin bulunması, haberleşme ve üreme için gerekli davranışların oluşumunu sağlar.
d-Bir canlı türü bir uyarana fiziksel ve fizyolojik olarak hazır olduktan sonra cevap verebilir
  • İnsanların yürüme,konuşma,üreme davranışları için belli dönemlerin geçirilmesi gereklidir
  • Yumurtadan çıkan larva belli bir beslenme döneminden sonra koza örer
e-Davranış bireysel veya grupsal gerçekleşebilir
Grupsal:
  • Göç eden kazlardaki uçuş şeklinin korunması
  • Saldırı esnasında bizonların kendilerini korumak için çember oluşturması
  • Japon arılarının kovana saldıran eşek arılarını topluca ürettikleri yüksek ısı ile öldürmeleri.
Bireysel:
  • Bir kuşun yuva yapması
  • Yuvasına yaklaşan yılanı gören kuşun yaralı taklidi yapması
f-Canlılar kendine ulaşan pek çok uyarandan sadece kendisi için anlamlı olan uyarana cevap verir.
  • Kurbağaların hareket eden böcekleri yakalaması hareketsizlere tepki vermemesi
  • Akbabaların ölü hayvan vücutlarına yönelmesi,Kartalın canlı hayvan vücuduna yönelmesi
g-Canlılar geliştikçe davranışları da karmaşıklaşır.
Tek hücrelilerde davranış 
Tek hücrelilerde davranışların tümü kalıtsaldır.Davranış sil,kamçı hareketi,ameboid hareket endospor ve kist oluşumu şeklindedir.Tek hücrelilerde uyarana yaklaşma ve uyarandan uzaklaşma şeklinde gerçekleşen davranışlara
taksi (Göçüm) denir.
Taksi davranışı uyarana yaklaşma (Pozitif taksi) veya uyarandan uzaklaşma (Negatif taksi) şeklinde gerçekleşir.
Uyaran çeşidine göre taksiler
  • Işık :Fototaksi
  • Kimyasal:Kemotaksi
  • Su:Hidrotaksi
  • Isı:Termotaksi şekillerinde olur.
Bitkilerde davranış 
Bitkilerde çimlenme,çiçek açma,yaprak dökme,tropizma ve nasti bitkilerde görülen önemli davranışlardır.Uyaran ışık,ısı,su,kimyasallar ve travmalar olabilir.Tepkilerin verilmesinde hormonlar düzenleyicidir. Tepki ise mitoz,turgor değişimi veya asimetrik büyüme ile gerçekleşir.
Yapılan çalışmalar bitkilerinde belli bir alanda ürettikleri özel salgılarla birbirlerinin metabolizmalarını kontrol ettikleri görülmüştür.Ayrıca etilenin etkisinde unutmamak gerekir.
Bitkilerde nasti ve tropizma kalıtsal davranışlardır.
1-Tropizma(Yönelim):Asimetrik büyümeler sonucu gelişir.Hormonların dağılımında görülen asimetri sonucu, dengesiz turgor ve hücre bölünmeleri ile gerçekleşir.Yavaş gerçekleşen davranıştır. Bu durum bitkinin farklı kısımlarının hormonlara farklı cevap vermesinden kaynaklanır. 
Tropizmada daha çok uç meristeminden salgılanan oksin hormonu etkilidir. 
Örneğin uç kısımdaki oksin hormonu ışık varlığına göre farklı dağılım gösterir Bu durum bitkide yönelmeyi gerçekleştirir. Oksinlerin dağılımı karanlıkta ve ışığın tepeden geldiği durumlarda dengelidir. Bu yüzden bitkide her hangi bir yönelme görülmez, ancak eğer ışık bir yönden geliyorsa ışığın geldiği yönde oksin miktarı az, ışığın geldiği tarafın karşısında oksin miktarı fazladır
a-Fototropizma (Uyaran: ışık) Gövde pozitif tepki kök ise negatif tepki verir.
b-Jeotropizma (Uyaran:Yerçekimi) Gövde negatif kök ise pozitif tepki verir. Bataklık ve sulak ortam bitkilerinin bazı kökleri negatif jeotropizma gösterir. Bu tip kökler havalandırma kökleri olarak adlandırılır ve bataklık toprağında O 2 nin az olmasından dolayı köklerin gaz alış verişinde rol alırlar. 
c-Hidrotropizma (Uyaran :Su) Kökler pozitif hidrotropizma göstererek suyun fazla olduğu ortamlara doğru yönelirler.
d-Kemotropizma (Uyaran:Kimyasallar=asitler,bazlar,gübre) Kökler kimyasallara karşı pozitif (Gübre) veya negatif (Asit) tropizma gösterirler.
e-Travmatropizma (Uyaran:Yaralanma) Kökler yaralanmaya neden olan faktörlere karşı negatif tropizma gösterir.
f-Haptotropizma (Uyaran:Temas) Sarmaşık ve fasulyenin sülük gövdelerinde değmeye karşı pozitif tropizma gösterir.
2-Nasti(İrkilme):Bazı bitkiler ise uyartıların yönüne bağlı olmaksızın çok hızlı tepki gösterebilirler. Bu tür davranışlarında etken olan faktör turgor olayıdır.
Örnek:Küstüm otunun duyarlı yaprak¬ları dokununca hemen kapanır. 
Örnek: Böcek yiyen bitkilerin çiçeğine böcek konunca çiçeğin yaprakları hemen kapanır. 
Bu hareketler turgor basıncındaki değişmelerle düzenlenir ve nasti hareketleri adını alır.Uyaranın yönüne bağlı olmaksızın gerçekleşen tepki tarzındaki hareketlerdir.Uyarana göre adlandırılır.
  • Fotonasti.......(Uyaran:ışık):Papatya çiçeklerinde
  • Termonasti....(Uyaran:Isı):Çiğdemin yaprak hareketlerinde
  • Sismonasti....(Uyaran:Sarsıntı,Değme):Küstüm otunda
  • Tigmonasti....(Uyaranokunma):Böcek kapan bitkilerde
Hayvanlarda Davranış
1-Doğal-Genetik (Doğuştan gelen) davranışlar
  • İçgüdüsel davranışlar
  • Refleksler (Kalıtsal -Şartlı)
2-Öğrenilmiş davranışlar
Açıklamalar
Anahtar uyaran: İçgüdüsel davranışın başlamasını ve zincirleme devam ettiren uyarandır.Yırtıcının veya annenin sesi, dişinin veya rakibin kokusu ,sıcaklık azalması, günlerin kısalması, gece karanlığı vb uyaranlar canlılarda uyarı oluşturur. Hayvanlarda bu uyarılar özel davranışların gerçekleşmesine neden olur. Ancak bir uyaran bir tür için anlamlı iken başka bir tür için anlam taşımayabilir.Her çevresel değişken uyaran özelliği taşımayabilir
Şartlanma:Hedefe ulaşmak için yapılması ve yapılmaması istenen davranışların kazandırılması.
Spontane davranışış uyaran koşulu olmadan kendiliğinden oluşan davranış Örn:heyecan,hiddet,uyuma,uyanma

1-Doğal-Genetik (Doğuştan gelen) davranış
Bu davranışlardan bazıları doğar doğmaz yapılırken örn:solunum bazıları belirli bir döneme girildiğinde yapılır. Örn:Koza örme
a-Refleks:Canlılarda dışarıdan gelen etkilere verilen ani ve değişmez tepkilere refleks denilir. Refleks hareketleri beyne ulaşmadan, omurilik tarafından yönetildiği için hızlıdır. Sinir sistemine sahip tüm canlılarda refleks davranışı vardır. . Bilinç dışı gerçekleşir.Kalıtsal ve türe özgüdür.Değişebilirler Örneğin insanın dizine vurulursa ba¬cak öne doğru hareket eder (diz kapağı refleksi), kurbağanın bacağına asit değdirilirse hemen bacağını çeker
b-İçgüdüsel Davranış: Belli bir içgüdü davranışı bir seri faaliyeti içine alır. Örneğin kuşların yuva yapma içgüdüleri yuva yapımında kullanılan malzemelerin bulunması, uygun yuva alanına taşınması, kendilerine özgü yuva şeklini yapma gibi birçok faaliyeti kapsar. İçgüdü şeklindeki davranışlarda bir organizma belli bir uyartıya karşı daima aynı şekilde tepki gösterir. Çevresel etkiler içgüdüsel davranışları etkilemez.İçgüdüsel davranışların şekli türe özgüdür.İçgüdüsel davranışa bakılarak hayvanın hangi türden olduğu saptanabilir.Benzer içgüdüsel davranışlara bakılarak hayvanlar arasındaki kalıtsal yakınlıklar ve evrimsel özellikler saptanabilir.

2-Öğrenilmiş Davranışlar
İçgüdüsel davranışlar öğrenmeyle değişebilir,farklı şekillere dönüşebilir. Öğrenilmiş davranışlar doğuştan kazanılmış davranışlardan farklıdır. Çünkü hayvan yeni durumlara karşı, yeni tepkiler geliştirir ve bu tepkileri uzun süre hatırlar. Öğrenme çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir

a. Alışkanlık yoluyla öğrenme: Bir hayvan belli aralıklarla tekrar tekrar aynı şiddette bir uyarana maruz kalırsa, gösterdiği tepki yavaş yavaş azalır ve sonunda o uyarana tepki göstermez.
Örneğin; örümceğin ağına çubukla dokunulursa, hayvan hemen dokunulan yere hızla hareket eder. Aynı hareket sürekli tekrarlanırsa, örümceğin belli bir zaman sonra hiç tepki göstermediği görülür.

b. Şartlanma yoluyla öğrenme: Bu çeşit öğrenme Pavlov'un köpekler üzerinde yaptığı deneylerle ispatlanmıştır.
Pavlov, bir köpeğe besin verdiğinde ağzında salya salgısının arttığını gözlemlemiştir. Sadece zil sesi duyurulduğunda köpek salya salgılamaz.
Pavlov köpeğe besin verdiği anda zil çalmış ve bu işlemi birçok kez tekrarlamıştır. Bu şekilde birçok deneyden sonra köpeğin zil sesini işittiği zaman besin verilmediği halde salya salgıladığını görmüştür. Böylece araştırıcı yeni bir refleksin geliştiğini göstermiştir.
Burada şartlı refleks meydana gelirken, bir uyaranın yerini diğerinin aldığını hatırda tutmak gerekir. Yani bir A uyaranının, B tepkisini meydana getirdiğini kabul edelim. Eğer C uyaranının da B tepkisini meydana getirmesi sağlanırsa, C uyaranı A uyaranının yerini almış olur. Hayvan bu uyarana karşı, tıpkı eski uyarana gösterdiği şekilde tepki gösterir.

c. İzlenimle öğrenme: Bu tip öğrenme daha çok yeni doğmuş ya da yumurtadan yeni çıkmış yavrularda görülür. Bu çeşit öğrenmeyle ilgili yapılan bir deneyde ördek yavruları üzerinde çalışılmıştır.
Araştırıcı kuluçka makinesindeki yumurtadan çıkan yavruların önünde çömelerek ve ördek gibi ses çıkararak iki yana sallanarak yürüdüğü zaman genç yavruların kendisini izlediklerini görmüştür. Daha sonra yavrular gerçek ördeğin yanına götürülse bile, yine ördek sesi çıkaran insanı takip etmişlerdir. Bu çalışmalar genç yavruların ilk gördükleri hareketli ve sesli şeyleri takip etmeyi izlenimle öğrendiğini göstermektedir.
d. deneme - yanılma yoluyla öğrenme: Bir hayvanın yeni bir durum karşısında, meydana gelecek iki tepkiden doğru olanını seçmesi ödül verilerek sağlanır. Hayvan cezalandırılarak yanlış seçmeler önlenir. Çoğu organizma birçok denemeden sonra doğru seçim yapmayı öğrenmiştir.

Toplumsal grupların önemli özellikleri:
  • Sosyal hiyerarşi
  • Topluluğun kılavuzları vardır.
  • Güçlü bir iletişim ve haberleşme ağı vardır.
  • Toprağa bağlanma,yayılma ,avlanma alanları vardır.
Bu özellikler topluluğun yaşama şansını arttırır.Bireyler arasındaki çatışmayı azaltır.Enerjinin ve zamanın boşa harcanmaması sağlanmış olur.
  • Hayvanlar arası iletişim türe özgü yollarla (koku,ses,hareket ve organların şekli değiştirmesi vb) sağlanır.
  • Hayvanların davranışlarındaki koordinasyon kalıtsal ,sinirsel ve hormonsal olmak üzere üç şekilde gerçekleşir
Hayvan gruplarının sağladığı faydalar
  • Korunma
  • Beslenme
  • Üreme
  • Enerjinin verimli kullanımı
Hayvanlar arası haberleşme şekilleri
  • Sesle :Her tür özgün sesi ile eş bulma,tehlikeyi bildirme,besinin bulunduğu yere çağırma gibi özel davranışlar sergilerler
  • Özel hareketlerle:Kabarma,belli organları (kanat,kuyruk,baş,kulak vb)hareket
Biyolojik saat
Belirli aralıklarla tekrarlanan davranış şekillerini ifade eder.Bu davranışlar, günlük, aylık, mevsimlik, yıllık olabilir.İnsanın fizyolojik etkinliklerinin çoğu ,günlük ritimler gösterir. 
Son araştırmalara göre bu özellik ,beyinde bulunan ve pineal bez denilen ışığa duyarlı bir yapı tarafından düzenlenmektedir.Bu yapı ,ışığın azalmasına bağlı olarak melatonin denen bir hormon salgılar.Melatonin seratonin hormonundan ışığın olmadığı durumlarda üretilir. Salgılanması karanlıkta artar,ışıkta durur.Bu yolla uyku ve uyanıklılık zamanı ayarlanır. Melatonin canlıdaki düzenleyici rolünü engellemelerle yapar.
Örn: Yaban hayatta günlerin kısalması melatonin hormonunun döngüsel salgılanma süresini artırdığı için üreme sistemine olumsuz etki yaparak üreme etkinliğini durdurur. 
Örn:Akşam saatlerinde salgılanan melatonin bireyin metabolizmasının düşmesi ve uyumaya hazırlanması yönünde etki eder.


EKOLOJİ 

Ekoloji birbirleri ile ve çevreleri ile etkileşimini inceleyen bilim dalıdır.
Ekolojiyi anlamak için madde ve canlı organizasyonunun bilinmesi gerekir.
Madde organizasyonu: Atom – Molekül – Organel – Sitoplazma – Hücreler –Dokular – Organlar - Sistemler –Organizmalar - Populasyonlar – Komüniteler – Ekosistemler – Biyosfer-Dünya – Gezegenler – Solar sistemler– Galaksiler – Evren şeklindedir

Ekoloji ile ilgili önemli terimler
  1. Biyosfer:Canlı yaşamına uygun ,okyanus derinlikleri ile atmosferin 10 000 m.yüksekliğine kadar olan tabakasıdır.
  2. Ekosistem:Komünitelerle cansız (Abiyotik) çevre koşullarının karşılıklı etkileşimleri.
  3. Biyotop:Canlıların yaşamlarını sürdürmek için uygun çevresel koşullara sahip coğrafi bölgedir.
  4. Komünite:Belirli yaşam alanına uyumlu populasyonlar topluluğudur.
  5. Populasyon:Belirli coğrafi sınırlar içinde yaşayan aynı türe ait bireyler topluluğudur.
  6. Habitat:Bir canlı türünün rahatça beslendiği,barındığı,ürediği yaşam alanına denir.
  7. Niş:Yaşam alanında kalıtsal özellikleri ile ilgili gerçekleştirdiği yaşamının devamına yönelik faaliyetlerin tümüdür.
  8. Flora:Belirli bir bölgeye adapte olmuş ,o bölgede yaşamını sürdüren bitki topluluğudur.
  9. Fauna:Belirli bir bölgeye adapte olmuş ve o bölgede yaşamını sürdüren hayvan topluluğudur.
  10. Ekosistemi oluşturan faktörler
  11. bulundukları yaşam ortamında canlı ve cansız faktörlerle etkileşim halindedirler.
Biyotik faktörler
1) Üreticiler 2) Tüketici 3Ayrıştırıcılar 
Abiyotik faktörler: İkiye ayrılır.
1) İklimsel faktörler : a) Işık b) Isı c) Su 
2) Toprak faktörler : a)Toprak yapısı b)Mineral ve tuzlar c)Toprak ph’ sı 
Abiyotik faktörler
1-İklim faktörleri:Canlılar yaşamlarını sürdürürken güneş ışını,ısı, basınç,nem, hava hareketleri gibi iklim faktörlerden etkilenirler.

A) Işık: 

a) Işığın kalitesi,şiddeti,süresi önemlidir
b) Canlıların temel enerji kaynağıdır
c) Fotosentez için gereklidir
d) Bitkide çimlenme,büyüme,yönelme. klorofil sentezi için gereklidir
e) Işık bitkilerin yaşam alanını belirler 
f) Hayvanlarda üreme,göç,pigmentasyon,bazı vitaminlerin sentezi ,sucul hayvanlarda solunum üzerine etkilidir 
B) Isı: 

Canlılarda yaşamsal olaylar belirli ısıda gerçekleşir. Yüksek ve düşük ısıda yaşamsal olaylar azalır hatta durur. 
Bitkilerde : a) Çimlenme b) Köklerle su alınımı c) Fotosentez
Hayvanlarda : a) Üreme b) Gelişmenin devamı
c) Değişken ısılı hayvanlarda (Omurgasızlar,Balıklar , Kurbağalar ,Sürüngenler ) metabolizmanın devamı 
C) Su:
  1. Organik maddelerin sentezlenmesi
  2. Maddelerin çözülmesi ,emilmesi,taşınması
  3. Biyokimyasal olayların gerçekleşmesi
  4. Fazla ısının uzaklaştırılması
  5. Boşaltım maddelerinin dışa atılması
  6. Bitkilerde çimlenmenin gerçekleşmesi ,hayvanlarda embriyonun gelişmesi
  7. Bazı canlılar için yaşam ve hareket alanıdır
Canlılar yaşadıkları ortam ve suya duydukları ihtiyaç farklıdır. Özel adaptasyonları ile en iyi uyumu yapmışlardır. 
Hayvanlarda:
  1. Deride su kayıbını önleyen plaka,tüy ,kitin dış iskelet gibi yapıların oluşması.
  2. Solunum yüzeyinin vücud içine alınması
  3. Boşaltımla su kayıbını önleyen mekanizmaların gelişimi
  4. Yaşam alanı olarak suya yakın çevrelerin seçilmesi
Bitkilerde:
  1. Su kayıbının sağlandığı stomaların;a)Açılıp kapanmasının kontrol edilebilmesi (Terlemenin fazla olduğu zamanlar ve suyun az olduğu zamanlar stomalar kapanır)
  2. Köklerin suya yönelimi vardır
  3. Kurak ortam bitkilerinde gövde ve yapraklar su kayıbını önleyecek değişikliklere sahiptir.
Canlıların ihtiyacı olan suyu şu şekillerde karşılarlar:
  1. Suyun doğrudan alınması.( Sindirim sistemi, kökler)
  2. Deri ile su almak (Kurbağalar,Bazı omurgasızlar)
  3. Besinlerin yapısındaki sudan karşılamak
  4. Metabolik su kullanmak
Biyotik faktörler
Üreticiler 
Fotosentez ve kemosentez mekanizmaları ile inorganik maddelerden organik madde sentezleyebilen ototrof bakteriler,mavi yeşil algler,kloroplast taşıyan protistalar ve bitkilerdir. Enerji ve maddenin canlıların kullanabileceği hale dönüşümünü sağlayan canlılardır.
Ototroflar İhtiyacı olan organik besinleri kendileri sentezleyebilen canlılardır. Besin sentezlerken kullandıkları enerjinin şekline göre iki tip ototrof canlı vardır:
a) Fotoototroflar: Klorofilleri sayesinde ışık enerjisi kullanarak organik besin sentezleyenler. Klorofilli bakteriler,Mavi-yeşil algler, Kloroplast taşıyan protistalar ve bitkiler bu gruptan canlılardır.
b) Kemoototroflar: Kuvvetli oksidasyon enzimleri sayesinde oksitledikleri inorganik maddelerden (H,Fe,NH3,nitrit vb.) elde ettikleri kimyasal enerjiyi kullanan bakteriler bu gruptur.
Tüketiciler
İhtiyacı olan besinleri diğer canlılardan hazır olarak alan hayvanlar ,protistalar,parazit bitki ve mantarlar,hetotrof bakterilerdir. 
Tüketiciler üç grupta incelenir:
  1. Bitkilerle beslenen: (1.Tükticiler)
  2. Hayvanlarla beslenen(2.Tüketici)
  3. Yırtıcılar: (3.Tüketiciler)
Besinlerini almaları bakımından üç gruba ayrılırlar.
I- Holojoik beslenme:
    1. Besinlerini katı parçalar halinde alırlar
    2. Sindirim sistemleri ve enzimleri gelişkindir
    3. Hareket sistemleri gelişkindir
    4. Gelişkin duyulara sahiptirler
Holojoik canlılar kullandıkları besinin özelliklerine göre sindirim sistemleri ve beslenme davranışlara sahiptir.
1) Herbivorlar: Bitkisel besinlerle beslenenler
    1. Öğütücü dişler gelişkindir
    2. Sindirim kanalları gelişkindir
    3. Mide gelişkin ve bölmelidir
    4. Bitkisel besinlerin besleyici değeri az olduğundan fazla besin alırlar
    5. Beslenmeleri uzun sürer
    6. Bitkisel besinlerden yararlanma azdır
    7. Bazı gruplar sindirim sistemlerinde selüloz sindiren enzimlere sahip bakteri vb. canlılara simbiyoz yaşarlar.
2) Karnivorlar: Hayvansal besinlerle beslenenler
    1. Parçalayıcı(Köpek) dişler gelişkindir
    2. Sindirim kanalı kısadır
    3. Hareket ve duyu sistemleri gelişkindir
    4. Etin besleyici değeri fazla olduğundan beslenmeleri kısa sürer
    5. Uzun süre aç kalabilirler
3) Omnivorlar:Hem hayvansal hemde bitkisel besinlerle beslenebilenler
    1. Sindirim Özellikleri ile karnivorlara benzerler
    2. Selüloz hariç diğer bitkisel besinlerden faydalanacak enzimlere sahiptirler
    3. Tohum,meyve ve hücre öz suları bitkisel besinlerini oluşturur
II- Saprofit beslenme
    1. Sindirim sistemleri yoktur
    2. Sindirim enzimleri vardır
    3. Hücre dışı sindirim vardır
    4. Ölü bitki ve hayvan artıkları üzerinden beslenir
    5. Doğada madde döngüsü için önemli canlılardır
    6. Bazı bakteriler ve mantarlar bu gruptandır
    7. Üzerinde yaşadıkları canlıya zarar verirler
III- Parazit beslenme
Hayvansal parazitler endo ve ekto olmak üzere ikiye ayrılır 
Ekto parazitler:
    1. Sindirim sistemleri ve enzimleri vardır .
    2. Hareket sistemleri ve duyuları gelişmiştir
    3. Konakçının vücudu üzerinden besinlerini karşılarlar
Endo parazitler:
    1. Sindirim sistemleri yoktur
    2. Sindirim enzimleri yoktur
    3. Üreme sistemleri hariç diğer sistemleri körelmiştir
Parazit canlıların konağa olan bağımlılığı bakımından ikiye ayrılırlar:
1) Yarı parazitlik: Belirli besinler için konağa bağlanan canlılar Örnek:Ökseotu Fotosentez yapmalarına karşı su ve mineralleri başka bitkilerin iletim demetlerinden emeçleri ile alırlar
2) Tam parazitlik: Bütün besinlerini konakçıdan alan parazitlerdir Bu parazitlerde üreme hariç diğer sistemler körelmiştir Bazı özel parazitlik durumları:
-Parazit-patojen:Konukçu canlıda hastalık ve ölümlere neden olurlar
-Obligat parazitler:Yaşamsal evrelerinin çoğunu konukçu vücudunda geçirirler. Bazı yaşamsal olayları ancak konukçu vücudunda gerçekleştirebilir.

Hem ototrof hem hetotrof beslenme
Bazı ototrof canlılar fotosentezle besinlerini üretebilirler ancak ihtiyaç duyduklarında diğer canlılarıda besin olarak kullanabilirler.
Örnekler: a)Protistalarda EUGLENA
    1. Tek hücreli
    2. Hücre ağızlarından aldıkları besinlerle hetotrof beslenirle
    3. İhtiyaç duyduklarında kloroplastları ile fotosentez yaparak ototrof beslenirler
    4. Göz lekeleri bulunur
    5. Hücre içi sindirim görülür
Örnek: b)Bitkilerden Dionea,Drosera,Nephentes gibi
insektivorlar
    1. Kloroplastları vardır ve fotosentez yaparlar
    2. Azotça fakir sulak topraklarda yaşarlar
    3. Yaprakları metamorfozla böcek kapanı haline gelmiştir
    4. Azot ihtiyaçlarını yaprakları ile yakaladıkları böcekleri, yapraklarında sindirerek sağlarlar
    5. Hücre dışı sindirim görülür
Ayrıştırıcılar
Bitki,hayvan ölüsü ve artıklarını besin olarak kullanan saprofit bakteri ve mantarlardır
Canlılar arasında beslenme bağımtısı
canlı türleri yaşamsal olaylarını devam ettire bilmek için diğer canlılarla beraber yaşamak zorundadırlar. Canlılarbeslenme,üreme,barınma,hareket,korunma gibi yaşamsal olaylarda başka canlılara ihtiyaç duyarlar. Bu ilişki yarar zarar ilişkisine göre üç şekilde gerçekleşir.
1) Kommensalizm: Birlikte yaşayan türlerden biri birliktelikten yarar sağlarken diğer tür yarar veya zarar görmez.
2) Mutualizm: Birlikte yaşayan iki ayrı türde birliktelikten yarar sağlarlar.
3) Parazitizm: Birlikte yaşayan iki ayrı tür bireylerinden biri bu durumdan faydalanırken diğeri bundan zarar görür.

Besin zincirleri
Doğada canlılar başka bir canlıyı besin olarak kullanırken kendileride başka canlıların besini olurlar. Canlıların birbirlerini tüketmelerine göre sıralanmaları ile oluşan zincire besin zinciri denir. Zincirin her halkası ayrı bir tür tarafından oluşturulur.Ancak hiçbir zaman doğada tek sıralı zincire rastlanmaz. Bir canlı besin olarak birden fazla türü besin olarak kullanırken kendiside birden çok türün besini olur. Bu durum zincirlerin birbirine karışıp beslenme ağları oluşturmasına neden olur.
    • Besin zincirleri ile canlılar arasında organik madde ve enerji akışı gerçekleşir.
    • Zincir ne kadar kısa ise madde ve enerji o kadar ekonomik kullanılır.
    • İlk halkada ototroflar bulunur
    • Son halkada 3.tüketiciler (Yırtıcılar) bulunur
    • Zincirdeki canlılar fonksiyonlarına göre üç tiptir
1) Üreticiler 
2) Tüketiciler: a) Birincil tüketiciler (Herbivorlar) 
b) İkincil tüketiciler (Karnivorlar) 
c) Üçüncül tüketiciler (Karnivorlar) 
3) Ayrıştırıcılar
· Ayrıştırıcılar zincire her halkadan katılabilir
· Her halkada önceki halkadan alınan organik madde ve enerjinin %90 ‘ı canlının yaşamsal olaylarında tüketilirken , canlı vücudunda saklı tutulan % 10 ‘u besini olduğu sonraki halkaya geçer. Bu duruma % 10 yasası denir.

Ekolojik piramitler
Ekolojik piramitler ekosistemlerdeki komüniteyi oluşturan birey sayısı(Biyokütle) veya enerji dikkate alınıp hazırlanır.
Biyokütleye ve enerjiye dayanan piramitler
    • Piramidin tabanını üreticiler oluşturur
    • Tepe basamağı yırtıcılar oluşturur
    • 2. ve 3. basamağı tüketiciler oluşturur
tüketiciler
    1. Birincil tüketiciler (Herbivorlar)
    2. İkincil tüketiciler (Karnivorlar)
    3. Üçüncül tüketiciler (Karnivorlar)
    • Taban üreticilerden oluşur
    • Biyokütle tepeye doğru gittikçe her basamakta 10 kat azalır
    • Enerji tepeye doğru her basamakta 10 kat azalarak aktarılır
    • Biyolojik birikim (Kimyasal zehirler,radyoaktivite vb.) tepeye doğru gittikçe artar


SINIFLANDIRMA 

Sınıflandırmanın hiyerarşik düzeni: 
• Domain - Archea, Eubacteria, Eukaryote 
• Alem - Bitkiler, Hayvanlar, Mantarlar, Protists, Eubacteria (Monera), Archaebacteria 
• Filum 
• Sınıf 
• Takım 
• Aile 
• Cins
• Türler 
Örneğin, Avrupa Hare’sinin sınıflandırılması şöyledir: 
Eukaryote -> Animal-> Chordata -> Mammalia -> Lagomorpha -> Leporidae -> Lepus -> Lepus Europaeus. 
1-Eubacteria: 
• Prokaryotik ,
• tek hücreli , 
• küçük hücrelerden oluşmaktadır. 
• Çekirdek ve zarlı organel yok.
• hücre duvarları peptidoglikan yapılmış 
2-Archae (veya Archaebacteria
• Prokaryotik , 
• tek hücreli , 
• küçük hücrelerden oluşmaktadır. 
• Çekirdek ve zarlı organel yok .
• Tuz gölleri veya sıcak gibi aşırı ortamlarda yaşayan bakterilerdir,Bunların hücre duvarlarında peptidoglikan yok.
3-Protista 
• Eukaryotik,
• tek hücreli veya koloni halindedir. Düzensiz ve büyük ölçüde bilinmeyen alemdir . 
Örneğin, bazı protistalar hayvan ve bitkilerin özellikleri sergilemek ortak taşırlar
4-Mantarlar 
• Eukaryotik 
• çok hücreli heterotrof canlılardır. 
• Besinlerini emerek alırlar.. 
5-Bitkiler 
• Eukaryotik 
• çok hücreli 
• Ototrof canlılardır
6-Hayvanlar 
• Eukaryotik 
• çok hücreli 
• Heterotrof canlılardır
Doğal (Filogenetik) Sınıflandırma
• Canlıların organ yapılarının benzerliğine, dolayısıyla evrimsel akrabalıklarına bakılarak yapılan sınıflandırmadır.
• Doğal sınıflandırmada homolog organlar dikkate alınır.
• Homolog organlar; Köken ve yapıları aynı,şekil ve görevleri farklı olan organlardır. Homolog organları homoloji inceler.
Örnek : İnsanın kolu – Kuşun kanadı – Balinanın yüzgeci
• Organları homolog olan canlılar akrabadırlar. Akraba canlıların proteinlerindeki amino asit dizilişleri, embriyonik gelişim evreleri, boşaltım artıkları da benzerdir.
• Nicel gözlemlere dayanır.

Canlıların sınıflandırılmasında temel alınan bazı özellikler :
o Hücre tipi ve sayısı (Ökaryot – Prokaryot) (Hücresel organizasyon)
o Embriyo tabakalarının sayısı (Endoderm – Mezoderm – Ektoderm)
o Embriyonik örtülerin bulunuşu (Vitellus – Koryon – Amniyon – Allontois)
o Vücut boşluğu tipleri (Gastrovasküler – Sölom)
o Simetri şekilleri (Bileteral – Işınsal)
o Vücutta segmentlerin bulunuşu (Benzer parça)
o İskeletin bulunuşu (varsa kıkırdak veya kemik)
o Azotlu boşaltım maddelerinin benzerliği (NH3 – Üre – Ürik Asit)
o DNA’ daki baz dizilişi
o Sistemlerin varlığı (Sindirim, solunum, dolaşım vs.)
Ampirik (=Morfolojik) Sınıflandırma 
Aristonun yapmış olduğu sınıflandırma şeklidir. 
1.Canlıları morfolojik benzerliklerine göre sınıflama.(kuş ve sinek) 
2.Yaşadıkları çevreye göre sınıflama(havada,karada,suda) 
3.Beslenme şekillerine göre sınıflama(etçil,otçul) 
4.Analog organlarına göre sınıflandırma 

Filogenetik (=Bilimsel ,Doğal)Sınıflandırma 
1.Köken birliği 
2.Genetik benzerliği 
3.Akrabalık derecesi 
4.Protein benzerliği 
5.DNA nükleik asit benzerliği 
6.Boşaltım artığı benzerliği 
7.Embriyonal orjin 
8.Anatomik ve fizyoloji yapı 

Homolog Organ:Köken ve yapıları aynı ,şekil ve görevleri farklı veya aynı olan organlara denir. 
Örneğin, "Arının kanadı ile sineğin kanadı."(köken ve görevleri aynı) 

Analog Organ:Kökenleri ve yapıları farklı ,şekil ve görevleri benzer olan organlara denir. 
Örneğin,"Kuşun kanadı ile sineğin kanadı."(kökenleri farklı,görevleri aynı) 

NOT:Filogenetik sistematikte 
1.Canlıların kromozom sayısı 
2.Morfolojik benzerlik
3.Analog organ 
4.Yaşanılan çevre dikkate alınmaz.

Sistematik Birimler 
Alem----------->Bitkiler Alemden 
Şube----------->Tohumlu 
Sınıf------------>Kapalı Tohumlu 
Takım--------->Çift Çenekli 
Familya------->Baklagil 
Cins----------->Fasulye 
Tür------------->Ayşe Kadın Fasulye 
Türe doğru gittikçe 
1-Birey sayısı azalır. 
2-Çeşitlilik azalır. 
3-Ortak özellik artar. 
4-Genetik benzerlik artar 
5-Akrabalık artar. 
6-Protein benzerliği artar.

Tür:Sistematikteki en küçük birimdir.Birbirine benzeyen aynı kromozom sayısına sahip,birbirleriyle çiftleştiklerinde kısır olmayan verimli döl oluşturan bireylere tür denir. 

Tür: 
1- Ortak atadan gelen 
2- Yapı,şekil,görev bakımından benzer 
3- Kendi aralarında üreyebilen 
4- Üreyebilen fertler meydana getirebilen bireyler topluluğudur.
Tür sınıflandırmanın en küçük birimidir.Binominal (ikili adlandırma) sistemine göre adlandırılır.
örn:Homo sapiens-Modern insan
örn:Pinus silvestris-Sarı çam 
Binomiminal sistemde ilk ad 
a) Cins adıdır.
b) Büyük harfle başlar.
c) Sınıflandırmadaki yerini belirtir
d) Farklı türlerde cins adının aynı oluşu yakın akraba olduğunu gösteri
Örn: Pinus pinea, Morus nigra, Populus nigra, Pinus nigra verilen türlerde cins ismi aynı olan Pinus nigra ve Pinus pinea yakın türdür. (Akrabadır).
Binominal sistemde Ikinci ad.
a) Tür adıdır
b) Özellik belirtir
c) Farklı türlerde aynı oluğu akrabalığı belirlemez.
örn: Pinus nigra,Morus nigra,Populus nigra Tür adları aynıdır ancak akraba değillerdir.
*Türler ikili ad ile adlandırılırlar.İlk isim cins adını belirtirken ikinci isim belirleyici addır.İki isim birden türün adını oluşturur.
*Cins aynıysa familya,takım,sınıf,şube,alem aynıdır. 

Sistematikte İkili İsimlendirme Metodu: 
Pinus pinea(Fıstık çamı) 
Pinus slvestris(Sarı çam) 
Pinus helepensis(Halep çamı) 
Pinus nigra(Kara çam)
Pinus buritia(Kızıl çam)


A-Hücre Sayısına Göre Canlılar 

1.Bir Hücreliler:
-Eubakteriler
-Arkaebakteriler
-Protistalar

2.Çok Hücreliler
-Mantarlar
-Bitkiler
-Hayvanlar

B-Hücre Yapısına Göre Canlılar
1.Prokaryot Hücre 
-Çekirdek zarı yoktur. 
-DNA ve RNA zarsız,sitoplazma içinde bulunur.
-Zarlı organelleri yoktur. 
-Sadece Ribozom organeli bulundurur. 
-Hepsi tek hücrelidir.
-Organize çekirdeği olmayan hücredir. 
1-Eubakteri
2-Arkebakteri

2.Ökaryot Hücre
-Çekirdek zarı vardır.
-DNA ve RNA zarla çevrilidir.
-Zarlı organelleri vardır.
-Tek hücrelide çok hücrelide olabilir.
-Organize çekirdeği olan hücredir. 
1-Protista
2-Fungia
3-Plantae
4-Animalia

1-Virüsler:
  • Hücre zarı,sitoplazma,organeller bulunmaz.
  • Enzimleri (Metabolizmaları )yoktur.
  • Protein kılıf ve yönetici molekül(DNA veya RNA) den oluşur.
  • Obligat endo-parazittir.
  • Konukçu Hücre dışında cansızdır.Ancak,ph,ısı ve kimyasal koşullar uygun oldukça canlılıkları devam eder.
  • Canlılara üremeleri,mutasyona uğramaları ve yönetici mol.taşımalarıyla benzer.
  • Antibiyotiklerden etkilenmezler.
  • hücreler virüslere karşı bağışıklık maddesi interferon üretirler.
  • Her virüs özel bir Hücre içinde, çoğalabilir(Enfeksiyon oluşturur)
Sınıflandırılması:
1-Bakteri virüsleriNA taşırlar az miktarda RNA taşıyanları vardır.
2-Bitkisel virüsler:RNA taşırlar.
3-Hayvansal virüsleriNA taşırlar az miktarda RNA taşıyanları vardır.
2-Bakteriler:
  • Prokaryotturlar
  • Enzim sistemleri bulunur,özgün metabolizmaları vardır.
  • Nucleus ve zar sistemlerine ait organeller bulunmaz.
  • yönetici molekülü DNA dır ve nuclear alanda çıplak olarak bulunur.
  • Protein,yağ ve karbonhidrat içeren hücre çeperi vardır.
  • Bazılarında kapsül bulunur.
  • Sitoplazmada NA,RNA,ribozom,poliribozom,glikojen,yağ damlaları bulunur.
  • Hücre zarı kıvrımlarından oluşmuş mesezom ve tilakoid taşıyanlar vardır.
    • 1-Mesezomksijenli solunum Enzimleri taşırlar.
    • 2-Tilakoid:klorofil taşırlar.
  • Flagellum(kamçı) taşıyanlar aktif hareketlidir.
  • Tek veya koloniler halinde yaºarlar.
Sınıflandırılması
  • Şekillerine göre:
  • Koloni oluşumuna göre:
  • Gram boyama yöntemine göre:
  • Solunum biçimlerine göre
  • Beslenme biçimlerine göre:

3-Mavi-yeşil algler
  • Prokaryotturlar.
  • Tek veya koloni halinde yaşarlar.
  • Selüloz çepere sahiptirler.
  • Sitoplazmada klorofil(Yeşil),fikosiyanin(Mavi) pigmentleri taşırlar.
  • Fotosentetik bakterilere benzemekle beraber farklı olarak fotosentezde oksijen açığa çıkar.
  • Mikroskobiktirler.
  • Mantarlarla ortaklaşa likenleri oluştururlar.
  • Havanın serbest azotunu tutarak toprağı verimli hale getirirler.
  • Olumsuz koşullarda endospor oluştururlar
  • Üremeleri: a)Eşeysiz üremeleri sporlarla gerçekleşir,b)eşeyli üreme görülmez.
örnek:Nostoc ,Oscillatoria.
Protistalar
  • Eukaryotturlar.
  • Serbest ve parazit yaşayanları vardır.
  • Tek ve koloni oluşturan türler vardır.
  • Suda,karada,canlı artıklarında,canlıların vücudları içinde yaşayabilirler.
  • Aktif hareketlidirler.
  • Beslenmeleri yönünden,hayvansal,bitkisel ve mantarsal özellikler gösteren türler vardır.
  • Üremeleri a)Eşeysiz: bölünerek ve sporla b)Eşeyli: konjugasyon
Önemli sınıflar ve özellikleri:
A)Rhizopoda :Kök ayaklılarAmipler)
  • Belirgin şekilleri yoktur.
  • Serbest ve parazit olanları vardır.
  • Beslenme ve hareketlerini pseudopod (yalancı ayak) denen sitoplazmik uzantılarla yaparlar.
  • Tatlı suda yaşayanlarda kontraktil koful bulunur. Kontraktil koful hücreye giren fazla suyu ve metabolik artıkları hücrenin dışına atar.
  • Bölünerek (Amitozla) çoğalırlar.
  • Beslenme bütün hücre yüzeyi ile gerçekleştirilir.(Endositozla-Ekzositozla)

B)Cilliata:Silliler(Paramecıum)

  • Tatlı sularda
  • Kontraktil kofulları vardır.
  • Beslenmelerini ve hareketlerini sillerle yaparlar.
  • Hücre zarı pelikula denen sert yapıdan oluşmuştur. Pelikuladan hareket organeli siller ve korunma organelleri trikositler bulunur.
  • Pelikula hücreye şekil ve dayanıklılık verir.
  • Besinlerin alınımı hücre ağzı ile sindirim artıklarının atılımı ise hücre anüsüyle olur.
  • İki nucleus taşırlar
    • a)Macronucleus:Metabolizmadan(Beslenme,solunum,boş altım ,eşeysiz üreme vb.)
    • b)Micronucleus: Eşeyli üremede görev alır.
  • Üremeleri
    • a)eşeysiz:Amitozla
    • b)eşeyli:Konjugasyonla gerçekleşir.
  • Dış uyarıları algılar ve yön değiştirerek tepki verirler.(Hücrede ön ve arka kavramı gelişmiştir.)

C)Flagellata:Kamçılılar: (Euglena)
  • Tatlı sularda yaşarlar.
  • Kontraktil kofulları vardır
  • Beslenme ve hareketlerini kamçılarıyla yaparlar.
  • Kloroplast taşırlar.(Hem ototrof hem hetotrof beslenirler.)
  • Işığı algılayan göz lekesi sayesinde ışıklı ortamlara doğru hareket ederler.
  • Üremeleri amitozla gerçekleşir.
  • Besinlerini hücre ağzıyla alırlar.

D)Sporozooa: Sporlular: (Plazmodium)
  • Parazit yaşarlar.
  • Üremeleri sporla olur.(Metagenez görülür:Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini ardışık takip etmesidir.)
  • Hareket organelleri yoktur.(amoboid hareket ederler.)
  • Besinlerini hazır aldıklarından besin kofuluları bulunmaz.
  • Hayvansal organizmaların vücudunda yaşadıklarından kontraktil koful taşımazlar.

Mantarlar 
  • Sentrozom ve kamçı oluşumu yoktur
  • Eukaryot , çok hücreli canlılardır.
  • Miselyum denen hücre sıralarından Oluşurlar
  • Hücre çeperleri bulunur. Çeper kitinden oluşmuştur
  • Mavi-Yeşil alglerle Likenleri oluştururlar
  • Hücre dışı sindirim yaparlar.
  • Hücrelerde besin olarak yağ ve glikojen bulunur
  • Saprofit ,parazit , patojen ve mutualist beslenirler
  • Sporla çoğalırlar(Metagenez görülür.)
  • Canlı vücudunda ve organik artıklarda bulunurlar.
  • Gerçek dokusal oluşumları yoktur.

Bitkiler
  • Eukaryot, çok hücreli canlılardır.
  • Hücrelerinde çeper,kloroplast ve kofullar bulunur.
  • Dokusal oluºuma sahiptirler.
  • Üremeleri: a) Metagenez(Dölalmaşı)
    • b) Eşeyli üreme ile olur.
  • Su ve karasal ortamlarda yaşayanları vardır.
  • Ototrof canlılardır.
Sınıflandırılması
A)Çiçeksiz bitkiler:
  • Üremelerinde metagenez görülür.
  • Gerçek kök gövde ve yaprak oluşumları yoktur.
  • Bazılarında iletim demetleri yoktur.(Su yosunu,Kara yosunu,vb)
  • Gametofit dölü sporofit döl takip eder.
  • Gametofit döl eşeysiz üreme ile(Sporla),Sporofit döl eşeyli üreme ile (Sperm ve Yumurtanın birleşmesiyle) meydana gelir.
  • İlk kök ve iletim demetleri eğreltilerde görülür.

B)Çiçekli bitkiler:
  • Eşeyli üreme görülür.Bazı gruplarda eşeysiz üremede ( Vegetatif üremede) görülür.
  • Üreme organları çiçeklerdir.
  • İletim demetleri vardır.
  • Gerçek kök gövde ve yaprak oluşumları vardır.
  • Üremeleri tohumlarla olur.
  • Tohumlarının etrafında meyve olanlara kapalı tohumlular olmayanlara açık tohumlular (Kozalaklılar) denir.
  • Kapalı tohumlularda tohumda bulunan çenek sayısına göre
1-Tek çenekliler(Soğan ,Lale, Zambak) 
2-Çift çenekliler(Ella ,Nohut , Fasulye vb.)

Hayvanlar 
  • Çok hücrelidirler.
  • Hetotrofturlar.Holozoik ve parazit beslenirler.
  • Aktif hareket edebilirler
  • Eşeyli ürerler.Bazı gruplarda eşeysiz üremede (Vegetatif üreme) görülür.
Sınıflandırılması
A)Omurgasızlar:
a)Süngerler:
  • En ilkel çok hücreli hayvanlardır.
  • Tatlı ve tuzlu sularda yaşarlar
  • Sesil (Hareket edmezler.) canlılardır.
  • Vücudları iki deri tabakasından oluşmuştur. a)Ektoderm b)Endoderm
  • Dokusal oluşum yoktur. Vücut oldukça basittir.
  • Eşeyli ve eşeysiz (tomurcuklanarak:gemula) üreyebilirler.
  • Vücudlarında organik ve inorganik artıklardan oluşmuş iç iskelet vardır.
  • Vücudları porlarla kaplıdır. Beslenmesini porlardan giren su ile taşınan besinlerle sağlar.
  • Solunum ve boşaltımı derileriyle(Vücud yüzeyi )yaparlar.

b) Sölentereler 
  • Tatlı ve tuzlu sularda yaşarlar.
  • Vücudu iki deri tabakasından oluşmuştur (Ektoderm ve endoderm).
  • Üremeleri eşeyli ve eşeysiz(Tomurcuklanma) olur
  • Bazılarında döl almaşı (Metagenez) görülür.
  • Tek açıklıkla dışa açılan sindirim boşlukları vardır.
  • Hem hücre içi hem hücre dışı sindirim vardır.
  • Sesil ve aktif hareketli olanlar vardır.
  • Diffüz(Agis) sinir sistemine sahiptirler.
  • Hücreleri ( kas ,sinir epitel vb.) farklılaşmıştır
  • Solunum ve boşaltımlarını derileri ile yaparlar.

c) Solucanlar
  • Vücud üç deri tabakasına sahiptir
  • Serbest ve parazit yaşayanları vardır.
  • Eşeyli ürerler
  • Rejenarasyon yetenekleri vardır ve üremeyle sonuçlanır.
  • İp merdiven sinir sistemleri vardır.
  • Organ ve sistemleri gelişmiştir.
  • Solunumlarını derileri ile yaparlar.
  • Su kara ve diğer canlıların vücudları içinde yaşarlar.
-Yassı solucanlar
  • İlk üç deri tabakasına (Endoderm,mezoderm,ektoderm) sahip canlılardır.
  • İlk sistemleşme bu canlılarda görülür.(Sinir , boşaltım vb.)
  • Tek açıklığı bulunan sindirimleri sistemleri vardır. Bu sistem aynı zamanda dolaşım sistemi olarakta görev yapar.
  • Yüksek rejenarasyon yetenekleri vardır ve üremeyle (Vegetatif üreme) sonuçlanır
  • Serbest ve parazit yaşayanları vardır.
  • Boşaltım organları pronefridyumlardır.
-Yuvarlak solucanlar
  • İlk sindirim sisteminde iki açıklık(Ağız ve anüs) bu canlılarda görülür.
  • Serbest ve parazit yaşayanları vardır.
  • Üreme,sinir ve boşaltım sistemleri gelişmiş solunum ve dolaºım sistemleri yoktur.
  • Eşeyli ürerler ve ayrı eşeylidirler
-Halkalı solucanlar
  • İlk kapalı dolaşım bu canlılarda görülür.
  • Solunum deri ile yapılır.
  • Vücudu halkalardan oluşmuştur.
  • Sindirim sistemleri farklı görev yapan organlardan oluşur.
  • Boşaltım organları nefridyumlardır.
  • Çoğu hermafrodittir.

d) Yumuşakçalar
  • Suda ve karada yaşarlar.
  • Suda yaşayanlar solungaç karada yaşayanlar kitapsı akciğerlerle solunum yaparlar.
  • Karından bacaklarla hareket ederler.
  • Bazılarında evcik bulunur.(Dış iskelet ödevi görür.)
  • Açık dolaş sistemi vardır.
  • Genelde eşeyli ürerler.Bazı türler hermafrodittir.(Bir canlıda hem erkek hem diºi organlar bulunur ve kendi) kendini dölleyebilir.
  • Boşaltım nefridyumlar la sağlanır.
  • Duyu organları gelişmiştir

e)Kabuklular:
  • Vücudları sert bir kabukla örtülüdür.
  • Vücudları segmentlerden oluşmuştur.
  • Suda yaşarlar.
  • Açık dolaşım vardır.
  • Eklemli üyelere(Hareket organlarına ) sahiptirler.
  • Boşaltım maksilla bezlerle yapılır
  • Solungaç solunumu yaparlar.
  • Sindirim sistemleri gelişkin ve salgı bezleri içerir.

f)Örümcekler:
  • Solunum trake ve bazı türlerde kitapsı akciğerlerle yapılır.
  • Boşaltım malpighi tüpleri ile yapılır.
  • Açık dolaşım vardır.
  • Sindirim sistemleri gelişkindir
  • Karada yaşarlar.
  • İp merdiven sinir sistemi görülür.
  • Vücudları baş ve göğüsten oluşur.
  • Dört çift eklemli bacakları vardır.

g)Böcekler:
  • Vücudları baş , göğüs , karından oluşur.
  • Sert(Kitin) dış iskeletleri vardır.
  • İki çift kanat vardır.
  • Üç çift eklemli bacak vardır.
  • Açık dolaşımları vardır.
  • Trake solunumu yaparlar.
  • Boşaltım organları malpighi tüpleridir.
  • Yumurta ile ürerler.Metamorfoz(Başkalaşım) geçirirler.
  • Petek gözlere sahiptirler.
  • Vücud hareketi çizgili kaslarla sağlanır.
  • Vücud segmental yapıya sahiptir.

h)Çok ayaklılar:
  • Eklemli bacakları oldukça çoktur.
  • Boşaltım malpighi tüpleri ile yapılır.
  • Vücud segmentlerden oluşmuştur.
  • Solunum trakelerle yapılır
  • Vücud baş ve gövdeden oluşmuştur.
  • Karada ve nemli yerlerde yaşarlar.

I)Derisi dikenliler:
  • Denizlerde yaşarlar.
  • Vücudlarında kalkerli iç iskelet bulunur.
  • Beslenme ve hareket , kanal ve tüp ayaklarda oluşan su hareketi ile sağlanır.
  • metamorfoz geçirirler.
  • Solungaç solunumu yaparlar.
  • Açık dolaşımları vardır.

B)Omurgalılar
  • Dokusal özellikte iç iskelet(Omurga) taşırlar.
  • Eşeyli ürerler.
  • Kapalı dolaşıma sahiptirler.
  • Hepside holojoik beslenir.
  • Gelişkin sinir sistemine ve duyu organlarına sahiptirler.
  • Solungaç , akciğer ve deri solunumu görülür.
  • Su ve kara yaşamına uymuş sınıflar vardır.
  • Boşaltım organları böbreklerdır.
  • Sadece kurbağalarda ileri metamorfoz görülür.
Sınıflandırılması
a-Balıklar:
  • Yumurta ile ürereler
  • Derileri pullarla kaplıdır
  • Yüzerek hareket ederler
  • Kalpleri 2 odacıklıdır
  • Değişken vücud ısılı canlılardır
  • Solungaç solunumu yaparlar
  • Suda yaşarlar

b-Kurbağalar:
  • Yumurta ile ürereler
  • Derileri çıplaktır
  • Yüzerek ve yürüyerek hareket ederler
  • Larva döneminde suda yaşarlar,ergin dönemde suya bağlı karada yaşarler
  • Larva döneminde solungaç ergin dönemde akciğer ve deri solunumu yaparlar.
  • Kalpleri 3 odacıklıdır
  • Değişken vücud ısılı canlılardır

c-Sürüngenler: 
  • Yumurta ile ürerler
  • Derileri plaklarla kaplıdır
  • Sürünerek hareket ederler (Suda yüzerek hareket ederler.)
  • Karada veya suya bağlı karada yaşarlar
  • Akciğer solunumu yaparlar
  • Kalpleri 3-4 odacıklıdır
  • Değişken vücud ısılı canlılardır

d-Kuşlar:
  • Yumurta ile ürerler
  • Derileri tüylerle kaplıdır
  • Uçarak hareket ederler
  • Karada yaşarlar
  • Akciğer solunumu yaparlar
  • Kalpleri 4 odacıklıdır
  • Değişmez vücud ısılı canlılardır

e-Memeliler
  • Doğurarak ürerler
  • Derileri kıllarla kaplıdır
  • Karada veya suda yaşarlar
  • Yürüyerek,uçarak ve ya yüzerek hareket ederler
  • Akciğer solunumu yaparlar
  • Kalplerei 4 odacıklıdır
  • Değişmez vücud ısılı canlılardır
  • Gagalı,Keseli ve Plasentalı memeli olmak üzere üç grupta incelenir.


ARKAEBAKTERİLER 

GENEL ÖZELLİKLER 
1.Zorlu koşullarda yaşayan (denizaltı volkanik bacalar, asitli, sıcak, tuzlu su ) 
2.Özellikleri bakımından eubakteri ve eukaryot canlılardan farklı 
3.Prokaryotik 
4.tek hücreli 
5.eşeysiz üreyebilen
6.Özgün metabolik aktivitesi olan bir canlı grubudur yapIsal Özellikler
YAPISAL ÖZELLİKLER 
Hücre Duvar :Hücreyi korur ve şekil veriyor 
Hücre zarı :Hücrede madde alış verişi ve hareketi düzenleye içerdiği enzimlerle ve özel proteinlerle ATP üretimini sağlar 
Sitoplazma NA, ribozom ve organik bileşikler için gerekli ortam ile yaşam süreçleri gerçekleştirmek 
DNA :Genetik bilgileri geçmiş nesillere taşır.Yaşamsal olayları yönetir
Plazmid :Bazı genlerin genetik rekombinantlarını taşır 
Kapsül :Hücreyi korur , diğer hücrelere ve yüzeyler bağlamaya yardımcı olur 
Endospor :Ağır çevre koşullarına (ısı veya kuraklık) karşı hücreyi korur 
Pilus (Pili) :Başka hücre ve yüzeylere bağlama ayrıca diğer hücrelerle gen alış verişini gerçekleştirir (Konjugasyon)
Flagellum :Hücrenin aktif hareketini sağlar 
extremofil:Aşırı ortamla uyum sağlamış bu prokaryotlara Extremophiles adı verilmiştir:
  • thermophiles; Yüksek sıcaklıklarda yaşar
  • hyperthermophiles ; Çok yüksek sıcaklıklarda yaşarlar , (mevcut kaydı 121 ° C);
  • psychrophiles; Soğuk ortamlarda yaşar (Antarktika gibi) 4 ° C' en iyi yaşam ortamlarıdır
  • halophiles; Çok tuzlu ortamlarda yaşar (ölü deniz)
  • acidophiles; Düşük pH ortamlarda yaşar (pH 1 de yaşar ve pH 7 de ölür);
  • Alkaliphiles; Yüksek pH değerlerinde yaşar
  • Habitata bağlı 3 gruba ayrılır
  1. methanogens
  2. thermoacidophile
  3. halophiles
Metanogen
  • Oksijensiz ortamlarda yaşarlar
  • ATP sentezlemek için CO2 ve H2 kullanırlar ve Metan üretirler
  • Bataklık, kanalizasyon arıtma tesisleri, hayvan sindirim sistemi içinde bulunurlar
  • Herbivor canlılarda (inekler için) selüloz sindirimini sağlarlar
  • Metan gazı veya bağırsak gazı (metan) üretirler
  • 4h 2 + CO 2 -> CH 4 + 2H 2 O
Halofil
  • Çok tuzlu su ortamlarında yaşarlar
  • Deniz, Büyük Tuz Gölü, vb
  • Bacteriorhodopsin ile ışık enerjisinden ATP (enerji) üretir

Termofil
  • Aşırı sıcak (110 00 C) ve asidik (pH 2) su ortamlarında yaşar
  • Volkanik bacalarda ve kaplıcalarda bulunan sıcak sularda, okyanus zeminindeki asitli ve kaynar su sızıntılarında bulunurlar
DİĞER CANLI GRUPLARI İLE KARŞILAŞTIRMA 

1-Halobacteriumlarda bacteriorhodopsin (mor renkli) adlı Işığa duyarlı ,rengini ve kimyasal enerjisini sağladığı pigment içerir. Bacteriorhodopsin hücre zarının dış kısmına proton pompalar. protonların geri akışı hücrenin enerji kaynağıdır olan ATP sentezinde kullanılmaktadır 

2- Çoğu arkae tRNA ve rRNA genlerinde arkaelere has intronlar bulunur ki bunlar ve eukaryotik intronlara, ne de bakteriyel intronlara benzer. 

3- bakteri ribozomları bazı kimyasal inhibitörlere duyarlıdır ancak arkae bakteri ve Eukaryotik ribozomlar bu maddelere duyarlı değildir. Bu özellik Arkae ve eukaryot arasında yakın bir ilişki olduğunu gösterir.

4-Moleküler biyolojide temel rolü olan genetik transkripsiyon ve translasyon mekanizmaları bakterilere pek benzemeyip, çoğu bakımdan ökaryotlara benzemektedir. Örneğin arke translasyonu eukaryotik-benzeri başlatma ve uzatma faktörleri kullanır, transkripsiyonda eukaryotlardaki gibi TATA-bağlanma proteinleri rol oynar.

5-Tüm bakteri hücre duvarlarının kimyasal yapısı peptidoglikan dır. Ancak Arkae hücre duvarları, bu bileşiği içermez. Aynı şekilde, arkaelar selüloz , kitin de üretmezler .Arkaebakterilerde hücre duvarı kimyasal yapısı proteinden oluşur.

6-Arkaea diğer canlılar arasındaki en önemli fark hücre zar yapısındadır.Tek tabakadan oluşması ayrıca kimyasal farklılıklar yapısında çarpıcı farklar bulunur.Bu yapı zorlu koşullara uyumun gereği olduğu varsayılır.

Arkaebakteri zarı ile diğer hücre zarları arasında dört temel fark:

1-gliserol yapısı 
2- eter bağlantı, 
3- isoprenoid zincirleri 
4- tarafından zincire dallanma. 
5-Arkaebakteri eşeysiz süreci ikiye bölünme şeklinde çoğaltabilir. Bu işlem sırasında, bakteriyel DNA kendini eşler. Hücre zarı iki DNA yı ve sitoplazmayı ikiye ayırır ve organizma iki yeni hücreye bölünür. Bazı türler her 20 dakikada bir bölünür.Eşeyli üreme görülmez.


EUBAKTERİLER 


Genel Özellikleri
  • a)Prokaryotturlar
  • b)Enzim sistemleri bulunur,özgün metabolizmaları vardır.
  • c)Nucleus ve zar sistemlerine ait organeller bulunmaz.
  • d)yönetici molekülü DNA dır ve nuclear alanda çıplak olarak bulunur.
  • e)Protein,yağ ve karbonhidrat içeren hücre çeperi vardır.
  • f)Bazılarında kapsül bulunur.
  • g)Sitoplazmada NA,RNA,ribozom,poliribozom,glikojen,yağ damlaları
  • bulunur.
  • h)Hücre zarı kıvrımlarından oluşmuş mesezom ve tilakoid taşıyanlar vardır.
  1. Mesezomksijenli solunum Enzimleri taşırlar.
  2. Tilakoid:klorofil taşırlar.
  • ı)Flagellum(kamçı) taşıyanlar aktif hareketlidir.
  • k)Tek veya koloniler halinde yaşarlar.
1-Şekillerine göre:
  • Yuvarlak(coccus)
  • Çubuk(bacillus)
  • Virgül(vibriyon)
  • Spiral(spirillim)
2-Koloni oluşumuna göre
  • a)Monococcus :Tekli hücre
  • b)Diplococcus :İkili, hücre
  • c)Streptococcus :Zincir şeklinde
  • d)Staphylococcus :Üzüm salkımı şeklinde
3-Gram boyama yöntemine göre
  • a)Gram pozitif:boyanabilen
  • b)Gram negatif:boyanmayan
4-Solunum biçimlerine göre
  • a)Aerobe bakterilerksijen seven
  • b)Anaerobe bakterilerksijensiz ortamda yaşayanlar
  • c)Fakültatif anaerop :hem oksijenli hem oksijensiz ortamda yaşar
5-Beslenme biçimlerine göre
a)Hetotrof bakteriler:Besinlerini dışarıdan hazır olarak alan bakteriler.
1-Saprofitler:Sindirim enzimleri vardır.Hücre dışı sindirimle bitki ve hayvansal
artıklarla beslenirler.Doğada madde döngüsü için önemlidirler.
2-Parazit-patojen :Sindirim enzimleri yoktur.Besinlerini diğer canlıların 
vücudundan hazır olarak alırlar.
3-Mutualist : Başka canlıların vücudunda yaşarlar. Bu birliktelikten her iki
canlıda fayda sağlar.
4-Kommensal:Başka canlıdan faydalanır diğer canlı bundan fayda veya
zarar görmez. 
b)Ototrof bakteriler:İhtiyaç duydukları organik besinlerini kendileri
sentezlerler.
1-Fotoototroflar:Tilakoidlerindeki klorofilleri sayesinde ışık enerjisinden
faydalanarak organik besinlerini üretebilen bakterilerdir.
2-Kemoototroflar:Kuvvetli oksidasyon enzimleriyle inorganik maddeleri 
oksitleyerek ürettikleri enerji ile organik besin sentezleyen bakterilerdir. 
6-Bakterilerde üreme
a-Eşeysiz üreme
Bakteri hücresi ortam şartları uygun olduğunda mitoz bölünmeyi andıran 
(Fissyon bölünme) bölünme ile hızla coğalır.
b--Eşeyli üreme:
1-Konjugasyon:Karşılıklı gen alış verişi şeklinde gerçekleşir
2-Transformasyon:Ortamda farklı özellikte bakteri geninin alınışı ile
gerçekleşir
3-Transduksiyon:Bakteri virüsleri aracılığı ile farklı bakteri genlerinin alınışı
ile gerçekleşir 
NOT:Bakteriler hızlı üreme yeteneğine sahip canlılardır. 
Üreme hızını düşüren faktörler şunlardır :
  • 1-Besin azalması
  • 2-Metabolik artıkların artması
  • 3-ph değerlerinin değişmesi
  • 4-Susuzluk
  • 5-Antibiyotikler
  • 6Yüksek ve düşük ısı
Endosporlar:
Bakterilerde görülen endospor oluşumu üreme amaçlı değil olumsuz çevre
koşullarına dayanabilmek içindir.
  • 1-Sindirim enzimlerine
  • 2-Düşük ve yüksek ısıya (Belirli değerlerde)
  • 3-Susuzluğa
  • 4-Besin azlığına
  • <![endif]> 5-Metabolik artıklara karşı dirençlidirler.
Notlar
Bazı bakterilerde olan özellikler.
  • a-Kapsül oluşumu
  • b-Flagellum(kamçı)
  • c-Mesezom un olması
  • d-Tilakoidin olması
  • e-Endospor oluşumu
  • Kamçı: aktif hareketi
    Mesezom: oksijenli solunumu
    Tilakoid(klorofil): fotosentezi
    Sindirim enzimleri: saprofit beslenmeyi
    Oksidasyon enzimleri: kemosentezi gerçekleştiren yapılardır. 

Bütün bakterilerdeki ortak özellikler şunlardır
  • a-Hücre çeperi
  • b-Hücre zarı
  • c-Sitoplazma
  • d-Poliribozomların olması
  • e-Depo besin olarak glikojen ve yağ damlalarının olması
  • f- DNA nın olması
  • g-RNA ve ribozomların bulunması
Bakterilerin Önemi
  • 1-Antibiyotik üretiminde
  • 2-özel (İnsülin) protein üretiminde
  • 3-Fermantasyonda(Alkol üretimi)
  • 4-Keten-kenevir işlenmesinde yumuşak dokuların çürütülüp ayrıştırılmasında
  • 5-Mayalanmada(Yoğurt,Peynir vb.)
  • 6-Tarımda biyolojik savaş
  • 7-Genetik çalışmalarda
  • 8-Canlılarda hastalıklara neden olarak ölüm,sakatlık ve ekonomik kayıplara neden olurlar.
NOT:Anaerob bakteriler oksijensiz solunumla karbonhidrat parçalamalarına fermantasyon(Mayalanma),protein ve amino asitleri parçalamalarına ise pütrifikasyon (Çürüme) denir.




PROTİSTALAR 


Genel Özellikleri
  • Eukaryotik canlılardır
  • Tek hücreli ve koloni şeklinde yaşarlar
  • Serbest ve parazit yaşayanlar bulunur
  • Ototrof ve heterotrof olarak beslenenler bulunur
  • Eşeyli ve eşeysiz üreme görülür
  • Eşeyli üreme konjugasyonla
  • Eşeysiz üreme bölünme ve tomurcuklanma ile gerçekleşir
  • Beslenme ve hareket organellerine göre sınıflandırılır
Kamçılılar
  • Tatlı sularda yaşarlar.
  • Kontraktil kofulları vardır
  • Beslenme ve hareketlerini kamçılarıyla yaparlar.
  • Kloroplast taşırlar.(Hem ototrof hem hetotrof beslenirler.)
  • Işığı algılayan göz lekesi sayesinde ışıklı ortamlara doğru hareket ederler.
  • Üremeleri amitozla gerçekleşir.
  • Besinlerini hücre ağzıyla alırlar
Kök ayaklılar
  • Belirgin şekilleri yoktur.
  • Serbest ve parazit olanları vardır.
  • Beslenme ve hareketlerini pseudopod (yalancı ayak) denen sitoplazmik uzantılarla yaparlar.
  • Tatlı suda yaşayanlarda kontraktil koful bulunur. Kontraktil koful hücreye giren fazla suyu ve çözünmüş metabolik artıkları hücrenin dışına atar.
  • Bölünerek (Amitozla) çoğalırlar.
  • Beslenme bütün hücre yüzeyi ile gerçekleştirilir.
  • Madde alınımı ve dışa verilmesi difüzyon,osmoz ve Endositozla- Ekzositozla gerçekleştirilir.
Silliler
  • Tatlı sularda yaşarlar
  • Kontraktil kofulları vardır.
  • Beslenmelerini ve hareketlerini sillerle yaparlar.
  • Hücre zarı pelikula denen sert yapıdan oluşmuştur.
  • Pelikulada hareket organeli olarak siller ve korunma organelleri trikositler bulunur.
  • Pelikula hücreye şekil ve dayanıklılık verir.
  • Besinlerin alınımı hücre ağzı ile sindirim artıklarının atılımı ise hücre anüsüyle olur.
  • İki nucleus taşırlar
1-Macronucleus:Metabolizmadan (Beslenme,hareket,solunum,boşaltım,eşeysiz üreme vb.)
2-Micronucleus: Eşeyli üremede görev alır.
  • Üremeleri
1-eşeysiz:Amitozla
2-eşeyli:Konjugasyonla gerçekleşir.
  • Dış uyarıları algılar ve yön değiştirerek tepki verirler.(Hücrede ön ve arkakavramı gelişmiştir.)
Parameciumda konjugasyon
  • Farklı özellikteki iki parameciunm yan yana gelirler
  • Aralarında sitoplazmik köprü (Plasmodezma) kurulur
  • Makronucleus ortadan kalkar
  • Mikronucleuslar mayoz geçirerek 4 tane haploid nucleus oluşturur
  • 4 nucleustan 3 tanesi ortadan kalkar
  • Kalan tek haploid nucleus mitozla iki nucleus oluşturur
  • Bu nucleuslardan biri kalıcı diğeri göçücü nucleustur
  • İki hücrenin göçücü nucleusları karşılıklı değiştirilir
  • Kalıcı nucleusla diğer hücreden gelen göçücü nukleuslar birleşerek diploid tek nucleus oluşur.
  • Oluşan diploid nukleus ard arda 3 mitoz geçirerek 8 nucleus oluşturur
  • Her bir hücre 2 sitokinez geçirerek 4 hücre oluşturur
  • Oluşan hücrelere nucleuslar ikişer ikişer dağılır
  • Konjugasyon yapan iki parameciumdan toplam 8 paramecium oluşur
Sporlular
  • Parazit yaşarlar.
  • Üremeleri sporla olur.(Metagenez görülür:Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini ardışık takip etmesidir.)
  • Hareket organelleri yoktur.(amoboid hareket ederler.)
  • Besinlerini hazır aldıklarından besin kofuluları bulunmaz.
  • Hayvansal organizmaların vücudunda yaşadıklarından kontraktil koful taşımazlar.
Yaşam döngüsü
  • Sporozooalardan Plasmodium malarıada hayat devri anofel sokması ile sporozoitler (n) insan kanına geçer
  • Alyuvarlar içine geçerek şizonta dönüşürler
  • Şizont çoğa bölünerek (Şizogoni) merezoitleri oluşturur
  • Alyuvarların parçalanması ile merezoitler ve toksinleri kana karışır.(Sıtma nöbetleri bu esnada görülür)
  • Merezoitler ya yeni alyuvarlara girer, yada gametositlere dönüşür
  • Anofelin bu insanın kanını emmesi ile gametositler anofelin barsağına geçer
  • Gametositler(n) burada ovumu(n) ve mitoz geçirerek 4-8 sperm(n) haline gelirler
  • Oluşan spermler ovumu barsak boşluğunda döller ve zigot(2n) meydanagelir
  • Ameboid hareket eden zigot barsak epitelini delerek barsak kaslarınayerleşir
  • Zigot burada mayoz geçirir ve ardından çoğa bölünerek (Sporogoni)sporozoitleri oluşturur
  • Sporozoitler dolaşım sıvısı ile tükürük bezlerine taşınır ve döngü tamamlanır.
Not: Plasmodium malariada baskın döl haploidtir.Diploid aşama sadece zigot evresine indirgenmiştir.
Algler
  • Tek hücreli,koloni oluşturanlar ve çok hücreli olan gruplar vardır
  • Çok hücrelilerde kök,gövde,yaprak gibi oluşumlar yoktur
  • Çoğunlukla fotosentetiktir
  • Kloroplast ve farklı pigmentler de taşırlar
  • Eşeysiz üremeleri bölünme ,tomurcuklanma ve vejetatif üreme ile gerçekleşir.Eşeyli üreme de görülür
  • Suda veya sulu ortamlarda yaşarlar
  • Su ekosistemlerinin temel üreticileridir
  • Kloroplastlar e.r ler üzerine yerleşmiştir
  • Deniz,göl,kaplıca ve buzul suları gibi çok farklı ortamlara uyumlu gruplar bulunur
  • Bazı grupların aşırı çoğalması suyun özelliğinin bozulmasına ve diğer canlıların ölmesine neden olur
  • Selüloz hücre çeperi bulundururla
Önemi
  • Besin kaynağı olarak kullanılır
  • Hayvan yemi üretimi
  • Antibiyotik üretimi
  • Kimya sanayide kullanılır
  • Gübre üretimi
  • Kozmetik ve ilaç sanayide kullanılır
  • Minerel kaynağı olarak kullanılır
  • Ekosistemlerde düzenleme ve artıkların arıtımı amacı ile kullanılır

MANTARLAR 


genel özellikleri
  1. Eukaryotik,
  2. sporla ürerler,
  3. eşeyli ve eşeysiz üreme görülür,
  4. Mantarlar hayvanlar gibi aktif hareket edemezler
  5. bitkiler gibi klorofil de taşımazlar,
  6. heterotrofdurlar. parazitik, çürükçül veya simbiyotik olarak yaşayabilirler
  7. çürükçül olanlar besinlerini hücre dışında sindirdikten sonra absorbsiyonla hücre içine alırlar.
  8. Parazit mantarlar çoğunlukla bitkileri, bazen hayvanları ve insanları hastalandırmak suretiyle enfekte ederler.
  9. Hücreleri çeperli
Yapısal özellikleri
  1. Genellikle hif denilen ipliksi bir yapı halinde somatik yapıları bulunur.
  2. Hifler septum denilen enine bölmelerle birbirinden ayrılır.
  3. Hifler biraraya gelerek miselleri oluştururlar.
  4. Hücre çeperleri bazı türlerde selülozdan bazılarında kitinden veya her ikisinden oluşur.
  5. Fungus hücrelerinde organel olarak endoplazmik retikulum, bir ya da daha fazla nukleus, bazılarında golgi aygıtı, mitokondriler bulunur
  6. bazı mantarlarda hareket görevi yapan kamçı görülür.
  7. Kofulları vardır ve bunların sayıları yaşlandıkça artış gösterir.
  8. Yedek besinleri glikojen ve lipid halinde depolarlar.
Üremeleri
  1. mantarlar eşeyli üreme ve eşeysiz üremeyle çoğalırlar.Her iki durumda da spor oluşturular.
  2. Eşeyli üremeleri iki haploid hücrenin birleşmesini içerir.
  3. Toprağa dökülen sporlar rüzgarla ya da böceklerle çevreye dağılır ve toprakta yıllarca yaşayabilir.
  4. Mantarlar nemli ortamlarda gelişirler, bu nedenle yağmurlardan sonra topraktaki sporlar çimlenerek mantarları oluştururlar.
  5. Tek hücreli mantarlar ise tomurcuklanarak çoğalabilirler.
  6. Suda yaşayanlarda eşeysiz üreme daha hareket organeli ( kamçı) bulunan zoosporlar ile olur.
  7. Yaşam döngülerinde iki evre bulunmaktadır. Bunlar:
  8. Somatik evre ; mantarın beslenme ve besinsel aktivitelerini yerine getirdiği safha,
  9. Üreme evre ; sporların üretimi, somatik yapıların diğer üreme yapılarında kullanıldığı safha.
  10. Üç değişik somatik yapı görülebilir. Bunlar;
    1. Plasmodium ya da pseudoplasmodium denilen çok nukleuslu bir yapı,
    2. Bir hücereden ibaret bir yapı,
    3. İpliksi bir hif yapısıdır.
Mantarların yaşam döngüsü her şekilde spor oluşumuyla sonuçlanan eşeyli ve eşeysiz üremeyi kapsamaktadır. Hem eşeyli hem eşeysiz üreme safhalarını içeren tüm yaşam döngüsü "holomorf" diye bilinir. Eşeysiz üreme sporları ve ilgili üreme yapılarının gözlendiği evre "anamorf" evredir. Eşeyli üreme yapılarının gözlendiği evre ise "telemorf" evre adını alır.
Önemi
  1. Ekosistemin önemli parçalarıdır. bitki ve hayvansal yapıları çürüttükleri bilinmektedir. Bu yapılardaki elementlerin serbest bırakılmaları mantarlar tarafından sağlanır.
  2. Orman ekosistemlerinde CO2 salınımı gerçekleştirmektedirler.
  3. Ayrıca toprağın yapısını bitki gelişimi için uygun hale getirirler. "Mikoriza" denilen ortaklıklar oluşturarak bitkilerin köklerine tutunurlar ve bitki köklerinden karbonhidrat alırlar, bu sırada bitkide mantarın hifleri yardımı ile topraktan su ve suda çözünen tuzları absorblar.
  4. Bazı eklembacaklı türlerinde "mycangium" denen yapılar olarak bulunurlar ve selüloz sindirimine yardımcı olurlar.
  5. Mantarlar nemli olan heryerde yetişebilirler.
  6. Alglerle birleşerek ekosistem için çok önemli olan likenleri oluştururlar.
  7. Bazı parazitik mantarlardan tarım zararlıları ve hastalıklarıyla biyolojik mücadelede yaralanılmaktadır.
  8. Bazı marketlerde "Collego" adıyla satılan ürün, yabancı otlarla mücadelede kullanılan Colletotrichum gloeosporoides türünden elde edilen bir mikoherbisitdir.
  9. Gerçek mantarlardan olan mayalar, fırıncılık ve fermantasyon endüstrisinin temelini oluştururlar.
  10. Alkollü içki endüstrisinin temelini de mantarlar oluşturmaktadır. Bununla beraber, sitrik asidin endüstriyel olarak üretilmesinde ve bazı peynir tiplerinin hazırlanmasında da (rokufor, gorgonzola, kamembert gibi) kullanılırlar.
  11. Penisilin gibi birçok yararlı antibiyotiğin, thiamin, biyotin, riboflavin gibi bazı vitaminlerin; ergotamin, kortizon gibi önemli ilaçların kullanılmasında yine mantarlardan yaralanılmaktadır.
  12. Amilaz, pektolaz gibi enzimler; gibberellin gibi bazı hormonlar da mantarlardan yararlanılarak üretilmektedir. Ayrıca genetik çalışmalarda kullanılan Neurospora cinsi yine bir mantardır.
Mantarlardan insanların çeşitli amaçlarla yararlandıkları canlılardır
  1. fermantasyon yaparak alkollü içkilerin hazırlanmasında
  2. 2-ekmek yapımında
  3. antibiyotiklerin üretilmesinde
  4. 4-biyolojik silah
Sınıflandırmaları 
Mantarların sınıflandırılması
Alem : Fungi 
Bölüm : Chytridiomycota 
Bölüm : Zygomycota 
Bölüm : Ascomycota 
Bölüm : Basidiomycota 


BİTKİLER 


Bitkilerde Adaptasyonlar
Bitkilerde çevreye uyum;Bitkilerdeki dokular bitkilere göre bir takım farklılıklar gösterir. Bitkilerin yaşam ortamındaki çevresel koşullar gelişmişliği ait olduğu dokularda farklılaşmaların oluşmasına neden olur.
ÖRNEK: Kurak bölge bitkisinde 
  • Gövde kısa ve kalın.
  • Kök çok gelişmiş.
  • Yaprak kalın ve küçük yüzeyli.
  • Gözenek (stoma) az ve derinde.
  • Yaprak yüzeyi terlemeyi önleyen fazla ışığı engelleyen tüylerle çevrilidir.
  • Epidermisin dış çeperi daha kalındır.
  • Kutiküla Kalınlaşmıştır.

Bitkilerde Analoji : Farklı orijine sahip yapıların metamorfozla aynı işi yapabilecek karakterlerle donanması.
  • Çiçeksiz bitkilerde = Rizoid ler ,
  • Parazit bitkilerde = Haustorium-emeçler,
  • Yüksek bitkilerde = Kökler
Bitkilerde homoloji : Bunların kökenleri aynı ancak farklı görevleri gerçekleştirmek için metamorfozla morfoloji ,histolojik ve anatomik farklılıklar gösterir. 
Yaprak = Stamen = Karpeller : 

Monokotil ve Dikotil Canlıların Karşılaştırılması 
Organ-Yapı Monokotil Dikotil 
Kök : Saçak Kazık 
Yaprak : Perdeli damar Ağsı damar 
Tohum : Tek çenek Çift çenek
İletim demeti : Dağınık (Kapalı) Düzenli sıralanış
Meristem doku : Pirimer meristem Pirimer ve sekonder meristem var
Büyüme : Boyca Boyca ve ence 

A-Kök 
İlk kök sistemi eğreltilerde görülür. Karayosunlarındaki rizoid ler kök görevi üstlenen analog yapılardır.
Kökün Temel Özellikleri:
  • Su ve mineral alınmasına organize olmuştur.
  • Yer çekimine pozitif tropizma yaparlar.
  • Yaprak taşımazlar.
  • Klorofil içermezler.
  • Epidermis i ince çeperlidir.
  • Stoma ve tüy metamorfozları taşımaz.
  • Epidermis ten emici tüyler oluşur ve büyük tek koful taşırlar.
  • Dış çeperde (epidermis) kütikula bulunmaz.
Kök Metamorfozları 
1-Depo Kökler : Şişkin ve depo organı özelliğinde olup besin depolar. 
ÖRN: Havuçta nişasta , Pancarda şeker birikir.
2-Tutunma Kökleri : Duvar ve diğer cisimlere tutunmada rol oynarlar. Haptotropik (dokunmaya yönelme) tepki verirler. 
ÖRNuvar sarmaşığı.
3-Destek Kök : Bataklık ortamlarda yaşayan bitkilerde gevşek zemine tutunmak için yanal uzanan ekstra köklerdir.
4-Diken Kök : Koruma yeteneğini artıran özelliktir.
5- Özümleme Kökleri : Kloroplast taşıyan bu hava kökleri fotosentezde yaparlar. 
ÖRN : Orkideler
6- Havalandırma Kökleri : Yeterli oksijen içermeyen bataklık ve sulak ortam bitkilerinde negatif jeotropizm gösteren kökler toprak ve su üstüne çıkarak O2 alınımında rol oynarlar. 
ÖRN: Mangrove , Metroxylan hurmalarında.
7-Sömürme Kökleri : Parazit bitkilerde kökler diğer(Konukçu) bitkinin dokularına girebilecek emeçler haline dönüşmüştür. 
ÖRN: Ökse otu 
8-Gövde teşkil eden kökler: Kökler yan tomurcuklar vererek yeni bitkiler oluştururlar. 
ÖRN: Yabanıl otlar.
Önemli notlar:
  • Depo kök ve gövde oluşturan kökler vegetatif üreme gerçekleştirirler.
  • Havalandırma kökleri negatif jeotropizm gösterirler.
  • Yabanıl otlarla mücadelenin zorluğu gövde teşkil eden kökler bulundurmasındandır.
  • Su ortamında yaşayan ve bütün yüzeyi ile su alabilen bitkilerde kök bulunmaz.
B-Gövde
İlkse gövde oluşumu karayosunlarında görülür İletim demetlerine sahip gövde eğreltilerde görülür. Ancak gerçek gövde oluşumu çiçekli bitkilerde görülür.
Gövdeyi kökten ayıran özellikler:
  • Yaprak taşırlar.
  • Hem uçtan hemde intekalar büyür.
  • Lentisel , stoma , hidatot gibi madde alış verişinde görev alan yapılar taşırlar.
  • Negatif jeotropizma gösterirler.
Gövde metamorfozları:
1-Depo gövdeler: Genellikle toprak altında bulunurlar. Toprak üstüne yapraklar
toprak altına ise kökler oluştururlar. Organik madde depo ederler. 
ÖRN: Patates
2-Sülük gövde: Gövdeden ayrılan yan dallar sülük gibi tutunma işlevini görmek için farklılaşmıştır. bitkinin diğer cisimlere tutunup destek almasını sağlarlar. 
ÖRN:Asma
3-Yapraksı özümleme kökleri: Kurak ortam bitkilerinde dumura uğrayan yaprakların görevini gövde üstlenir ve özümleme yaparlar. 
ÖRN:Kuşkonmaz , Zambak
4-Diken gövde: Gövdeden çıkan yan dallar diken şeklini alarak koruma işini üstlenir .
ÖRN: Ahududu

C-Yaprak
Yaprak metamorfozları:
1-Besleyici yapraklar: Kısa , kalın , renksizdir. Besin depolarlar. 
ÖRN:Soğan
2-Diken yapraklar: Çöl ortamında terlemenin azaltılması ve korunma gibi yaşamsal adaptasyonları olan bitkilerde görülür .
ÖRN: Devedikeni 
3-Sülük yapraklar: Zayıf gövdeli bazı bitkilerde başka cisimlerden destek almak amacı ile yapraklar sülük halini almıştır. 
ÖRN: Bezelye
4-Su depo yaprakları: Kurak ortamlarda yaşayan bazı bitkilerde yapraklar su depolamak için özelleşmiştir.
ÖRN: Makas otu
5-Kapan (Tuzak) yapraklar: İnsektivor bitkilerde yapraklar böcek kapanı haline dönüşmüştür. Bu sayede bitkiler azot ihtiyacını yakaladıkları böcekleri sindirerek karşılarlar.
ÖRN: Drosera, Nephentes, Dionea
Hidatotlar
  • Su ve bataklık bitkilerinin yapraklarında bulunur.
  • İki kilit hücresi bulunur ancak açıklık hücreler tarafından kontrol edilemez.
  • Odun boruları ile bağlantılıdırlar.
  • Fazla suyun sıvı halde dışa atılımını sağlarlar.
  • Bitkilerde boşaltıma yardımcı yapılardır.
Kutiküla
  • Epidermisin salgısı olarak meydana gelir.
  • Kalınlığı bitkinin su kayıbına toleransına bağlı olarak değişir.(Sulak ortam bitkilerinde incedir.)
  • Canlı ve nazik olan alt dokulardaki hücreleri fiziksel , kimyasal , biyolojik olumsuzluklara karşı korur.
  • Su kayıbını önleyici görev üstlenir.(Azda olsa transpirasyonla su kaybı vardır .)
  • Stoma hücrelerinde bulunmaz.

Bitkilerde önemli yaşamsal olaylar
Bitkilerde taşıma 
A-Su ve karayosunlarında taşıma:
1-Madde alış verişi tüm yüzeyle yapılır
2-Özelleşmiş taşıma sistemleri bulunmaz
3-Su ve nemli ortamlarda yaşarlar
4-Vücud oldukça küçüktür 
B-Eğreltiler ve tohumlu (Çiçekli) bitkiler
1-Karasal yaşama uyum sağlamışlardır
2-Madde alış verişi belirli vücud bölgeleri ile yapılır
3-Özelleşmiş taşıma sistemleri bulunur
4-Vücud oldukça büyüktür
Bitkilerde madde taşınımında rol alan faktörler
1- Soymuk borularında Hormonların, besin ve azotlu bileşiklerin taşınması,Gazların taşınması,suyun yanal taşınması: Difüzyon, Aktif taşıma (Yavaş gerçekleşir)
2-Odun borularında su ve suda erimiş maddelerin taşınması:Kök basıncı, Terleme,Kılcallık, Kohezyon ve Aldezyon gücü (Hızlı gerçekleşir)
Bitkilerde destek hareket yapıları:
1-Hücre çeperi ve turgor: Otsu bitkilerde ve ağaçsı bitkilerin genç yapılarında desteği oluşturan temel yapıdır.
2-Destek dokusu: Ağaçsı bitkilerde destek ödevi için farklılaşmış özel hücrelerden oluşmuş dokudur.(Kollenkima ve sklerankima)
3-İşletim demetleri ve çeper kalınlaşması gösteren dokular:Bu dokulara ait hücreler sahip oldukları kalın çeperlerle esas görevlerinin yanısıra bitkilerde destek ödevide görürler. 
Bitkilerde davranış
Çimlenme,çiçek açma,yaprak dökme,tropizma ve nasti bitkilerde görülen önemli davranışlardır. Uyaran işık,ısı,su,kimyasallar ve travmalar olabilir.Tepkilerin verilmesinde hormonlar düzenleyicidir. Tepki ise mitoz,turgor değişimi veya asimetrik büyüme ile gerçekleş
1-Pasif hareket: Belli bir hareket organeli ve yapısı olmayan tek hücreli canlılarda hareket su,hava akımı ve diğer organizmalar sağlar.Canlı harekette enerji harcamadığı için pasif hareket olarak adlandırılır.Hareketin yönü ve süresi canlı tarafından kontrol edilemez.
2-Aktif hareket: Canlının hareket organelleri ile gerçekleşen ve canlının enerji harcamasına neden olan harekettir.Taksi (Göçüm) hareketi olarak adlandırılır.Hareket belli bir uyarana bağlı olarak gerçekleşir. Adlandırılması uyarana göre yapılır.Uyarana doğru yapılan taksi hareketine pozitif taksi, uyarandan uzaklaşma şeklinde yapılan harekete negatif taksi hareketi denir.
Yapılan çalışmalar bitkilerinde belli bir alanda ürettikleri özel salgılarla birbirlerinin metabolizmalarını kontrol ettikleri görülmüştür.Ayrıca etilenin etkisinide unutmamak gerekir.

Bitkilerde konum ve yer değiştirme hareketleri görülmez.Bitkilerde gözlenen hareket biçimleri nasti ve tropizmadır.
1-Nasti(İrkilme)
Uyaranın yönüne bağlı olmaksızın gerçekleşen tepki tarzındaki hareketlerdir.Uyarana göre dlandırılır.
Not:Nasti olayında temel etken turgor olayıdır.
  • *Fotonasti.......(Uyaran:ışık):Papatya çiçeklerinde
  • *Termonasti....(Uyaran:Isı):Çiğdemin yaprak hareketlerinde
  • *Sismonasti....(Uyaran:Sarsıntı,Değme):Küstüm otunda
  • *Tigmonasti....(Uyaranokunma):Böcek kapan bitkilerde
2-Tropizma(Uyarılma)
Asimetrik büyümeler sonucu gelişir.Hormonların dağılımında görülen asimetri sonucu, dengesiz turgor ve hücre bölünmeleri ile gerçekleşir. Bu durum bitkinin farklı kısımlarının hormonlara farklı cevap vermesinden kaynaklanır. Tropizma bitkinin çevresel koşullardan en üst düzeyde yararlanmasını sağlayan durum ayarlama davranışıdır.Uyaranın yönüne bağlı olarak gerçekleşen yönelim şeklindeki harekettir.Uyarana göre adlandırılır.Uyarana doğru gerçekleşen yönelime pozitif tropizma, uyarandan uzaklaşma şeklinde gerçekleşen yönelime negatif tropizma denir.
Not:Tropizma olayında temel etken hormonlardır 
  • Fototropizma (Uyaran: ışık) Gövde pozitif tepki kök ise negatif tepki verir.
  • Jeotropizma (Uyaran:Yerçekimi) Gövde negatif kök ise pozitif tepki verir.Bataklık ve sulak ortam bitkilerinin bazı kökleri negatif jeotropizma gösterir. Bu tip kökler havalandırma kökleri olarak adlandırılır ve bataklık toprağında O2 nin az olmasından dolayı köklerin gaz alış verişinde rol alırlar.
  • Hidrotropizma (Uyaran :Su) Kökler pozitif hidrotropizma göstererek suyun fazla olduğu ortamlara doğru yönelirler.
  • Kemotropizma (Uyaran:Kimyasallar=asitler,bazlar,gübre) Kökler kimyasallara karşı pozitif (Gübre) veya negatif (Asit) tropizma gösterirler.
  • Travmatropizma (Uyaran:Yaralanma) Kökler yaralanmaya neden olan faktörlere karşı negatif tropizma gösterir.
  • Haptotropizma (Uyaran:Temas) Sarmaşık ve fasulyenin sülük gövdelerinde değmeye karşı pozitif tropizma gösterir.
Bitkilerde hormon üretilen yapılar:
  • Kök ve gövde ucu
  • Yapraklar
  • Tohum
  • Depo gövde ve köklerde
  • Tomurcuk
  • Dikotiledon’larda yara bölgesi
  • Meyve
Bitkilerde taşıma sistemi olmadığı için hormonların taşınması difüzyonla olur. Hedef yapılar, hormon üreten yapılara çok yakındırlar. Bitkisel hormonlar; bitkilerde hücre bölünmesi, hücre büyümesi , çimlenmenin uyarılması veya engellenmesi, gövde – meyva- yaprak- kök büyümesi, meyva olgunlaşması, yaprak dökülmesi, Yaraların kapanması, tropizma gibi önemli yaşamsal olayların gerçekleşmesinde rol oynayan organik maddelerdir. 
Bitkisel hormonları bitkilerde geçekleştirdikleri etkiye göre iki grupta incelenebilir. 
1-Gelişimi uyaran hormonlar: Oksin – Sitokinin – Giberillin
2-Gelişime ket vuran hormonlar: Absisik asit – Etilen – Çok miktardaki oksin
1-Oksin: Gövde ve kök uçlarında , yapraklarda meristematik hücrelere tarafından oluşturulur.
  • Büyüme bölgesindeki hücrelerin büyümesini sağlar.
  • Bazı dokularda hücre bölünmesini uyarır.
  • Yeni köklerin oluşumunda rol oynar.
  • Hücre , doku farklılaşması sağlar.
  • Gövde, kök, yaprak ve meyve büyümesini sağlar.
  • Fototropizmaya neden olur.
  • Ovaryum gelişimini uyarır ve tohumsuz meyve oluşumunu sağlar.
  • İlkbaharda kambium faaliyetini başlatır.
  • Döllenen çiçeğin ve yaprakların dökülmesini önler
  • Az salgılandığında yapraklar dökülür.
  • Çok salgılandığında büyüme ve gelişmeye ket vurur.
  • Stomaların açılıp kapanmasına etki eder.

2-Giberillinler 
  • Gövdenin hızlı ve anormal uzamasını sağlar.
  • Tohum çimlenmesini uyarır.
  • Çiçeklenmeyi ve erken çiçek açmayı uyarır.
  • Meyve büyümesini sağlar.
  • Tohumda depo nişastanın kullanılabilir glikoza dönüşümünü uyarır.
3-Sitokininler : 
  • Ana kaynağı köklerdir.
  • Hücre bölünmesini uyarır.
  • Bitkide büyümeyi sağlar.
  • Protoplastların kloroplastlar haline gelmesini sağlar.
  • Yaprak dökülmesini engeller.
  • Tomurcuklardan filiz ve yaprak oluşumunu uyarır.
4-Absisik asit 
  • Tomurcuk ve tohumlarda uyku halinin başlaması.
  • Hücre bölünmesinin azaltılması.
  • Su kayıbında stomaların kapanması.
  • Yeşil yaprakların yerini koruyucu pulların alması.
5-Etilen 
  • Meyve olgunlaşmasını uyarır.
  • Yaprak dökülmesini uyarır.
Tek çenekli
Çift çenekli
Taç yaprak (çiçek) 
3's 
4 ve 5's 
yaprakta damar düzeni 
Paralel 
Ağsı 
İltim demetleri 
Dağınık 
Düzenli sıralanış
Gövde yapısı 
Otsu 
Otsu + Ağaçsı
Kök
Saçak 
Kazık
Büyüme 
Boyca 
Boyca ve Ence
Örnekler: 
Çim, Mısır, Orkide 
Elma, Gül, Ayçiçeği 


ALINTIDIR...

 


Banner Maker
BannerBreak.com - Banner Maker - Banners - Facebook Covers

[url=http://BannerBreak.com/][img=http://bannerbreak.com/banners/8/969/136897163694129143.gif][/url] Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol